Filistin Bayrağı Osmanlı'ya isyandır Bu yazı aslında çok önceleri gündeme gelmeyi hak etmiş bir yazıydı. Lakin Gazze olayları dolayısıyla oluşan duygusal havayı bozmak ve dikkatleri başka noktaya çekmek istemedim. Malumunuz "Sıra dışı bir İsrail yazısı" bile hayli fırtınalar koparttı. Hala o yazının tesiri devam ediyor, olumlu ve olumsuz anlamda. Yine yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermemek için bu yazıyı bugüne kadar erteledim. Ama artık ortalık duruldu. Gazze meselesinin acısı seçimlerin gölgesinde kaldı. Filistin meselesinde de sanki bir olumlu noktaya doğru gidiliyor görünüyor. Temennimiz odur ki oradaki insanların acı ve dramı son bulsun. Artık Ortadoğu kana bulanmasın. Mevsimlerin her rengi Filistin'de de görülsün. Her mevsim çiçekler açsın...FİLİSTİN BİZİM Peki bayrak meselesi nereden çıktı? Evet, Filistin; bir eli Asya'da, bir eli Avrupa'da, bir eli Afrika'da, Ortadoğu'da olan koca bir Osmanlı'nın en değerli parçasıydı. Görülüyor ki Türkiye'nin de en değerli parçasıdır. Bosna'dan da yürekler Filistin için yanıyorsa, Afrika'dan Filistin'e yardımlar geliyor, dualar yükseliyorsa, Endonazya'dan salavatlar gönderiliyorsa, bu Filistin, "bizim Filistinimizdir." O halde bizim Filistinimize yakışan, bizi Filistin'den, Filistin'i bizden ayıran ve son sözünde yaptığı ihaneti ikrar edercesine itirafta bulunan Şerif Hüseyin'in "isyan simgesi" olan bu bayrak hangi halkı temsil ederek gönderde dalgalanıyor?
Meseleyi biraz daha açalım... Ne Filistin Büyükelçisi içerlesin bize, ne Filistin'e boynundaki altını gözünü kırpmadan gönderen Anadolu kadını, ne son emekli maaşını alıp tümünü yardım sandığına koyacak fedakarlıkta bulunan Hasan dede... Amacım onların fedakarlıklarını küçümsemek değil, yok saymak değil. Bilakis bir hatırlatmada bulunarak, bize ait bu parçaya sahiplenmektir. ORTADOĞU ŞERİF HÜSEYİN'İN İHANETİYLE KOPARTILDI Filistin tarihini okuyanların karşısına çıkan bir isimdir Şerif Hüseyin. Dahası Ortadoğu'nun Osmanlı'dan nasıl ayrıldığını merak edenlerin karşısına çıkacak ilk isimdir. Osmanlı'nın kendisine iltifat ettiği bu şahıs 1908'de İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Hicaz valisi ve Mekke Şerifi olarak, Arabistan'a gönderildi. Bu kadar iltifata rağmen dönüp Osmanlı'nın en zayıf anında İngilizlerle işbirliği yaparak Arapların Osmanlı Devleti'nden ayrılmaları yönünde çalışmalar yapmaya başladı. Osmanlı Balkanlar'da cephe savaşı verirken Şerif Hüseyin, oğlu Abdullah aracılığı ile Mısır'da ki İngiliz yönetimi ile ilişki kurdu ve 1915-16 yıllarında Arapların Osmanlı İmparatorluğuna karşı ayaklanmaları durumunda İngilizlerin kendi krallığını tanımasını istedi ve söz aldı. Ama bir taraftan da Oğullarından Faysal, Suriye'de bulunan Osmanlı komutanı Cemal Paşa ile anlaşmaya çalıştı. 1916 ilkbaharında Cemal Paşa'nın Beyrut ve Şam'da devlete ihanetle suçladığı bazı Arap milliyetçilerini astırmasının ve Osmanlı birliklerinin Hicaz demiryolunu denetimi altına almasının ardından, Şerif Hüseyin krallığını ilan ederek, Haziran 1916'da Osmanlı Devletine karşı ayaklandı. Arap birlikleri Hicaz demiryoluna saldırılar düzenlemeye ve Osmanlı birliklerine kayıplar verdirmeye başladılar. Bir yandan İngilizlerle çarpışan Osmanlı ordusu, Hüseyin'in oğulları komutasındaki Arap birliklerine karşı da savaştı ve iki cepheden yara aldı. ŞERİF HÜSEYİN'İN İSYAN BAYRAĞI BAKIN HANGİ BAYRAĞA DÖNÜŞÜYOR İşte Şerif Hüseyin'in İngiliz desteğiyle verdiği bu ihanet silsilesi öyle bir noktaya doğru götürdü ki olayları, bugünkü İsrail'in kuruluşu o ihanetin bir sonucudur. Peki Şerif Hüseyin'in "krallık mücadelesi" ve"bağımsız bir devlet" olma mücadelesi nasıl sürdü? Hüseyin bir şeyin farkındaydı, eğer İngilizler ona destek olursa Ortadoğu'da kendi krallığını kurabilirdi. Bu nedenle Osmanlı'ya karşı başlattığı İsyan'ın, Balkanlardaki "milliyetçi isyan" gibi karşılanması için bir devlet modeli üzerinde isyanını sürdürecekti. Bir devlet kuracaksa; bayrağı, arması, simgesi, tarihi de olmalıydı. Hüseyin'in Osmanlı'ya karşı açtığı isyan bu şekilde bir bayrağa da kavuştu. O bayrak, üç eşit boyutta şeritten oluşur. Bunu soldan en uç noktası bayrağı ortalayacak şekilde duran bir ikizkenar üçgen tamamlar. Yani bugünkü Filistin Bayrağının temelleri böyle atılır. Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra İhtilaf kuvvetleri, Ürdün'de kendilerine bağlı bir yönetim kurdular. İngilizlerin Filistin'de bir İsrail devleti kurmaya çalışması Şerif Hüseyin'i kızdırdı. Ama artık çok geçti her şey için... "BEN VELİNİMETİNE İSYAN ETMİŞ ASİ BİR KULUM" Osmanlı Devletine karşı isyan eden Şerif Hüseyin ilk olarak isyanın hemen bitiminde Vehhabiler tarafında alaşağı edildi. Daha sonraları hasta bir vaziyette Amman'da oğlunun yanında iken, saray bahçesinde çalmakta olan İzmir marşı kulağına geldiğinde, oğlunun hemen perdeyi kapatmak istemesi üzerine bu zavallı şöyle mırıldanacaktır. ''Evlat, niçin o pencereyi kapatıyorsun? İzmir Marşı'nın eski günleri bana hatırlatmaması için, değil mi? Ben velinimetime isyan etmiş asi bir kulum, günahım büyüktür. Bu bizim başımıza gelenler ve gelecek olanlar, ekmek kapımız velinimetimiz, koruyucumuz ve asırlar boyu efendimiz olan Osmanlı Devleti'ne karşı işlediğimiz günahların, giriştiğimiz isyanların İlahi bir cezasıdır.'' AİLESİ DE, ONURU DA AYAKLAR ALTINDA ÖLDÜ Oğullarından Faysal, bir zamanlar Fahreddin Paşa komutasında Medine'yi müdafaa eden Türk askerlerine saldıran Arap aşiret alaylarının komutanıydı. BUGÜNKÜ FİLİSTİN BAYRAĞI ŞERİF HÜSEYİN'İN OSMANLI'YA İSYAN BAYRAĞIDIR! Şimdi kimse alınmasın, kızmasın. Ama bugün poşu olarak taktığımız, Filstin'e destek verdiğimiz her programda dalgalandırdığımız Filistin bayrağı, ilk olarak Şerif Hüseyin tarafından 1916'daki Osmanlı Devleti'ne karşı yapılan Arap ayaklanmasının sembolü olarak tasarlandı. Ardından 1964 yılında bayrak Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından Filistin halkının bayrağı ve 15 Kasım 1988 yılında da yine Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından Filistin Ülkesi'nin bayrağı olarak ilan edilen bayraktır. FİLİSTİN BİZİMSE, BU İSYAN SEMBOLÜNÜ HEMEN DEĞİŞTİRMELİDİR! Ne zaman şimdiki Filistin bayrağını görsem içime düşen hicran ve hüznü tarif edemem. İhanet aklıma gelir, Mekke aklıma gelir, Medine gelir, Fahrettin Paşa gelir, sonra binlerce masum yürek... Bir hırs küpü ve isyancı ahmakın; dini, seyyidliği kullanarak İngilizlerle yaptığı işbirliğiyle bugünkü Ortadoğu fotoğrafının oluşması aklıma gelir. Sayın Başbakanımız Davos'ta gösterdiği sahiplenmeyle tüm dikkatleri üzerine çekti. Madem bu sahiplik duygusu tarihimizden geliyor, tarih her an bizi kuşatıyor. O halde Filistin, bize her an Şerif Hüseyin'in ihanetini hatırlatan bu bayrağını değiştirmeli ve kendisine yeni bir bayrak oluşturmalıdır. Fatih Bayhan/haber7 *** Bu kampta, 1918′de Filistin cephesinde esir düşen 16. Tümen’in 48. Alayı’na bağlı Osmanlı askerleri tutuluyordu.12 Haziran 1920‘ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar. Bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi… Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk düşmanı kesilmişlerdi. Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak suya normalin çok üzerinde krizol (cresol) maddesi katılmıştı. |
9693 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |