Balçiçek İlter’in Org.Yaşar Güler ile Röportajı-6 Balçiçek İlter’in Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile yapmış olduğu ve 15.12.2013 tarihinde ikinci bölümünü ''Astsubaylar tazminat taleplerinde haklı!'' başlığı altında köşesinden yayımladığı görüşmesinin devamını incelemeye devam edelim. *** Balçiçek İlter’in “Astsubayları üstleri eziyor mu?” sorusu üzerine Org.Yaşar Güler ''Öncelikle şunu söyleyeyim, Balçiçek İlter ile çay getiren görevlinin durumu aynı olur mu? Ya da sizinle genel müdürünüzün durumu? Her şeyin bir hiyerarşisi, sıralaması var. Ha, bu sıralamada eğer biri görevini kötüye kullanıyorsa zaten hakkında elimizden geleni yapıyoruz, soruşturma açılıyor. Bütün araştırmalar son derece detaylı ve titizlikle yürütülüyor. Eskisi gibi değil, herkes hakkını arayabiliyor''demiş. Şimdi incelememize geçelim: Astsubayları üstleri eziyor mu? Erbaşlarla aynı statüde olarak assubay statüsü meydana getirildiğinde, erbaşlarla aynı statüde olmasından kaynaklı olarak yalnızca hesap sorulabilen yetkisiz sorumluluklarla donatılıyor, tıpkı erbaşlar gibi assubaylar da koğuşlarda kalıyor, üstçavuş rütbesine kadar evlenmesi yasak ediliyor, oda hapsi cezasına tabi tutuluyor. Bu, yalnızca hesap sorulabilen, sürekli sıkı gözetim ve kontrol altında tutmadan kaynaklı olarak üst ve amirlerde ezici olan, yaygın bir baskı kültürü de oluşmuştur, denilebilir. Assubaya yönelik olarak oluştuğu düşünülebilecek bu yaygın kültür, günümüzde; koğuşlarda kalmasa da, erbaş statüsünden çıkarılmış olsa da assubayların yakasını bırakmış değildir, diyebiliriz. Kamuemekçileri.org site yazarı Selçuk İçer 09.02.2008 tarihinde www.emekliassubaylar.org sitesi mesaj panosunda, “Ahıra Kapatılan Assubaylar” başlığı altında bu baskıyı/ezmeyi en güzel şekliyle ifade etmiştir: “1960 ihtilali sürecinde devrin kudretli albayı olarak ünlenen Alparslan TÜRKEŞ Kara Harp Okulu ve çevre birliklerde görevli Assubayları harp okulu ahırına kapattırmıştır... 1960 yılında assubay ağbeylerimizi at pislikleri içerisine koyup ahıra kapatanlar nasıl bir insanlık suçu işlemişlerdir. Assubaylara yapılan zulüm devam etmektedir. Subay assubay ayrımı çağa yakışmayacak boyutlara gelmiştir. Orta Çağ’ın kalıntısı şovenist duygular doruğa ulaşmış olup assubaylar ikinci sınıf insan konumuna maalesef sistemli olarak komuta kademesi tarafından getirilmiştir. Eski cumhurbaşkanlarından Fahri KORUTÜRK Assubayların üniversitelerde okumaması için Anayasa mahkemesine dava açmıştır. İnsanların Anayasal hakkı olan sağlık GATA’da A ve B polikliniklerinde. Emekli generaller ve aileleri saygı ile karşılanır, refakatçı hastahane personeli tarafından muayene ve tedavisi yaptırılır. Emekli assubaylar da sabahın erken saatlerinde sıra için koşuştururlar.”(1) Ezilme durumu askeri okula girişle başlıyor, devamında ezme olarak kendini gösteriyor. Sınıf subayı yetmezmiş gibi bir üst sınıf öğrencinin alt sınıfta okuyan öğrencileri gece gündüz, çarşıda pazarda gördükleri yerde ezme durumları, kamplarda alt sınıftaki çocukları gecenin bir saatinde kaldırıp şınav, mekik, komando dansı vb. çektirmeleri, basına da yansıyan harp okulunda öğrencilerce şok mangası olarak adlandırılmış öğrenci gruplarının yaptıkları kimi kıtadaki erbaş-erlerin alt tertibi ezmesinden farkız şeyler değil. Tüm bunlar, sistemli olarak, ezildiği için ezmeyi kendinde hak görebilen topluluk yaratma çabalarından başkaca bir şey olmasa gerek. Ezilme durumunu sadece assubaya yönelik düşünürsek, mantıktan yoksun kimselerce ezilen kimi subaya da haksızlık edilmiş olunulur. Ancak ağırlıklı olarak öğrenciliğinden başlayarak, tüm meslek yaşamı boyunca ezilmeye çalışılan ne yazık ki assubaydır, denilebilir. *** Assubaya yönelik baskı veya ezilme durumunun tespiti bence, zor değildir. Baskı/ezme olmasa şayet; ▪Bir subay statüsüne emekliliğinde çalışırken aldığı maaşın %85’i verilirken, emekli olduğunda maaşının %45-51 oranında düşmesine, ▪İş yoğunluğuna rağmen maaş adaletsizliğine, ▪Yönetiminde etkin olarak bulunmadığı vakıflara kimi yerlerde üyeliğe mecbur tutulmasına, ▪OYAK Kanunu’ndaki eksikliklere, ▪Derece-kademe olarak 9/2’den göreve başlayamamasına, ▪Hizmet sunum farklılıklarını içeren GATA’daki A ve B polikliniklerine, ▪Lojmandaki adaletsiz ve de kimi yerlerdeki kalitesiz konut dağıtımına, ▪Kamplarda-orduevlerindeki hizmet ve tesis kalite farklılıklarına, ▪Kadro eksikliği veya kadrosundaki görev-sorumluluğunun çokluğu gibi nedenlerle kaldıramayacağı şekilde iş yoğunluğu ve güçlüğüne düşürülmesine, ▪Bir anayasal hak olan hafta sonu dinlenme hakkının assubayın ve ailesinin rızası olmadan denetleme veya başka bahanelerle ellerinden alınmasına, ▪Sendika kurulamamasına karşı, assubaylar eylem yapar mı, yapmaz mı? *** “Balçiçek İlter ile çay getiren görevlinin durumu aynı olur mu? Ya da sizinle genel müdürünüzün durumu?” Balçiçek İlter günümüzde köşe yazarlığının yanı sıra bir yandan da televizyonda tartışma programı sunarken, gelecekte bir gazete veya televizyon kuruluşunun genel müdürü olabilecek durumdayken, statüler arası geçişlerin sınırlı tutulması nedeniyle öğrenimi ne olursa olsun bir assubayın asla bir genelkurmay başkanı olamama durumu düşünülürse, verilen örneğin uygun bir örnek olmadığı kendiliğinden ortaya çıkabilmekte. Assubayın orduda ne yaptığını anlamak için kanun, yönetmelik, yönerge, bir üst komutan veya amirinin görevlerinden ilgili olanları da içeren onlarca görev madde madde sıralandıktan sonra son maddesi ...amirinin/...komutanının vermiş olduğu diğer görevleri yapmak şeklinde biten görev tanım formları ve emirlerle ona yüklenen görevlerin ayrıntılarına bakmak yeterlidir. Şimdi, pek çok assubayın icra etmiş/etmekte olduğu Bölük/Batarya Assubaylarının görevlerine bakalım: Bölük/Batarya El Kitabı Md.3-Bölük Astsubayı Görev ve Sorumlulukları: a. Genel: Bölüğün muharebeye hazırlık seviyesini en üst seviyede tutmak maksadıyla; barış, savaş ve gerginlik hallerinde personel, istihbarat ve İKK, harekât-eğitim, idarî ve lojistik faaliyetlerini “bölük komutanı adına” takip, kontrol, koordine ve icra etmektir. b. Personel: (1) Bölük idarî faaliyetleri ile ilgili kayıtları, yönerge ve talimatlara göre tutmak, (2) Personelin; kayıtlarını, nöbet çizelgelerini, evrak ve raporlarını ha-zırlamak ve kontrol etmek, (3) Personelin özlük (terfi, adli, sıhhî, vb. ) haklarını yürütmek, (4) Yazışmaların zamanında (miatlı-miatsız) ve askerî yazışma kurallarına göre yapılmasını sağlamak, (5) Personelini tanımak, (6) Erbaş ve erlerin şahsi dosyaları ile birliğine ait kıymetli evrakın ve belgenin (boş erbaş ve er kimlik kartı, izin belgesi, terhis belgesi, sağlık sicil ve muayene fişi gibi) kilit altında muhafazasını sağlamak, (7) Disiplin, emniyet, kaza ve olaylar ile ilgili raporları tutmak, (8) Günlük yoklama defteri ve birlik günlük yoklamasını hazırlamak ve kayıtlarını tutmak, (9) Erbaş ve erlerin sağlık sicil kartlarını tutmak (portör ve periyodik muayenelerin zamanında yapılmasını takip etmek), (10) Tasarruf tedbirleri ile ilgili kayıtları tutmak, (11) Evrak dosyalama ve arşivleme işlemlerini yapmak, (12) Erbaş ve erlerin seferberlik ve terhis işlemlerini yapmak ve belgelerini hazırlamak, (13) Hastalanan erbaş ve erlerin tedavilerini takip etmek, ilaçların kont-rollü kullanılmasını sağlamak, (14) Birliğe yeni katılan erbaş ve erlerin katılış, iskân, iaşe işlemleri ve birliğin tanıtım faaliyetlerini yürütmek, (15) Talimatlar dosyasını tutmak ve bütün personele tebliğini sağlamak, (16) Evrak, mektup, koli, para havale işlemlerinin güvenilir bir şekilde ulaştırılmasını sağlamak (Bölük astsubaylarına birlik posta mutemetlik görevi verilebilir), (17) Personel ve malzemeye ait; kadro, mevcut ve ihtiyaçları tespit etmek, bölük komutanına teklifte bulunmak, (18) Bölük içinde ve dışında perakende görevlerde çalışan personelin takip etmek ve zamanında değiştirilmesini sağlamak, (19) Sosyal faaliyetlerin yürütülmesini organize etmek, (20) Rütbe terfi ve terhis törenlerini koordine etmek, (21) Erbaş ve erlerin haberleşme vasıtalarının (telefon, mektup vb.) sürekliliğini sağlamak, (22) Toplam Kalite Yönetimi (TKY) faaliyetlerini sürdürmek, (23) Bölük/Batarya karargâh personelinin lider danışmanlığını yürütmek, (24) Bölük astsubaylığı devir teslim dosyasını hazırlamak, (25) Personel konularında bölük komutanının verdiği emirleri yerine getirmek, (26) Barışta şehit ve yaralı işlemlerini; Yönergesi esaslarına göre yapmaktır. c. İstihbarat, İKK ve Emniyet: (1) Sorumluluk bölgesindeki tesislerde plânlı ve plânsız aramaları icra etmek, (2) İstihbarat ve İKK konularında bölük komutanının verdiği emirleri yerine getirmektir. ç. Harekât ve Eğitim: (1) Bölük/batarya karargâh personelinin görev başı eğitimini yaptırmak, (2) Birliğinin teşkilâtı ve taktik kullanımı hakkında yeterli bilgiye sahip olmak, (3) Harekât ve eğitim konularında birlik komutanının verdiği emirleri yerine getirmek, (4) Bölük alârm dosyasında bölük karargâhını ilgilendiren kayıtları güncel tutmak, (5) Bölük komuta yerini düzenlemek, işletilmesini ve yer değiştirmesini sağlamak, (6) Birlik muharebe kayıtlarını tutmaktır. d. Lojistik: (1) Koğuş, yemekhane, helâ, malzemelikler ve silâhlıkların ilgili yönerge ve talimatlara göre işletilmesi ve kayıtlarının tutulmasını sağlamak, (2) Envanterindeki malzemeleri kullanıcılarına zimmet yapmak ve altı ayda bir envanter işlemlerini sürdürmek (Bölükte/Bataryada bulunan her türlü ordu malının birlik ikmal subayı/kısım amirine karşı direkt (mal) sorumluluğunu taşır. Ancak hizmet maksadıyla kullanılması gereken ordu mallarını kadro durumları ve görev ihtiyaçlarına göre ilgili takım ve kısımların şahsi sorumluluklarına verir), (3) Envanter dosyasını ilgili mevzuatlara göre tutmak, (4) Personelin istihkaklarını temin etmek ve zamanında dağıtmak, (5) Sorumluluk bölgesinin temizlik, bakım ve onarımını yapmak, (6) Bölük sorumluluk bölgesini, hijyen kurallarına göre bulunması gereken malzeme ve tertipte bulundurmak, (7) Bölük ağırlıklar bölgesinin kurulmasını ve işletilmesini sağlamak, (8) Bölük kıt’a yükü ve seferi malzemelerinin muhafazası, depo bakımı ve değiştirme işlemlerini yapmak, bölük malzemeliklerinin ilgili yönergelere göre tanzimini yaptırmak, her türlü silâh, araç ve malzemenin sorumlu ve uzman personel tarafından kullanılmasını sağlamak, (9) Ordu malının kaybolması, hasara uğraması ve tahrip olması durumlarında bölük/batarya komutanına müracaat ederek gerekli yasal işlemleri başlatmak ve takip etmek, (10) Periyodik bakım tarihlerinde, araç, gereç, silâh, teçhizat, cephane ve diğer münferit birlik mallarının her an kullanılmaya hazır bir şekilde bakım ve muhafazasını temin etmek (demirbaş malzeme dâhil), (11) Bölük içi muhabere irtibatlarının tesis edilmesi ve üst birlik telsiz çevriminin kurulmasını sağlamak, (12) Lojistik konularda birlik komutanının verdiği emirleri yerine getirmektir. e. Diğer Hususlar: (1) Her türlü tasarruf tedbirlerinin alınmasını ve uygulanmasını sağlamak, (2) Muhabere emniyet tedbirlerini uygulamak ve personeli bu konuda eğitmek, (3) Bağımsız bölük ve bataryalarda barış zamanında ve devamlı olarak tarihçeye esas olacak bir Barış / Harp Ceridesini tutmaktır. Md.4-Takım Astsubayı Görev ve Sorumlulukları: Takımının muharebeye hazırlık seviyesini en üst seviyede tutmak maksadıyla barış, gerginlik ve savaş hallerinde; personel, eğitim, idarî ve lojistik faaliyetleri “takım komutanı adına” takip, kontrol, koordine ve icra etmektir. Md.5-Bölük/Batarya Komutanının Yetkileri: Bölük/batarya komutanı, birinci maddede belirtilen görev ve sorumlulukları yerine getirebilmek üzere aşağıdaki yetkileri kullanır. a. Ödül Yetkisi. b. Ceza Yetkisi. c. İzin Yetkisi. ç. Sicil Yetkisi. Görüldüğü üzere assubay sorumluluklarla, amiri/komutanı ise yetkilerle donatılmış, *** Bir de savaş sanatının öğretildiği eğitim faaliyetlerinde assubayın sorumluluklarına bakalım: K.K. Eğitim ve Öğretim Yönergesi (KKY 164-1) 7’inci maddesinin (a) fıkrasında Ferdi Eğitim “Erbaş ve erlerin ferdi eğitimleri, askerliğe adım attıkları ilk günden başlar ve terhis olacakları güne kadar, mesai saatleri dışında da sürekli faaliyet olarak 24 saat devam eder” şeklinde tanımlanıyor. Eğitimin icra sorumluluğu assubaylarda: K.K. Eğitim ve Öğretim Yönergesi (KKY 164-1) Madde-7 (c)’de “Erbaş ve erlere yönelik ferdi eğitimin icrasından esas itibarıyla astsubaylar sorumludur.” denilerek “icra etme”, “uygulama sorumluluğu”nun assubaylarda olduğu belirtildikten sonra, devamında “Eğitim konuları öğretilinceye kadar, mesai saatleri dışında da devam edilebilir” denilmekte. Aynı fıkra içerisinde “Takım ve bölük komutanları planlama ve uygulamaya nezaret, Tb.K.ları ise hem eğiticileri hem de eğitilenleri denetim ve kontrol görevlerini icra ederler” denilmekte. Askerliğin temeli olan “Ferdi Eğitim”de kime daha çok görev yüklenmiş olduğu, okuyucunun takdirindedir. Askerliğin temeli olan, icra sorumluluğu yönerge ile assubaylara verilmiş olan “Ferdi Eğitim”in neleri kapsadığı ise aynı yönergenin 7’nci madde, (f) fıkrası altında sıralanmış: 1. Erbaş ve erlerin, göreve yönelik kullanacağı silah, araç, teçhizat ve malzemelerinin taktiksel ve teknik olarak nasıl kullanıldığının eğitiminin verilmesi, 2. Hedef küçültme nasıl yapılır, 3. Düşman ateşi altında ilerleme usulleri, 4. Yön tayini nasıl yapılır, 5. Mesafe tahmini nasıl yapılır, 6. Hedef nasıl tarif edilir, 7. Araziden nasıl faydalanılır, 8. Örtü, gizleme ve kamuflaj teknikleri nelerdir, 9. Portatif tahkim edevatı nasıl kullanılır, 10. Gözetleme nasıl yapılır ve görülenler nasıl rapor edilir, 11. Yanaşık düzen eğitimi uygulaması, 12. Mekanik nişancılık atışın öğretilmesi, 13. Bakım nasıl yapılır, 14. İlk yardım teknikleri, 15. İşaretle sevk ve idare şekilleri, 16. Harita nasıl okunur, 17. Manga, tim nasıl idare edilir... Şimdi bu denli; “takip, kontrol, koordine ve icra etme” görevleri olan bir insan nasıl olur da çay getiren görevliyle bir tutulur. Kaldı ki genel müdür olabilmek için, idare edilen müessesinin her kademesinde bizzat uygulayıcı olarak bulunmak, müessesenin her kademesini çok iyi tanımak gereklidir. Belki de assubay sorunların anlaşılamamasının temelinde de bunlar vardır. *** “Her şeyin bir hiyerarşisi, sıralaması var.” İnsan ihtiyaçlarıyla ilgili olarak Maslow’un 1943 yılındaki “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi” tespitleri halen geçerliliğini korumakta: 1. Fizyolojik İhtiyaçlar: Temel içgüdüsel ihtiyaçlardır. Yemek, içmek, uyumak, solumak, seks, barınmak gibi ihtiyaçlar bu kategori için örnek olarak gösterilebilir. 2. Güvenlik İhtiyacı: İnsanlar, can ve mal varlıklarının korunmasına ihtiyaç duyarlar. 3. Sosyal İhtiyaçlar: Sevme, sevilme (sevgi), bir gruba mensup olma (aidiyet), yardımseverlik, şefkat türündeki ihtiyaçlar bu gruba örnek gösterilebilir. 4. Saygı İhtiyacı: İnsanlar sevmek, sevilmek dışında kendilerine saygı duyulmasını da isterler. Tanınma, sosyal statü sahibi olma, başarı elde etme, takdir edilme gibi ihtiyaçlara yönelirler. 5. Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı: Alt kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşılamış olan birey son aşamada ideallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacı duyar. Araştırmalarıyla, bilimsel verileriyle toplumsal yaşamın düzenleyicisi durumundaki sosyal bilimlerin tüm verileri assubayların haklı taleplerini destekler nitelikte görünmektedir. Ve yine şunu diyebiliriz ki assubay statüsü hâlihazır haliyle, mensuplarının ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak görünmekte ve dolayısıyla bu haliyle sürdürülebilir bir statü olarak da görünmemektedir. *** “Her şeyin bir hiyerarşisi, sıralaması var. Ha, bu sıralamada eğer biri görevini kötüye kullanıyorsa zaten hakkında elimizden geleni yapıyoruz, soruşturma açılıyor. Bütün araştırmalar son derece detaylı ve titizlikle yürütülüyor. Eskisi gibi değil, herkes hakkını arayabiliyor'' Devlet denilen kurum, meydana getirdiği adalet kurumlarıyla, tarafsız olarak, statü farkı gözetmeksizin her bireyini değerli görerek, bireyin başına bir hal gelmesi durumunda sebeplerini şeffaf, yansız olarak ortaya çıkarabildiği ve adaleti gerçekleştirebilen hukuk kurallarını işler durumda tutabildiği oranda yaşamını sürdürebilir. İnsanların vicdanlarında adaletin yerini bulmaması ve bu durumun yaygın hale gelmesi halinde, uzun vadede devletin geleceği tehlikeye düşebilir. Bu anlamda, adaleti gerçekleştirmekle görevli olarak kurumlarda yer alan kişilerin sorumlulukları; devletin varlığını sürdürme sorumluluğunu da içermektedir, diyebiliriz. Şimdi birkaç örnek verelim: ▪ Son üç yılda, basına yansıdığı kadarıyla elli dört assubayımız intihar etmiş ve muhtemelen her vakayla ilgili olarak hukuki incelemeler yapılmıştır. İntiharlar içinde acaba kaçı mobbing kaynaklıdır? Yoksa hiç mobbing yok mu? Bu bilinmemekte. ▪ Ekim ayı başlarında, assubayın albay tarafından darp edildiği iddia edilen, Kıbrıs 28’inci Tümen hadisesinde, idari tahkikat sırasında, basına da yansıdığı şekliyle; davacı assubayın davalının yanında, onun odasında saatlerce ayakta tutularak şahitlerle birlikte toplu halde sorgulama yapılması ne kadar hukuka uygundur? Tanık, davacı ve davalının bir arada, toplu halde bulunduğu anda yapılan tahkikattan bir sonuç beklenebilir mi? Bu şekilde bir tahkikat, tahkikat sonucunu bekleyen makamı yeterince aydınlatmış olur mu? Ve daha sonra, hakkını arayan assubayımıza “neden olayı duyurdun” diye soruşturma açıldığı iddia edilmekte. Eğer böyleyse şayet, bu soruşturma durumu, hukuku, adaleti gerçekleştirmeye çalışan assubayı “ezme”yi oluşturmaz mı? Aynı şekilde, derdini BİMER’e ileten assubayın dertleri çözülecek yerde, başbakanlıkça yalnız bırakılması, birliğinde soruşturma geçirmesi ezme durumunu oluşturmaz mı? ▪ “Teğmenin İntiharındaki Şok İhbar mektubu” başlığıyla 17.12.2013 tarihinde basına bir haber yansıdı. Haberde geçtiği şekliyle, bir olay örtbas edilmiş ve sonradan yapılan ihbarlarla dava tekrar başlamış. Şimdi, aşağıda internet sayfa bağlantısını (2) sunduğum, düşüncelerimi parantez içerisinde paylaştığım olaydan birkaç alıntı yapalım: “İstanbul Maltepe Cezaevi’nde 3 yıl önce 25 yaşındaki Jandarma Teğmen Mustafa Can’ın intihar etmesi ile ilgili soruşturma kapsamında 4 komutanı hakkında 14 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. MUĞLA - Silivri Cezaevi’ndeki Ergenekon tutuklularını cezaevi ve hastaneye götüren timin komutanı Jandarma Teğmen Mustafa Can, 9 Ekim 2010 tarihinde geçici görevli olarak bulunduğu Maltepe Askeri Cezaevi’nde nöbet kulübesindeki bir erin tüfeğiyle kendini göğsünden vurup, intihar etti. Teğmen Can'ın intiharı ardından ailesi ve savcılıklara gelen çok sayıdaki ihbar mektubu ve e-mail soruşturmanın seyrini değiştirdi. Teğmen Can’ın komutanları Jandarma Kurmay Albay H.K., Albay İ.Ç., Binbaşı M.Y., Yüzbaşı A.Ö. hakkında 'Mevzuat hükümleriyle bağdaşmayacak şekilde görev ve yetkisi dışına çıkıp, yasal bir dayanağı olmaksızın ve keyfiyet içerecek şekilde davranarak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak ve memuriyet nüfusunu kötüye kullanmak' suçlarından 14 yıla kadar hapis cezası istemiyle Hasdal Askeri Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Olayın ardından biri emekli olan, diğerlerinin görev yeri değiştirilen 4 komutanının yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlayacak. Mektuptan alıntılar: ...bugüne kadar hep üstü örtülen konuları sizlere anlatacağım. Yıllardır nasıl olsa dava devam ediyor, savcılar eninde sonunda bizi çağıracak ve bu cinayetin sorumlularını bizlere soracak diye bekledim ama çok sonra öğrendim ki dava çoktan kapatılmış... "...Belki de benim size şu anda anlatacağım olayları sizler hiç duymamışsınızdır. Belki yarım yamalak, kulaktan kulağa duymuşsunuzdur. Ama benim söyleyeceklerimin tamamı gün gün kayıtlı ve resmi olarak kanıtlı şeylerdir. Bir gün savcının beni çağıracağını düşünerek aldığım notları sizlere aktarıyorum." (İddia edildiği gibiyse şayet, olayı soruşturanları da bağlayabilecek, soruşturmamanın derinliğine sürdürülmeme hali.) Dilaver Can'ın paylaştığı mektupta, Teğmen Mustafa Can'ın ölümüne neden olan ve bu cinayetin üstünün örtülmesini sağlayan kişinin Alay Komutanı Kurmay Albay H.K. olduğunun yazıldığı belirtildi. "...Kendisi intihar etmeden önce bir mektup yazmış ve kendisine hakaretlerde bulunan Kurmay Albay H.K.'nu suçlamıştır. Ancak bu mektup olayın ortaya çıkmasının hemen ardından H. Albay ve onunçetesi tarafından ele geçirilmiş ve saklanmıştır. Ancak, 9 Ekim 2010 tarihinde Silivri'de bulunan herkes bu mektuptan haberdardı. Bizi çağırırlarsa bu mektuptan bahsedecek birçok kişi bulunacaktır." (İddia edildiği gibiyse şayet, demek ki soruşturma dar kapsamlı tutulmuş ve üstelik ortada olayın önemli delilini, bilgi ve belgeyi yok ederek adaleti yanıltmaya yönelik çalışan bir çete durumu mevcut.) Teğmen Mustafa Can’ın ev arkadaşı Jandarma Teğmen E.E.’nin çok şey bildiği için ileride tanıklık yapmaması için GATA'ya yatırıldığı öne sürülüyor. "...Teğmen E.E., ayılmasın diye devamlı Ercan'ı iğneyle uyuşturdular ve konuşmasını bu şekilde önlediler. Yüzbaşı A.Ö. de ilk fırsatta Silivri'den tayin edilerek uzaklaştırılmış ve sağda- solda konuşmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Kurmay Albay H.K., olayı ilk önce kaza olarak duyurdu ama haberin yayılması üzerine basit bir intihar vakası olarak kayıtları değiştirdi...” (Eğer, iddia edildiği gibiyse şayet, kayıtların değiştirilmesi yoluyla adaleti yanıltma hali oluşmuş.) **** “Balçiçek İlter’in Org.Yaşar Güler ile Röportajı” başlıklı yazı dizisinin son bölümü olan bu bölümde assubayları, uzman çavuş ve onbaşıları “gayri memnun zümre” olarak gösteren bir haberi yazı dizisinin bütünlüğü içinde değerlendirilmek üzere kaydetmekte yarar olduğunu düşünüyorum. O da şudur: Radikal gazetesinde 27 Ekim 2009 tarihinde yayımlanan ve genelkurmay kaynaklı olduğu iddiasıyla savcılığa gönderildiği iddia edilen belgede: “Uzman çavuş ve onbaşılar ile astsubaylar, yani gayri memnun zümrenin üzerine gidilmekte, bunların problemleri abartılı bir şekilde kamuoyunun dikkatine getirilmektedir. TSK’da gayri memnun bir zümre yaratılmaya çalışılmakta veya mevcut gayri memnunlar istismar edilmektedir” şeklinde bir paragraf yer almıştı (3). Dünya üzerinde adaletsizlikten memnun bir kimse bulunabilir mi? Haberde mevcut bu tespit üzerine 01 Kasım 2009’da “Assubay Gayri Memnuncu mu?” başlıklı bir yazı yazarak, son cümlesi “Tamamen İnsani Gelişim Sürecinin bir ürünü olan ve normal isteklerini dile getiren assubayların ‘Gayri Memnun’ olarak adlandırılıyor olmasını bilimsel bulmamaktayım…”şeklindeki düşünceyle yazıyı bitirmiştik. *** Hukuka, adalete saygı toplu yaşamı teminat altına alan, kurumu, müesseseyi ve nihayetinde devleti sonsuz kılacak tek olgudur. Hukuksuzluğun, adaletsizliğin, baskıların elbet bir sonu vardır. Dünya siyasi tarihi bu sonlara dair hikâyelerle dolu. Bu bölümle birlikte yazı dizisinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Adaletin vicdanlarda hissedildiği, hukukun hâkim kılındığı günler dileğimle... Kaynaklar: (1) http://www.emekliassubaylar.org/index.php?option=com_easybook (2) http://www.egemeclisi.com/haber/24313/tegmenin-intiharindaki-sok-ihbar-mektubu.html (3) http://www.radikal.com.tr/politika/22_temmuz_ilimli_islam_icin_milat-961328 |
2887 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |