Prof.Dr. Cihan Dura: CHP'nin Kendini İnkâr Tarihinin Gizli Olmayan Belgeleri “Sakın kapıyı aralık bırakmayın, farkına varmadan, ardına kadar açılır.” Mustafa Kemal Atatürk
Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimi rehber edinenler mânevî mirasçılarım olur. *** -1945-47 yılları… CHP Hükümeti Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Feridun Cemal Erkin: “Türkiye, kaderini ancak Amerika ve Büyük Britanya’ya bağlarsa, esenliğe kavuşabilir.”
ABD ile 1947 Antlaşması (Truman Doktrini)… - CHP Meclis Grubu kararı (10 Şubat 1948): İlkokullarda isteğe bağlı olarak din dersleri okutulacak. -3 Ocak 1949… Okullarda din eğitimi verilmesi sorunu, TBMM’de ateşli tartışmalara neden oluyor. CHP siyasal amaçlarla bu konudaki talepleri yerine getirme eğiliminde... -1 Mart 1950… CHP Hükümeti 30.11.1925 tarihli Tekke ve Türbelerin Kapatılmasına Dair Yasa’yı yürürlükten kaldırdı. İşte gerekçe: “Bugün cehalet nedeniyle yer yer kimi batıl itikatlara rast gelinse de, bunlar artık halkın yolunu şaşırtacak bir etkiye sahip değildir.” Hükümet, seçimlerin tarihini de aynı gün ilan ediyor! - Cumhuriyet gazetesi başyazarı Nadir Nadi (1950 seçimlerine sadece birkaç ay var, CHP Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı Nihat Erim’e kaygılarını iletiyor): “Seçim, demokrasi, çok partili hayat, evet, bunlar güzel şeyler. Fakat Devrimler ne olacak? Atatürk’ün temelini attığı uygarlık düzeni bir kez sarsılırsa, demokrasiyi yürütmek için gerekli ortam daha başlangıçta elimizden kaçmaz mı? -Çetin Yetkin: Ne acıdır ki, çok partili düzene geçilmekle birlikte, Türkiye’nin bağımsızlığı üzerine ABD’nce ipotek konulacaktır. Türkiye’nin, bugün sömürgeleşme sürecinde nerdeyse son noktaya gelmesinin temeli, 1945-1950 arasında atılmıştır. Türkiye’yi ABD’nin yörüngesine sokmakta o zamanın iktidarı da, muhalefeti de -CHP de, DP de- tam bir görüş birliği içindeydi. *** - 16 Haziran 1950… -2 Eylül 1951: Necdet Evliyagil Cumhuriyet gazetesinde, her iki partinin seçim propagandası sırasında dini nasıl politikaya alet ettiklerini örneklerle yazdı: Bilecik’de CHP, türbeleri biz açtık derken, DP’liler de Arapça ezanın, din derslerinin ve radyoda Kur’an okutulmasının, DP’nin eseri olduğunu” ileri sürüyordu! -1954 seçimlerinde uğradıkları ağır yenilgi üzerine CHP’de su koyuverenler (oportünistler) görüldü, şöyle diyorlardı: Parti laiklik ve devletçilik ilkelerinden vazgeçmelidir. Seçmen önünde demokratlarla ancak böyle yarışılabilir. 26-30 Temmuz 1954… -Nadir Nadi (1962): Yazık ki olaylar Nihat Erim’in dediği gibi gelişmedi. 1946’dan, hattâ daha öncelerden başlayarak, Atatürk ilkeleri bugüne değin her alanda ihmale uğradı. -CHP Parti Meclisi toplantısında Bülent Ecevit ile Turan Güneş, birer konuşma yaparak arkadaşlarını uyarıyor: “Çok partili yaşama geçildiğinden beri, CHP eski devrimci yönünü yitirmiş, seçimlerde oy toplamak kaygısıyla ödün vere vere fikir bakımından zayıflamıştır. Oysa Parti’nin ‘devrimcilik, halkçılık, devletçilik’ gibi ulusumuzu kısa sürede kalkındıracak ilkeleri vardır. Politik hesaplarla, bu ilkelerin bir köşeye itilmesi doğru değildir. CHP kuruluş amaçlarını göz önünde tutarak kendine bir yön seçmeli ve ona doğru cesaretle yürümelidir.” Bu uyarı parti Meclisi’nde tepkiyle karşılanır. -Başbakan İsmet İnönü Küçük Kurultay toplantısında konuşuyor: Arkadaşlar! Koalisyon Hükümeti’ni yaşatma olanaklarını sürdürmeliyiz. Bu, karşılıklı uzlaşma ve hoşgörü koşuluna bağlıdır. Beni örnek alın, sabırlı olun. Nadir Nadi’nin İnönü’nün bu tutumuna getirdiği yorum: Koalisyon hükümetlerinin ancak uzlaşma yoluyla kurulabileceği açık bir gerçektir. Bununla birlikte, bir devrimin ürünü olan, hayatı doğrudan doğruya o devrime borçlu sayılan bir rejimde, temel ilkeler asla tartışma konusu edilmemelidir. Anayasa’nın mahkûm ettiği bir yönetimin özlemi içinde, öç duygularını gizlemeyenlerle nasıl uzlaşılabilir? Devlet’in laiklik ilkesini hiçe sayarak, yasaları çiğnemek pahasına öğretim birliğini bozanlar hoş görülebilir mi? Vicdan sömürücülüğüne açıkça karşı koymanın Koalisyon Hükümeti’ni dağıtacağını, ya da gelecek seçimlerde oy kaybına yol açacağını düşünerek eller böğründe ‘Ya sabır!’ çekmek olumlu bir politika mıdır? -14 Ekim 1962… -8 Ağustos 1963…
-Dinciliğe göz yumma, tarikatlara şirin görünme yarışına, sonunda Bülent Ecevit de katıldı. Gerçekleşmesi için büyük çaba gösterdiği CHP-MSP koalisyonu ile, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, siyasal İslam’ı iktidara taşıyan, devlet olanaklarına kavuşturan Ecevit; 1986 ara seçimlerinden önce Manisa’da köylülere şöyle sesleniyordu: “Bir insan şu veya bu tarikattan olur, ama aynı zamanda ilerici de olabilir. DSP kimsenin dinine, tarikatına, başörtüsüne karışmaz.” Daha sonra köylülere şöyle diyordu: “En büyük Allah, sonra halk...” (Evet doğru, ancak Allah’ın kutsal adı, kirli siyasete âlet yapılır mı?) -CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay (Bugün AKP hükümetinin bakanlarından): Devletin, gençleri Atatürkçü ve laik doğrultuda yetiştirmesi, imam-hatip lisesi mezunlarının Harbiye’ye girişinin engellenmesi haksızlıktır. -CHP'yi tekrar açan Deniz Baykal bir ara '3- D' modelini geliştiriyor: 'Değişim, Dönüşüm ve Demokrasi'... CHP'nin Altı Ok'u hakkında söylediği: “O babaannemizin sandığındaki çeyizdir.” *** -16 Haziran 2000…
Deniz Baykal: “Derviş’i CHP’ye getirmek için dağlar, denizler aştık.”
-Ben, bu satırların yazarı, Bülent Ecevit’in sonraki yıllarda yaptıklarını düşünüyorum: Tam bir “devletçilik” düşmanı kesilmişti. Bir ara Devlet Bahçeli (MHP) ve Mesut Yılmaz’la (ANAP) bir koalisyon hükümeti kurmuştu. 2002 krizi bastırınca, Kemal Derviş’in kılavuzluğunda, özelleştirmeleri hızlandırmaya çalışmıştı. -11.10.2008… -Bu satırların yazarı: Bir zaman böyle konuşan Baykal acaba 22 Temmuz 2007 seçiminden önce neler söylüyordu? Buyurun, okuyun ve tutarsızlığı görün: Türkiye’de siyasi partilerin uygulayacakları ekonomi politikalarının belirli bir çerçevesi vardır. Herkes bu çerçeve içinde kalacaktır. CHP’nin uygulayacağı politikalar da bu doğrultuda olacaktır. Kurallar bellidir. Piyasa ekonomisi gerçeğini değiştirmeye gerek yoktur. Türkiye'de siyaset piyasa ekonomisi kurallarını işletmekle görevlidir. Bir ülkeyi bir ada gibi, dünya ekonomisinin kuralları dışına çıkarmak mümkün değildir. O kurallar içinde yarışacağız. Ekonomi giderek küreselleşmektedir. Sermaye hareketleri ekonominin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ticaret giderek serbestleşmektedir. Bu saydığım koşulları göz önüne alarak bir politika ortaya koymalıyız. *** -19.4.2011… -CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli: Ben Atatürk ilke ve devrimlerinin bekçisi değilim, olmak da istemiyorum. Çünkü bekçilik dönemi tarihe karıştı. Bilirsiniz eskiden mahallelerde elde düdük dolaşan bekçiler vardı. Şimdiyse mobese kameraları var.
- CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Heinrich Böll Vakfı'nın düzenlediği bir toplantıda Kürt bölücülerin taleplerini dile getiriyor: Yüzde 10 seçim barajı düşürülmeli. Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı. Kürtçe’nin öğretilmesi devlet tarafından üstlenilmeli. Demokratik özerklik hakkı tanınmalı." -CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu: Tekke ve zaviyelerin kapatılması toplumu yozlaştırdı, yeniden açılmalı. -CHP PM Üyesi Muhammed Çakmak: Fethullah Gülen bilgedir, saygıyla selamlıyorum. - CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün: Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir. Atatürk de bu olaylardan haberdardı. -CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Devlet değişsin istiyoruz. Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı aynen kabul ediyoruz. Çekincelerin tamamına karşıyız. Kürt kimliği ve Kürt dili önündeki tüm engelleri kaldıracağız. CHP iktidarında genel af çıkartacağız. Profesyonel orduya bir an önce geçmeliyiz. Türkiye'de laiklik tehlikededir diyemem, böyle bir tehlike görmüyoruz. Türban sorununu çözeceğiz. Siyasallaşmayan tarikatlara saygımız vardır. "Yargıda cemaat yapılanması var" iddiaları üzerine: “Yargı içinde böyle bir kadrolaşma vardır” demeyi doğru bulmuyorum. Atatürk'ün CHP'siyle ilgili soruya yanıtı: "Ben o zaman yoktum." -Bu satırların yazarı: Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı konuşmalarda Atatürk’ün adını anmamayı kural haline getirmiştir. Çok zorda kalırsa “Mustafa Kemal” der. Benzetme gibi olmasın ama, Atatürk’ün düşmanları da, o yüce insandan yalnızca “Mustafa Kemal” diye söz eder. CHP'nin, AKP'den ne farkı kaldı? Vural Savaş "Atatürk'ün Kemiklerini Sızlatan Parti CHP" diye bir kitap yazmıştı. Yerden göğe kadar haklıymış meğer. Ne oldu bunlara, bir parti böylesine mi değişir? İçlerinden biri "bizim ideolojimiz yoktur" anlamında bir laf etmişti, itiraf diye herhalde buna denir.
*** Ve Mustafa Kemal Atatürk: Bir zaman gelir, beni unutmak, unutturmak isteyen gayretler belirir. Fikirlerimi, öğretimi inkâr edenler, beni çekiştirenler, karalayanlar çıkar. Hatta bunu yapanlar benim yakın bildiklerim, inandıklarım da olabilir. Fakat benim ektiğim tohumlar o kadar özlüdür, o kadar kuvvetlidir ki, fikirlerim, öğretim Çin’den döner, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir; feyizli neticeleri kalpleri doldurur! Prof. Dr. Cihan DURA, 15 Nisan 2012 |
865 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |