Ensar'dan geçen yollar AKP'ye çıkıyor: Ensar Vakfı'nın ilişkilerinin haritası ve analizi Ensar Vakfı'nın ilişkilerinin haritası, bu vakfın AKP için ne kadar önemli olduğunu ve neden koruma altına alındığını gösteriyor. (Şemaya ait ayrıntıları detaylarıyla, yazı sonunda bulunan haber kaynağından inceleyebilirsiniz)
Sac ayağının asli aktörlerinden olan Diyanet İşleri Başkanlığı, bütün bu süreç boyunca adeta bir fetva kurumu gibi çalıştı; hemen her gün yaptığı açıklamalarla, dinsel hegemonyanın kurulmasına yönelik özel bir görev üstlendi. Toplumsal hayatın Kur'ana göre düzenlenmesine yönelik 'rıza üretmek' ve tarihsel karşılığı olan kimi kabulleri din üzerinden yeniden tarif etmek olarak tanımlanabilecek söz konusu görevini yerine getirirken Diyanet, MEB ve Vakıflar arasında sıkı bir işbirliği gerçekleşti. Siyasal İslam'ın Taşıyıcısı Olarak Vakıflar, MEB ve Bir Vakıf Kurucusu ve Bakan Olarak Ömer Dinçer Ensar Vakfı’nda cisimleşen durum, yeni rejimin özünü oluşturan gericiliğin bir yansıması olarak okunmalıdır. Başta da belirttiğimiz gibi, AKP Rejimi'nin inşasında MEB, Diyanet ve Vakıflar arasında kurulmuş olan ilişki özel bir öneme sahip olup ilişki alanı eğitimle sınırlı değildir. Ne yeyip ne içileceğine, kaç cocuk doğrulacağına, yemeğin hangi elle yenip suyun nasıl içileceğine, etek boyuna, kimin iffetli kimin iffetsiz olduğuna varıncaya kadar hayatın her alanındaki ilişkilere dair söz söyleyen bir müdahallik söz konusudur. Protokoller Üzerinden İlerleyen İşbirliği. "MEB Hayratı"ndan Yararlanmak İçin Kuyruğa Giren Vakıflar: Ensar, TÜRGEV, Furkan ve Diğerleri Vakıflarla MEB ve Diyanet arasındaki ilişki AKP iktidarının ilk yıllarından itibaren süregelmiş ama en verimli, en kritik adım 2014 yılında atılmıştır. 13 Eylül 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan yasal düzenlemeyle Milli Eğitim Bakanlığı, imam hatip liselerinde mesleki eğitim için ‘çeşitli kurumlardan destek almanın’ önünü açmış; bu durum, "imam hatip liselerinde eğitim ve öğretim yılı süresince 'imamlık, hatiplik, vaizlik, müezzinlik, Kuran kursu öğreticiliği ve benzeri mesleki uygulamalara' yönelik eğitimlerle ilgili 'çeşitli kurumlardan destek alınabilecektir' biçiminde tarif edilmiştir. Yeni düzenlemeyle, eğitimin gizli ‘patronu’ Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’i ile Ensar Vakfı, Furkan Vakfı, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı gibi gerici kurumların devlet okullarında ders verebilmesi, kitap dağıtabilmesi ve kendi kurumlarında öğrencileri stajyer olarak eğitebilmesinin yolu açılmıştır. AKP'nin Finans Kaynaklarından Biri Olarak Vakıflar AKP rejiminin neoliberal, piyasacı kapitalizmle siyasal İslamı nasıl harman ettiğini gerek vakıfların iç işleyişinde gerekse de MEB, Diyanet ve vakıflar arasında kurulmuş olan ilişkinin kendisinde görmek mümkündür. İslami Vakıflar, iktidarın hedeflerine ulaşmasında her şeyden önce bir gelir kaynağıdır. Yurttaşların dini duygularını istismar ederek bağış adı altında toplanan paralar, siyasal İslamcılığın temel finans kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Bu gerici ağın para akışı vakıflar üzerinden sağlanmaktadır. Vakıflar stratejisiyle, başta değerli arazilerin bedelsiz tahsisi olmak üzere, kamusal kaynaklar AKP rejiminin bekası adına bu vakıflara aktarılmaktadır. Diğer taraftan ihale beklentisi içindeki sermaye gruplarının bu vakıflara para aktarması sağlanarak çark büyütülmekte ve rejimin teminatı nesillerin yetiştirilmesi bu sayede mümkün olabilmektedir. Vakıflar İçinde Bir "Merkez" Vakıf: Ensar! Ensar Vakfı, gerek kuruluş amacı gerekse de süreç içinde üstlenmiş olduğu fonksiyonla AKP diktatörlüğünün bugünlere gelişinde merkez kurumsal hikayelerden birini temsil etmektedir. Kuruluşunda yer alanların, bugünkü yöneticilerinin ve gelmiş geçmiş başkanlarının çoğunlukla kesiştiği iki önemli özellik bulunuyor. Hemen hepsi Erenköy Nakşibendi cemaatinin üyesi ve hemen hepsi Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunu olup yine hemen hepsi okulun mezun ve mensuplarının kurduğu dernek üyesi. Dinci-mezhepçi gericiliğin ideolojik aygıtı olarak kurgulanan Ensar Vakfı'nın kuruluş tarihi 1979. Vakıf, özellikle AKP'nin iktidara gelmesi sonrasında hızla büyümüş. Vakfa bağlı TV kanalı, yayın evleri ve çok sayıda kültür merkezi bulunuyor. 46 öğrenci yurdu, binlerce örgüt eğitim eviyle, 80 ilde 160’a yakın şubeyle memleketin ve çocuklarımızın üzerine bir karabasan gibi çöktüğünü söylersek durumu abartmış olmayız sanırız. Abilerin Abisi Ahmet Şişman, Dinci Gericiliğin Borazanı Yeni Şafak ve İsmail Cenk Dilberoğlu Bu tecavüzcü, AKP'li belediyeler tarafından korunup kollanan çıkar örgütünün kilit isimlerinden biri Kurucular Kurulu'nda yer alan Ahmet Şişman. Şişman, çocuklarımızın zihnini karartan hurafeler üzerine kurulu "Değerler Eğitimi"nin mucidi. 2002 yılında, dinci hurafelerin yaygınlaştırılması amacıyla "Değerler Eğitim Merkezi"ni kuran Şişman,Yeni Şafak gibi paçavranın ilk imtiyaz sahiplerinden olmasının yanı sıra vakfa bağlı faaliyet gösteren dinci yayın evlerinin de kurucusuydu. "Doğru ahlak" kisvesi altında akla dayalı bilginin yerine dinci söylemin yerleşmesi için çaba harcayan Ahmet Şişman, öldüğü 2011 yılına kadar örgütün bir numaralı ismi, abilerin abisiydi. Yeni Şafak, Şişman'ın ölümünden sonra da dinci gerici ideolojinin temel aygıtlarından biri olmaya ve “rahle-i tedris”inden geçen kadrolar üzerinden İslami hareketi yönlendirmeye, bu kadroların kurumsal yapılarla ve Vakıf'la olan ilişkilerini sağlamlaştırmaya devam etti. Örneğin, Yeni Şafak yazarı ve Anadolu Ajansı Genel Müdürü Şenol Kazancı, THY Kargo Başkan yardımcısı ve Ensar’ın mütevelli heyetinden Şeref Kazancı’nın kardeşi. Şenol Kazancı, aynı zamanda, Ensar’ın bugünkü başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu’nun da yakın arkadaşı. Vakfın bugünkü başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu, Bilal Erdoğan’ın karısından sonra en çok görüştüğünü söylediği isim. Bugün THY yönetim kurulunda saf tutup nemalanan yandaş avukat Dilberoğlu, AKP gençlik kollarında da uzun yıllar çalışmış. Dilberoğlu, 17/25 Aralık yolsuzluk haftasında ses kayıtlarında yer alan önemli aktörlerden. Bilal Erdoğan’la "muhteşem" bilgi birikimlerini birleştirerek ülkenin eğitim sistemini nasıl daha fazla imam hatipleştirecekleri konusunda, karşılıklı yürüttükleri fikirleri dinlemiş, doğrusu kendilerinden epeyce de "feyz" almıştık. Damat Olmadan Olmaz! Ne Kadar Çok Damat, Ne Kadar Çok Şeytanlık, O Kadar Çok İhale! Ensar'ın ilişkilerini Erdoğan ailesi ve yakın çevresi ile sınırlı tarif edersek Vakfın kapsama kabiliyetine haksızlık etmiş oluruz. Ensar Vakfı Başkan yardımcılarından Mehmet Sarımermer, AKP kurmaylarıyla Ensar Vakfı arasındaki "aile bağları"nı güçlendirenlerden. Abdullah Gül’ün damadı Sarımermer, aynı zamanda Kadir Topbaş’ın oğlu H.Ersan Topbaş ile iş ortağı. Çalıp çırpma, kitabına uydurma konusunda çok yetenekliler. Osmanlı'da oyun çok. Misal, Hamidiye Su, İBB’nin kendi şirketi. En azından biz öyle biliyoruz. Ancak kazın ayağı öyle değil. Şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemle İBB, 2005 yılında Hamidiye Su’yu Ali Osman Erilli'nin ortaklar arasında yer aldığı Zirve Gıda’ya ihale ediyor. Yani kendi suyunu kendine sattırıyor. İhaleler Verilirken Başta Kadir Topbaş Olmak Üzere Hepsi Oradaydılar! Belediye desteğinin biçiminin, maddi katkının ucu bucağı yok. Eşeledikçe derinleşiyor, dal budak salıp genişliyor. Öte yandan İBB’nin Ensar Vakfı’na 7 yurt binasını bedelsiz tahsis ettiği de biliniyor. Ama tahsis bununla sınırlı değil. Hizmette sınır yok! İhale ve alımda da! İBB, 2012-2013 yılından bu yana Ensar Neşriyat’tan ihalesiz 100 binlerce liralık kitap alımı yapıyor. Yüksek bedelle alınan bu kitaplar bu karanlık ilişki ağı işletilerek yoksul aile çocuklarının zihinlerinin köreltilmesinde kullanılıyor. Bir başka isim Ensar çetesinin elebaşlarından olan Feyzullah Kıyıklık. Bağcılar eski AKP belediye başkanı Kıyıklık, İYC ve imam hatipleri birleştiren Önder Vakfı gibi gerici vakıfların kurucuları arasında yer alıyor. Ve bir başka önemli ayrıntı: Kıyıklık'ın ismi, Tayyip Erdoğan ve eski MEB bakanı Ömer Dinçer ile birlikte gerici Birlik Vakfı kurucuları arasında geçiyor. Bir başka isim Rıdvan Nizamoğlu. Ensar'ın eski başkanlarından. Yurt dışı Diyanet görevlerinden sonra, önce İstanbul müftülüğü, ardından da Diyanet ve vakıflar arasındaki organik ilişkiyi tescil edercesine İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü görevine getiriliyor. Mütevelli heyetinin genç isimlerinden 1980 doğumlu Mustafa Eröğüt İBB/Başakşehir spor kulübünün idari menejeri olarak görev yapıyor. A Milli takımın yönetiminde de çalışan ve Acıbadem grubunun başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın damadı Eröğüt, vakfın spor kurumlarıyla olan ilişkisini de gösteren bir örnek. Eröğüt, bu alanda yalnız değil. Bir başka Ensar kurucusu, M. Ata Özer de 2009 yılında, Türkiye Okul Sporları Federasyonu Başkanlığı görevini ifa etmişti. O göreve, "hizmette süreklilik anlayışı"nın doğal bir sonucu olarak, aynı yılın Eylül ayında, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevinden apar topar alınması sonrasında getirilmişti. Nerede Dinsel Çağrışımlı Akçeli Bir İş Varsa Orada Bir Ensar Kurucusu Var! Hem İslami İlimler Araştırma Vakfı’nın hem de Ensar Vakfının kurucuları arasında ismi geçen İsmail Bacacı, aynı zamanda “Helal Gıda” konseptinin yaratıcısı olan Güvenilir Gıdalar Vakfı’nın da kurucusu. Bacacı'nın Ülker grubuyla ortak ve Saf Gayri Menkul’le devir yoluyla birleşen Sağlam Gayri Menkul’de de hisseleri mevcut. Sermaye iktidar ilişkisinin paravanlarından biri olan Bacacı, çok yönlü bir Vakıfçı; "Düşünce" gibi İslami dergilerde din üzerine makaleler yazarak idelogluk yapmayı da ihmal etmiyor! Ne Doğanın Yeşili Umurlarında Ne de Tarihin Korunup Kollanması Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen de Ensar’ın mütevelli heyetinde yer alan isimlerden. Biz kendisini 2014 seçimlerinde Validebağ Korusu gibi, Anadolu yakasının Karacaahmet’ten sonra 2. Büyük yeşil alanını Hyde Park'a çevirmeyi vaad eden, doğa ve halk düşmanı tavrıyla tanıyoruz. Son icraatı, ata dedelerinin gayri müslimlere yönelik el koymacı tavırlarıyla uyumlu. Türkmen ve Ensar Vakfı işbirliğiyle, 2105 yılında, İstanbul Ermenilerinin tarihinde yer etmiş bir mekanın gaspına ilişkin önemli bir adım atıldı; Üsküdar İcadiye Mahallesi’ndeki 250 yıllık Ermeni Okulu, belediye himayesinde Ensar Vakfı'na yurt olarak kiralandı. İman "Yerli" Nasılsa, İsim Yabancı Olsa da Olur! Önce Sağlık! Ensar’ın sağlık sektörüyle de ilişkisi var. Eski adı "Özel Ensar Sağlık" olan Avicenna hastaneleri doğrudan vakfa bağlı olarak faaliyet yürütüyor. Allah verdikçe veriyor, kazandıkça kazanıyorlar. İşlenen Bütün Cinayetler "Ensarlar"a Çıkıyor! Artık şaşırmıyoruz! Recep Tayyip Erdoğan’ın çocukluk arkadaşlarından Aziz Torun da Ensar Vakfı'nın kurucuları arasında yer alıyor. Kendisini işçi cinayetlerinden tanıyoruz. Erdoğan, çocukluk arkadaşının arkasında misket oynadıkları günlerin hatrına durmuyor kuşkusuz. Torunlar Center inşaatında 2014 yılında öldürülen işçilerle ilgili davanın akamete uğratılmasının, protesto gösterilerine gaz bombalarıyla karşılık verilmesinin gerisinde, İslamcı pragmatistlerin, işçinin canını malını hiçe sayan bu vahşi neoliberal sistemle kurmuş oldukları çıkara dayalı işbirliği var. Birbirlerine "ensarlar", kaygıları ortak, çıkarları bir çünkü. "Yeni Türkiye"nin Yeni Anayasası da Artık Ensarlar'dan Soruluyor! 2016 Ocak ayında Türkiye Anayasa Platformu toplandı. Aralarında Ensar, Birlik, ASKON, İHH, İYC, MÜSİAD, Önder, TGTV, TÜRGEV gibi gerici vakıf ve patron dernekleri de vardı. Ülkenin anayasa düzenlemesi için “STK’lara soruyoruz, milletin sesini önemsiyoruz” söyleminin esas anlamı şuydu: “Ümmet için gerici dinci uyuşturucu sistemin, bilimsel laik ve ilerici toplumsal yaşamın önüne geçmesini hangi kanunlarla sağlayabiliriz, onu bir konuşalım”. Bir tür meydan okumaydı bu aslında. Durum böyleyken; AKP, yandaş sendikaları sermaye ağları ve gerici dinci örgütleriyle koordineli bir şekilde hareket edip, onları "asil özne" olarak gören bir yerden tahkimatını yaparken, hala Anayasa tartışmalarından bir şey çıkacağını ummanın safdillikten öte bir anlamı olsa gerek. Devletin Bütün Birimleri Ensarcılar Tarafından Tapulanmış Durumda! Vakfın Ankara şubesi yönetimi devletle doğrudan ilişkili bir öbek halinde kurgulanmış: Nusret Yazıcı İŞKUR Genel Müdürü, Naim Gürhan Keskin Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürü, Münib Karakılıç TETAŞ Genel Müdürü, Davut Güney ise Tapu Kadastro Genel Müdürü. Aynı ilişkilenmeyi, Ensar Vakfı şubesinin olduğu her yerde görmek mümkün. Ensar çetesi, şubeleri, yurtları ve hurafelerle örülü dinci eğitim anlayışı aracılığıyla ülkenin her tarafına yayılmış örgütlü bir güç durumundadır. Eğitim politikalarının belirlenmesinde söz sahibi olan bu çıkar örgütü, çocuklarımızın zihnen ve bedenen yaşadığı istismardan, taciz ve tecavüzden birinci derecede sorumludur. AKP ve Ensar bir bütündür. AKP Ensar'dır, Ensar AKP'dir. İşlenen suç bireysel değil kamusaldır. Kamuya, memlekete, çocuklarımıza karşı işlenmiştir. Suç büyüktür, suçları büyüktür. Şüphesiz ki yargılanacaklar. Ne mağdur edebiyatları ne de utanıp sıkılmadan söyledikleri yalanlar onları kurtaramayacak. Ve bizler; bu ülkenin iyiden, güzelden ve haklıdan yana olan aydınlık insanları, Ensar'ın ve Ensarcılar'ın, bir suç örgütü olarak AKP'nin yargılandığını göreceğiz. Er ya da geç ama mutlaka göreceğiz!... |
1402 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |