Coşkun Ulusoy: 2000 yılında sabit kur olayının yürümeyeceğini görünce ne yaptık? İlk 3 Gruptan Biri OlacağızCoşkun Ulusoy / Oyak Holding Genel Müdürü Çoşkun Ulusoy, Türkiye’nin en gözde yöneticilerinden… Ziraat Bankası ve Koç Finansman’dan sonra 3 yıl önce Oyak Holding Genel Müdürlüğü’ne getirildi. Hızlı bir değişim ve yatırım atağı başlattı. Kurumu dışa açtı, bazı alanlarda büyüme yoluna gitti. “Para kazanmayacağımız hiçbir işe girmeyiz” diyerek, temel stratejisini ortaya koyuyor. “İlk 3 grup arasına” girmeyi hedeflediklerine dikkat çekiyor. Ancak, hepsinden önemlisi, dünyaya açılacaklarını söylüyor ve “Biz artık dünyaya yönelik büyük oynamalıyız” diyor. Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK), 3 yıl öncesine kadar son derece kapalı bir kurumdu. Hatta, Türkiye’nin önde gelen büyük grupları arasında olmasına rağmen, faaliyet raporlarına bile ulaşmak pek mümkün değildi. Ancak, kurum son 3 yılda büyük bir değişimden geçti. Dışa açıldı, daha şeffaf bir yapıya kavuştu. “Askeri bir kurum” yapısından, özel sektör kuruluşuna doğru dönüşüm geçirdi. Bunun en büyük nedeni de Coşkun Ulusoy’un genel müdürlüğe getirilmesiydi. Ulusoy’la birlikte Oyak, Türkiye’nin önde gelen holdinglerinden biri olarak anılmaya başlandı. Bununla birlikte grupla ilgili bilgilere de ulaşılmaya başlandı. Coşkun Ulusoy, 1994’e kadar Ziraat Bankası’nın, ardından da 1999’a kadar da Koç Finans’ın genel müdürlüğünü üstlenmişti. Temmuz 2002’den itibaren de Oyak’ta genel müdür olarak göreve başladı. Kriz ortamında finansta ciddi bir büyüme atağı başlatan grup, Türk Telekom, THY, Pektim ve bor madenlerine talip olduğunu açıklayarak, büyük bir ilgi topladı. Coşkun Ulusoy, bu kuruluşlar için, “Talip olmamız, alacağımız anlamına gelmez, bakacağız, hesabımızı yapacağız, uygun ise alacağız. Tek ölçümüz stratejik olmaları değil, para kazanmak” diyor. Çoşkun Ulusoy, bundan sonrasını Capital’e anlattı. Kurumun performansı, iştirak stratejileri, yeni sektör yaklaşımları ve geleceğini anlatırken, yanında 5 genel müdür yardımcısı da vardı. İşte Ulusoy’un sorularımıza verdiği yanıtlar: Oyak Grubu’nda üçüncü yılınıza girdiniz. Kriz, erken seçim ve Irak sorunu… Sıkıntılı bir dönem geçirdiniz. Bu olaylar, iş planlarınızı ne ölçüde etkiledi? Tek aksama konut projesinde oldu. Ben bu konuyu Koç Grubu’ndan ayrıldığım zaman dile getirmiştim. Deprem de olmuştu… Ben o zaman “Amerikan tipi, modern evler yapmalıyız. Türkiye’deki kötü çimento ve tuğla yığınlarından çıkmalıyız” demiştim. Çünkü, Türkiye artık yaşamın kalitesine de bakmalı. Bir insan için yemek ve barınma çok önemli. Güzel bir yemek yemeği istiyoruz da, neden evimiz güzel olmasın? Çocukların oynayacak alanları bile yok. Olanlar da genelde yüksek gelir düzeyini hedefliyor… TEM’e çıkalım ve çevredeki gecekondulara bakalım. Hepsi de briket ve kiremitten yapılıyor. Amerika’da yapılan bu tür evlerin maliyeti, öteki evlerin 2-3 mislidir. Bizim Amerikan filmlerinde gördüğümüz o güzel evleri yapmak 3 ay sürüyor. Prefabrik evlerden bahsetmiyorum, 80-100 yıl dayanan evlerden bahsediyorum. Maliyetleri de öyle yüksek değil. Biz pahalı maddeyi çok kötü kullanıyor ve buna da gecekondu diyoruz. Ben göreve gelince, bunu yapmamız gerektiğini, bunun yapmanın Türkiye’ye büyük bir hizmet olacağını düşündüm. Bütün planlarımız, hesaplarımız tamam. Tek problemimiz arazi. İkitelli’de belediye, Ankara’daki arazide ise Milli Savunma Bakanlığı’yla sorunu çözemedik. Çözülmesi halinde, planları hazır olan projeyi devreye sokacağız. Burada 8-10 bin evin olacağı bir kasabadan bahsediyoruz. İkitelli’deki arazide 8 bin tane ev yapılır. Bu yıl İstanbul’da izin alırsak ne ala, alamazsak Ankara’da bitirmek üzereyiz. Eskişehir Yolu üzerindeki arazi üzerinde bu yıl kesinlikle başlarız. Başka neleri yapamadınız? 2001 ve 2002’nin ortamında özelleştirme olmadı. Özelleştirme sürecinde ilgilendiğimiz THY’de olay ortadan kalktı. Madenlere baktık, ama özelleştirme olmadı. Enerjiye girelim dedik, 180 derece geri dönüldü. Telekomünikasyon dedik, biliyorsunuz olay durdu. Bunlar tamamen dışsal faktörler ve yapacak bir şey yok. Ama biz durmuyoruz ve hazırlıklarımıza devam ediyoruz. Sorunuza, “Oldu da mı yapmadık” cümlesiyle yanıt veriyorum. Telekomünikasyonda temel hedef, Türk Telekom mu, GSM operatörü mü? Sıfırdan bir şey kurmak değil de, Türkiye’nin ortaya koyacağı fırsatlar üzerine inşa etmek istiyoruz. Fırsat geliyor gibi oldu ama olmadı. GSM’de gözlemler yaptık ve orada durduk. Zaten bütün dünyada gerileme yaşandı. Dolayısıyla, sıfırdan bir şey yapmayı durdurduk. Devletin koyacağı fırsatlara baktık ama onlar da koyulmadığına göre, telekomda yapacak bir şey olmadı. GSM operatörlerinin durumu ortada ve burada bir fırsat yok. İkincisi, dünyada yaşanan iflas ve sıkıntılar nedeniyle, demek ki zamanlama açısından şu anda yapmamak daha doğru. Bor madenlerine ilgilendiğini söylemiştiniz. Neden bor madenleri, zaten belli bir pazarı var. Siz daha iyi mi işleteceksiniz? Hala ilgileniyoruz ve girişimlerimiz sürüyor. Ama devletin ortaya bir şey koyması gerekiyor. İkinci soruya gelince, evet muhtemelen daha iyi işletiriz. Telekom, bor madenleri, enerji ve THY gibi stratejik alanlara girme arzunuz için, “Ordu kurumu olduğundan stratejik alanları kimseye kaptırmak istemiyor” değerlendirmeleri yapılıyor. Sizin hedefiniz ise sadece para kazanmak mı? Bu çok açık, evet sadece para kazanmak. Şu veya bu şekilde “Ordunun veya devletin stratejik hedefi var, Oyak girsin alsın” denirse, ben de yönetici olarak “hayır” derim. Çünkü, bizim görevimiz stratejik faaliyetlerde bulunmak değil. Burası bir yatırım fonu. Bize verilen görev de emanet edilen fonları iyi yönetmek, iyi bir getiri sağlamak. Oyak, bu alanlara sadece stratejik olduğu için girmez, kârlı bir alan olduğu takdirde girer. Eğer o kurum stratejikse, bu da bizim için ikinci güzel tarafıdır. Ama Oyak, stratejiktir diye bu alanlara girmez. En azından ben genel müdür olduğum müddetçe girmez. Türk Telekom’u almaya hazır mısınız? Almaya değil, bakmaya hazırız. Şartlara, kaç lira istendiğine bakacağız. Koyduğumuz para karşılığında getirisinin ne olacağına bakmamız gerekiyor. Bzim baktığımız olay, stratejik olması değil, ne getiri sağlayacağıdır. Bugün bizden emekli olan bir üyeye, Emekli Sandığı’ndan aldığının 3 misli para veriyoruz. Bu güzel bir şey. Bu bizim sürdürmemiz gereken bir başarıdır. 1960’dan bu yana bu kurumda çimento, otomotiv, hizmet, gıda ve finans sektöründe bir birikim oluştu. Ancak, talip olduğunuz enerji, telekom, madencilik gibi alanlarla ilgili birikim, deneyim olmaması, kurum açısından bir risk oluşturmuyor mu? Hayır, değil. O yıllarda saydığınız alanlara yatırım yaparken de o birikim yoktu. Bizim görevimiz, o birikimi yönetebilecek insanları bulmak. Ben orkestra şefi isem, bütün aletleri çalmam gerekmiyor ama bir bütünlük, uyum çıkarmam gerekiyor. Bor dışında ilgilendiğiniz madenler var mı? Bunlar stratejik madenler. Yarının madeni denilen toryum ve benzeri madenler var. Ayrıca kömüre de bakıyoruz. Bu çalışma bize iyi bir kazanç sağlıyor mu diye inceliyoruz. Bizim ana işimiz, bireysel emeklilik fonu, sigorta olduğu için çok konservatif, dikkatli yatırım yapıyoruz. Her yaptığımız yatırımda kazanırız diye bir koşul da yok. Çünkü, her yatırımın bir riski var. Bazen beklediğiniz kadar kazanamadığınız gibi, zarar da edebilirsiniz. Enflasyonun yüzde 70’lerde olduğu 2001’de 600 trilyon lira kâr ettik. 2002’de enflasyon yüzde 30’a düştü. Doğrusal bir mantıkla bizim, önceki yılın yarısını kazanmamız, yani 600 trilyon liraya karşılık 250 trilyon liralık kâr normal olurdu. Bizim ise 2002’de üyelerimize yansıtacağımız rakam 500 trilyon lira. Yani, 2002’deki kazancımız, nispi olarak 2001’e göre iki misli. Bu rakamlar, biraz önce söylediğim argümanın kuvvetini gösteriyor. Bizim muhakkak kazanıyor olmamız gerekiyor. İlgi duyduğumuz konuya “Kaç para koyacağız, kaç para alacağız” diye bakıyoruz. Gelecek rakam bizi tatmin etmiyorsa, o konuya girmeyeceğiz. Başka bir şey bizi bağlamaz. İlgilendiğimiz alanlarda, kuruluşlarda satış fiyat çok önemlidir. 100 liralık mala,200 lira istenirse, ilgimiz bir anda bitiverir. Bu söylediklerinize THY uyuyor mu? İlgi duymamız, alacağımız anlamına gelmez. Satış fiyatına göre kazancım oluyorsa, ilgim devam eder, pazarlığa otururuz. Ama söylediğiniz tablo ortaya çıkarsa, ilgimiz o saniyede biter. Enerjide hedef nedir? Pektim ve Tüpraş’la da ilgileniyorsunuz…. Burada planınız nedir? Petkim’in özelleştirme dosyasını aldık ve üzerinde çalışıyoruz. Şu anda iki elektrik santraliyle ilgili çok ilerlemiş çalışmalarımız var. Belki birini mart ayında bitirebiliriz. Görüşmeler sürüyor, karşı taraf, bizim verdiğimiz fiyata “evet” derse, mart ayında açıklama yapılabilir. Biz bir yatırım yaptığımızda, bunun getirisinin orta ve uzun vadede, para piyasalarındaki getiriden daha fazla olması gerekiyor. Yoksa, neden kendimizi bağlayalım? Para piyasalarında bir enstrümandan hemen çıkabilirim ama yatırımdan çıkamam. 2000 yılında sabit kur olayının yürümeyeceğini görünce ne yaptık? Elimizde bulunan ve yatırıma gidecek bütün paraları, bu tarafa çektik. Baktık iş kötüye gidiyor, hepsini dolara çevirdik. Bu sözünü ettiğimiz alanlar, büyük yatırımlar. Gerçekten ciddi fonları gerektiriyor. Petkim’i alırsanız, diğer enerji, telekom ve maden seçeneklerinden vazgeçecek misiniz? Hayır, katiyen. Şöyle bir hesap yapıyoruz: Petkim’i aldığımızda, dolar bazında kazancımızın yüzde 13 olacağını varsayalım. Ama beklenmedik olaylar olur, bu iş yüzde 10’a kadar düşer. Demek ki, biz yüzde 10’un altında bir faizle borç alırsak, bu bize kaldıraç görevi görür. O zaman bizim kendi kaynağımızı kullanmak yerine, bunun bir kısmını borçla finanse etmemiz, toplam getiriyi artırır. Kaldıraç prensibini yakalayabiliyorsam, paramızı oraya yatırmamıza gerek kalmaz. Ama, örneğin, alacağımız borcun faizi de yüzde 13 olursa, o zaman dış kaynak kullanmayız. Belki o yatırımı bile yapmayız. Kaldıraç gücüyle yabancı ortağı mı kast ediyorsunuz? Yoksa kredi mi kullanacaksınız? Sadece yabancı değil, yerli ortak da olabilir. Eğer, ortak olmanın bize bir sinerji getireceğini, sırtımızdaki riskleri azaltacağını veya bilgi katacağını düşünüyorsak, Türk veya yabancıyla yapabiliriz. Ortaklarımızla iyi bir geçmişimiz var ve sorun yaşamadık. İyi de bir ortaklık kültürümüz var. Bunlara da teorik olarak hazırız. Enerjiyle ilgili hedeflerinizde Tüpraş var mı? Bakacağız tabii. Bakmamız da bu işi ille de yapacağız demek değil. Diyelim ki, baktık ve orada çok büyük bir fırsat gördük. O zaman elimizdeki bir başka iştiraki satarız. İştirakler, babamızdan bize emanet değil ki. İştiraki para kazanmak için yaptık, daha büyük kazanç olacaksa, eldekini satarım, yenisine girerim. Öyle bir fırsatta ilk çıkılacak sektör hangisi olur? Bunu şimdiden bilemiyorum, onu o günkü fırsatlar belirler. “Şu şirketi satarız” dersem, o gün koşullar kötüyse ve alıcı yoksa, o sektörün benim kafamda olması, hiçbir şey ifade etmez. Örneğin, bazı alanlarda halka açılmak istiyoruz. Bunu şimdi yapamıyoruz, çünkü koşullar uygun değil. Demek ki, bizim ne arzuladığımız değil, koşullar önemli. İştiraklerimiz, bizim kazanç için yaptığımız yatırımlardır, eğer bir fırsat çıkarsa, oturur değerlendiririz ve fayda neyse onu yaparız. 2003’te Irak nedeniyle birtakım endişeleriniz olduğunu söylemiştiniz. Bu endişeler devam ediyor mu, yoksa sizce bu iş söylendiği gibi kısa sürede bitecek mi? Hayır, iş kısa sürede bitmeyecek. Dünya tarihinde çok önemli dönemeç noktalarından biri olarak tespit edilecek günleri yaşıyoruz. Olay, Irak olayı değil. Olay, temelde Amerika’nın Avrupa ile gizli savaşının bir noktaya gitmesi. Bu olaydan önce, tarihsel açıdan İngiltere ve Almanya arasında bir güç kavgası oldu. Buna “Büyük oyun” (Great game) deniliyor. Eskiden İngiltere ve Almanya için gaye Hindistan’a ulaşmaktı. Şimdi ise “Great game” yeni bir kimlik kazandı. İngiltere’nin yerini Amerika aldı, eskiden Almanya olan adı şimdi Avrupa oldu. Bugün enerjinin en yoğun olduğu bölge Ortadoğu. Ortadoğu’da en yoğun yer Irak. Daha önemlisi, Irak, hareket yollarının üzerinde bulunuyor. Olay artık Hindistan değil, Orta Asya’nın zenginlikleri, petrolü ve madenleri. Fakat, Orta Asya’da Rusya ve Çin var. Irak’la birlikte, yolları da kontrol ediyorsunuz. Afganistan’a zaten girdi, Kırgızistan ve Özbekistan’a yerleşti. Böylece Rusya’nın güneyine ve Çin’in de arkasına yerleşmiş oldu. Böyle bir durumda, Irak’a girince, diğer Arap ülkelerini ve enerji yollarını kontrol ediyorsunuz. Böyle bir oyunun zamanını da yakalamışsınız. Bu oyunu, Avrupa ve Rusya, 10 yıl önce size oynatmamışlar ve bir yerde gelip durmuşsunuz. Şimdi de zamanını yakalamış ve “ben bunu oynayacağım” diyorsunuz. Bu dünyanın yeniden şekillenmesi ve yapılanmasıdır. Dünya, birinci ve ikinci dünya savaşlarından sonra nasıl yeniden yapılandıysa, şimdi de gizli bir üçüncü dünya savaşından sonra yeniden yapılanıyor. Amerika, “Irak’ı 2-5 yıl boyunca genel valiyle yöneteceğim” diyor. Oralarda yeni bir dünyanın şekillenmesinin ilk adımları atılacak. Yeni bir dünya paylaşımının, düzenlenmesinin, ilişkilerinin ağının oluşması anlamına geliyor. Bu gelişmelerin, reaksiyonun başlangıcını göreceğiz ama sonunu görmeye muhtemelen yaşamlarımız elvermeyecek. Bu duruma karşılık siz nasıl pozisyon alıyorsunuz? Bunun için güçlü olmalıyız. Güç, son tahlilde nakitten geçer. Çok kuvvetli olabilirsiniz ama kanınız aktığı zaman iş biter. Şirketler, nakit akımından giderler. Demek ki, han, apartman da işe yaramıyor, onun sürekli bir gelir yaratabilir olması gerekiyor. Bunu 2000 yılında yaptık ve kazandık. Bu şekilde fon yönetiminden kazandığımız para, iştiraklerden kazandığımız paranın 2.5 mislidir. Nakit, iştirak dengesini nasıl kuruyorsunuz? Belli bir oran var mı? Şu anda elimizde 1 katrilyon liraya yakın nakit yönetiyoruz. Bunu da iyi yönetiyoruz. Maaş kesintilerinin dışında, 2 tane fonumuz var. Bir tanesi, konut ön biriktirme fonu, isteğe bağlı olarak bağışa dayalı emeklilik fonu var. Bunların getiri oranı yüzde 71. Türkiye’de hiçbir yatırım fonu yüzde 71 getiri sağlamadı. Konut ön biriktirme fonunun getirisi yüzde 66. İştiraklerin, örneğin Renault fabrikasının değerini bilmiyorum ama yarın kullanabileceğimiz para 1 katrilyon lira. Bunun ne kadar büyük bir güç olduğunu bilmek gerekiyor. Şu andaki pozisyonunuz nedir? Dövize dönüş var mı? Bir kısmını dövizde tutuyoruz ve henüz dövizden çıkmadık. Çıksaydık, belki biraz daha fazla kazanabilirdik ama burası emeklilik fonu. Biz de burada emniyete oynadık, spekülasyona değil. Dövizin emniyetinden vazgeçmedik. Dolayısıyla, bir miktarını güvencede tutmamız gerekiyor. Oypa’yı, kar etmediği için durdurduğunuz ve daha sonra devam edilebileceğini söylediniz. Örneğin bir 3 yıl sonra bir yabancı ortakla veya tek başınıza tekrar gireriz diyor musunuz? Diyoruz ve dedik de zaten. Oypa’yı biz kapamadık, faaliyetleri durdurduk. Oypa, 20 mağazası olan, mağazaları da iyi yerlerde olmayan bir zincir. Optimal bir büyüklüğe ulaşmamış bir kurumdu. Bu mağazaların bir kısmı askeri lojmanların içerisinde. Sivil de oraya gidemiyor. Doğal olarak istenilen hacmi ve ölçek ekonomisini yakalayamıyorsunuz. İkincisi sivil gidiyor, kapıda kimlik bırakıp alışveriş yapıyor. Böyle bir şey olmaz. 500 mağazası olan bir kurum, 500 ton pirinç alırken, biz 20 ton pirinç alıyoruz. Daha satın alırken kaybediyorsunuz. Onunla nasıl rekabet edebilirsiniz ki. Somut bir ortaklık, çalışma var mı? Hayır, henüz yok. Şu anda çalışmalarını tatil ettik, bazı mağazaları kapattık, bazılarını kiraladık. Ama tüzel kişilik kapanmadı, her an canlandırabiliriz. Ortam şu anda büyümek için uygun değildi. Oraya harcayacağım parayı nakitte park ederim. Hazırlığımı, görüşmelerimi yaparım. Yarın Türkiye’de o talebin olacağını görürsem, günü gelince kritik kitlemle girer, olayı bitiririm. Selyak’taki hisseleri de sattınız… Zaten bugüne kadar doğru dürüst bir şey gelmemiş. Önümüzdeki 5-10 yılda da geleceği yoktu. Onu elden çıkardık ve hisselerimizi Total satın aldı. O kaynağı mobil hale getirdik. Neden yüzde 20-30’la yetinelim, gider büyüğünü alırım. Çoğunluk hisselerinin kontrol ettiğimiz bütün hisselerde iyi kötü kâr ediyoruz. Oypa’yı ve yatırımından dolayı Ünye Çimento’yu saymazsak, bütün iştirakler kâr etti. Selyak gibi azınlık olduğunuz şirketlerden çıkmak istiyor musunuz? Tabii istiyorum. Ben görevde olduğum sürece, bizim stratejimiz, yüzde 50’nin altına hiçbir zaman düşmemek olacak. Çok büyük, kimsenin yüzde 51 olamayacağı yerlere girebiliriz, o ayrı konu. Büyük enerji projelerinde, boru hattı gibi projeler olursa, oraya gireriz. Good Year’da, Halk Leasing ve Eti’de azınlıktasınız. Bunları da satacak mısınız? Bugün alsınlar, hemen satarım. Bu şirketlerin azınlık hisselerini elimizde tutmanın yararını görmüyoruz. Buradaki hisseleri satıp, parayı birleştirip kendi kontrol ettiğim daha büyük bir iştirake girmek daha akıllıca olur. Yurt dışında hangi ülkeler ve sektörlerle ilgileniyorsunuz? Avrupa’da şirketler kurmaya başladık. Rusya’da, Orta Asya’da ulaştırma, ticaret, lojistik şirketleri kuruluyor. Dünyada epey yenilik, düzenlemeler olacak, buralarda olalım istiyoruz. Başka hangi ülkelerle ilgileniyorsunuz? Bulgaristan’da lojistik şirketi kuruldu. İspanya’da çimento ithalat, ihracatı yapan bir şirketimiz var. Portekiz’de benzer bir şirket kuruyoruz. Dolayısıyla, işi daha büyük boyuta taşımamız gerekiyor. Önce, elimizde, bildiğimiz alanda hareket ediyoruz. Eğer, dünyaya kuvvetli açılmak istiyorsak, bir askeri anlayışla, aynı anda birkaç cephede savaşmamamız gerekiyor. Konsantre olup, bazı merkezleri iyi saptayacaksınız. Ama şimdi, arkamızda ciddi bir finans desteği var, ciddi bir nakit varken, iştiraklerimiz zarar etmeden yılı kapatıyorsa, artık biz dış dünyaya çok rahat açılabiliriz.Onu da sırf bizim açılma arzumuz değil, birtakım fırsatların doğup doğmaması belirler. Oyak’ın 2003 projeksiyonu nedir? Bu yılki nema ve kârlılığı yakalamayı hedefliyoruz. Koşullara da bakmak gerekiyor. Bakın iki ay gitti, mart ayında Irak olayı var. Eğer bazı güçler devreye girmezse, ciddi şeyler olacak. Türkiye’de siyasi, iktisadi ciddi gelişmeler oluyor. Sırf Irak’tan dolayı bize para gelecek diye kendimizi rahatlatmamamız gerekiyor. Gıda sektöründe büyüyecek misiniz? Koşullar uygun olursa, düşünüyorum. Genel kuruldan sonra bazı girişimlerimiz olacak. Ama uygun olur mu, bilemiyorum. Çok geniş boyutta olacaksa bakmamız gerekiyor. Başarılı bir şirketimiz var ama ufak bir şirket. İkinci bir ufak şirket olacaksa, haşa istemiyoruz. Gıdada Türkiye’de büyük söz sahibi olmayı planlamalıyız. Biz artık dünyaya yönelik büyük oynamalıyız. Otomotivde yeni açılımlarınız olacak mı? Teknoloji, planlama onlarda. Ama, ilk baharda yeni bir modeli Türkiye’de tanıtacağız. O konuda da Türkiye’nin beğenisini kazanmak için uğraşıyoruz. Rakiplerimiz zarar ederken, biz üretimde zarar etmiyoruz ve büyük kârlar ediyoruz. Dolayısıyla, o kârlılığı sürdürmemiz gerekiyor. Çimento şirketleri, tek çatı altında toplanacak mı? Çimento holding kurma düşüncemiz var. İki şirketimizi birleştirdik, daha etkin bir yönetime sahip olmalarını istedik. Kontrol ettiğimiz şirketlerin hisselerini koyup bir holding kurmak ve gerekirse o holdingin halka açmayı düşünüyoruz. Ama bu yıl koşulların nasıl olacağını görmem gerekiyor. “HEDEFİMİZ İLK 3’TE SAYILMAK” Bankacılıkta, “İlk 5’te olmak istiyoruz” diyorsunuz. Nakit gücünüz, iştiraklerinizle, nasıl bir grup olarak anılmayı hedefliyorsunuz? En büyük üç gruptan biri olmak mı? Öyle olmalı. Hedefimiz, Türkiye’de gruplardan bahsedildiği zaman, ilk 3 arasında mutlaka bizim de adımızın sayılması gerekiyor. Grup şirketlerin bütün yöneticilerine de bunu söylüyorum. Örneğin, Oyak İnşaat’a yeni bir genel müdür atadığımızda ona şunu söyledim: “Türkiye’deki 3 büyük inşaat şirketi sayın denildiğinde, Oyak İnşaat da sayılmazsa sizi başarısız sayacağım.” Bütün şirketler için mi geçerli? Öyle olmalı. Ama realist olmalıyız, her şirket bu konuma gelmeyebilir ama gelmesi gerekenler için hedef bu olmalı. FİNANS GRUBU NEYİ HEDEFLİYOR? Caner Öner (Finans, Teknoloji) PAMUKBANK İHALESİ Bu konudaki heyecanımızı kaybetmedik. Başka talipliler var mı, bilmiyorum.Varsa, süreç yeniden uzayacak. Yok değilse, mart ayı sonunda bitecek. Pamukbank’ı alırsak, Sümerbank’ta olduğu gibi iki banka birleşecek ve 400 şubeli bir banka haline geleceğiz. Oyakbank’ın eksikliklerini Pamukbank’ın iyi taraflarıyla tamamlayabilmek ve daha iyi bir banka yaratmak istiyoruz. Pamukbank’ı alamazsak, büyümeye devam edeceğiz ve yıl sonunda şube sayımız 300’e yaklaşacak. YAPI KREDİ FIRSAT MI? Yapı Kredi’nin ne şekilde satışa çıkacağını bilemiyorum ama tabii ki bizim için bir fırsat olabilir. Ama orası bizim birkaç misli büyük bir banka olduğu için, ne şekilde satışa çıkacağını görmemiz gerekiyor. Bu haliyle çok büyük. YABANCI ORTAKLIK Şu anda olacağını zannetmiyorum. Ama ileride olabilir. Şu anda yabancı bir ortak arayış içerisinde değiliz. Ama bir teklif gelirse, bunu her zaman değerlendiririz. Ama ille de bir yabancı ortağımız olsun diye bir niyetimiz yok. HEDEF AB ÜLKELERİ: Almanya’da kurulu Oyak Anker Bank’ı büyütmeyi, şube sayısını artırmayı düşünüyoruz. İrlanda’daki finans kurumumuz var. Bu kurum bizim için önemli. Bahreyn’de bir şubemiz var. Bu şube, İrlanda’daki finans kurumu ve Almanya’daki banka ağı, hiç fena olmayan bir yapı. Önceliğimiz, Almanya’daki bankayı büyütmek. Almanya’nın içerisinde olmamız gerektiğine inandığımız kentler var. Oralara gitmemiz gerekiyor. Ardından diğer AB ülkeleri gelecek. OYAK YATIRIM BÜYÜYOR: Sümerbank’la birlikte Yaşar Yatırım’ı da satın almıştık. Bu şirketi Oyak Menkul ile birleştirince, müşteri ve şube sayıları arttı. OYTEK: Oyak Teknoloji’nin (OYTEK) ilk önceliği, bankanın hizmetlerini eksiksiz yerine getirmek. Bunu yaptılar. Bu şirketin misyonu, grup şirketlerine hizmet vermek. Artı bunun dışında piyasadan edindikleri deneyimleri, başkalarına da aktarmak, piyasadan pay almak ve grup dışına çıkmak. Dolayısıyla, banka dışında da hizmet verme hedefleri var. “HEDEFİMİZ 110 BİN OTOMOBİL İHRAÇ ETMEK” Celal Çağlar (Çimento Ve Otomotiv) CİRONUN YÜZDE 90’I İHRACAT Otomotivde 2002 sonu itibariyle 852 milyon Euro’luk bir ciromuz var. Bunun yüzde 90’ı ihracattan elde edildi. 2003’teki hedef, ihracat rakamını 87 binden 100 otomobile çıkarmak, ki bunların bağlantıları büyük oranda yapıldı. İhracat yapılan ülke sayısını da 53’ten 75’e çıkarmayı planlıyoruz. MEGANE 2 DEVREDE: Nisan ayından itibaren Megane 2’nin “hack back”i Türkiye’ye gelecek ve tanıtılacak. Megane 2’nin sedan tipi de eylül ayı başında piyasaya çıkacak. Bu model, sadece Türkiye’de üretilecek ve bütün dünyaya ihraç edilecek.. TÜKETİCİ FİNANSMAN ŞİRKETİ: Tüketici finansman şirketi kurulması, 1.5 yıl önce gündeme geldi. Ancak, bu aşamada gerek olmadığına karar verdik. Sattığımız otomobillerin büyük bir bölümü Oyakbank’ın kredileriyle finanse edildi. Dolayısıyla, orada bir boşluk yok. 2003’TEN ÜMİTLİYİM: Nisan ayından Türkiye’nin ciddi bir ivme kazanacağını düşünüyorum. Türkiye’de otomotiv sektörünün, 2002’ye göre çok daha iyi olacağı inancındayım. Planlarımızı da yüzde 20’lik üzerine yaptık. 120 bin diye yaptığımız planlar, 150-160 binlere doğru da gidebilir. Gitmesini de ciddi bir olasılık olarak görüyorum. ÇİMENTODAKİ STRATEJİ: 7 çimento fabrikamız var. Bunların 5’inde mutlak hakimiyet bizde, 2 şirkette ise yüzde 50-50 ortaklığımız var. Bunlar da Niğde ve İskenderun Çimento fabrikaları. Bu 2 şirketi birleştirdik. Çimento’daki stratejimiz şu: Birincisi, bulunduğu durumu mutlaka korumak ve daha ileriye gitmek. İkincisi, çimentoda Türkiye’nin herhangi bir yatırıma ihtiyacı olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla, önümüzdeki 5 yılda yatırım yok. Çimentoda konumumuzu koruyoruz ve bu şirketleri satmayı düşünmüyoruz. . GRUBUN YENİ YATIRIM STRATEJİSİ Aydın Müdderisoğlu (Konut, Yeni İş Geliştirme) KONUT PROJESİ: Bugün arsa imar problemleri halledilse, hemen inşaata başlayabiliriz. Depreme dayanıklı, dünyada uygulanan yeni bir teknoloji getiriyoruz. Mortgage sistemi için de çalışmalarımız son aşamaya gelri. 10 yıl ve biraz daha uzun süre ödemeli olacak. Bizim 210 bini aşan üyemiz var. Oyak, 40 yıllık tarihinde 8 bin konut yapmış. Biz bu sayıların üzerine çıkma arzusundayız. Biz çok lüks konutlar değil, makul düzeyde, iyi konfora haiz, birazcık bahçesi olan, biraz kent dışında ama satın alınabilir fiyatlarda konut yapmak istiyoruz. Bu konutlar, üyelere farklı koşullarda satılacak. Üye olmayanlar için 100-200 bin dolar arasında olacak. POTANSİYEL SEKTÖRLER: Mevcut portföyümüze baktığımız zaman, ileriye yönelik altyapı yatırımlarının çok fazla olmadığını görüyoruz. Çimento ve otomotiv var ama enerji, telekomünikasyon, büyük sanayi yatırımları gibi yatırımlarımız yok. Bunlar, hem getirisi hem de sağlamlığı açısından devamlılık arz eden yatırımlardır. Bizim portföyümüzün birazcık desteğe ihtiyacı olduğu gerekçesiyle, biz ileride bu alanlara ağırlık vermek istiyoruz. ENERJİDE 2 YENİ PROJE: Enerjide yakında sonuca ulaşabileceğini tahmin ettiğimiz birtakım çalışmalarımız var. Mevcut enerji yatırımlarından pay almak konusunda bir çalışma başlattık. 2 proje üzerinde yoğunlaşmış durumdayız. Henüz noktayı koymadık, ama ikisi de olabilir. TELEKOM STRATEJİSİ: Bu konuda istekliyiz ve çalışmalarımız devam ediyor ama devletin girişimlerinin ne sonuç vereceğine dair şüphelerimiz var. Eğer hükümet Türk Telekom’u özelleştirme girişiminde bulunursa, biz bu konuda da var olacağız. PETKİM’İ İNCELİYORUZ: Yeni hükümetle birlikte özelleştirmenin ivme kazanacağını düşünüyoruz. Bu nedenle özelleştirme konusundaki çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Örneğin, Petkim dosyasını aldık ve ciddi bir şekilde inceliyoruz. THY’yi biz zaten incelemiştik ve tekrar gündeme getirme durumundayız. Yine özelleştirme programı çerçevesinde kağıt fabrikaları (Çaycuma Kağıt Fabrikası) ve madencilik konusu var. Bunları değerlendiriyoruz. TUKAŞ VE HEKTAŞ’I NELER BEKLİYOR Hülya Atahan (Tukaş, Hektaş, İdari Mali İşler) GIDADA BÜYÜYECEĞİZ: Tukaş, 2001’den bu yana hızlı bir büyüme gerçekleştirdi. Kapasitesi, 40 tondan 140 tona yükseldi. 2001 sonunda 2 yeni fabrika satın aldı. Şirket için yeni yatırım alanları bakıyoruz. Ancak, bu büyümeyi sindirmesini istiyoruz. Fakat, fırsat yatırımlarını değerlendireceğiz ve gıdada büyümeyi düşünüyoruz. HEKTAŞ BAŞARILI: Hektaş, sektöründe lider ve bu yıl da gayet güzel bir kâr yakaladı. Veteriner ilaçları için ruhsat almaya çalışıyor. Ruhsat alınabilirse, etkinliği artacak. BİN ÜYEYE BİR ÇALIŞAN: Oyak’ta toplam 207 kişiyiz. İştiraklerle temas eden, bilgi alıp veren kişiler de buna dahil. Sadece üyelere yönelik ilişkin çalışan 40-50 elemanımız var. Üyeler için her yıl sonunda matematik rezerv çıkarıyoruz ki, üyeler tüm ödedikleri paraları, aldıkları faizi, nemayı, anında öğrenebiliyorlar. Çok iyi bir bilgi-işlem altyapımız var. Kurulduğundan bu yana bilgisayarlaşan ender kurumlardan biriyiz. Ben de 22 yıl önce Oyak bünyesine, bilgi işleme programcı yardımcısı olarak girmiştim. “BİR LOJİSTİK DEVİ DOĞUYOR” Ergün Okur (Üye Hizmetleri Ve Omsan) EN BÜYÜK BİREYSEL EMEKLİLİK ŞİRKETİYİZ: Bir bölümü aktif, bir bölümü emekli olan 207 bin üyeye hizmet veriyoruz. Bu alanda Türkiye’nin en büyük bireysel emeklilik şirketiyiz. Üyelerimize emeklilik yardımı dışında, tüketici ve konut kredisi veriyoruz. Olağanüstü durumlar ortaya çıkarsa, borç veriyoruz. ÜYELER NE İSTİYOR? Üyelerin bize yansıttıkları isteklerin başında, konut sahibi olmak geliyor. Bu yüzden konut konusunda özellikle çalışıyoruz. Üyelerimize hem konut kredisi veriyor hem de konut yaptırıp maliyetine satıyoruz. Bugüne kadar İstanbul, Ankara, Antalya ve İzmir’de 8 bine yakın konut yaptık. AYDA 100 BİN TEMAS: Üye hizmetleri olarak, telefonla veya kişisel başvurularla birlikte üyelerimizle ayda 30 bin temas yapıyoruz. İnterneti de kattığımızda üyelerle aylık temas sayısı 100 bini buluyor. Üyelerin aidat, emeklilik, borç, konut kredisi gibi işlemlerin yıllık tutarı 300 milyon doları buluyor. Bu rakam, üyelere yapılan her türlü ödemeler ve kesintilerin toplamını, yani giriş ve çıkışı ifade ediyor. OMSAN’IN DÖNÜŞÜMÜ: Bu şirket, otomobil taşımak için kurulmuş. Fakat, şu anda her türlü lojistik hizmetini verebilen, depolama ve, gümrükleme hizmeti sunan, komple bir lojistik şirketine dönüştü. Grup dışına da hizmet veriyoruz. 500 araçla, Türkiye’nin en büyük araç filosuna sahibiz. YURT DIŞI AĞI BÜYÜYOR: Rusya, Bulgaristan ve İspanya’da lojistik şirketi kurarak, ağımızı genişlettik. Bu ülkeler dışında da Fransa ve Almanya’da Omsan’a bağlı şirketlerimiz var. Bu ülkeler dışında Azerbaycan’da da şirket kurmak istiyoruz. Bu ülkelerdeki şirketleri, biraz ihtiyaçtan biraz da Omsan’ın ufkunu açmak, bu ülkelerdeki iş hacmini artırmak için kuruyoruz. Omsan’ın 2002 yılı hacmi 66 milyon dolar oldu. Otomobil taşımanın iyi olduğu yıllarda bu rakam 100-110 milyon dolara ulaşıyor. OYAK İNŞAAT’IN HEDEFİ BÜYÜK: Oyak İnşaat’ta ağırlıklı konsantrasyonumuz yurt dışı ihaleler. Bu şirkette yönetim değişikliği oldu ve Türkiye’nin en büyük inşaat şirketlerinden biri haline getireceğiz. Bu şirket daha çok büyük altyapı ihalelerine giriyor. Rusya, Cezayir, Suriye, Irak’ta bile işlerimiz var. Irak’ta BM’nin açtığı bir hastane ihalesi almıştık ama ne ocağını biz de bilmiyoruz. 01.03.2003 https://www.capital.com.tr/is-dunyasi/soylesiler/ilk-3-gruptan-biri-olacagiz |
1041 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |