Adalar'ı Lozan'da mı kaybettik sanıyorsunuz Astypalaia – (İstanbulya) Halki – (Herke) Kalymnos – (Kilimli) Karpathos – (Kerpe) Kasos – (Çoban) Kos – (İstanköy) Leros – (İleryoz) Nisyros – (İncirli) Patmos – (Batnaz) Rhodes – (Rodos) Symi – (Sömbeki) Tilos – (Papazlık) Aslında toplamda 20 küçük 14 büyükçe ada var. 12 ada ifadesi 12’li ihtiyar heyeti şeklindeki yönetim biçiminden geliyor. Ege’nin incileri, Rodos ve On İki Adalar Osmanlı hakimiyetine Hospitalier Şövalyeleri mağlup edildikten sonra, 1522'de Rodos'un Fethi ile geçti. Özellikle Rodos'a Türk aileler yerleştirildi. Bugün Rodos’ta ve İstanköy (Kos) ağırlıklı olmak üzere Onikiada’da yaşayan ve sayıları 6.000 civarında olan bir Türk nüfus da bulunmaktadır. Yunan makamları, 1923 yılında Lozan Barış Antlaşması imzalandığında Onikiada’nın İtalyan yönetimi altında bulunduğu gerekçesiyle söz konusu soydaşlarımıza “azınlık” statüsü tanımamıştı. Peki de 12 ada elimizden nasıl gitti? Padişah “Kızıl Sultan” 2. Abdülhamit’in sayesinde tabii ki. Dindar değil dinciydi, ordudan, askerden (darbe yapar filan diye) nefret ediyordu. Hele de donanmadan! Zaten kendisi bir bakıma Osmanlı’nın toprak kaybetme şampiyonuydu. 31 Ağustos 1876’da tahta bir çıktı. 1876 Sırbistan Karadağ gitti. 1878 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi) Bulgaristan, Trakya’nın tamamı, Erzurum gitti. Ruslar İstanbul’a kadar girdi. Ayastefanos anıtı dikti. Bosna Hersek ve Yenipazar (Novipazar) de aynı yıl elden çıktı. Kars Ardahan, Batum, Doğubayazıt, Romanya, hep gitti. 1878 yine aynı yıl İngilizler Kıbrıs’ı işgal etti. Bayrak çekti. Kıbrıs’ın İngilizlere verilmesindeki asıl sebep, İngiltere’nin Ruslara karşı Osmanlı’ya ekonomik yardım sözüydü. Bir nevi Kıbrıs haraç mezat satıldı gitti. 1881 Tunus, Teselya gitti. 1882 Mısır (İngilizler) 1884 Somali (İngilizler) 1885 Habeşistan (Etiyopya) (İtalyanlar) 1891 Ermenistan 1898 Girit adası uçtu. Önce özerklik verildi. (Tıpkı bugün Joe Biden’ın Kıbrıs’ta bastırdığı gibi) 1908’de de Girit Yunanistan’a katılma kararı aldı. Halbuki tıpkı Kıbrıs gibi nüfusun yarıya yakını Türk’tü. Girit de Kıbrıs gibi pek çok ülkenin entrika, dış politika oyunu filan sonucunda elden çıktı ama yine asıl neden Abdülhamit’in ordu ve donanma düşmanlığıydı. Denizlere hakim olamayan bir imparatorluk kaybetmeye mahkum idi. Neticede Abdülhamit’in döneminde Osmanlı yaklaşık bir buçuk milyon kilometrekare toprak kaybına uğradı. Oralardaki Türkler perişan oldu. Özellikle Balkanlarda Türk nüfusa korkunç bir soykırım uygulandı. Türk bir tarihçi değil ama Amerikalı Justin Mc Carthy bunu kitaplaştırdı. Dışarıya karşı son derece cömert ve hoşgörülü olan Abdülhamit içeriye farklıydı. Meclisi kapatan padişah olarak tarihe geçti. Bu konudaki icraatlarını merak edenler Şair Eşref külliyatını okuyup hem eğlenip hem öğrenebilirler. 1899’da Selanik’te kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti tamamen Abdülhamit’e karşıydı. Onun en sevmedikleri olan askerler bu harekette başı çekiyordu. 1908'de İttihat ve Terakki yanlısı bazı subaylar, Manastır ve Selanik kentlerinde ayaklandılar. Bu baskıların üzerine, Abdülhamid 24 Temmuz 1908'de anayasayı yeniden yürürlüğe koymak zorunda kaldı ve II. Meşrutiyet ilan edildi. Yapılan seçimlerle oluşturulan yeni meclis 17 Aralık 1908'de açıldı. 13 Nisan 1909’da Abdülhamit’e yakın gerici askerler “şeriat isterük” sloganlarıyla ittihatçı subay katliamına başladı. Abdülhamit’in yönlendirmesiyle Meclis’i kapattılar Rumi takvimle 31 Mart günü patlak verdiği için bu ayaklanma 31 Mart Olayı olarak bilinir. Selanik'te kurulan Hareket Ordusu 23-24 Nisan gecesi İstanbul'a girerek ayaklanmayı bastırdı. Büyük önder Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de o orduda Mahmut Şevket Paşa’nın yanında İstanbul’a girmişti. Bu ayaklanma sonrası Abdülhamit tahttan indirildi Selanik’e sürgün edildi. Gelelim 29 Eylül 1911’e… Bugün Trablusgarp’ta Türk-İtalyan Savaşı'nın başlangıcının 105. Yıldönümü. Libya da o vakit elden çıkmıştı. Ama Abdülhamit kadar kolay vermemiştik. Binbaşı Mustafa Kemal, gazeteci kılığında Tobruk ve Derne’ye gidip İtalyanlara karşı gerilla savaşı vermişti. Heyhat, Abdülhamit’in 33 yıllık saltanatında neredeyse yok edilen donanma yüzünden İtalyanlar daha savaşın başlarında 12 adaları işgal etti. Zaten 1912’de patlak veren Balkan Savaşı sayesinde İtalya, Fizan, Trablusgarp ve Sirenayka bölgelerini aldı, daha sonra İtalyanlara karşı bağımsızlık veren Kuzey Afrikalılar burada Libya’yı kurdu. Türkiye, 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'nın 15'inci maddesinde bu adalar üzerindeki bütün taleplerinden vazgeçti. 2. Dünya Savaşı’nda İtalya’nın yenilmesiyle 1947’de adalar Yunanistan’a verildi. Girit’ten sonra 12 adalarla da Ege’nin bir Yunan gölü olmasının önü açılmış oldu. Ne demişti Süleyman Demirel bu retoriği esprili bir dille çevirmek için hatırlar mısınız? “Ege bir Türk gölü deeldir. Ege bir Yunan gölü de deeldir. Binaenaleyh, Ege bir göl deeldir!” Askerin, ordun, donanman olmazsa, onları düşman bellersen, Ege de, Karadeniz de, Akdeniz de onun bunun gölü olur kardeşim. Hüseyin Vodinalı Odatv.com |
1186 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |