AKP’nin kısa ‘Libya dış politika’ tarihi - Libya İhvanı ve LUO fobisi AKP’nin kısa ‘Libya dış politika’ tarihi
2. Türkiye ile Libya arasında güvenlik ve askeri işbirliği mutabakat muhtırasının onaylanmasına ilişkin kanun teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi (21.12.2019). 3. Türkiye “askeri danışmanlık hizmeti” adı altında Trablus yönetimini destekledi. Böylece Hafter kuvvetlerince kuşatılmış Trablus düşmekten kurtarıldı. 4. Türkiye ile Rusya, Libya’da “karşı karşıya gelmemek” için “çözüme ortak katkı sunma” konusunda anlaştı (24.12.2019). 5. Taraflar Berlin Konferansı’nda buluştu ve tüm katılımcılar 55 maddeden oluşan “Libya barış planı”nı imzalandı (20.1.2020). Ancak ateşkes kırılgandı ve yürümedi. 6. Türkiye destekli Trablus kuvvetlere sahada önemli kazanımlar elde etti ve Sirte-Cufra hattını hedef aldı. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, “Sirte ve Cufra’nın kırmızı çizgileri olduğunu” ilan etti ve Mısır ordusuna “hazırlıklı olun” emri verdi (20.6.2020). Türkiye’nin dışlanma süreci Sirte-Cufra hattı Türkiye’yi sadece Mısır’la değil, Rusya’yla da karşı karşıya getirdi. Fransa zaten Türkiye’nin karşısındaydı. Bu tablo üzerine Libya’da Türkiye’nin devre dışı bırakılmaya başlandığı yeni bir süreç başladı. 7. Trablus merkezli UUH Başbakanı Fayez el Sarraj, askeri güçlerine ateşkes talimatı verdi. Eşzamanlı olarak General Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nu destekleyen Tobruk Merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih de ateşkes çağrısı yaptı (21.8.2020). 8. Mısır başta pek çok ülke ateşkesi destekledi. Ancak Sarraj’ı destekleyen AKP hükümeti sessiz kaldı. 9. UUH İçişleri Bakanı Fethi Başağa Türkiye’ye çağrıldı. Başağa, Hulusi Akar’la temaslarını sürdürürken, Sarraj tarafından görevden alındı (29.9.2020). 10. Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian, Sarraj ile telefonda görüştü. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Sarraj’ı Paris’e davet etti (30.8.2020). 11. Başbakan Sarraj ve konsey üyelerinin huzurunda, Trablus’taki konsey karargâhında beş saat sorgulanan Başağa, bir hafta sonra göreve iade edildi (3.9.2020). 12. Trablus UUH Devlet Yüksek Konseyi ve Tobruk Temsilciler Meclisi heyetleri, Fas’ın Buznika kentinde 6-10 Eylül tarihleri arasında bir araya geldiler ve anlaşmaya vardılar. 13. Tobruk merkezli hükümet, Tobruk’taki Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’e istifasını sundu (14.9.2020). 14. Trablus’taki hükümetin AKP destekli başbakanı Sarraj, ekim ayının sonunda istifa edeceğini ilan etti (17.9.2020). 15. Erdoğan, “Sarraj’ın istifası bizler için üzüntü verici” dedi (18.9.2020). BM gözetiminde kalıcı ateşkes 16. 5+5 askeri komite görüşmeleri kapsamında Mısır’ın Hurghada şehrinde bir araya gelen Libyalı taraflar, görevi Libya ordusunu birleştirmek olan askeri bir organı oluşturmayı kabul etti (1.10.2020). 17. BM gözetiminde Cenevre’de yapılan görüşmeler sonucunda tarafların “kalıcı” ateşkes anlaşması imzaladığı duyuruldu (23.10.2020). İmza töreninde konuşan BM Genel Sekreteri Libya Özel Temsilci Vekili Stephanie Turco Williams, derhal yürürlüğe girecek anlaşma kapsamında “Libya’da savaşan tüm paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların bugünden itibaren en fazla üç ay içinde Libya’yı terk etmek zorunda olduklarını” açıkladı. 18. Erdoğan anlaşmayı “Güvenilirliği bana göre çok da olabilecek gibi değil” diye yorumladı (23.10.2020). 19. Önümüzdeki ay Tunus’ta Libya tarafları arasında siyasi görüşmeler başlayacak. Sonuç Rusya, Mısır hatta, Fransa Libya’da bir tarafa ağırlık verse dahi, diğer tarafı ihmal etmedi. AKP hükümeti ise bir tarafı daha baştan düşman ilan etti. Yani Ankara bütün yumurtaları aynı sepete koydu. Oysa Türkiye’nin denizden komşusu olan kıyı Trablus’ta değil, Tobruk’taydı! Ankara, Trablus’la yaptığı bu anlaşmayı hayata geçirebilmek için Doğu Akdeniz’de müttefik kazanmalıydı. Ankara, tersine Suriye’yle anlaşmamakta diretti, Mısır yönetimini “tanımamayı” sürdürerek Kahire’yi Atina’yla deniz yetki anlaşması imzalamaya itti. Kasımda başlayacak siyasi sürecin dışında kalmamak, ancak çok köklü bir dış politika anlayışı değişikliğiyle mümkün olabilir... *** Libya İhvanı ve LUO fobisiLibya krizi, politik değil bir güvenlik krizidir
Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin, anayasal bir temele ve seçim sonuçlarına dayanmadan görev süresini uzattığını açıklamasının dolayısıyla meşruiyetini kaybetmesinden sonra 2014 Şubatı’nda, General Hafter bir açıklama yapmıştı. Televizyonda yayınlanan konuşmasında General Hafter, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin feshedildiğini deklare ederek geçiş hükümeti kurulması çağrısında bulunmuştu. General Hafter, seçilmiş Libya Temsilciler Meclisi tarafından atanmış Libya ordusunun resmi komutanıdır. 2014 yılının mayıs ayında eski subay arkadaşlarının desteği ile dağılmış Libya Arap Silahlı Kuvvetleri’ni bir araya getirmeye başladı. Daha sonra General Hafter, yönetimdeki Müslüman Kardeşler’in (İhvan) “Kalkanlar” adını verdiği Bingazi’deki siyasal İslam milislerine karşı havadan ve karadan ortak bir saldırı ile başlayan Onur Operasyonu’nun başlatılacağını deklare etti. Bu milis güçlerin liderleri ve üyelerinin büyük bir çoğunluğu, el-Kaide ve Müslüman Kardeşler örgütlerine bağlı radikallerdi. Hatta Usame bin Hamid gibi bazıları DEAŞ’a biat etmişti.
NATO, bütün üsleri imha ederken sanki milis güçlerin ya da el-Cezire medyasının onlara verdiği adla "Devrimcilerin" silahları ele geçirmelerini ister gibi silah depolarının kapılarını bombalamak ile yetindi. Bu silahları Kaddafi, yıllar içinde biriktirmiş ve ezilmiş Libya halkının hazinesinden büyük paralarla satın almıştı. NATO’nun saldırılarının ardından enkaza dönüşen Libyalı kurum, subayları ve askerleri sayesinde toparlanmayı ve yeniden ayağa kalkmayı başardı. Şimdi de heybetini ve itibarını geri kazanıyor. “Kalkanlar” adı verilen milis güçleri, Müslüman Kardeşler grubuna bağlı ve onun emri altında olan Libya ordusuna paralel güçlerdi. Libya Şafağı (Fecr-i Libya) adını verdiği operasyonda İhvan’ın yanında saf alması da bunu kanıtlıyor. Nitekim bu operasyon, Libya’daki en büyük havalimanın ve Libya havayolu filosunun çoğunun İhvan milisleri tarafından imha edilmesi ile sonuçlanmıştı. Bu örgüt, Libya’yı tam anlamıyla kontrol etmek ve böylece örgütün devlet hazinesine dönüştürmek için var gücüyle savaşıyor. Libya’da bunun için bir fırsatı olduğunu zannediyor Kabilelerin ve seçilmiş parlamentonun inkar edilemez desteği ile Mareşal Hafter ortaya çıkmadan önce, özellikle Bingazi neredeyse her gün, subay ve er en az 20 ordu mensubuna karşı düzenlenen suikastlere şahit oluyordu. Hatta bunların bazıları emekli olmuştu. Bütün bunları saldırıları, İhvan ile bağlantılı gruplar düzenliyorlardı, çünkü ordunun ülkede yaşananlara sessiz kalmayacağını biliyorlardı. Libya Arap Silahlı Güçleri, Barka’nın en büyük Libya’nın ise ikinci en büyük şehri olan Bingazi’yi daha sonra da Derne’yi terörist milis güçlerinden kurtarmayı başardı. Ardından uluslararası terörist Aşmavi’yi yakalayarak terörist gruplara büyük darbeler vurdu. Bir yandan Libya ordusunun kapasitesi artırılıp çeşitli askeri uzmanlık alanlarında yüksek okullar, er ve astsubaylar için askeri okullar açılırken diğer yandan Libya şehirleri ardı ardına kurtarıldı. Silahlı güçler güneydeki teröristleri de yok ettikten sonra son olarak 2019’un nisan ayında Trablus’u kurtarma savaşını başlattı. Dolayısıyla, ordu fobisi, ardı ardına aldıkları yenilgiler ve milis güçlerinin yok edilmesi, Türkiye’nin büyük desteğine rağman Libya’daki projelerinin başarısız olmasından sonra Müslüman Kardeşler için bir endişe ve kaygıya dönüştü. İhvan, 1949 yılında yani daha Libya’nın bağımsızlığından önce kurulan köklü Libya Ulusal Ordusu’nu, Hafter güçleri ya da milisleri diye adlandırıyor. Bu haddi zatında alçakça bir düşmanlıktır. Çünkü onun, sivilleri korku veren ve kaos yayan bir milis gücü değil düzenli ordu olduğunu çok iyi biliyorlar Libya krizi, politik değil bir güvenlik krizidir. Dolayısıyla, Libya’da Hizbullah benzeri bir yapı oluşturmaya çalışan siyasal İslam milislerinden kurtulmak için en iyi çözüm, askeri çözümdür. Libya hatta bölge ve özellikle de komşu ülkeler, bu örgüt devrilmeden ayağa kalkamayacaktır. Bu sınırların ötesine geçen vahşi İhvan projesi hezimete uğratılmadıkça, huzur ve barışın tadını çıkaramayacaktır.
Cibril Ubeydi *Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu *** |
441 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |