ATTİLA'NIN TORUNLARI AVRUPA HUNLARINDAN SEKELLERLE YAPILAN RÖPORTAJ-3 H.K: Doğum adetleriniz nasıldır çocuğa nazar değmesin diye nasıl bir uygulamanız vardır. Bizde doğum yapan anneye al basmasın diye kırmızı eşarp takarlar. Çocuğa da doğum sarılığa tedbir olarak sarı kıyafetler giydirirler sizde de buna benzer adetler var mıdır? J.D: Eskiden köylerde kadınlar doktora gitmezlerdi. Köydeki ebeler yardım ederdi. Bazen o da olmayınca, mesela tarlada çalışırken, tek başına doğururlardı bebeklerini. Bebekleri yıkarlardı ve ebenin yardımıyla çocuğun doğum sonrası bakımını yaparlardı. Doğum yaptıktan sonra bu bir gelenektir hiç ev isi yaptıramazlar yemekleri diğer aile fertleri yapar. Genelde kimyon çorbası içirilir. H.K: Bizde yeni doğan çocuğu tuzlu suda yıkarlar vücudu kokmasın diye sizde böyle bir adet var mı? J.D: Hatırlamıyorum. Biz de doğum yapan Annenin kırkı çıkana kadar hiçbir iş yaptırmazlar kuyudan su bile çektirmezler. Derlerki su böceklenene kadar evden çıkmasın. Bebeye nazar demesinler diye kırmızı kurdele takarlar. Beşiğine de sarımsak koyarlar. Sarımsak zehirli akrep ve yılanlara karşı dır. Kuyudan temiz su çekerler bir bardağa koyarlar bardağa ısıtılmış kömür parçası atarlar o suyu içirirler kalan suyu da başından aşağı dökerler. Suyun kalan bir kısmını kapının kösesine dökerler. 3 kez dua dua okurlar. Bizde Vaftiz olurlar çocuklar çok ufakken daha 3 aylıktan sonra hatta daha önce kilisede papaz Vaftiz eder ve dua okur. Çocuğun bir de Vaftiz Anası ve Babası olur. Bu genelde bir problem olduğunda bu Vaftiz veliler çocuğa destek verirler H.K : Orada çocuğa isim verme adeti nasıldır. Çocuğa verdiğiniz isimler genellikle kimin isimleridir. Bizde çocuklara genellikle dedesinin ve ebesinin ismi verilir siz de böyle bir adet var mı? J.D : Bazen dedenin bazen babasının ama artık çok değişik farklı isimler de koyuyorlar. Hatta derler ki büyük Miháil küçük Miháil diye çağırırlar. H.K : Sizde erkek çocuklar da eskiden sünnet olma adeti var mıydı? J.D : Hic olmadı bizde. Bu bence eskiden de yoktu Müslümanlıktan gelen bir adettir. İslam halklarında bu adet benim kişisel fikrim çok önemli aslında ve çok sağlıklı bir adettir. H.K : Bezede İslam emri diye birtakım Arap adetleri girmiş onları ayıklamak için soruyorum özellikle J.D: Eskiden duayı biz mesela kolumuzu uzatarak ellerimizi acık tutarak yapardık. Dua her zaman Göklere el açılarak yapılırdı. Bu da sonradan Géza fejedelem den sonra değişmiştir. 800 yıllardan sonra milattan sonra dualar genelde her zaman okunurdu tarlaları ektiğimiz zaman özellikle. H.K: Dualarınız nasıldır? J.D : Tanrım bize yardım et sesimizi duy şeklindedir ama eski dualarımız başkaymış yane tanru yarattığı her şeylen birdi biz de tanrını bir parçasıydık kesinlikle korkuyla dua etmedik çünkü bizi seven bir ata gibiydi Tengri. H.K : Eski dualarınızı hatırlıyorsunuz mu? J.D : Gökyüzüne bakarak ve kollarımızı kaldırarak ellerimiz acık şekilde dua ettik H.K : Tam metni var mı? J.D : Sadece kitaplardan okudum. Tanrı ki her şeyi sen yarattın ve her şeyin yolunu sen bilirsin Yukarda olanları da yerde olanları da. Senin isteğin kutsal ve istediğin şekilde olsun, Amin. Kesinlikle yadırgama ve öfke kin yoktu çünkü her şeyin sebebi yukardan belirlenir yani kader dedikleri şey. Halkın bir de her şeyi yöneten çok büyük inanca sahip önderleri vardi TÁLTOS bu bir ŞAMAN di. O İnancı halk devam ettirdi. Yasakladılar çok ŞAMAN’ı öldürüldü ama yine de halk kuşak kuşak bu inanç ve bilgileri devam ettirdi babadan oğula kuşaktan kuşağa devam etti. Zaten bu otlarla olan tedavileri de hep bu eski Táltos’lardan öğrenmişlerdir. Bu bilgiler Göktürk alfabesiyle yazılmış runik yazılardır gizli gizli sakladılar bilgileri Kadınların bir kutsal rolü vardı. İnançları ve bu bilgileri de Analar kızlara anlatmışlardır. Tansiyonu olanlara elma ağacının kökünü meyve alkolüne ilave ederler ve onu içirirler. H.K : Sizde önceden hangi hastalıklar nasıl tedavi ediliyordu. ŞAMAN’ların tedavi yöntemleri nasıldı? J.D : Hastalığın ağırlığı ve şekline göre değişik tedaviler uygulamışlar. Mesela üşütmüş boğazı ağrıyan kişilere bir kesme şekere biraz petrol dökerler içirirler boğaz ağrısı geçer. Bana bile annem verdi ve iyileştim. Çaylar Ihlamur içirirler ve sıcak örtü ile örterler. Hastanın Terlemesi sağlanır. Bazen soğan ve kimyon kaynatırlar nu içirirler. Eğer birisinin ayağı donmuşsa soğuktan lahana yaprağı sararlar. Eyer birisi akciğerini üşütmüşse yaban turpu rendelerler ve göğsüne koyarlar. Çiçek hastalığına yakalanan çocuğu ısıtılmış fırın içerisine çocuğu ısıya dayanabilecek derecede tutarlar hastalık geçer. H.K: Bizde çocukların ilk dişi çıktığın da "hedik" dediğimiz buğdaydan kaynatılmış içerisine nohut konmuş bir çerez türü vardır. Komşulara dağıtılır? Sizde böyle bir adet var mı? J.D: Bilmiyorum onu H.K: Çocukların kıyafetlerine nazar bocuğu veya ağaç parçasından yapılmış nazarlık takarlar bizde, sizde de böyle adet var mı? J.D: Bizde alttan giydiği küçük gömleği ters giydirdiler nazar değmesin diye H.K: Bizde çocuklara tahtadan beşik dediğimiz bir yatak yaparlar sizde böyle bir adet var mıdır? J.D :Bizde köylerde çocukları beşiğe koyarlardı . Gyimes tarafinda da yalak içine koyarlar. H.K : Evlenme adetlerine geri dönersek gelinin ve damadın eline kına yakma adeti var mıdır? Kınanın ne olduğunu biliyor musun? J.D : Evlilik törenleri çok ilginç kına bizde yok ama kına gecesi ne benzer bir tören var. Kız arkadaşlarıyla birlikte olur ve genelde üzüntülü şarkılar söylerler. Bu bir nevi anne evinden vedadır.
H.K : Bizde bu adetin adı Gelin ağlatmadır. J.D : Evet bizde de Gelin ağlatmadır. J.D : Nikah kıyıldıktan sonra halk damadın ve gelinin başından çiçekler be buğday dökerler evlilikleri bereketli olsun bol bol çocukları olsun diye. H.K : Enterasan demek ki bu adet Orta Asya’dan gelme, bizde de Gelin Damadın evine inerken başının üzerinden buğday saçılır.
J.D: Gelinin bütün çeyizini at arabasına yüklenir orada çeyiz sandığı yatağı süslenmiş el işlemeleri dikilmiş güzel yastıkların üstüne gelini oturtur ve bütün köyün ortasında damadın evine kadar götürürler. Herkes seyreder gelin de en güzel elbiseleriyle ve saçlarında taç takılmış şekilde görülür. Evlilik törenleri çok görkemli ve çok eski gelenekleri taşır. Düğünden sonra gelinin saçlarını topuz yaparlar bu topuzu en son bir eşarpla kapatırlar. H.K : Sizde Gelin ve Damadın sağdıç dediğimiz yardımcısı danışmanı var mıdır? J.D : Evet “ vöfély ” diyoruz bu kelime anlamı ışık veren aydınlatan demektir. H.K: Düğünler de silah atma at yarışı veya güreş gibi adetleriniz var mı? J.K : Biz de kırbaç patlatma derler bazı köylerde bir sopanın ucundaki deri ip genelde atları kovalarken elde tutulan deriden yapılmış ip. Bizde bir de BARANTA denen bir oyun var uzun çubuklarla oynanır.
H.K : Japonlar da “ kenda” denen bir spor dalı var onamı benziyor? J.D : Evet aynı benziyor. H.K : O zaman sizin Japonlarla da akrabalığınız var. J.D : Baranta cok eskiden kalmis bir orta asyadan gelme bir oyundur.Hala gruplar var bu törenleri devam ettirirler. Macaristandaki Turan Kurultayında da vardı.Bir de yay çekip ok atma yarışı vardır. Atin üstünde ok atılır hareket halindeyken. ATTİLA'NIN TORUNLARI AVRUPA HUNLARINDAN SEKELLERLE YAPILAN RÖPORTAJ-2 ATTİLA'NIN TORUNLARI AVRUPA HUNLARINDAN SEKELLERLE YAPILAN RÖPORTAJ-1 |
2949 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |