• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/index.php?stype=lo&lh=Ac8dWUoq1V36L4Hy
  • https://twitter.com/
Ö/K Facebook

Ö/K Twitter

Ö/K You Tube
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam128
Toplam Ziyaret1328782
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar36.483336.6295
Euro39.747639.9069
Saat
Takvim
GAZETE
Önce Kültür/Yazarlar
Gazeteler
Türkçe Müzik
Yabancı Müzik
Sinema
TV YAYINLARI
A24 Gayrimenkul

Tarih/Belgesel
İstanbul: Fatih Aldı, Vahdettin Kaybetti, Atatürk Kurtardı  


Bennett'in Mustafa Kemal'e Suikastle Görevlendirdiği İngiliz Ajanı Mustafa Sagir'in 1921'de Ankara'da Yakalanışı


Türk Devrimi'ne Karşı İngiliz Palavralarına Özgün Belge ve Bilgilerle Yanıtlar


II. Abdülhamid Dönemi'nin Bilinmeyenleri - 1. Bölüm


II. Abdülhamid Döneminin Bilinmeyenleri - 2. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökleri, 1. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökler-2


1945'ten Günümüze, Ulus-Devlet'e yönelik Etnik Bölücülüğe Meşruiyet Sağlayan İç ve Dış Odaklar


Küreselci Emperyalizmin Ulus Devlet Düşmanlığı, Etnik bölücülük ve Tek Dünya Devleti Düşleri


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-1


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-2


Atatürk'e ve Türk Tarih Tezine Kafatasçı Irkçılık Suçlaması Yapanlara Yanıt


Belgelerle 1925 Şeyh Said İsyanı
Musul Sorunuyla İlgisi | 1924 Ağustos Nasturi Ayaklanması l Şeyh Said İsyanı ve Hilafet |Türk Ordusu İçinde Örgütlenmiş Ayrılıkçı Kürt Kökenli Subaylar ve Gizli Azadi Örgütü | Seyit Abdülkadir ve Suçortaklarının İngiliz Ajan Mr. Templeton Olarak Tanıdıkları İstihbaratçıyla İlişkileri | Bastırılmasında Ordumuzun Yanında Yer Alan Bölge Aşiretlerinin Çabaları | Şeyh Said'in Hilafet Propagandasına Karşı, Adalet Bakanı Seyid Bey'in Onbinlerce Bastırılan Hilafetin Kaldırılması Konulu Kitapçığının İsyan Bölgesinde Dağıtılması | İsyancılardan Biri Bağırıyor: "Yaşasın Kürtlük!" İdamı İzleyen Diyarbakır Halkı Topluca Haykırarak Ona Yanıt Veriyor: "Yaşasın Cumhuriyet!" | Rauf Orbay: "Şeyh Said,.. 1914'te de Devlete Karşı İsyan Etmiş, Rus Konsoloshanesine Sığınmış, 1. Dünya Savaşı Arifesinde Rusya Hesabına Çalıştığı Sabit Olmuş, Müseccel (Sabıkalı) Bir Mahluktu.


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-1


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-2


"Ilımlı İslam" ve "Siyasal İslam" projesinin; belgeleriyle tarihsel kökenleri

- Türkiye'nin NATO'ya üyelik başvurusuyla ilgili gizli görüşme tutanakları
- Kimler neden ve nasıl Atatürk İlkeleri'ni hedef aldı?



31 Mart 1909 Asker Ayaklanması


Türkiye'ye yönelik psikolojik savaş yöntemleri



Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 7. Bölüm:
Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu dergisinde C.R.Atilhan, Nihal Atsız, Rıza Nur makaleleri.


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 8.Bölüm: 
"N.F.Kısakürek ve C.R.Atilhan'ın M.Kemal'e Suriye Cephesinde İngiliz Ajanlığı ve İhanet İftirası.

Amerikan Kültür Emperyalizmi ve 1949 Fulbright Antlaşması...
-Türk Eğitim Sistemi ABD ve CIA güdümüne nasıl sokuldu?
-İkili antlaşmanın 13.03.1950 tarihinde yapılan Meclis görüşmesinde hangi vekiller evet oyu verdi, hangi vekiller oturuma katılmadı ?
-TBMM'de kabul edilen antlaşmanın gerekçesi neydi ?
-Fulbright burs programında CIA'nın örtülü operasyonlarına ilişkin itiraflar ve belgeler.



Suriye'de yaşananlar BOP'un bir sonucu mu?


Tunceli harekatına yönelik iftiralara yanıtlar


Türkiye'ye yönelik "Dersim İftirasına" yanıtlar


Türkiye,1990 sonrası hangi odaklarca, niçin ve nasıl hedef alındı?


1945-1990 arası ABD-Rusya Soğuk Savaş Dönemi; Küreselci Emperyalizmin SSCB’yi Yıkma Çalışmaları


12 Eylül’den günümüze ABD’nin Türkiye’ye biçtiği yeni rol


"Atatürk'ü Ankara'da 2 tabur işgalci İngiliz askeri selamladı" iddiasına; belgelerle son nokta


"Atatürk'ü Ankara'da İngiliz askeri selamladı" iddiasına yanıt


Cumhuriyetin yerli ve milli kökleri-Laiklik


Vahdettin'in kaleminden Milli Mücadele'ye, Atatürk'e ve Türklüğe iftiralar


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar: Rıza Nur


Rıza Nur; Nihal Atsız; Kadir Mısıroğlu İlişkileri

Milli Mücadele'ye Karaçalanlar, 11. Bölüm
Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü'ye yönelik iftiralar, kimlerce ne zaman başlatılmış; nasıl yayılmıştır



Kazım Karabekir'den Fevzi Çakmak ve Atatürk'e iftiralar


Kazım Karabekir'in Suçlamalarına Atatürk'ün Verdiği Yanıtlar


Karabekir - Atatürk Düellosu - 1933 - Özgün belgelerle


Karabekir - Atatürk Düellosu-2


Karabekir - Atatürk Düellosu-3


Kazım Karabekir'in Atatürk'ün ölümünden sonra yönlettiği suçlamalar ve yanıtları


Karabekir'den Atatürk ve Yakın Çevresine Müslüman Türkleri Hristiyanlaştırma suçlaması


K.Karabekir'in Atatürk'e: Türkiye'yi Bolşevik yapacaktı, Amerikan Mandası yapacaktı, Halife olacaktı vs. iftiraları ve Birincil Kaynaklardan Özgün Belgelerle Çürütücü Yanıtlar.


Atatürk'e yönelik "İngiliz ajanı" iftirasına belgelerle yanıtlar


Vahdettin neden kaçtı ? Çoğunu ilk kez göreceğiniz belgelerle...


Vahideddin'in ABD, İngiltere, Fransa devlet başkanlarına gönderdiği mektuplarda, bildirilerinde ve anılarında Türklüğe yönelttiği iftiralar ve "Vahideddin dünyanın en dürüst adamıydı, hazinesini götürmeyip millete bıraktı" yalanını çürüten gerçekler

1-TBMM Gizli Oturum Tutanaklarında Vahideddin.
2- G. Jeaschke'nin "Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri" ve "Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi"ndeki yalan, yanlış vs. uydurmalarıyla Vahideddin'in kaçışına ilişkin gerçeğe aykırı iddialar



Rıza Nur ve K.Karabekir'in, Atatürk'e karşı söylem ve eylem birliği


27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi - Amerika


19 Mayıs

"Üçler Misakı" nedir?
Milli mücadele tarihimizde nasıl bir yere sahiptir?
Kimler tarafından imzalanmıştır?
Kimler tarafından; ne zaman ve nasıl çarpıtılmıştır?



Üçler Misakı - Milli Mücadele Kararı - Fevzi Paşa, Cevat Paşa, Mustafa Kemal Paşa
19 Mayıs Devlet Operasyonu , "Erenköy Konseyi" uydurmaları ve karartılan "üçler misakı" gerçeği...



Osmanlı Devleti l. Dünya Savaşı'na niçin ve nasıl girdi?


l. Dünya Savaşı'nda, gizli anlaşmalar ışığında; İttihat-Terakkiı, Atatürk ve Almanya arasındaki ilişkiler, çelişkiler, çatışmalar


Müttefik sanılan Alman İmparatorluğu'nun Osmanlı İmparatorluğu'nu sömürgeleştirme ve parçalama planları


Atatürk'ün "Türk Tarih Tezi"
Mezopotamya, Anadolu ve Avrupa'da varolmuş Türk medeniyetleri



30 Ağustos Zaferi


Lozan Antlaşması'na yönelik iftiralara, çoğunu ilk kez göreceğiniz, özgün belge ve bilgilerle yanıtlar



İngiliz meclisi Lozan'ı onaylamak için niçin yaklaşık 1 yıl bekledi?



Dr. Ramazan Kurtoğlu: Yeni dünya düzeni kurulurken son seferde en son fethedilecek ülkenin adı Edom’dur. Edom, Kabala’ya göre Anadolu’dur.



Banu AVAR: 100 Yıllık Strateji : İKİNCİ İSRAİL/KÜRDİSTAN! | "HÜDAPAR ve DEM'in KEMALİZM Kavgası!"




Sinan Meydan: Particilik değil milli birlik

“Bugün Anadolu ahalisi, kadın, erkek cümlemiz, fırka (parti) isminden bile nefret ediyoruz. Çünkü artık bozuldu, kokuştu. Bizler parti filan istemediğimiz gibi birkaç kişinin parti kavgasına da memleketimizi feda edemeyiz.” (Sivas Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti Bildirisi, 1920)

  

Yeni Gün 6 Aralık 1919. Temsil Heyeti Reisi Mustafa Kemal Paşa. 24 Haziran seçimleri sona erdi. Seçim sürecinde başlayan partiler arası gerginlik, seçim sonrasında azalacağı yerde artarak devam ediyor. AKP’li İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, valilere, “CHP’lileri şehit cenazelerine kabul etmeyin” talimatıyla bu gerginlik tavan yapmış durumda.

Particiliğin yarattığı siyasi kutuplaşma, toplumsal bölünmeye dönüşmek üzere... Atatürk’ün tabiriyle “iç cephenin çökmesi” an meselesi...

Oysaki yüz yıl kadar önce Türkiye, o kahredici işgalden “milli birlik” le kurtuldu. Kurtuluşun anahtarı “particilik” değil “milli birlik”ti.

PARTİCİLİKTEN KUVAYI MİLLİYE’YE

Siyasi partiler olmadan, serbest seçimler yapılmadan demokrasi olmaz. Bizde 1908’de II. Meşrutiyet ’in ilanından sonra çok sayıda parti kuruldu, belirli aralıklarla seçimler de yapıldı. Ancak bizde öteden beri particilik, siyasal rekabetin ötesine geçip siyasal düşmanlık halini aldı. Seçim kazanmak için her yol meşru görüldü. Gün geldi, parti kavgaları kahvelerin, camilerin bölünmesine bile yol açtı. Buna bir de ordunun siyasete karışması eklenince savaş bile kaybedildi. Örneğin,

I. Balkan Savaşı’nın kaybedilmesinde particilik ve ordunun o particiliğin bir parçası olması etkili oldu.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra halk, ülkeyi bu savaşa sokan İttihat Terakki’den nefret ediyordu. O yıllarda iktidara gelen İngiliz işbirlikçisi Damat Ferit’lerin Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın da halkta bir karşılığı yoktu.

Hiçbir parti ülkeyi içinde bulunduğu felaket çukurundan çekip çıkaracak güce ve programa sahip değildi. Halk, partilerden umudu kesmişti. Partilerden umudu kesenler, cemiyetler kurmaya başladı. İşgale karşı direnenler, ülkenin dört bir yanında müdafaa-i hukuk cemiyetleri kurdu. Ne de olsa vatanı işgal edilen Türk Milleti, emperyalizme karşı “hak” ve “hukuk” savaşı veriyordu. Böylece Milli Mücadele’de partilerin rolünü müdafaa-i hukuk cemiyetleri üstlendi. Bu cemiyetlerin dağınık halde olmasının yarattığı sakıncaları gören Atatürk, Sivas Kongresi’nde bu cemiyetleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirdi. İşte emperyalist işgale karşı direnişin ideolojisi durumundaki Kuvayı Milliye böyle doğdu.

Kuvayı Milliye her türlü bölünmüşlüğe, particiliğe (fırkacılığa) karşı toplumsal birleşmeyi savunuyordu. Ne ilginçtir ki, Atatürk, Milli Mücadele’nin bu direniş örgütlenmesini, dört yıl sonra yeniden bir partiye dönüştürecekti; 1923’te kurulan CHP buradan çıkacaktı. Atatürk’ün CHP’si, milli birliğin partileşmiş haliydi.

KENDİ KENDİMİZİ KURTARMAK

I. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra başlayan işgaller karşısında toplumda yaygın bir umutsuzluk ve genel bir çaresizlik vardı.

Atatürk’ün tabiriyle “zihinleri işgal altındaki” aydınların önemli bir bölümü Amerikan ve İngiliz mandasından başka kurtuluş yolu düşünemiyordu. İşgale karşı direnerek kurtuluşun mümkün olacağını düşünen çok az sayıda aydın vardı. Örneğin onlardan biri, Ebüzziyazade, 28 Şubat 1919’da Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nde pek çoklarını şaşırtacak şekilde “Kendi Kendimizi Kurtarmaya Çalışalım” başlıklı bir yazı yazdı.

Ebüzziyazade yazısında şöyle diyordu:

“Memleketi yalnız milletin gösterebileceği uyum ve birleşme kurtarabilecektir. Millet yaşama hakkını ispat etmedikçe, tehlikeli zamanlarda el ele vererek bir kitlesel vahdet (birlik) halinde belalarla, felaketlerle uğraşmaya karar vermedikçe kurtulamaz.”

Ebüzziyazade, millet fertleri arasında “samimi ve hukuki bir güven sağlanmadıkça düştüğümüz girdaptan çıkamayız” diye de ekliyordu.

Ebüzziyazade, 18 Mart 1919’da yine Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nde bizde felaketler karşısında toplumsal birleşmenin sağlanamamasında, “şahsi menfaatlerin, parti ihtiraslarının” etkili olduğunu yazıyordu.

İzmir’in işgalinden sonra İstanbul’da yüz bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Sultanahmet mitinginde konuşanlar da birlik ve beraberliğe vurgu yaptılar. Örneğin Şair Mehmet Emin Bey, “Önce aramıza girmiş olan anlaşmazlıkları öldürelim, kardeşliğe doğru, bir daha geri çekilmeyecek olan ellerimizi uzatalım...” demişti.

Gerçekten de birleşmekten ve kendi kendimizi kurtarmaktan başka çare yoktu. Partilere güvenerek ve emperyalizmin merhametine sığınarak kurtulmak mümkün değildi. Bu gerçeği en erken görenlerden biri de Atatürk’tü. 21/22 Haziran 1919 tarihli Amasya Genelgesi’nde açıkça “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyerek kurtuluş formülünü ortaya koydu. Atatürk’ün kurtuluş formülüne göre vatanı, milleti bir lider veya bir parti değil, bizzat milletin kendisi kurtaracaktı.

  

Mehmet Akif Ersoy

Akif’in vahdet (birlik) çağrısı İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif (Ersoy), Milli Mücadele yıllarında Anadolu’da cami minberlerinden vahdet (birlik) çağrısı yapıyordu. Her fırsatta birlik berberlikten söz ediyor, toplumu bölen particiliği eleştiriyordu.

Akif’in, 1920’de Balıkesir Zağanos Paşa Camii ’nde söylediklerinin bir bölümü şöyle:

“Mademki tek başına çalışmanın bir kıymeti yoktur, biz de aramızda birlik sağlayarak topluca çalışmaya koyulmalıyız. (...) Ufak nedenlerle birbirine küsmemeli... Biliyorsunuz ki yabancılar asırlarından beri ayrılık tohumlarını aramıza serptiler. Bir hayli de mahsul aldılar. (...) Eğer Müslümanlar yaşamak istiyorlarsa cemaat arasında nifaka, şikaka, dargınlığa, küskünlüğe, ayrılığa, gayrılığa yol açabilecek en ufak sözlerden, en önemsiz görünen hareketlerden bile çekinmelidirler. Yok, yaşamak istemezlerse ona diyecek yok!”

Akif, daha sonra Müslümanların geri kalmasında toplumdaki büyük umutsuzluğun çok etkili olduğunu söylüyor. “Ümitsizlik haramdır” diyor. Sözü tekrar birlik beraberliğe getirip şöyle devam ediyor:

“Müslümanlar aralarında ayrılığa, gayrılığa neden olacak en küçük olaylardan, dargınlığa neden olacak en hafif hareketlerden, sözlerden kesinlikle çekinmelidir. Fırkacılık (particilik); komitacılık... Bunlar artık susmalı. El birliğiyle bütün vatanı savunmalı. Asla umutsuz olmamalı. Emin olmalıyız ki, canla başla çalışırsak, aradaki ayrılık sebeplerini kaldıracak olursak vatanı İslamı kurtarırız...”

Akif, 5 Kasım 1920’de Kastamonu Nasrullah Camii’ndeki meşhur vaazında da birlik beraberliğe vurgu yapıyor:

“Ey cemaati Müslimin! Milletler topla, tüfekle, zırhlı ile, tayyarelerle yıkılmıyor, yıkılmaz; milletler ancak aralarındaki bağlar çözülerek, herkes kendi başının derdine, havasına, kendi menfaatini sağlamak sevdasına düştüğü zaman yıkılır. Atalarımızın ‘Kale içten alınır’ sözü kadar büyük söz söylenmemiştir” diyor.

Her fırsatta Akif’ten ve Asım neslinden söz edenlerin, aslında Akif’i hiç anlamadıkları görülüyor. Akif’i biraz olsun anlamış olsalardı, hiç muhalefete düşmanca davranarak toplumu kutuplaştırırlar mıydı?

Anadolu kadınının particilik isyanı Sivas Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti, 1920’de yayımladığı “Anadolu’dan Acıklı Bir Sada” başlıklı bir bildiriyle, birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan o günlerde, particilik kavgalarını körükleyen bazı İstanbul gazetelerini yerden yere vurmuştu. Kadın eli değmiş o bildirinin bazı bölümleri şöyle:

“Memleketimizi düşmanlar bölüşmeye çalışırken onlara manen ve maddeten yardım eden memleketin bu hayırsız evlatlarını kadın kalbiyle telin ediyoruz. Bu gazetelerde yazılanlardan ve yazanlardan nefret etmeyen gerçek bir Türk, Müslüman düşünemeyiz. Bu efendiler acaba ne istiyorlar? Memleketimizin en önemli, en güzel yerlerinin işgal altında, dindaşlarımızın zulüm ve baskı altında inlediğini bilmiyorlar mı? Bu efendiler, ortalığa ayrılık, fesat tohumu saçacaklarına, memleketin uğradığı şu felakete karşı bir tedbirleri varsa onu söylesinler. Yoksa memleketi bu badireden kurtarmak isteyen birtakım insanları, bu İttihatçı imiş, diğeri İtilafçı imiş diye suçlamakta memlekete ve hatta kendilerine ne fayda olduğunu bir türlü anlamıyoruz. Yalnız anladığımız, bildiğimiz bir şey varsa, biz, bu İttihatçıdır, İtilafçıdır propagandasını artık dinlemiyoruz ve dinlemeyeceğiz. İttihatçı da İtilafçı da memleketin evladıdır. Elverir ki bunlar memleketini sevsin ve bu memleketin evladı olduğunu unutmasın, vicdanını milyonlar pahasına satmasın. İyi bilmelidir ki, birkaç alçak İttihatçı için memleketin bütün güzide evlatları lekelenemez. Bugün Anadolu ahalisi, kadın, erkek cümlemiz, fırka (parti) isminden bile nefret ediyoruz. Çünkü artık bozuldu, kokuştu. Bizler parti filan istemediğimiz gibi birkaç kişinin parti kavgasına da memleketimizi feda edemeyiz. Anadolu parti istemiyor ve istemeyecek. Fakat önceden partilere mensup olan namuslu vatandaşlarını da İttihatçıdır, İtilafçıdır diye feda edemez. Biz bugün bütün Anadolu’nun müdafaa-i hukuku adına toplanmış, kadın ve erkeklerden oluşan bir kitle halinde memleketimizin savunucularıyız. Bunu bilsinler. (...) Anadolu’nun nezih, saf muhitine bu paçavralar tercüman olamaz... Sussunlar! Eğer susmayıp böyle ahlaksızca yayınlarına devam edecek olurlarsa gazetelerini boykot edeceğiz. Gazetelerini okumadığımız gibi memleketlerimize de katiyen sokmayacağız... Bugün millet, İttihat, İtilaf fırkası tanımıyor. Tekrar söylüyoruz ki, parti istemiyoruz. Partiyi memleketimizde adeta ayrılık görüyoruz...” (Hâkimiyet-i Milliye, 2 Şubat 1336/1920).

Bu bildiri Milli Mücadele’nin nasıl büyük bir sağduyunun, birlik ve beraberlik ruhunun eseri olduğunun en açık kanıtlarından biridir.

Bu bildiri, 1908-1918 arasındaki 10 yılda insanların particilikten bıkıp usandığının göstergesidir.

Bu bildiriyi bugün herkesten önce AKP’ye muhalif tüm partileri “vatan haini” olarak gören yandaş basının okuması gerekir!

  

Hakimiyet-i Milliye, 2 Şubat, 1336 (1920), Sivas Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin ‘Anadolu’dan Acıklı Bir Sada’ başlıklı bildirisi.

Atatürk: Partilere değil milli birliğe muhtacız

Atatürk, Harbiye’yi bitirip tayin olduğu Şam’da, özgürlükçü yurtsever arkadaşlarıyla birlikte “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”ni kurdu. Daha sonra bir süre İttihat Terakki’ye katıldı. Ancak ordunun siyasetle iç içe olmasının yanlış olduğunu düşünerek İttihat Terakki’den ayrıldı. Kaybedilen I. Dünya Savaşı sonlarında Ahmet İzzet Paşa Hükümeti’nde yurtsever arkadaşlarının yer alması için çaba harcadı. Kendisi de bu hükümette Harbiye Nazırı olmak istedi. Ancak olmadı. Altı ay kaldığı işgal İstanbul’unda kurtuluş çareleri ararken siyasi partilerle temas kurdu. Hatta Tevfik Paşa Hükümeti’nin güvenoyu almaması için uğraştı. Mevcut siyasi partilerin kurtarıcı bir plan ve programı olmadığını gördükten sonra, kendi ifadesiyle İstanbul surlarının dışına çıkıp Anadolu’ya geçmeye karar verdi. 22 Nisan 1921’de Hâkimiyeti Milliye’ye verdiği bir demeçte, işgal İstanbul’unda “Sayısız programlar ve programların etrafında esaret zincirlerine vurulmuş olduklarının farkında bulunmayan insanlar, zümreler, partiler, cemiyetler, gruplar” olduğunu, fakat bunların “kendi ruhundaki tecelliye uygun olmadıklarını” belirtmişti.

18 Haziran 1919’da Erzurum’da Kazım Karabekir Paşa’ya yazdığı bir telgrafta, şimdiye kadar siyasi partiler, kendi menfaatleri uğruna halkı hep aldattıkları için halkın her türlü örgütlenmeye karşı “çekingen davrandığını” belirtti. Kendisinin, “milletin bağımsızlığının ve hayat hakkının milli birlikle kurtulacağına” inandığını yazdı.

Erzurum Kongresi’nde bir siyasi parti kurulması için teklif verildi, fakat reddedildi.

Mazhar Müfit Kansu’nun aktardığına göre Atatürk bundan memnun olup şöyle demişti:

“Kongrenin siyasi parti kurulması hakkındaki teklifi reddetmesi de mükemmel oldu. Ben siyasi partilerin bugünkü vaziyet içinde aleyhindeyim. Biz siyasi partilere değil milli birliğe muhtacız. Böyle felaketli anlarda partiler millet beraberliğini bozar...” (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C.1, s. 129, s. 319).

Atatürk, Anadolu’ya geçip de –kendisine verilen görevin aksine- Milli Mücadele’yi örgütlemeye başlayınca işbirlikçi İstanbul Hükümeti tarafından “İttihatçı” olarak suçlanmaya başlandı.

Milli Mücadele’nin İttihatçılıkla hiçbir ilgisinin olmadığını herkese göstermek için Sivas Kongresi’nin başında, kongreye katılacak tüm delegelere şu yemin metni okutuldu: “Vatan, millet dışında hiçbir şahsi amaç takip etmeyeceğime, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ihyasına çalışmayacağıma ve mevcut siyasi partilerden hiçbirinin siyasi emellerine hizmetkâr olmayacağıma vallahi, billahi.” 

Atatürk, 11 Ekim 1919’da Akşam Gazetesi’nde yayımlanan röportajında, kendilerine “İttihatçılık iftirası” atanlara, Milli Hareketin, bütün millet tarafından yürütüldüğünü hatırlatıp bu durumda tüm milleti İttihatçılıkla suçlamaları gerektiğini söylüyordu.

“Yemin ederek hiçbir partiye mensup olmadığımız ve İttihatçılıkla alakamız bulunmadığını kâinata ilan ettik” diye de ekliyordu.

  

Yeni Gün, 6 Aralık 1919. Atatürk’ün mülakatından bir bölüm: “Anadolu’da fırka (parti) yoktur. Herkes fırkacılığı terk ile istiklali vatan ve selameti millet gayesine matuf vahdeti milliye programı etrafındadır.”

6 Aralık 1919’da Yeni Gün Gazetesi’ne verdiği mülakatta da şöyle diyordu:

“Anadolu’da parti yoktur, herkes particiliği terk ederek vatanın bağımsızlığı ve milletin selameti amacına yönelik vahdet-i milliye (milli birlik) programı etrafındadır...”

Nihayetinde Milli Mücadele partisiz kazanıldı. Ancak partisiz demokrasinin olmayacağını çok iyi bilen Atatürk, Milli Mücadele’den sonra cumhuriyeti ilan etmeden önce Halk Partisi’ni kurdu. Toplumu en baştan, demokrasiye hazırladı.

Demem o ki, Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni parti kavgalarıyla toplumu bölerek kurmadı, milli birlikle kurdu. Milli birlikle kurulan Türkiye Cumhuriyeti, gün gelecek yine milli birlikle kurtulacaktır.

02 Temmuz 2018 - Sözcü 

https://www.sozcu.com.tr/particilik-degil-milli-birlik-wp2497164

  
47 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Site Haritası
KİTAP ÖNERİLERİ
Prof.Dr. Cihan Dura, Sömürgeleşen Türkiye


Prof.Dr. Cihan Dura, Ataname


Mustafa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında
(AB-D Tarafından Yerli İşbirlikçileri ile Kuşatılan Türkiye) 


M.Emin Değer, Oltadaki Balık Türkiye


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Sızıntı


Barış Pehlivan, Barış Teroğlu, Metastaz


Alev Coşkun, Tarihi Unutmamak


Prof.Dr.Emre Kongar, 21. Yüzyılda Türkiye


Prof.Dr.Emre Kongar, Yakın Tarihimizle Yüzleşmek


Rıza Zelyut, Osmanlı'da Oğlancılık


Merdan Yanardağ, Türkiye Nasıl Kuşatıldı?


Prof.Dr. Sina Akşin, Yakın Tarihimizi Sorgulamak


Nurten Arslan. Küçük Anılarda Büyük Sırlar, 5 cilt
Biyografik Roman Tarzında Atatürk ve Yakın Tarih


Soner Yalçın, Samizdat


Soner Yalçın, Saklı Seçilmişler


Erol Toy, O'na Katılmak, Dünden Yarına Türkiye Cumhuriyeti


Prof.Dr. Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El Yazıları


Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu


Laik, Demokratik, Hukuk Sevleti Türkiye Cumhuriyeti'ni Ortadan Kaldırmaya Yönelik İç ve Dış İrticai Örgütler


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Zaman Kaybolmaz


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk


Süleyman Duman, Kütahya-Eskişehir


Anılarla Mayıs 1970 - Ocak 1975 Astsubay ve Eşlerinin Hak ve Adalet Arama Mücadeleleri
Yazar: Abdullah İnaler


Cengiz Özakıncı, İblisin Kıblesi
(Türkiye'nin Üniter ve Laik Yapısını Hedef Alan AB-D
Bunun için neler yaptı?
Belgeleriyle Tarihe Tanıklık Edeceksiniz)


Cengiz Özakıncı, Türkiye'nin Siyasi intiharı Yeni - Osmanlı Tuzağı
(Bugün Olanları, Yarın Olabilecekleri, Tarihi Benzerlikleri, Belgeleri ile Anlatmakta Olan Bir Eser)


Cengiz Özakıncı, Kalemin Namusu, Türk Savun Kendini


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Ali Tayyar Önder - Türkiye'nin Etnik Yapısı ve Açılım


Cengiz Özakıncı - İblisin Kıblesi Kitabına Ait Program


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-1


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-2


Cengiz Özakıncı:Türkiye Cumhuriyeti'nin Yerli ve Milli Kökleri


Cengiz Özakıncı:1989 Sonrası Türkiye’de Küreselci Emperyalist Operasyonlar.
Dersim iftiraları-Kanal İstanbul, Monrö Bağlantısı-Atatürk ve Laikli İlkesine Yönelik Psikolojik Harekat Nasıl ve Neden Başladı

Cengiz Özakıncı: ABD’de Ulusal Demokratik Cumhuriyet’in Temelleri
Amerika'da okullarda öğrencilere okutulan Ulusal Ant
- Atatürk'ün Eğitim Sistemi


Amerikan Ulusal Andı

"Pledge of Allegiance - Brody Middle School"



Türkiye'de "Öğrenci Andı" Pkk ile Açılım Döneminde Kaldırıldı.13.10.2013
Prof.Dr. Erol Manisalı: Amerika'nın yürüttüğü karşı devrim


GENÇLİĞE HİTABE
Analiz

AKP-BDP çatısı altında Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye çalışanlar, 18 yıl önce (1993-1994) Kürt-İslam çizgisindeki Yeni Zemin’de örgütlenmiş... 3.6.2011-Yeniçağ 
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/-51438h.htm
Yeni Zemin Dergisi Konu Başlıkları:
https://katalog.idp.org.tr/dergiler/610/yeni-zemin



Yıl 1993; Sayın Recep Tayyip Erdoğan (Refah Partisi İstanbul İl Başkanı, MKYK Üyesi) Sayın Bülent Arınç (Refah Partisi MKYK Üyesi) ve Sayın Mehmet Metiner (Yeni Zemin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni).


Yıl 1993; Sayın R.Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Mehmet Metiner birlikte bir açık oturumda


Türkiye'nin siyasi yapısının islami yönde değiştirilmesini temel hedef edinmiş Yeni Zemin Dergi Yazarları, TSK yapısının değiştirilmesini de misyon edinmiş.

Aynı zamanda eyalet, hilafet gibi söylemlere sahip Em.Tuğg. Adnan Tanrıverdi 15 Temmuz 2016 sonrası TSK'da yaptırdığı değişiklikleri sıralıyor:


İçişleri Eski Bakanı Sadettin Tantan'ın HÜDA PAR ve Hizbullah Tespitleri