TBMM’de Kabul Edilen Sözleşmelere Aykırı Kararlar ve AİHM Tazminatları! Türkiye’de iç hukuk yollarını tüketen sivil ve asker şahıslar gün geçmiyor ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden dava kazanmasın. Asker şahıslarla ilgili ilk olarak basına yansıyan, 1994 yılında Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde görev yapmaktayken amiri konumundaki yarbay tarafından “Emre itaatsizlik” suçu işlediği gerekçesiyle üstçavuş A.D’ye verilen 21 günlük oda hapsi cezasının, iç hukuk yollarının tükenmesinden sonra AİHM’de sonuçlanmasıydı. AİHM Kararı sonucu, 2005 yılında, yasal faizi hariç Türkiye, Üçvş. A.D.’ye 3 bin beş yüz avro tazminata mahkûm edilmişti. Basına yansıyan şekliyle, Türk yetkililer dava hakkında şöyle savunma yapmışlar: “Üstlerin emirlerine itaat etmek, Askeri Ceza Kanunu tarafından öngörülen bir zorunluluktur. Bu nedenle de başvuranın tutuklu bulundurulmasının askeri disipline bağlı yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak için gereklidir.” Buna karşılık AİHM şu gerekçeyi öne sürerek Türkiye’yi tazminat cezasına mahkûm etmişti: “Bu mahkûmiyet kararı, davaya bakmak için gerekli yetkiye sahip, yürütmeden bağımsız ve uygun yargı teminatlarını sunan yetkili mahkeme tarafından verilmelidir. Silahlı kuvvetler bünyesindeki normal yaşam koşullarından tamamen ayrılan bir kısıtlama olarak ortaya çıktığında, özgürlükten mahrum bırakılma Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)nin 5.Madde alanına girmektedir. Ayrıca söz konusu madde, devletin iç hukukunun cezai ya da disiplin alanına giren özgürlüğü kısıtlayışı her türlü mahkûmiyet kararına uygulanmaktadır.” Söz konusu askeri üstün, yetkisini askeri hiyerarşi içinde kullanabildiğine ve diğer üst makamlara bağlı bulunduğundan bağımsız olunmadığına vurgu yapılan AİHM kararında; “Sonuç itibariye A.D’nin tutukluluk hali, yetkili mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararından sonraki tutukluluk niteliğini taşımaktadır.” denilerek, adil ve bağımsız bir yargılama yapılmadığına dikkat çekilmekte. *** Yeni disiplin kanununun hazırlanmasında AİHM’in asker kişilere yönelik vermiş olduğu kararlar dikkate alındığı, yetkili mercilerce beyan edilse de, oda hapsi cezası şekil değiştirerek “Göz Hapsi” ve “Hizmet Yerini Terk Etmeme” şeklinde uygulamalarla bir nevi devam ettirilmekte ve yine AİHM’in bağımsız olmadığına işaret ettiği Askeri Mahkemeler ise ne yazık ki kaldırılmamakta. Hâlbuki hukuk eğitimi almış bir insanın hukukçu kimliğinden daha üstün bir kimliği olmamalı. Hele hele adli teşkilatlanmanın dışında bir rütbesi hiç olmamalı. *** Geçen günler içerisinde AİHM bir karar daha açıkladı ve Türkiye'yi 12 bin avro tazminat ödemeye mahkûm etti. 31 Temmuz 2013’de basına yansıyan olay kısaca şu şekilde: Diyarbakır Kocaköy'de, 13 Şubat 2004'te nöbet tutarken silahla yaralanan Asb.Çvş. C.T., kaldırıldığı Diyarbakır Asker Hastanesi'nde hayatını kaybeder. Ve konuyla ilgili davada Diyarbakır Askeri Savcılığı "takipsizlik" kararı verir. Tunç ailesinin itirazı üzerine ek bir soruşturma yapan Diyarbakır Hava Kuvvetleri Askeri Mahkemesi Asb.Çvş.C.T.’nin "silahla oynarken kaza sonucu öldüğü" görüşüyle itirazı reddeder. Bunun üzerine Tunç ailesi, söz konusu karara ilişkin, "askeri yargının bağımsız olmadığı ve soruşturmanın gerekli hassasiyetle yapılmadığı" iddiasıyla AİHM'e müracaat eder. AİHM kararında, soruşturma tedbirlerinin, hızlı, uygun ve eksiksiz biçimde alınmasına, ailenin yargılamaya etkin olarak katılmasına rağmen "askeri mahkemenin gerektiği gibi bağımsız olmadığı" gerekçesiyle, AİHS’nin “Yaşama Hakkı”yla ilgili 2.Maddesini usul yönünden ihlal edildiğine hükmederek, Türkiye’nin, Tunç'un ailesine 12 bin avro tazminat ödemesine karar verir. *** Yukarıda, asker kişilere yönelik AİHM’in vermiş olduğu iki kararı ele aldık. *** Asker şahısların dışında, sivil yargı kurumlarında yargılandıktan sonra vicdanen huzur bulamayan sivil şahısların da AİHM’e müracaat ederek haklarını aradıklarına şahit olmaktayız. Kimin ne zaman AİHM’e gideceği belli değil. Sivil şahısların AİHM’e olan müracaatlarından birkaç örnek: İstanbul Beşiktaş’da bir taksi şoförü ve AİHM: 28 Haziran 2013’de sokakta ve karakolda polis şiddetine maruz kalan taksi şoförü Böber 21 Nisan 2009’da Yargıtay’ın hakkındaki kararı onamasıyla, 06 Kasım 2009’da AİHM’e başvurur. Ve 11 Nisan 2013’de basına yansıdığı kadarıyla, AİHS’nin 3. Maddesindeki “İşkence Yasağı”nı ihlalden suçlu bulunan Türkiye, Böber’e toplam 21 bin 500 Euro tazminat ödemeye mahkûm edilir. (11 Nisan 2013/Milliyet) Kadın eylemci ve AİHM: Bir tekstil firmasında muhasebe memuru olarak çalışan Nergiz İzci, 6 Mart 2005’te Beyazıt’ta düzenlenen Kadınlar Günü eylemine katılır. Eylemde okunan basın açıklamasının ardından kalabalık dağılmaya başlarken polis biber gazı ve copla gruba müdahale eder. Polisin müdahalesinden İzci de etkilenir ve başına, yüzüne ve vücuduna aldığı darbeler sonucunda yere düşer. Polis İzci’yi yerde de copla dövmeye ve tekmelemeye devam eder. İzci, bu sırada küfür ve hakaretlere de maruz kalır. Ağır şekilde dövülen ve yarı baygın halde yatan İzci’yi çevredekiler kaldırıp hastaneye götürür. İzci, 11 Mart’ta savcılığa suç duyurusunda bulunur. Adli soruşturma sonucunda polislere dava açılır ve beş polis 5-10 ay arasında, bir polis de 21 ay hapis cezası alır ve cezaları ertelenir. Vicdanen huzur bulamayan İzci, AİHM’e başvurur. AİHM, Türkiye’nin AİHS’nin 3. Maddesindeki “İşkence Yasağı”nı ve 11. Maddesindeki “Toplantı ve Gösteri Özgürlüğü” ihlal ettiğine karar vererek, göstericilere karşı aşırı güç kullanıldığına ve barışçıl gösterilerde günlük hayat aksasa da polisin müdahale edemeyeceğine değinilir ve Türkiye’yi, İzci’ye 20 bin avro ödemeye mahkûm eder. (23 Temmuz 2013/Bianet) *** Görüldüğü üzere askeriyle, siviliyle Türk halkı bir şekilde AİHM ile tanışmakta. Vatandaşları AİHM’de hak arayan Türkiye, vatandaşlarına batı standartlarını içeren muamelelerde bulunacağını meclisinde kabul etmiş, halkına ve diğer devletlere bunları uygulayacağına dair adeta devlet sözü vermiş bir ülkedir. Anayasa hükmüne göre TBMM’de kabul gören sözleşme/andlaşmalar T.C. kanunlarından üstündür: T.C. 1982 Anayasası II. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri D. Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma MADDE 90- Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. .... Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. *** Hukuksuzluk, çağdaş insani değerlere saygısızlık değişik alanlarda, üstelik de devlet eliyle görmezden geliniyorsa topyekûn bir deşiğim gerekliliği kendiliğinden ortaya çıkmakta. Değişimi halkın mı, yoksa devleti idare edenlerin mi gerçekleştireceğini zaman gösterecek. Yazımızı gelişmekte olan Türkiye’yi AİHM tazminatlarına boğan idarecilere bir teklifle bitirelim. Anlaşılan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi sizler için çağ dışı hususları içeriyor. O halde o sözleşmeleri iptal ediniz ve Askeri Mahkemeler benzeri olarak diğer meslekler için de; Taksici Mahkemesi, Eylemci Mahkemesi, Eğitimci Mahkemesi, Esnaf Mahkemesi, Polis Mahkemesi, Köylü Mahkemesi, Milletvekili Mahkemesi vs. de kurun da tam olsun bari, |
2216 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |