Dr. Asgar Ferdi, Türkiye'nin ABD'den İran'a uygulanan ambargoyu delmesine göz yummasını istediğini ve ABD'nin rızasıyla işlemlerin yapıldığını söyledi. İran'ın eski Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti'nin çalışma arkadaşı Dr. Asgar Ferdi, Türkiye'nin ABD'den İran'daki ambargoyu delmesine göz yummasını istediğini ve ABD'nin rızasıyla işlemlerin yapıldığını belirterek, "O dönemde büyük rakamlar döndü. Altın ve döviz dolu tırlar kayboluyordu. Ahmedinejad'ın kaybetmesi ve Ruhani'nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle yolun sonu göründü ve balayı bitti" dedi. Ferdi'ye göre, İran petrol paralarıyla dolu TIR'ların Türkiye'de kaybolduğu dönemde suçlu İran değil, söz konusu paraları hesaba kaydetmeyenler. Dr. Asgar Ferdi'nin iki ülke ilişkilerine dair tespitleri şöyle: ‘AK PARTİ DIŞ POLİTİKADA HİÇ STABİL OLMADI' AK Parti özellikle dış siyasetinde stabil mevkiye sahip olmadı. Bölge ve yakın muhit konusunda değişken bir siyaset yürüttü. Genelde saatini yabancı payitahtların saati ile tanzim edenlerin durumu böyle olur. Türkiye'yi dış siyasetini ekonomik çıkar ekseni etrafında kuran bir ülkedir. ‘İRAN, TÜRK EKONOMİSİNE PARA ENJEKTE ETTİ' Türkiye, ABD'den İran'la iş yapmasına göz yummasını istedi. Amerika ve herkes biliyordu ki Türkiye İran ambargosunu deliyor. O dönemde hem İran nefes aldı hem Türkiye kazandı. Bunlar ABD'nin rızasıyla oldu. O dönemde büyük rakamlar döndü. Altın ve döviz dolu tırlar kayboluyordu. İran bankalar satın alıyordu. Üstelik ülkenin bankalarının tam da hortumlandığı dönemde. Ama İran'daki seçimler ile yani Ahmedinajad'ın kaybetmesi ve Ruhani'nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle yolun sonu göründü ve balayı bitti. En son Rıza Sarraf başımıza çıktı. Arkadaş onlar İran'ın ana sütü gibi helal parasını Türkiye'ye soktular ve Türk bankalarında işletiyorlardı. Yani para Türkiye ekonomisinin damarlarına enjekte edilmişti. Şimdi burada suçlu olan varsa bu İran değil. Bu parayı hesaba kaydetmeyen her kimse odur. Mesul odur. ‘ORTADOĞU'DA LİDERLİK İDDİASI HÜKÜMETİN BOYUNU AŞTI' Türkiye soyunduğu İslam dünyasının liderliği rolünün gereklerini yerine getirmek için masraf etmek zorundaydı. Ortadoğu'da boy göstermelerin masrafları olacaktı tabii. Ama işler hükümetinin gücünü aştığı için kendini kısıtlamak zorunda kaldı. Mesela ‘One minute' daha fazla körüklenmedi. Diğer yandan iç kamuoyunu ikna için de işler yapıldı. Saray dikerek, 16 eski devletin askerini giyindirip kuşandırarak, Sultan Selim Köprüsü inşa ederek ve pilotsuz uçaklarının ismini ‘Çaldıran' koyarak. Biliyorsunuz, Türkiye'deki iktidarın şahsi ahval-ı ruhiyesi meydan okumaya fazla müsait. ‘AK PARTİ'DE YÖNETİCİLERİN ÇOĞU HUMEYNİ'NİN TAKİPÇİSİYDİ' AK Parti Milli Görüş'ün devamı değildir bence. Sadece bu kadarını söylemiş olayım ki merhum Erbakan ne son zamanlar Türkiye'de İran İslam Cumhuriyeti'nin lideri hakkında sarf edilen sözleri telaffuz ederdi, ne de İran'a karşı ortak düşmanla ittifakta bulunurdu. Devrimin ilk yıllarında rahmetli Erbakan'ın rikabında İran'a gelen bugünkü AK Parti liderlerinin çoğu İmam Humeyni'nin yolunun devamcılarıydılar. ‘ERDOĞAN'A TAHRAN'DA RANDEVU VERMEDİLER' İran'da her zaman AK Parti ve Türkiye taraftarı olarak tanınırım. Yıllarca İran ve Türkiye arasındaki sorunların büyümeden çözülmesi için ciddi çaba gösterdim. İtibarımı, hürmetimi ve nüfuzumu kullanmışım. Babamın cenazesi toprağa verilirken Erdoğan'ın Tahran'da Ahmedinejad ile randevusunun iptal edildiğini öğrenince daha üst bir kabul için temaslara geçmişliğim olmuştur. Ama sağlam müşaviri olmayan veya müşavire ihtiyacı olmadığını sanan siyaset adamlarının hataları telafi edilmez olur. ‘NÜKLEER ANLAŞMA, ANKARA'DA KAYGIYA NEDEN OLDU' Maalesef Türkiye diplomasisi, "Nükleer anlaşma, Türkiye'nin bölgesel ve stratejik önemini azaltır" kaygısına kapıldı. Benzer endişe Suudi Arabistan'da da var. Oysa her ülke kendi önemini yaşamakta ve taşımaktadır. İran, Türkiye olamaz ve Türkiye de İran olamaz. Türkiye kendi önemini kendi artırır ve ya kendi eliyle düşürebilir. Ambargoların en uç noktasında bile İran'ın bölgedeki ehemmiyeti mahfuzdu. Irak konusunda Amerika müzakereye davet ediyordu ve bir defa da masaya oturdular. Bu, İran'ın bölgede söz sahibi olup olmadığının göstergesidir. Türkiye asla böyle pusulara düşmemeli. ‘AK PARTİ, AŞIRI SÜNNİ MEZHEPÇİLİĞE KAYDI' AK Parti kendi antitezine, olmayan bir tez oluşturmaya çalışıyor. Aksiyonunu reaksiyon gösterme siyasetini uygulamak istiyor. Yani katı ve aşırı Sünni mezhepçiliğe kaymış AK Parti bu eksen değişmesinin sebebini İran'ın mezhepçi tavrına karşılık olduğunu göstermek istiyor. Sünni Hilal yaratıyorlar ve Şii Hilali'nin önünde yaratıyoruz diyorlar. Hangi Şii Hilali'nden bahsediyorsunuz? Neredeymiş bu hilalin coğrafyası? AK Parti'nin önceki kongresinde Mursi'yi, Kral Abdullah'ı, Tarık El Haşimi'yi yan yana getirip ‘Sünni Hilali' diyenlerin aklı mezhepçiliğe takılı kalmış. Türkiye'de her zaman Şii Hilali'nden bir korku halesi yaratılmaya çalışılıyor. ‘İRAN GİZLİ SERVİSİ O KADAR CİNAYET İŞLESE SAVAŞ ÇIKARDI' İstihbarat teşkilatları da dışişleri gibi kendi işlerini yapar. Türkiye istihbaratı da İran'da bilgi toplar. Bu böyledir. Böyle olmuş ve böyle olacaktır. Ama terör, katliam… Bunlar başka şeyler. Oysa Türkiye'de JİTEM filan kimi öldürdüyse ilk İran'ın adı dile getirildi. Yıllarca Uğur Mumcu'nun kardeşi ve kızı bas bas bağırdılar ki ‘Arkadaşlar Uğur'un katlinde İran parmağı filan yok' diye. Ama halkın kafasını darmadağın ettik bir komşuyu onca yıl karaladık, özür dileriz diyen olmadı. Hizbullah vahşiliğini de İran'ın başına yıkmadılar mı? Uğur Mumcu, Taner Kışlalı, Abdi İpekçi… İran'ın adını faili meçhullerin katiline çıkarmadılar mı? Arkadaş elinde böyle belgeler varsa neden uluslararası mahkemelere şikayet etmiyorsun? İran yüzlerce vatandaşını poşetlemiş öldürmüşse neden gereğini yapmıyor da sadece medyayı kullanarak kamuoyunu zehirliyorsun? Bir ülkenin yüzlerce vatandaşını yabancı servisler katlederse bunun ucundan savaş çıkar. ‘KÜRDİSTAN İSİMLİ EYALETİ ÖĞRENİNCE ÖZAL ÇOK ŞAŞIRDI' İran'da Kürdistan isminde bir eyalet olduğunu rahmetli Turgut Özal öğrenince çok şaşırmıştı. Tahran'da birlikte gezerken en büyük otobanın adının Kürdistan olduğunu da gösterdim. Döndü bana "Çok iyi yapmışsınız. Biz bunca yıl inkâr ettik de ne oldu?" dedi. Döndükten sonra bana bir paket gönderdi. İçinde Nevbahar isimli Kürtçe dergi, Zazaca-Türkçe sözlük ve bir musiki kaseti vardı. Bir de not yazmıştı "Kardeşim, ben de Türkiye'de aynı işleri uygulamaya başladım ve bundan kazançlı çıkacağımıza şüphem yok" diye… 11.06.2016 KAYNAK: YENİ HAYAT - DOĞAN ERTUĞRUL http://www.onyediyirmibes.com/gundem/ruhani-nin-cumhurbaskani-secilmesiyle-yolun-sonu-gorundu-ve-balayi-bitti-h64585.html |
1158 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |