Şükrü IRBIK yazdı: Ordumuzun Hacıyatmazları Albaylar -1- Mutlu insanların öyküsü olmaz derler! Hakikâten doğru bir kaziyye bu! Çünkü Meselâ bakınız, Emekli subay gardeşlerimiz, bahsetdiğimiz bu “mutlu insanlar” zümresine dâhildir! Niye diyorsanız, şöyle anlatayım... Cumhuriyet târihimiz boyunca emekli subaylar, ölüm orucuna yatdı mı hiç? Meclisin Dikmen Caddesine bakan giriş kapısının önünde ya da Ankara’nın, İstanbul’un, İzmir’in veya herhangi bir şehrimizin, Herhangi bir meydânında her sene üç beş kere içtimâ eyleyip de “Açlık sınırının altında maaş alıyoruz!” diye Farzımuhâl, Şehit verdik, gâzi olduk! Açlık sınırında boğulduk! diye sokaklara dökülüp de nümâyiş yapdığını gördünüz mü? Sözgelimi, Subay gardeşlerimizin bir demet çiçek, bir kutu lokum alıp da ellerine; televizyon televizyon dolaşarak gazetelere ziyâretler tertipleyip de Bakınız, muhterem beyefendi! Meclis daktilocusu bile göreve şu dereceden başlıyor! Fakat benim genç teğmenim ise daha aşağı dereceden göreve başlıyor! Ayıpdır, yazıkdır, günâhdır!” dediğini duydunuz mu? Farazâ, TESUD’un Dünyâ Subaylar günü ismini verdiği bir gün tertipleyip de Memleketimize dâvet etdiği misâfir ülkenin emekli subaylarına; “Valla biz Türk subaylarının hâli perli perişân! Haydi, burada yeyip içelim de... Avrupa’ya varınca, emekli Türk subaylarının şu maaş işine bir el atıverin, İsa aşkına!” dediğini okudunuz mu? Söz temsil, Subaylarımız emekli olunca maaşı yüzde 45 oranında azalıyor, Subaylarımızın yüzde 50'si ek iş yaparak Yüzde 20'si de işportacılık yaparak geçinmeye çalışıyor! diye gıçlarını yırtıyorlar mı? Peki, Hele bir de emekliassubaylar.org ve emekliasubaylar.org mecrâlarına bakın, Allah aşkına! Ortalık, her dâim Perşembe pazarı gibi, toz duman... Göz gözü görmüyor! Sayfaları tıklım tıklım şikâyet dolu!. Buralarda dertlerini yazacak iki satırlık yer bulmak için emekli asubaylar, neredeyse üsde para verecekler!.. Fakat Emekli subaylarımızın yegâne içtimâ mekânı olan TESUD’un örün sayfasına bakınız bir de... Bomboş! Ne ses var, ne de nefes!.. Sanki ölü subaylar derneği... Yok! Örnek, önümüzde; işde, emekli subay gardeşlerimiz... Demek ki mutlu insanların öyküsü olmuyormuş! Peki, mübârek Ramazân ayının şu vakdinde, Üsdelik bir de insanı buharlaşdıran eyyâm-ı bâhurun merhâmetsizce üsdümüze çöküp de Asfaltda fütursuzca yumurta pişirdiği şu günde her şey dâhil 61.096 harf ve rakamdan mürekkep Böyle bir öykü peydahlamaya yeltenen Eski Tüfek’in derdi ne öyleyse?.. Kurdeşen olmak bahâsına biz bu makâleyi üfürmeye çabaladığımız günlerde İftâr-sâhur aralığında terâvih namâzı için câmiye gitmek yerine Evde kalıp da gevur memleketinde oynanan maçlara, osdura osdura bakan cemaate bizim câmi hocasının bir diyeceği var! Ramazân ayında oynanan maçlardan dolayı câminin boşaldığından yakınan bizim başhoca şöyle yalvardı, sizler için Allah’a; “Allahım, şu mübârek Ramazân ayında câmiye gelmeyip de evlerinde maçları seyreden ümmet-i Muhammed’in sipora olan heveslerini ve heyecânlarını, no’lursun, câmimize çevir ya rabbim!” Sünnetdir, hem de vebâli vardır! Üsdümüzde kalmasın, söylemesi bizden... * * * * *Mutlu insanlar öykü yazmıyor ise Ve dahi biz de kurnaz davranıp bu mefhuma, muhalifinden şöyle bir dikiz atar isek şâyet İşde, o zamân bizim, yazacak bir öykümüz oldu, demekdir. Lâkin Nasreddin Hoca’nın Akşehir gölünü yoğurt niyetine mayalaması misâli Bizim bugün buraya mayalayacağımız öykü, bu seferliğine kendimiz hakkında değil! Ramazânın şu mübârek günlerinde, hayırımıza olsun diye Bu kez de başkası için bir öykü üfürelim, evvel Allah. Mâdemâki mübârek günleri edâ eyliyoruz, biz de bu öyküyü, albaylarımızın gül hatırına mayalayalım öyleyse. |
2472 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |