ATTİLA'NIN TORUNLARI AVRUPA HUNLARINDAN SEKELLERLE YAPILAN RÖPORTAJ-2 H.K: Çocukluğunuz nasıl geçti sizde çocukların oynadığı oyunlar nelerdir? J.D: Ben çocukken uzun, uzun zamanlar Babamın köyünde geçirdim. Babaannem, dedem ve oradaki arkadaşlar komsular çevresinde. Benim orada geçirdiğim yaz tatillerin de ve ufakken oynadığım oyunlar bütün hayatıma renk vermişler. Bir birinden güzel anılar kaldı aklımda. Orada doğayı tanıdım, Doğa ve tertemiz bir dünya, belki sonradan resimlerini çizmeye başladım, bu güzelliklere borçluyum. Bahçe vardı ve kocaman tarlalar, kırlar. Bahçemizin kenarında bir küçük nehir vardı, ismi Nyárád.Nyárád nehirlinde yüzmeyi öğrendim. Bir gün dedemin ufak bir alet kutusu varmış onun içine resim malzemelerimi koydum ve o şahane ve mükemmel doğayı çizmeye başladım. Sabah kayboldum ve keşfetmeye yollara düştüm. Hayvanları çok severdim, çiftçilik vardı orada zaten, bir de sebzeler üretiyorlardı. Vakit yoktu ki benlen uğraşsınlar. ÖZGÜRDÜM. O özgürlük ruhuma işlenmiş. Kimse değiştirememiş beni. Komsu çocuklarıyla sabah erkenden akşamlara kadar ağaçlara tırmanırdık. Mısır toplardık ve kızartırdık. Salıncaklara binerdik ve Kurumuş samanlara atlardık yükseklerden heyecan ve mutluluk verici günlerdi. Babaannem kışları kilimler dokurdu ve "búboskemencede " evfirini 'da ekmek hazırlıyordu. O Ekmeğin nefis bir kokusu vardı. Unutulmaz. Ailede kuzenler vardı dayım vardı herkes sağdı yaşıyordu. Toplandığımız zaman mutfakta uzun bir masa vardı ve çok neşeli bir aileydik çok kalabalıktık. Hayat vardı. H.K: O fırın ekmeklerinin tarifini verir misiniz nasıl yapılıyordu? Ne isim veriyordunuz? J.D: ilk önce unu mayayla karıştırırdı babaannem ve o hazırladıktan sonra bütün hamur ve tabii pişmiş sıcak pastırılmış patatesleri bir Tahta yalak içine koyardı. H.K: Çocuk oyunları demiştim. J.D: Aslında çocukken oyunları kız erkek birlikte oynardık. Erkek çocuklar ve kızlar aynı oyunları oynarlardı. Çamurdan kaleler yapardık. Mısırları koyduğumuz tahta barakalar yerler vardı. Genellikle evcilik oyunları oynardık. H.K: Evlenmeler nasıl olur sizde kız isteme (Dünür olma) gibi bir adetiniz var mıdır? J.D: Eskiden genç erkek bir kizin evine gitti zaman ve tabi niyetini belirtmeden önce ceketini asar bir yere. Eyer kız onu beğenmemişse ceketini alır evin dış kısmına asar. O zaman erkek anlar ki o kızdan yar olmaz.."kitették a szűrét" hala bu bir söz kalmıştır. Ayrıca yün eğirme yerleri vardır. İplerle kilim dokuruz. Orada kızlar birlikte neşeli sarkalar söylediler bir kız elindeki bir alet yere düşürürse gördüğü erkeği beğenmiş demektir. Erkek onu yerden alır ama kızdan bir öpücük almak şartıyla verir. http://nepiszoves.blogspot.hu/2010_01_01_archive.html http://www.garaweb.hu/bszek.htm H.K: Diyelim ki kız oğlanı beğendi evlenme adetleri nasıldır? Oğlanın Babası ve Annesi Kızın Ailesinden kızlarını oğullarına istemeye gider mi? J.D: Çok değişikti bu adetler. Erdel bölgesi büyük ve çok renkli bir dünya. Hemen hemen vilayette ayrı ayrı adetler vardır. Ama tabii bizde her şey toplu olarak gerçekleşir. Köydeki tanıdık çevre kızın evin önünde şarkılar söylerler Şiir söylerler. En önemlisi kızların çeyizini de "tulipánosláda" diye bir kocaman tahta kutu içine yerleştirirler. Siz buna herhalde çeyiz sandığı diyorsunuz. Çok süslüdür. Her çeyiz bir at arabasının üstünde köyde dolaştırılır. Bunun amacı herkesin görmesini sağlamaktır. H.K: Sizde de başlık parası âdeti var mıdır? J.D: Paralar düğünde verilir. Bir de hediyeler verilir. Herkesin önünde yüksek sesle şakalar yapılır maniler söylenir şiirler okunur. Kalotaszeg Szék Torockó Gyergyó tarafında bir de Gyimes bölgelerde hala bu adetler devam eder. Şehirleşme ve kentleşme bu güzel adetlerimizi katletmiştir. Kalotaszeg ve Székely köyler çok derin bir kültüre sahiptir. Oradaki halk hala eski el sanatları devam etmektedir. Gençler keramik ve dokuma isleri yaparlar. Köylü elbiseler süslüyorlar. H.K : Keramik ne? J.D : Keramikler Korond bölgelerinde yapılır vazolar tabaklar ve fincanlar. H.K : Topraktan mı yaplır? J.D : Evet topraktan yapılır ekmek ve yemek pişirecek kaplar yapılır. H.K : Boyama ve süslememi? J.D : Evet çok eski laleli motiflerle boyarlar dışlarını H.K : Düğünler de gelin Oğlan evine gelirken ata biner mi Gelinlik ve duvak adeti var mı? J.D : Duvak ne demek? H.K : Gelinin yüzünü öreten ince kırmızı tül ve başına tavuk tüyleri dikilir. Gelinin yüzü kapalı olur. Oğlanın evine giderken. Oğlan açar altın takmadan gelin yüzünü açmaz. J.D : Kızların başında evlenmeden önce párta vardır taç sonrada tabi topuz yaparlar saçını örerler ve topuz şekilde toplarlar evlendikten sonra eşarp takarlar. Bunun renkleri de değişiktir. Yeni evli genç kadının ismi "menyecske" açık renkli eşarbı kırmızı renk de olur yaşı ilerledikten sonra koyu renk olur. H.K : Sizde dini nikah var mı? J.D : Evet var. Nikâh kıyarlar sonra da kiliseye giderler. Gelin gelinliğini giyer damat damatlığını giyer. Bütün akrabalar törende bulunur. Papaz onların nikah törenlerini yaptıktan sonra kutsallaştırdıktan sonra bütün nikah toplumu topluca yemek yemeye eğlenceye giderler. Düğünler eskiden köylerde 3 gün sürerdi. Eğlenceler halk danslarıyla devam eder, H.K : Sizler Hristiyanlığın hangi mezhebine tabisiniz? J.D : Bizler protestanız. Unitárius bir de Romalı Katolikler var. Bölgeden bölgeye değişir. Tabi bir takım eski gelenekler var çok önceki Hristiyanlaşmadan öncedeki adetlerimiz vardır. Bunlar eski Göktanrı inancından kalmadır. H.K : 1981-1985 yıllarında Sanat Kolejin de okumuşsunuz? Bizdeki resim ve güzel sanatlar akademisi gibi bir Okul mudur? J.D : Evet güzel sanatlar fakültesini Kolozsvár seherinde bitirdim Erdel’in kültür semtindedir orada ben textil bölümünde okudum ama daha grafi monumental resim heykel traslik Seramik ve design bölümler de varmiş ben textil bölümünü seçtim çünkü çocukken beni çok etkilemişti köylerde gördüğüm kıyafetler. Fakültede tabi çok soyut modern kilimler yaptık kompozisyonları kendimiz yarattık. Yünlerimizi bile kendimiz boyaladık ve kuruttuktan sonra hazırladık dokumaya bu kilimleri büyük boy mesela 2 x 2 metre bile vardı. Çok çalıştık, bazen saat 12’lere kadar. Bir de dersler vardi. Sanat tarih, filozofi, estetika. Sınavlar vardı bir fakülteye girmek için çok zordu çünkü biz Macar asıllıydık ve Romenler daha avantajlıydılar 7 yer vardı ve 140 kişi imtihana girdik. Benim sınıfımda 4 kişi Macar vardı ve 3 Romen sınıf arkadaş. Yani çok çabaladık ve resimlerimizi çok tecrübe kazanmak için önceden hazırlandık daha sınıfa girmeden… ATTİLA'NIN TORUNLARI AVRUPA HUNLARINDAN SEKELLERLE YAPILAN RÖPORTAJ-1 ATTİLA'NIN TORUNLARI AVRUPA HUNLARINDAN SEKELLERLE YAPILAN RÖPORTAJ-3 Devam edecek… |
2438 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |