AS PARTİ YENİ YIL MESAJI... ![]() Eşit doğan canlılar bu yerkürede eşit yaşama hakkı bulamamaktadırlar. Canlıların içinde aklıyla öne çıktığını iddia eden insan, çevresindeki diğer canlılara yaşama hakkı tanımazken her canlının hayatını sonlandırırken buna dini kitaplarından daima bir kutsal kılıf bulmaktadır. İki yüzden fazla Ülkede bulunan Orduların hedefinde bir diğer Ülke insan ırkı vardır. Din uğruna, Türlü bahanelerle teknolojik gelişmeler silahlanma ağırlıklı ve silahlanma da kitle imha ağırlıklı olarak gelişmektedir. Gelişme, yaşam hakkına refah düzeyine yarar sağlamak yerine yaşam hakkına zarar verme eğilimindedir. Gelişmiş Ülkeler az gelişmiş Ülkeleri türlü kılıflar altında sömürmekte, Dünya Üzerindeki İki yüzden fazla Ülke’nin kaderi Birleşmiş Milletler çatısı altında beş Ülkenin insafına bırakılmaktadır. Ülkeler, Ordular, Sınırlar, Gümrükler, Vizeler bir insanın diğer bir insana üstünlük sağlama ve haksız kazanç amaçlı oluşumları haline gelmiştir. Dünya üzerinde doğan her canlı eşit doğduğu halde eşit şartlarda ölmemektedir. Bazı canlılar için yaşam bir eğlence ve keyif ifade ederken bazı canlılar için yaşam çile ağıt ve gözyaşıdır. Ölümden de beter acıları çekmek kaderle ifade edilip tanımlanamaz. Eşitlik Dünya üzerinde elbette olmalıdır. Ancak testiyi kıranla kırmadan taşıyan eşit olamaz, çalışmayanla çalışan, üretmeyenle üreten eşit olamaz. İyi ile kötü eşit olamaz. İnsan Dünya’da kendi ırkını yok edebilecek atom bombasını da üretecek kadar şımarmış zıvanadan çıkmış ve Dünya’nın sonunu getirecek hale gelmiştir. Aynı insan ırkı zengin ve fakir uçurumunu yaratmış, yaptıkları ve yapacakları suçlara mani olabilmek için ceza kanunları çıkarılmak zorunda kalınmıştır. Mevcut Dünya, üzerinde her türlü güzelliği barındırmasına rağmen cehennemden beterdir. Her insanın kaderi diğer bir Ülke liderinin iki dudaklarının arasındadır. Hırs ve ihtirasla sırça saraylarda yaşadığını düşünen Ülke insanları ise; terör ve canlı bomba tehdidi altındadır. En iyiden en kötüye, en güçlüden en güçsüze kadar herkesin yaşamı, mutluluğu, huzuru bir sürü şansın bir arada bulunmasına bağlıdır. Yaşam hakkı sadece insana mahsus bir hak olamaz. Kaldı ki aynı insan çekinmeden türlü bahanelerle kendi ırkını da katledebilmektedir. Hayvan hakları savunucuları bazı hayvanların hakkını savunurken bazı hayvanların hakkını görmezden gelmekte ve hatta bazı insanların hakkına hayvan hakkından daha az ilgi duymaktadırlar. Zengin evin kedisi köpeği fakir evin çocuğundan daha çok imkâna sahip olabilmektedir. Gelinen noktada para en büyük bela, üzüntü, acı, gözyaşı, çile sebebi olmuştur. Elden ele dolaşan kâğıt parçasına yüklenen değer yaşamı içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Şehirleşme ve şehir merkezinde yaşam hevesinin temeli her şeye yakın olma dürtüsüyken bu her şeye yakın olmanın yüklediği değerde şehir merkezlerindeki yerlere paha biçilemezken şehir merkezinden uzaklaşılan yerler değersizleşmiştir. Yapboza dönen Dünya’nın bazı bölgelerinde düzenli yaşam sürülürken çoğu bölgeler ise karmakarışık keşmekeş yaşamın çileye dönüştüğü alanlar haline gelmiştir. Dünyanın çoğu yerinde trafik en büyük çile kaynağı çoğu durumlarda da sakatlanma yaralanma ve sorun yumağı olmuştur. Dünyada emniyet ve kaza önlemeye dair tedbirler ne kadar istenirse istensin alınamamaktadır. İdari kazalar, iş kazaları, elektrik çarpması, su basması, araç, silah ve gereç kazaları ve sayılamayacak kadar kaza nedeniyle sabah evinden çıkan insan ırkının akşam eve gelirken belirli bir bölümü kazalara kurban gitmeden evine varma garantisi yoktur. Doğal afetlere karşı ise Dünya son derece korumasız konumdadır. Deprem, yangın, sel, su baskınları, salgın hastalıklar, yetersiz beslenme yüzünden Dünyanın çeşitli bölgelerinde her gün yüz binlerce insan hayatını kaybetmektedir. Sağlıkta ise ilaçların hastalığa karşı olan etkisinin onlarca katı yan etkisi mevcuttur. Eğitim ise hiçbir zaman iyilik ve kötülüğü ayırt edebilecek nitelikte olamamıştır. Dünya üzerinde iki yüzden fazla olan Ülkenin insanları her türlü eğitime rağmen tercümansız birbiri ile anlaşamamaktadır. Her dil kendi kökenini aramakta evrensel bir dil üzerinde durulmamaktadır. Eğitimin temelini Ülkelerin kahramanlıkları oluşturmakta o kahramanlık da bir insanın diğer insanı nasıl mağlup ettiği, bir Ülkenin diğer Ülke insanını nasıl katlettiği ballandıra ballandıra anlatılmaktadır. Her Ülkenin de bir lideri olmakta o lider de eğitimin yarısının konusu olmaktadır. O liderin de en büyük mahareti diğer bir Ülkenin insanlarının yaşam hakkına son vermiş olmasıdır. Dünya üzerinde değişik sebeplerle konulmuş milyonlarca mayın patlamak için avının üzerine basmasını beklemektedir. Dünyanın değişik Ülkelerinde kitle imha silahları her an terör amaçlı kullanılabilecek haldedir. Dünyanın nükleer silahları ise her an patlamaya hazır ve Dünyanın sonunu getirmeye programlıdır. Bu silahların kullanımı liderlerin iki dudakları arasında, çıkar çakışmasındadır. Üzerinde yaşanılan Dünya neresinden bakarsanız bakın bu haliyle patlamaya hazır bir bomba gibidir. Trilyonlarca gezegende iyilik ve kötülük yan yana mı bu bilenmez ama bilinen tek gerçek Dünyada iyilik ve kötülüğün kol kola, yan yana, iç içe olduğudur. Bir sabah uyandığınızda bütün insanların beyninin kötülüğe kapandığını düşünün o zaman Dünya nasıl bir yer olurdu? Bunu yapmak çok zor mu? Kötülük olmaz ise kim silahlanmak için Dünyanın kaynağını silahlanmaya harcayabilir? Kötülük olmaz ise kim hakkından fazlasını talep edebilir? Biri gidecek çalışacak, üretecek diğeri kahve köşesinde okey masasında vatan kurtaracak sonra da eşit olmaktan bahsedecek, kötülük olmaz ise kahve olur mu? Kahve köşesi olur mu? Biri Devlet imkânını kullanacak ihaleye fesat karıştıracak diğer yüz binlerin hakkını gasp edecek, bunu da maharet sayıp tüyü bitmemiş yetimin parasını zevki sefada har vurup harman savururken tüyü bitmemiş yetim kıvrım kıvrım kıvranacak acından. Kötülük olmazsa ihale olur mu? Fesat olur mu? Dünyada iki yüzden fazla Ülke, o Ülkelerin iki yüzden fazla Ordusu ve o Ordularda da milyonlarca Asker, o Askerlerin hedefinde de diğer Ülke insanı olur mu? İyi olmak kötülükten arınmaktır. Kötülüğün olmadığı bir yerde huzur, mutluluk ve refah olacaktır. Bütün kötülüklerin kaynağı güven duygusundandır. Geleceğine güven duyamayan daha fazla isteme, daha fazla geleceği için birikim yapma çabası içine girecektir. Bu açıdan bakıldığında geleceğine güven duymayanlar en çok birikim yapanlar veya en çok birikim yapmaya çalışanlardır. Devasa birikimleri, çok uluslu şirketleri olan kişilerin bile kişisel ihtiyacı sıradan insanların ihtiyacından farklı değildir. Her şeye sahip olan insanlar her türlü zenginliklerine rağmen bir öğünde sıradan bir insanın yediğinden fazla yemek yiyemezler, sıradan bir insanın içtiğinden fazla içemezler, sıradan bir insanın uyuduğundan fazla uyuyamaz, sıradan bir insanın mezarından daha fazla yer kaplayamazlar. Damarlarına sıradan bir insanın kanından fazla kan katamazlar. Bedenlerinin içini sıradan bir insanın bedeninden farklı kılamazlar. En nihayetinde her türlü maddi manevi imkâna rağmen isteseler de ömürlerine ömür katamaz, sıradan bir insandan fazla yaşamlarını uzatamazlar. İnsanların her şeyi olsa bile ihtiyaçları aynıdır. Acıkan iki insan ıssız adada yapayalnız kalsa ve kurtulma şansları da olmasa birinde bir kilo altın diğerinde bir kilo yiyecek olsa hangisi daha üstündür. Altını olan altınlarını yiyemez. Altına katılan değer anlam ortadan kaldırılırsa değersiz madenlerden ne farkı kalır? Para sadece kâğıt parçasıdır, paraya verilen değer ortadan kalkarsa normal kâğıttan ne farkı kalır? Bu günün Dünyasında en büyük sorun para, değerli madenlere verilen değerdir. Bu zenginlik ve fakirlik kavramını doğurmuştur. Ama ne zengin halinden memnun ne de fakir halinden memnundur. Ülke kavramı sınırlar çizmiş, çizilen sınırlar içinde bazı Ülkeler refah düzeyi yüksekte kaynakları hovardaca kullanırken bazı Ülkelerde ise karnını doyurmak çile haline gelmiştir. Türkler tarih sahnesinde belirdiği andan itibaren adaletin ve iyiliğin temsilcisi olmuş, sömürü düşüncesini benimseyen Milletlerden olmamıştır. Bugün Dünya’nın çeşitli Ülkeleri çeşitli ad ve kisve altında, çeşitli gizli kapaklı, örtülü aleni oluşumlarla diğer Milletlerin hakkını gasp etme amaç ve gayesindedirler. Oysa bütün Dinlerin temel çıkış kaynağı iyilik üzerinedir. Eşitlik üzerinedir. Dünyanın kaynakları doğru kullanıldığında sadece Dünyaya değil Evrendeki çoğu gezegene de yetecek düzeydedir. Ancak ne yazık ki tasarruf tedbirlerine riayet edilmemektedir. İsraf her Dinde haram olduğu halde hemen her şey israf edilmektedir. Her yeni doğan günün akşamına kadar çöpe atılan besin maddeleri, çürümeye bırakılan besin maddeleri neredeyse 10 Dünya canlılarını doyuracak kadar fazladır. Bu Dünyanın yarısına yakını da yeterli beslenemezken bu reva mı? Böyle geldi diye böyle gitmek zorunda mı? Dünyanın geldiği durumda hormonlu besinler hormonsuz besinlerden daha fazla hale gelmiştir. Dna’sı ile oynanmayan Gen’ine müdahale edilmeyen besin kalmamıştır neredeyse. Mevcut ilkel Dünyada ulaşım Dünya nüfusunun yüzde 90’ından fazlası için çiledir. İlkel enerji kaynağı petrol Dünya’nın büyük çoğunluğu için bulunmaz erişilemez bir haldeyken bir avuç insanın lüks şatafat ve gösteriş içinde yaşamasına olanak sağlamıştır. Bizde ise bir birim petrolden üç birim vergi alınır hale gelinmiştir. Çevre felaketleri hat safhaya ulaşmış Ozon tabakası her geçen gün daha fazla alarm verir hale gelmiştir. Geri dönüşümü zor olan maddeler kullanımı sonucu çevre her geçen gün daha fazla risk altına girmektedir. Denizler kirletilmekte temiz içme suyuna Dünyanın çoğu bölgesinde erişim güçleşmektedir. Nükleer atıklar her geçen gün çevreye daha fazla zarar verir hale gelmiştir. Dünya hiç olmadığı kadar Nükleer, Biyolojik, Kimyasal silah tehditleri altındadır. Konvansiyonel silahların eriştiği nokta kitle imha silahlarının verdiği zararlara yakın hale gelmiştir. Gitmek istediği yolu bilmeyen oraya asla gidemez. As Partinin gideceği tüm yollar vicdana çıkar, iyiliğe çıkar, hoş görüye çıkar, başarıya çıkar. Cavit KAYIKCI |
1643 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |