163 Subayın tutuklanma anının tarihi görüntülerini yayınlıyoruz “Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız, Harp Okulu birinci sınıf öğrencisi Cevdet Şakir Çetinel bu satırları yazdığında, takvim yaprakları 1928 yılını gösteriyordu. Şehitler verdiği Kurtuluş Savaşı’ndan çıkan okulu için ölümsüz bir esere imza attı: Harbiye Marşı. Kuşku yok ki, 23 yaşındaki Cevdet Şakir eline kalemini aldığında bir gün o marşın mahkeme salonlarında söyleneceğini düşünmemişti. İşte 83 yıl sonra o an yaşandı. Ve Odatv, Türkiye tarihine damga vuran Balyoz Davası’nda 163 subayın tutuklanma anlarının görüntülerine ulaştı. İlk kez izleyeceğiniz bu tarihi görüntülerde, tutuklama kararından hemen sonra subayların Harbiye Marşı’nı söyleme anlarına da tanık olacaksınız. Tarih: 11 Şubat 2011 Saat: 09.39 Yer: Silivri / İstanbul O sabah Balyoz Davası’nın 14. celsesi görülmeye başlandı. Sanık sandalyelerinde, çoğunluğu muvazzaf onlarca asker oturuyordu. Karşılarında özel yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Diken, üye hakimler Ali Efendi Peksak, Murat Üründü ve Savcı Savaş Kırbaş vardı. Önce yoklama yapıldı. Askerler mikrofonu eline aldı, teker teker isimlerini söyledi. Özden Örnek, İbrahim Fırtına, Mustafa Korkut Özarslan, Engin Alan… Arka sıralarda oturan bir tuğamirale geldi sıra. Ayağa kalktı, şöyle dedi: Cem Çakmak. Tuğamiral Cem Aziz Çakmak bilir miydi ki; o gün kendisini toprağa götürecek bir sürecin dönüm noktasını yaşıyordu. O gün duruşmada söz aldığında, mahkeme heyetinin gözünün içine bakarak şöyle dedi: “Bana burada delil yetersizliği nedeniyle verilecek beraat, benim için yeterli değildir. Adalet de tecelli etmeyecektir. Adalet, ancak ve ancak bu belgeleri hazırlayan kişilerin bu koltuklara oturmasıyla tecelli edecektir.” Mahkeme kameralarına yansıyan aşağıdaki karesinden saatler sonra tutuklandı. Cezaevine girdi. Şu satırları yazdı: “‘Kara Cuma’ diye adlandırdığımız 11 Şubat’ta yaşananların hafızalarımızdan silinmesi mümkün olmayacaktı. Mahkeme kapılarının üzerimize kapanışı, jandarmaların etrafımızı sarışı, izleyici sıralarında bulunan ailelerin hıçkırık sesleri, tarihimizin utanacağı sayfalardaki yerini almıştı.” Sağlıklı girdiği cezaevinde kanser oldu. Geçen hafta vefat etti. Cem Amiral artık yoktu. Tutuklanmadan önce istediği adalet hala tecelli etmedi. Onu ölüme götüren sahte belgeleri hazırlayanlar sanık sandalyesine henüz oturmadı. TUTUKLAMA ANLARI Saat: 20.36 Mahkeme Başkanı Ömer Diken duruşmayı açtı. Ve ara kararların açıklanacağını söyledi. Odatv’nin ulaştığı mahkeme görüntülerine, tam da bu sırada avukatların itirazları yansıyordu. Ancak Mahkeme Başkanı, karar öncesi savcının tutuklama talebine karşı söz almak isteyen avukatlara izin vermiyordu. Üye hakim Ali Efendi Peksak kararını okumaya başladı. Saat, 21.02 idi. 4 dakika boyunca subayların isimleri teker teker sayıldı. Bunun ne anlama geldiği o salondaki herkes tarafından biliniyordu. Hakim Peksak devam etti: “(…) Haklarında dosyadaki delil durumu, dosyada kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması, delillerin henüz tam olarak toplanılmamış oluşu, sanıkların konumları itibariyle delillere etki yapma ihtimalinin olması. (…)” Sanık sandalyesindeki subaylar, “Hangi delilleri” diye sorunca jandarma hareketlendi. Erler ve astsubaylar, komutanlarını esir alan mahkemenin önüne etten bir duvar örmeye başladı. Peksak sözünü bağladı: “Ayrı ayrı tutuklanmalarına…” Avukatlar ve sanık yakınlarının itirazları kameralara yansıdı. Mahkeme Başkanı Diken “Lütfen salona yeteri kadar güvenlik kuvveti alarak müdafileri çıkartın” dedi. İtirazlar devam ediyordu. Mahkeme Başkanı duruşmayı bitirmek, üye hakim kararın tamamını okumak istiyordu. Ama bir şartla; güvenlik görevlileri itiraz edenleri çıkarsındı! Mahkeme Başkanı kızmıştı; “Biz 2 gündür sizleri dinledik” diyordu. Tam da o sırada, salonun en arkasında bulunan sanık yakınlarının önüne de onlarca jandarmanın konuşlandırıldığı görüldü. Ve sonunda… 163 subay için toplu tutuklama kararı o salonda, Silivri’de, İstanbul’da alındı. Hakim Ömer Diken’in “duruşma bitmiştir” sözü, sanık yakınlarının gözyaşları içinde alkışlarla protestosuna karıştı. Saat: 21.10 Dakikalar önce tutuklanan bir subayın ağzından gür bir sesle şu sözler çıktı: “Yıldırımlar yaratan…” Silah arkadaşları katıldı… Tutuklanan subaylar salonda Harbiye Marşı’nı söylüyordu… O gün… 11 Şubat 2011’de tutuklanan sadece 163 subay değildi. 163 baba, eş, oğul, kardeşti. Harbiye Marşı’nın yazıldığı tarihten o güne Türkiye’nin birikimiydi. Türk Ordusu hiçbir savaşta o günden daha büyük bir yara almadı. 07.07.2015 |
1040 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |