Merve Kavakçı: Allah Amerika’nın yardımcısı olsun TBMM'de türbanla yemin girişimi ile Refah Partisi'nin kapatılması ve ardından partiden ayrılan grubun AKP'yi kurması ile sonuçlanan 28 Şubat sürecinin sembol isimlerinden Merve Kavakçı, Yeni Akit adlı gazetedeki köşesinde ABD için “Allah Amerika’nın yardımcısı olsun” diye yazdı. İşte aynı zamanda ABD vatandaşı da olan ve kardeşi son seçimlerde AKP'den milletvekili seçilen Merve Kavakçı'nın, Tayyip Erdoğan'ın Irak'ı işgal eden ABD askerleri için "Ülkelerine sağ salim dönmeleri için dua ediyorum" sözlerini hatırlatan ve ABD'yi din devleti zannettiği cehaletini ortaya döktüğü o yazısı: “Allah Amerika’nın yardımcısı olsun” Malum ABD’de başkanlık başta olmak üzere resmi görev atamalarında İncil’e el basarak yemin ederler. “So help me God” eşliğinde. Yani “o vakit, Tanrım benim yardımcım ol.” Bu ritüal Amerikan siyasetinin din, diyanet işleri ile ne denli girift ilişkiler içinde olduğunu, dinden nasıl beslendiğini, hangi hayat hikayesinden, tecrübesinden, arka planından gelinirse gelinsin, Amerikan varoluşunun din temelli olduğunu gösterir. Bu sembolik bir ritüeldir, ama oradadır, işlevselliğini asırlara rağmen kaybetmemiştir. Mesela kimse çıkıp da “bu ancak örümcek kafalılara yakışır, kaldıralım” demez. “Bu aydın dünyada bunlar hurafe, ne işi var Amerika gibi bir süper gücün böyle dini referanslarda, bırakalım” diye teklif etmez. Değiştirilmesi teklif edilemez de değildir, yani böyle bir korumacı kisve altına saklanması da gerekmez, ama kimse de uğraşmaz. Memnun mes’uttur. Bugün ABD’de yaşayanlar önemli bir sınavdan geçmeye hazırlanıyorlar. Başkanlık seçimleri bir yol ayrımına getirdi Amerika’yı. Dünya siyasetinde her alana, burnunu bilir bilmez sokan, kabadayı rolündeki bir ülke mevzubahis olunca, bu imtihanın sonuçları sadece o ülkede yaşayanları değil, bütün dünya insanlarını etkiliyor hale geliyor. Dün konu ile ilgili konuştuğum biri “hiç bu sözleri söyleyeceğimi düşünmezdim ama inşaallah Trump kazanır diyorum” dedi. Neden diye sorduğumda, FETO ile mücadelede Clinton’a karşı Trump’ın daha etkin olacağını, yine aynı şekilde Trump’ın ABD’nin dış politikasında beklenmedik değişiklikler yapma ihtimalinin en azından var olduğunu söyledi. Bir tarafta, siyasetin kurdu olmuş, bu işin içinde yoğrulmuş, eş konumundan da olsa Beyaz Saray havasını teneffüs etmiş, kapalı kapılar ardından yapılan bütün ittifak ve savaşların, seyirci olarak da olsa, birebir içinde bulunmuş bir kadın siyasetçi, diğer tarafta serseri mayın misali nerede nasıl saldıracağı belli olmayan, lafı sözü tuhaf, tek bildiği bir şey varsa o da “kazanmak” olan bir tüccar. Çok komik ki, geçenlerde “Hillary ile aranızdaki fark nedir?” diye sorulan müzakere sorusuna “ben kazanmayı bilirim” diye cevaplayan bir siyasi zeka yoksunu kişi karşımızdaki. Kendini dünya pazarında ihaleye giren bir tüccar “zannediyor.” Oysa seçimi, onun dediği anlamda değil belki ama siyasi anlamda kazanabilmesi için en başta böyle bir cümle kurmaması gerekirdi. Bunu bile fark edemeyecek kadar ayrı bir dünyada yaşıyor veya aklı başında danışmanları onu böyle konuşmamaya ikna edemiyor. İslam düşmanı, yabancı düşmanı, kadın düşmanı, şişman düşmanı, engelli düşmanı yani insanı herhangi biri değil de “o” insan yapan ne var ise, dini, dili, ırkı, cinsiyeti, kilosu, sağlığı veya sağlıksızlığı vesaire vesaire, bütün bunlar üzerinden ayıklama yapan bir çeşit Nazi zihniyeti Trump’ınki. Amma velakin, FETO’nun Amerika içinde yuvalanmışlığına itiraz edecek biri gibi de gözüküyor. Hiç şüphesiz bu işler seçim öncesinden belli olmaz. Seçim sonrası bir bakarsınız karşınızda bambaşka biri duruyor, Clinton’dan daha şahin bir Trump görürsek şaşırmayız. Bunun tam tersi de doğru, Clinton’ı orta yolcu, ılımlı görenler, şahin Hillary ile karşı karşıya bulabilirler kendilerini. Trump’ın 15 Temmuz darbesindeki ABD rolünü açıkladığı tweetini de göz ardı etmememiz lazım, tabii. |
1229 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |