TÜRKİYE'DE KADINLAR VE ÇOCUKLARIN YÜZDE 50'Sİ ANEMİK Kadın ve çocukların yarısı bu hastalığı taşıyorBaşbakan ısrarla “en az üç çocuk” diyor ama gıda güvenliğini küresel tekellere devreden Türkiye'de kadınlar ve çocuklar yetersiz beslenme kaynaklı anemi tehdidiyle karşı karşıya... AÇLIK KAYNAKLI ÖLÜMLER İNSANLIĞIN EN ÖNEMLİ SORUNU Her yılk 16 Ekim'de kutlanan Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Günü dolayısıyla ilgili meslek odalarınca yapılan ortak açıklamada, "dünyanın geri bırakılmış coğrafyalarında açlık kronikleşmiş bir sorunsa; açlıktan insanlar ölmeye devam ediyorsa, bu yeryüzünün ve bütün insanlığın en önemli sorunudur" görüşüne yer verildi. AÇLARIN YÜZDE 62'Sİ GÜNEY ASYA VE AFRİKA'DA Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Turhan Tuncer, Gıda Mühendisleri Odası Başkanı R. Petek Ataman ve Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Besleme imzasıyla yayınlanan ortak açıklamada, eldeki verilere göre dünyada yaklaşık 900 milyon insanın aç olduğuna vurgu yapılarak, bunun bir insanlık ayıbı olduğu ifade edildi. Söz konusu açlığın nedeninin, üretilen gıda maddelerinin dengesiz dağılımı ise durumun daha da vahim olduğuna vurgu yapılan açıklamada, "dünyadaki açların yaklaşık yüzde 62'si Güney Asya ve Sahra Altı Afrika'sında, yaklaşık yüzde 27'si Doğu ve Güneydoğu Asya'da yaşıyor" denildi. BİR YANDA AÇLIK, BİR YANDA OBEZİTE Dünya Gıda Günü‘nün bu yılki konusunun, 'Gıda Güvencesi ve Beslenme İçin Sürdürülebilir Gıda Sistemleri' olduğuna değinilen açıklamada, açlığın bir başka boyutu olan yetersiz beslenmenin konuşulduğu vurgulanarak, "Yetersiz beslenme nedeniyle dünyada beş yaşın altındaki her dört çocuktan biri beklenen düzeyde gelişememektedir. 165 milyon çocuk yetersiz beslenmeden dolayı hiçbir zaman fiziksel ve mental potansiyellerine erişemeyeceklerdir. Yetersiz beslenen kadınların, fiziksel ve zihinsel olarak yetersiz veya engelli bebek doğurma olasılığının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Buna karşın bir başka çarpıcı rakam da insanların yaklaşık olarak 1,4 milyarının aşırı kilolu, yani obez olduğudur" tespitlerine yer verildi. TÜRKİYE'DE KADINLAR VE ÇOCUKLARIN YÜZDE 50'Sİ ANEMİK Ankara Tabip Odası‘nın Mart 2012 tarihli "Dünya ve Türkiye'de Beslenme" konulu yayınına göre, Türkiye'de yetersiz beslenme sorunlarının özellikle çocukluk yaş grubunda görüldüğünün vurgulandığı açıklamada, "Buna ilişkin ulusal düzeyde en son yapılmış olan çalışma Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasıdır. Bu araştırmaya göre; beş yaş altı çocukların yüzde 12,2'si akut ve süreğen herhangi bir beslenme yetersizliği ile karşı karşıyadır. Yetersiz beslenme sorunları arasında anemi vurgulanmalıdır. Ülkemizde okul öncesi yaş grubu çocukların ortalama yüzde 50'si, okul çağı çocukların yüzde 30'u, gebe ve emziren kadınların yüzde 50'si anemiktir. Aneminin başlıca nedenleri; demir, B6, B12 vitaminleri ve folik asit alımının yetersizliği ya da biyoyararlılıklarının düşüklüğüdür" bilgileri aktarıldı. Aynı rapora göre Türkiye‘de 15-49 yaş evli kadınlar arasında fazla kilolu ve şişman olma sıklığının yüzde 55,8 olduğuna değinilerek, çocukluk çağı şişmanlığın da dünyada veülkemizde artan bir sorun olarak dikkat çektiği ifade edildi. TÜRK HALKI TAHILLA BESLENİYOR Türk halkının tahıl ağırlıklı beslendiği ve hayvansal protein tüketiminin gelişmiş ülkelerden önemli ölçüde düşük olduğunun da altı çizilen açıklamada, süt tüketiminin ise olması gerekenin yarısı düzeyinde bile olmadığına dikkat çekilerek, toplam et tüketiminin de Avrupa Birliği rakamlarının neredeyse ¼'ü seviyesinde, yumurtada tüketiminin görece daha iyi ancak hala gelişmiş ülkelerden belirgin biçimde düşük olduğu belirtildi. TÜRKİYE BU KISIR DÖNGÜDEN NASIL KURTULUR? Oranlar ve rakamlar değişse de bir yanda açlık, yetersiz beslenme ile can pahasına mücadele, diğer yanda ise aşırı kilo sorunu ve obezite oranının ülkemizin de temel çelişkisi olduğu vurgulanan açıklamada, tüm bu verilerin, asıl sorunun politikalarda ve sistemlerde olduğunu gösterdiği kaydedilirken bu konudaki çözüm önerileri ise şöyle sıralandı: -Tarım ve gıda konusu gerek sağlık için, gerekse egemenlik anlamında stratejik ve vazgeçilmez konulardır. Türkiye gibi potansiyeli yüksek bir ülkenin üretmesi, üreticisini koruması ve üretimin sürdürülebilirliğini sağlaması gerekmektedir. Üretmek zorundayız! Ürettiğimizi değerinden satabilmek zorundayız! -Üretim yapılabilir koşulları sağlamak ve korumak durumundayız. Bunu özellikle küçük çiftçileri göz ardı etmeden yapmak son derece önemlidir. Üreticinin gerçekten örgütlü olmasını sağlamak, kooperatifleri yaygınlaştırmak ve etkin kılmak vazgeçilmez bir önceliktir. -Yıllardır önemi vurgulanan müdahale politikalarının kurgulanması ve işlerlikkazanması gerekmektedir. İçinde bulunduğumuz yıl, Et ve Balık Kurumu‘nun adı ve teşkilatlanması değiştirilerek; bu çok önemli iki temel alanda tekelleşmenin önüne geçmek hedefiyle 'Et ve Süt Kurumu' olarak değiştirilmiştir. Bu çok önemli bir adımdır, ancak işleyişin nasıl olacağının hassasiyetle belirlenmesi ve takip edilmesi gerekmektedir. Uzun yıllar yok edilmiş veya işlevsizleştirilmiş bu kurumların yeniden canlandırılıyor olması; tarım ve gıdaya yönelik politikalarda da sürdürülebilirliğin önemini göstermektedir. -Temel gıdaların yeteri kadar tüketilmesini sağlamak zorundayız! Yukarıda saydığımız pek çok nedenden dolayı bu konu Türkiye‘nin hayati önceliğidir. TÜİK istatistiklerine göreülkemizde hane halkı tüketim harcaması dağılımında en önemli yüzdelik payı yaklaşık yüzde 26 ile konut ve kiraya aittir. Gıda ve alkolsüz içecekler hane halkı bütçesinde yaklaşık yüzde 20‘lik paya sahiptir. Üstelik bunca eksik hayvansal protein tüketimi ile. -Hayvansal protein kaynaklarını gereği gibi tükettiğimizde bu payın yüzde 30‘dan aşağı olmayacağı düşünülmelidir. Oysa gelişmiş ülkelerde hane halkı bütçesinden gıda ve alkolsüz içeceklere ayrılan pay en fazla yüzde 15'tir. -Tarımsal üretimdeki girdi maliyetlerinden, son tüketiciye ulaşılana kadar vergilendirme politikası, süpermarketlerin/zincir marketlerin etkisi tüketicinin temel gıda maddelerine ulaşmasını güçleştirmektedir. Ürettiğimiz ürünlerin ithal muadilleri ile rekabet edebilirliğinde önemli sorunlar yaşanmaktadır. -Mutlaka vurgulamak gereken bir başka konu da güvenli gıda arzının sağlanması, etkin denetim mekanizmalarının kurulması, bu sistemde yeterli altyapının sağlanması gerekliliğidir. Gıda güvenliği ve güvencesi birbirinin ayrılmaz parçalarıdır. Biri olmadan diğerini sağlamak mümkün değildir. 15 Ekim 2013 Yusuf Yavuz |
2285 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |