• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/index.php?stype=lo&lh=Ac8dWUoq1V36L4Hy
  • https://twitter.com/
Ö/K Facebook

Ö/K Twitter


Ö/K You Tube
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Saat
Takvim
GAZETE
Önce Kültür/Yazarlar
Gazeteler
Türkçe Müzik
Yabancı Müzik
Sinema
TV YAYINLARI
A24 Gayrimenkul

Tarih/Belgesel
İstanbul: Fatih Aldı, Vahdettin Kaybetti, Atatürk Kurtardı  


Bennett'in Mustafa Kemal'e Suikastle Görevlendirdiği İngiliz Ajanı Mustafa Sagir'in 1921'de Ankara'da Yakalanışı


Türk Devrimi'ne Karşı İngiliz Palavralarına Özgün Belge ve Bilgilerle Yanıtlar


II. Abdülhamid Dönemi'nin Bilinmeyenleri - 1. Bölüm


II. Abdülhamid Döneminin Bilinmeyenleri - 2. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökleri, 1. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökler-2


1945'ten Günümüze, Ulus-Devlet'e yönelik Etnik Bölücülüğe Meşruiyet Sağlayan İç ve Dış Odaklar


Küreselci Emperyalizmin Ulus Devlet Düşmanlığı, Etnik bölücülük ve Tek Dünya Devleti Düşleri


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-1


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-2


Atatürk'e ve Türk Tarih Tezine Kafatasçı Irkçılık Suçlaması Yapanlara Yanıt


Belgelerle 1925 Şeyh Said İsyanı
Musul Sorunuyla İlgisi | 1924 Ağustos Nasturi Ayaklanması l Şeyh Said İsyanı ve Hilafet |Türk Ordusu İçinde Örgütlenmiş Ayrılıkçı Kürt Kökenli Subaylar ve Gizli Azadi Örgütü | Seyit Abdülkadir ve Suçortaklarının İngiliz Ajan Mr. Templeton Olarak Tanıdıkları İstihbaratçıyla İlişkileri | Bastırılmasında Ordumuzun Yanında Yer Alan Bölge Aşiretlerinin Çabaları | Şeyh Said'in Hilafet Propagandasına Karşı, Adalet Bakanı Seyid Bey'in Onbinlerce Bastırılan Hilafetin Kaldırılması Konulu Kitapçığının İsyan Bölgesinde Dağıtılması | İsyancılardan Biri Bağırıyor: "Yaşasın Kürtlük!" İdamı İzleyen Diyarbakır Halkı Topluca Haykırarak Ona Yanıt Veriyor: "Yaşasın Cumhuriyet!" | Rauf Orbay: "Şeyh Said,.. 1914'te de Devlete Karşı İsyan Etmiş, Rus Konsoloshanesine Sığınmış, 1. Dünya Savaşı Arifesinde Rusya Hesabına Çalıştığı Sabit Olmuş, Müseccel (Sabıkalı) Bir Mahluktu.


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-1


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-2


"Ilımlı İslam" ve "Siyasal İslam" projesinin; belgeleriyle tarihsel kökenleri

- Türkiye'nin NATO'ya üyelik başvurusuyla ilgili gizli görüşme tutanakları
- Kimler neden ve nasıl Atatürk İlkeleri'ni hedef aldı?



31 Mart 1909 Asker Ayaklanması


Türkiye'ye yönelik psikolojik savaş yöntemleri



Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 7. Bölüm:
Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu dergisinde C.R.Atilhan, Nihal Atsız, Rıza Nur makaleleri.


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 8.Bölüm: 
"N.F.Kısakürek ve C.R.Atilhan'ın M.Kemal'e Suriye Cephesinde İngiliz Ajanlığı ve İhanet İftirası.

Amerikan Kültür Emperyalizmi ve 1949 Fulbright Antlaşması...
-Türk Eğitim Sistemi ABD ve CIA güdümüne nasıl sokuldu?
-İkili antlaşmanın 13.03.1950 tarihinde yapılan Meclis görüşmesinde hangi vekiller evet oyu verdi, hangi vekiller oturuma katılmadı ?
-TBMM'de kabul edilen antlaşmanın gerekçesi neydi ?
-Fulbright burs programında CIA'nın örtülü operasyonlarına ilişkin itiraflar ve belgeler.



Suriye'de yaşananlar BOP'un bir sonucu mu?


Tunceli harekatına yönelik iftiralara yanıtlar


Türkiye'ye yönelik "Dersim İftirasına" yanıtlar


Türkiye,1990 sonrası hangi odaklarca, niçin ve nasıl hedef alındı?


1945-1990 arası ABD-Rusya Soğuk Savaş Dönemi; Küreselci Emperyalizmin SSCB’yi Yıkma Çalışmaları


12 Eylül’den günümüze ABD’nin Türkiye’ye biçtiği yeni rol


"Atatürk'ü Ankara'da 2 tabur işgalci İngiliz askeri selamladı" iddiasına; belgelerle son nokta


"Atatürk'ü Ankara'da İngiliz askeri selamladı" iddiasına yanıt


Cumhuriyetin yerli ve milli kökleri-Laiklik


Vahdettin'in kaleminden Milli Mücadele'ye, Atatürk'e ve Türklüğe iftiralar


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar: Rıza Nur


Rıza Nur; Nihal Atsız; Kadir Mısıroğlu İlişkileri

Milli Mücadele'ye Karaçalanlar, 11. Bölüm
Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü'ye yönelik iftiralar, kimlerce ne zaman başlatılmış; nasıl yayılmıştır



Kazım Karabekir'den Fevzi Çakmak ve Atatürk'e iftiralar


Kazım Karabekir'in Suçlamalarına Atatürk'ün Verdiği Yanıtlar


Karabekir - Atatürk Düellosu - 1933 - Özgün belgelerle


Karabekir - Atatürk Düellosu-2


Karabekir - Atatürk Düellosu-3


Kazım Karabekir'in Atatürk'ün ölümünden sonra yönlettiği suçlamalar ve yanıtları


Karabekir'den Atatürk ve Yakın Çevresine Müslüman Türkleri Hristiyanlaştırma suçlaması


K.Karabekir'in Atatürk'e: Türkiye'yi Bolşevik yapacaktı, Amerikan Mandası yapacaktı, Halife olacaktı vs. iftiraları ve Birincil Kaynaklardan Özgün Belgelerle Çürütücü Yanıtlar.


Atatürk'e yönelik "İngiliz ajanı" iftirasına belgelerle yanıtlar


Vahdettin neden kaçtı ? Çoğunu ilk kez göreceğiniz belgelerle...


Vahideddin'in ABD, İngiltere, Fransa devlet başkanlarına gönderdiği mektuplarda, bildirilerinde ve anılarında Türklüğe yönelttiği iftiralar ve "Vahideddin dünyanın en dürüst adamıydı, hazinesini götürmeyip millete bıraktı" yalanını çürüten gerçekler

1-TBMM Gizli Oturum Tutanaklarında Vahideddin.
2- G. Jeaschke'nin "Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri" ve "Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi"ndeki yalan, yanlış vs. uydurmalarıyla Vahideddin'in kaçışına ilişkin gerçeğe aykırı iddialar



Rıza Nur ve K.Karabekir'in, Atatürk'e karşı söylem ve eylem birliği


27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi - Amerika


19 Mayıs

"Üçler Misakı" nedir?
Milli mücadele tarihimizde nasıl bir yere sahiptir?
Kimler tarafından imzalanmıştır?
Kimler tarafından; ne zaman ve nasıl çarpıtılmıştır?



Üçler Misakı - Milli Mücadele Kararı - Fevzi Paşa, Cevat Paşa, Mustafa Kemal Paşa
19 Mayıs Devlet Operasyonu , "Erenköy Konseyi" uydurmaları ve karartılan "üçler misakı" gerçeği...



Osmanlı Devleti l. Dünya Savaşı'na niçin ve nasıl girdi?


l. Dünya Savaşı'nda, gizli anlaşmalar ışığında; İttihat-Terakkiı, Atatürk ve Almanya arasındaki ilişkiler, çelişkiler, çatışmalar


Müttefik sanılan Alman İmparatorluğu'nun Osmanlı İmparatorluğu'nu sömürgeleştirme ve parçalama planları


Atatürk'ün "Türk Tarih Tezi"
Mezopotamya, Anadolu ve Avrupa'da varolmuş Türk medeniyetleri



30 Ağustos Zaferi


Lozan Antlaşması'na yönelik iftiralara, çoğunu ilk kez göreceğiniz, özgün belge ve bilgilerle yanıtlar



İngiliz meclisi Lozan'ı onaylamak için niçin yaklaşık 1 yıl bekledi?

Sekeller Kimdir?

Giriş

Sekelistan masallardaki gibi neredeyse hiç bilinmeyen bir ülkedir. Bu ülkeyi efsanelerin ve yanlış bilgilerin ardında kalmış bir kara parçasının sonunda bulabilirsiniz. Transilvanya’nın doğusunda, esasen Karpat Dağlarının doğu silsilesinde yer alır. Yüzölçümü yaklaşık 13,500 km2  (Lübnan’dan biraz daha büyük) nüfusu ise 700,000 civarındadır (İzlanda nüfusunun iki katından daha fazla).

Sekellerin Tarihçesi

Sekeller, Macar lehçelerinden birinin farklı ağızlarını konuşurlar; fakat farklı bir topluluktur. Sekellerin kökeni efsanelerin arasında kaybolup gitmiştir. Kendi inanışlarına göre Atilla’nın 453’te ölümü ve devamında gelen Hun İmparatorluğu’nun çöküşü sonrasında Karpat Havzası’nda muhkem bir yere çekilen 3000 Hun savaşçısının torunlarıdırlar. 895’te Macarlar gelene dek burada varlıklarını devam ettirmişlerdir. Orta Çağ’ın Macar vakayinameleri de Sekellerin Atilla’nın torunları olduklarını ve Macarlar geldiklerinde orada bulunduklarını kaydetmektedirler.

Bazı tarihçiler ise Sekellerin bölgeye Macarlardan evvel geldiklerini fakat Hunların değil Avarların torunları olduklarını kabul etmektedirler. Bazıları ise Macarlarla beraber geldiklerini ve Esegel veya Eskil denilen topluluğun torunları olduklarını düşünmektedirler. (İsimleri Arap ve İran kaynaklarında sadece S’k’l sessizleri ile kaydedilmiştir). Bu topluluğun anavatanı bugünkü Başkurdistan civarıdır. Bir diğer grup tarihçi ise Hazar İmparatorluğu’ndan gelen Kabarlar olduklarını düşünmektedir.

Ataları kim olursa olsun, Sekel kültürü, eski sosyal ve siyasi teşkilatlanmaları göstermektedir ki kesinlikle bir Türk Boyu ile ilişkilidirler.  Sekeller,  eski Göktürk Alfabesi’ne çok benzer bir alfabe olan kendi alfabelerine sahiptirler. Milli renkleri mavidir ve üzerinde altın sarısı bir güneşle gümüş rengi bir hilal olan bayrakları gök mavisidir. Sekellerin 6 boyu ve her boyun 4 kolu vardı. Birçoğunun adı Türkçedir. Ayrıca, Sekeller Macar Ağızları konuşmalarına karşın, dillerinde Macarcadakinden daha katı bir ünlü uyumu söz konusudur.  Yine bu özellik de dillerinin Türkçe ile olan ilgisini göstermektedir.

Macarların gelişinden sonra Sekeller, sınırları korumak için bu bölgelere dağıtıldılar. Savaş zamanında görevleri hücum durumunda öncü kuvvet olarak, geri çekilme durumunda ise artçı kuvvet olarak savaşmaktı.

Daha sonra, 11. yy.ın başından itibaren Sekeller önce güney, sonra da doğu sınırlarını korumak amacıyla çoğunlukla Transilvanya’da toplandılar. Burada teşkilatlanarak Latince (zamanın resmi dili) Regnum Siculorum (Sekel Krallığı) dedikleri ülkelerini oluşturdular. Bu ülke Macar nüfusunun bulunduğu bölgelerden farklı bir şekilde teşkilatlanmıştı. İlçeler yerine, ‘sedes’ (makam sandalyesi) denilen yönetim birimlerine ayrılmışlardı. Her bir makamın kendi meclisi vardı; fakat tüm milleti ilgilendiren konularla bir üst kurum olan Sekel Milli Meclisi ilgileniyordu. Ülke Sekellerin içişlerine müdahale etmeyen Macar Kralları tarafından derebeylik olarak tanınıyordu. Buna karşılık Sekeller de geleneksel askeri görevlerini yerine getirmek durumundaydılar.

1526’da Macar Devleti’nin çökmesinden sonra Osmanlı Sultanları da Sekel Muhtariyeti’ni tanıdılar.

Fakat Transilvanya’nın Macar yöneticileri bu toprakları işgal edip buralarda yaşayan insanları kendi hizmetleri için kullanmak amacıyla Muhtar Sekel Devleti’ni ortadan kaldırmaya niyetlendiler. Bu müdahale bir takım savaşlarla ve haklarını savunan Sekellerin isyanlarıyla karşılık buldu. Sekellerin bu özerk durumu Avusturya İmparatorluğu’nun 18. yy.da Transilvanya’yı işgal etmesinden sonra daha büyük bir darbe aldı. 1848’de Avrupa’yı silip süpüren ihtilaller dalgası Transilvanya’ya ve Sekelistan’a da ulaştı. Sekeller kendi hükümetlerini kurmak istediler fakat Macarlar buna karşı çıktı ve Sekel ileri gelenlerini Macar İhtilali’ne katılıp siyaset işlerini Macarlar’a bırakmaya ikna ettiler. Sekeller bunu kabul ettiler ve askeri güçleri ile birlikte Macarlar’a katıldılar.

Bu gelişmelerin zamanlaması Macarlar için isabetli olmuştu çünkü Transilvanya Macarları, Romanya’nın sebep olduğu korkunç bir felaketle karşılaşıyordu. Romenler, tarih sahnesinde ilk kez 10. yy.’da Bizans Kaynakları’nda Balkanlarda yaşayan yarı göçebe bir topluluk olarak kaydedilmişlerdir. 13. yy.’dan itibaren Transilvanya’nın birçok bölgesine sızıp yerleşmiştirler.

Romen tarih kitaplarından bir kaçını okuduğumuzdaysa, Romenlerin eskiden beri Transilvanya bölgesinde yaşadıklarını, her zaman nüfusun çoğunluğunu oluşturduklarını “öğrenebilmekteyiz.” Bu kitaplara göre, Romenler mütemadiyen yerleşik, barışçıl ve zeki insanlardı; Avrupa’da yüksek bir medeniyet geliştiren ve hatta bazı yönlerden Yunan ve Roma medeniyetlerinden de üstün olan ilk yerleşimciler arasındaydılar.   Bu kitaplarda Romenlerin yerliliğinin “en eski dönemlere” uzandığına gayretle dikkat çekilmektedir. Hatta iddialarına göre insanoğlunun pek çok bilimsel başarısının ilk mucitleri de Romenlerdir. Bunun aksine etraflarındaki diğer bütün halklar, bölgeye barbar göçebeler olarak gelerek Romenlerin barışçıl gelişmelerini engellemiş olan işgalcilerdir. Romenlerin en eski dönemlerde var olduklarına dair hiç bir güvenilir kanıt yoktur ancak davalarını desteklemek isteyen Romen arkeologlar 1980’lerde bizzat eşyalar üretip onları toprağın altına gömmüşlerdir. Böyle bir mantık dâhilinde şunun gibi bir çıkarsama pekâlâ yapabiliriz: dinozorlar esasında eski bir Romen dili konuşan Romenzorlardır; Büyük Patlama da aslında on üç milyar yıl önce proto-Romenler tarafından gerçekleştirilmiş Romenlere özgü bir Patlamadır!

1848’deki ihtilal havası Transilvanya’daki Romenler’e varlıklarını tarih sahnesinde ciddi olarak ilk kez tasdik ettirmeleri için büyük bir fırsat vermiştir.

Macar İhtilalcilerin ana hedeflerinden bir tanesi, Macaristan’ın Avusturyalılar tarafından işgalinden sonra ayrı bir yönetim birimi haline getirilen Transilvanya ile yeniden birleşebilmekti. Bu girişim, Transilvanya’yı kendilerine isteyen Romenler ‘in büyük tepkisine sebep oldu. Bu tepkileri iyi değerlendiren aşırı Romen milliyetçileri kısa sürede Romen Milli Hareketi’nin liderliğini ele geçirdiler. Bu yöneticiler, Romen halkına şanlı Roma Lejyonerlerinin doğrudan torunları olduklarını, Roma Kültürü’nün gerçek taşıyıcıları olduklarını ve Transilvanya’nın en eski sakinleri olduklarını; bu sebeplerden dolayı da bu bölgenin tarihi bir hak olarak sadece kendilerine ait olduğunu başarılı bir şekilde propaganda ettiler. Bu anlayışa göre Transilvanya’da Romenler dışında bulunan herkes işgalci barbarlar idiler ve bunlar arasında Romenlerin başına gelen bütün talihsizliklerden sorumlu olan Macarlar en kötüleri idi. Bu sorunun tek çözüm toplu imha idi ve bunun tam zamanı idi. Romen ruhban sınıfı da köylü kitlelerini harekte geçirmede büyük rol oynadılar. Rahipler halka “Tanrı şimdi üç aylığına uykuya yatmıştır o yüzden istediğinizi yapabilirsiniz” şeklinde telkinlerde bulundular. Milli Romen Asemblesi’nde ise Macarların bebeklerinin ve kedilerinin bile öldürüleceğine yemin edildi.

Eski Roma Lejyonlarını örnek alarak teşkilatlanan Romenler, Avusturya ordusunun yardımı ile ve Saksonlarla ittifak içerisinde hareket ederek Transilvanya’nın bazı vilayetlerini ele geçirdiler ve bu bölgeleri Dako-Romanya diye adlandırdılar. Daha sonra bu Dako-Romanya’da siyasi ve kültürel hayat aşağıdaki gibi cereyan etmiştir:

Birçok köy ve kasabadaki Macar ahali saldırıya ve tecavüze uğradı, soyuldu ve katledildi. Bu kıyımlar, Romen halk müziği ve içki âlemleri eşliğinde kadın ve erkeklerin bilfiil katıldıkları büyük kutlamalar şeklinde yürütülmekte idi. Bu kutlamalarda sokaklar kurbanların kanları ile boyanmakta ve yanan evlerden yükselen alevler ile aydınlatılmaktaydı. Kurbanlar linç edilmekte, kolları bacakları kesilmekte, kazığa oturtulmakta veya ateşte kızartılıp etleri öldürülmeyi bekleyen kurbanlara yedirilmekteydi. Bazı kurbanların ise canlı canlı karınları yarılmakta ve bağırsakları kendi ağızlarına tıkılmakta idi. Bu kutlamalarda sportif faaliyetler olarak hedeflerin canlı kurbanlar olduğu cirit atma ve nişancılık müsabakaları düzenlenmekte idi. Bu kutlamalarda düğünler de yapılmaktaydı. Güzel kızlar, ailelerinin katilleri ile anında evlenmeyi kabul ettikleri takdirde bağışlanmaktaydılar. Bu kıyımlardan kültür kuruluşları da nasiplerini almışlardır. Transilvanya’nın en eski koleji olan Nagyenyed Koleji yağmalanmış ve kütüphanesinde bulunan Macar Tarihi ile ilgili kitaplar imha edilmiştir. Romen Lejyonları, bir yerleşim yeri imha edildikten sonra diğerine hareket etmekte ve bazen de kalıntıları yağmalayan Saksonlar tarafından takip edilmekteydiler.

1848’de Transilvanya’da olanlar, Avusturya Ordusu’nun ve Avusturyalı yetkililerin desteği ile Romenler tarafından gerçekleştirilen bir soykırımdı.

Ekim 1848’de Sekeller ihtilale katıldılar ve Sekellerin yardımı ile Romenler ve Avsusturyalı destekçileri Transilvanya’da mağlup edildiler. Ancak Macar İhtilali, Çar Rusyası tarafından ezildi ve ihtilalcilerin çoğu Osmanlı hâkimiyetindeki sahaya çekildiler.

İhtilalin bastırılmasından sonra mutlakiyetçi Avusturya Yönetimi geri döndü. Macar ve Sekel liderleri idam edildiler veya hapse atıldılar. Romen liderler ise “hizmetlerinden” dolayı rütbeler alıp maaşa bağlandılar (bu liderler günümüz Romanya’sında hala milli kahramanlar olarak anılmaktadırlar).

Avusturya ve Romen hükümetlerinin hiçbirisi bu soykırım için özür dilememiştir.

Fakat 1859’da İtalyanlara ve 1866’da Prusyalılara yenildikten sonra Avusturya İmparatorluğunun gücü oldukça azaldı ve önde gelen bazı Macarlarla uzlaşmayı kabul etti. Bunun sonucu olarak da 1867’de Avusturya İmparatorluğu, Avusturya–Macaristan olarak ikili bir monarşiye dönüştü. Bu yeni devlette Macaristan içişlerinde kendi siyasetini takip edebilmiştir. Ancak, dışişleri ve savunma konuları Avusturyalıların elinde kaldı.

Yeni Macar Hükümetinin 1867’den sonra ilk yaptığı işlerden biri Sekelistan’ı ve diğer Sekel kurumlarını tasfiye etmek, yani resmi olarak Sekel milletinin varlığını sona erdirmek olmuştur. Bu, Macarların 1848’de onlara yardım eden Sekellere bir teşekkürleriydi. Macar siyasetçileri, “Siz Sekeller Macarca konuşuyorsunuz, öyleyse Macar olmalısınız” tezini savunuyorlardı.

Sekelistan’ın parçalara ayrılmasından sonra, bölge ihmal edildi ve iktisadi olarak çöktü. Sonuç olarak birçok insan yurtdışına göç etti.

Ancak Sekeller yok olmadılar ve kim olduklarını unutmadılar.

1877’de Türk-Rus Savaşı esnasında Sekeller Türk ordusuna yardımcı olmak amacıyla Sekel Lejyonu adıyla bir birlik kurdular.

Avusturya–Macaristan İmparatorluğu 1918’de Birinci Dünya Savaşı’nın bir neticesi olarak çökmesi ve Macarların ülkeyi koruyamadıklarının açıkça görülmesi üzerine Sekeller, Sekeller Cumhuriyeti’ni kurmayı denediler. Finliler, Estonyalılar, Letonyalılar, Litvanyalılar, Tatarlar gibi diğer küçük halkların yaptıkları gibi milletlerin kendi geleceklerini tayin edebilme (self determinasyon) hakkından faydalanmak istediler. Fakat hem çöken Macaristan’ın siyasetçileri hem de Fransızlardan yardım alan işgalci Romanyalılar tarafından engellendiler. Sonuç olarak Sekelistan, Transilvanya ile beraber, Fransa ve İngiltere tarafından, onlara destek olan Romanya’ya bir ödül olarak verildi. Batılı güçler yerel halkın fikrini asla sormadılar. Batı Demokrasisi Sekeller için bu şekilde işlemiştir! Neden?

Muzaffer Batılı Güçlerin liderleri, Avrupa’da eskisinden daha adil olacak ve milletlerin kendi geleceklerini tayin etme hakkına saygılı olacak yeni bir statüko kuracaklarını iddia ettiler. Ancak, Fransa ve Britanya’nın liderleri başta olmak üzere, Birinci Dünya Savaşını başlatanlara değil Hint-Avrupalı olmayan halklara karşı yönetilmiş kinci ve ırkçı insiyaklarla hareket etmekte idiler. Britanya’nın Versay delegasyonu sekreteri Harold Nicolson’ın “Peacemaking 1919” adlı kitabındaki sözleri, yalnızca ona has olmayan bu yaklaşımı açık bir şekilde ortaya koymaktadır: “Macaristan’a karşı olan hislerim daha başkaydı. Bu Turanlı kabileye karşı geçmişte ve halen kuvvetli bir nefret duyduğumu itiraf ediyorum. Kuzenleri Türkler gibi birçok şeyi yok edip hiçbir şey ortaya koymadılar”

Yani Macarlar gibi milletler onlar için sadece Asyalı ilkel kabilelerdi. Macaristan’ı Macar nüfusunun üçte birini yabancı boyunduruk altına soktular. Sekeller de bu arada kendilerini Romenlere sunulmuş bir hediye olarak buldular.

1918’den 1940’a kadar Sekelistan Romanya işgali altında idi. Romanya, kültürel ve milli farklılıklar gösteren tebasına karşı tutumuyla her zaman kötü bir üne sahip olmuştur. Daha 1877’de bağımsız bir ülke olarak ortaya çıkar çıkmaz liderlerinin ilk icraatı Müslüman tebaayı, yani Dobrucalı Türkleri ve Tatarları, vatandaşlık hakkından mahrum etmek olmuştu. Romanya hükümetleri Sekelistan’da Romenleştirme çabalarının yanında yerel halk tarafından konolizasyon şeklinde hissedilen siyasetler gütmüşlerdir. Yıllarca Sekelistan, özellikle olağanüstü hal hukuku altında tutulmuş ve Sekelleri, Romanya Parlamentosunda temsil eden kimse olmamıştır. Ne yazık ki Romen otoritelerinin bu suistimalleri ile ilgili şikâyetler Milletler Cemiyeti tarafından duymazlıktan gelinmiştir.

Kuzey Transilvanya ve Sekelistan, 30 Ağustos 1940’da Almanya ve İtalya Dışişleri Bakanlıklarının baskıları neticesinde, İkinci Viyana Anlaşması gereğince, 1940 ve 1944 yılları arasında Macaristan’a bırakıldı. Ancak Sekelistan’a hiçbir özerklik tanınmadı.

1944’te Sekelistan, iki hafta öncesine dek Nazi Almanyasının müttefiki olan Romenler tarafından desteklenen Sovyetlerin Kızıl Ordusu tarafından işgal edildi. Romenler memnuniyetle Sekelistan üzerindeki yönetimlerini tekrar oluşturdular. Romenlerin gelişi, yerel halka karşı işlenen birçok vahşeti de beraberinde getirdi. Örneğin, 26 Eylül 1944 Günü, Maniu Muhafızları Szárazajta (Rom. Aita Seacă) Köyü’nde on üç kişiyi baltalarla kafalarını uçurmak ve vurmak suretiyle öldürdüler. Bu muhafız birliği, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sekelistan’ın Kuzey Transilvanya ile birlikte Romanya’ya geri verilmesi gerektiğine karar veren Batılı Güçlerin büyük saygı gösterdiği Milli Köy Partisi’nin lideri olan Julius Maniu’nun adına hareket ediyorlardı.

1952’de yeni anayasanın onaylanmasından sonar Romen otoriteler (isteksizce ve Sovyet baskısı altında) yaklaşık olarak Sekelistan topraklarına tekabül eden coğrafya üzerinde özerk bir bölge kurdular. Fakat gerçekte bu bölge asla özerkliğe sahip olmadı. 1968’de bu özerk bölge de lağvedildi.

 

Komünist dönemin başlangıcında Romen milliyetçiliği ülkedeki Sovyet varlığı sayesinde büyük oranda kontrol altında tutuldu. Ancak Kızıl Ordu’nun 1958’te Romanya’dan ayrılması, ülke liderlerine diğer azınlıkların yanında Sekelistan ile de iştigal etme fırsatı verdi. 1968’den sonra ise Romenler, yarı bağımsız dış siyasetlerine bir ödül olarak Batılı Güçlerin hiç de iyi niyet içermeyen desteklerini de kazanmaları üzerine büyük bir baskı ve kolonileştirme rejimi oluşturdular. Sonuç olarak Seksenlerin sonuna doğru Sekelistan’daki durum dayanılmaz hale gelmişti.

Mevcut Durum ve Bakış Açıları

Komünizmin çöküşünden sonra, bütün Avrasya’da baskı altında bulunan birçok küçük halk onları baskı altında tutan devletlere başkaldırabildiler. Netice olarak bu halklar kendi geleceklerini tayin etme haklarını Gagavuzların özerkliği veya Baltık Halklarının özgür devletleri gibi değişik seviyelerde ortaya koydular. Sonuç olarak da Birinci Dünya Savaşı sonrasında keyfi olarak tesis edilen iki devlet (Yugoslavya ve Çekoslovakya) ortadan kalktı.

Ne yazık ki, Romanya’nın işgal ettiği topraklarda durum pek değişmedi. Sekelistan hala baskı altındadır. Halkı, insan hakları ihlallerine, ayrımcılığa, işkencelere maruz kalmakta ve kendi toprak ve milli kaynaklarından mahrum edilmektedir. Hâlihazırda, Sekellerin yalnızca bir grup olarak hakları gasp edilip kendi geleceklerini tayin etme haklarını kullanmaları engellenmemekte, adları da resmi olarak tanınmamaktadır. Kendi, alfabelerini kullanmaları da engellenmektedir. Dahası, Sekellerin bu vahim durumu uluslararası camia tarafından bilinmemekte ve duyulmamaktadır. Neden?

Öncelikle, Romanya, küçük bir halkın kendi geleceğini tayin etme hakkını kullanması için uygun bir yer değil. Seçkin sınıfın siyasi kültür ve gelenekleri, nüfusun büyük bölümünün düşünme tarzı ırkçılık ve kökleri ülkenin geçmişinde olan bir hoşgörüsüzlük eğiliminin etkisi altındadır. Romanya, yağmacı, ırkçı ve rüşvetçi bir seçkinler sınıfı tarafından yönetilmekte ve ülkede gerçek bir demokratik siyası kültürün eksikliği görülmektedir.

İkinci olarak da Sekeller, kendilerine yardım edeceklerin en başında olmaları beklenen Macarlar tarafından milli uyanışlarında engellenmişler ve hala da engellenmektedirler. Tarihi süreç göstermiştir ki, Sekeller ve Macarlar arasındaki ilişki hiç bir zaman sağlıklı bir ilişki olmamıştır. Macarlar her zaman Sekelleri kullanmaya ve suistimal etmeye çalışmışlardır. Bu durum bugün de devam etmektedir. Komünizmin çöküşünden sonra, Transilvanya’daki Macarlar, ana kuruluşları olan Romanya Macarlarının Demokratik İttifakı (RMDİ) adlı kuruluşları vasıtasıyla Sekeller kuruluşlarının tesis edilmesini engellemeye çalışmışlar ve Sekel Özerkliği fikrine başından beri karşı çıkmışlardır. Bunu yaparak da baskıcı Romanya’ya iyi bir hizmet yapmış oldular.

Macaristan da Sekellerin kötü durumu karşısında faydasız hatta düşmanca bir tavır sergilemiştir. Macaristan mümkün olduğunca kısa bir zamanda AB ve NATO’ya kabul edilebilmek için 1996’da  (Batı baskısı altında) Romanya ile bir anlaşma imzalayarak kardeşlerini Romenlerin baskılarına terk etmiştir.

Sadece Macaristan Hükümetleri değil Macaristan Halkı da kardeşlerine karşı samimiyetsiz ve duyarsızdır. 2004 yılında düzenlenen bir halk oylamasında Macaristan Halkı’nın çoğunluğu, işgal altındaki bölgelerde bulunan Macarlara ve Sekellere vatandaşlık verilmesine karşı pratik olarak oy kullanmışlardır.

Resmi olarak hem Transilvanya’daki ve hem de Macaristan’daki Macar ileri gelenleri Sekellerin kendilerini Macar olarak ilan etmeleri beklentisi içerisindedirler; fakat Sekellere sadece oyları ve istatistik olarak Macar nüfusunu arttırmak için ihtiyaç duymaktadırlar. Romenler sık sık Sekellere “Macaristan’a gidin” veya “Asya’ya gidin” demektedirler. Ancak Macaristan’a gittiklerinde ise Macar yöneticiler ve hatta halk tarafından aşağılanmaktalar ve onlara Romen olmadıkları halde “Evinize gidin Romenler” denilmektedir.

Görüldüğü gibi Macarlar, kültürlerinin birçok unsurunu kaybettikten sonra milli bilinç seviyesi düşük mankurt bir millet haline gelmişlerdir. Kardeşlerini önemsememekte, yalnızca Batılı komşularını taklit etmekte ve onlar gibi olmak istemektedirler.

Macar tarihçiler de Sekellerin Hun geleneklerini yıpratmak için büyük çaba sarfetmişlerdir. Macar okullarında çocuklara Türklerle akraba olmadıkları ve sadece Fin-Ugor Halkları ile akraba oldukları öğretilmektedir. Ancak gerçek hayatta Fin-Ugor kardeşliğinin bir işlevi yok gibidir. Finliler ve Estonyalılar, Avrupa Birliği sınırları içerisinde baskı altında bulunan “akrabaları” konusunda oldukça kayıtsız kalmaktadırlar. (Baskı altındaki Macarlar ve Sekeller Romanya’da değil de AB üyesi olmayan bir ülkede olsalar belki ilgi gösterebilirlerdi).

Son olarak üçüncü neden ise Birinci Dünya Savaşı sonunda Sekelleri sadık müttefikleri ve akrabaları olan Romenlerin işgali altına sokan Batı Güçlerin siyasi varisi olan Avrupa Birliğinin, yani esas suçlunun ikiyüzlü siyasetidir. Dünya çapında başka ülkeleri yargılamaya oldukça hevesli olan liderleri, demokrasilerinin yüksek standartlarını yüksek perdeden anlatırken, 2007’de Sekellerin Romanya’daki durumunu anlatan ve durumu protesto eden birçok mektuba rağmen, Romanya’yı mutlu bir şekilde AB üyeliğine kabul ettiler. Bu kararla AB içinde Sekellere yapılan bu baskının kabul edilebilir bir durum olduğu ortaya konulmuştur. Gerçekten de Romanya’nın Sekellere yaptığı baskı, hâlihazırda AB şemsiyesi altında devam edebilmektedir. Aslında dolayısıyla Sekeller AB baskısı altındadır da denebilir.

Bütün olumsuzluklara karşın Sekellerin milli uyanışı devam etmektedir ve artık durdurulamayacak bir noktaya ulaşmıştır. Bu uyanış, 1990 yılında Genç Sekeller Forumu (GSF) adı altında kurulan küçük ama dirayetli bir teşkilatın Macarların haddini bilmez ve faydasız yönlendirmelerine kulak asmamaları ile başlamıştır. Toplantılarda milli Macar sembolleri yerine Sekellerin sembollerini ilk kez kullanmaya başlayanlar bunlardır. Genç Sekeller, Göktürk Alfabesi ile bağlantı olan eski Sekel alfabesini yeniden canlandırdılar. Yerleşim yerlerinin girişlerine bu alfabe ile yazılmış resmi yazılar asarak Sekellerin hala var olduklarını, farklı olduklarını ve köklerini bildiklerini ortaya koydular.

Genç Sekellerin girişimi, dönemin olumlu tarihsel eğilimleriyle uyum içindeydi ve yerel halk tarafından iyi karşılanmıştı. Ancak Romanya Macarlarının Demokratik İttifakı adlı kuruluşun liderleri bu durumdan hoşlanmadılar ve Genç Sekelleri medyada kötülemek ve onların faaliyetlerini engellemek için ellerinden geleni yaptılar.  Bu, tarihte ender görülür- ya da belki de benzeri görülmemiş- utanç verici bir olaydı: Milli bir azınlığın (Romanya’daki Macarlar) çıkarlarını savunduğunu iddia eden bir kuruluş, küçük bir milletin (Sekeller) özerk girişimlerini önlemeye çalışarak baskıcı bir devletin (Romanya) yönetimlerine çok iyi hizmet ediyordu. Bunun sonucunda, Genç Sekeller Forumu ortadan kalktı.

Fakat faaliyetleri alev alarak arkasında Macar küllerinin altında hala parıldayan yeterli sayıda Sekel kehribarı bıraktı. Bu kuruluş artık faaliyet göstermese de 1990 yılında başlatmış oldukları girişim, 2003 yılında kurulan Milli Sekel Konseyi (MSK) adlı başka bir kuruluş tarafından kısmen devam ettirilmektedir.  Ancak Milli Sekel Konseyi kurucu üyelerinin, programının ve dilinin arka planı ne yazık ki bu kuruluşun Sekellerin menfaatlerini gerçekten etkili bir biçimde savunan bir güç olarak nitelendirilemeyeceklerini göstermektedir. İlk olarak, üyelerinin çoğu Romanya Macarlarının Demokratik İttifakı adlı kuruluşun öğütlerini izleyerek Genç Sekellere saldıran ve onları eleştirenler arasındaydılar. Ayrıca kuruluşlarını Doğu Avrupa diktatörlüğünün yıkılmasının sunduğu tarihsel pencereden yarar sağlayamayacak kadar geç kurdular. Milli Sekel Konseyi bağımsız olarak değil sözde Transilvanya Milli Macar Konseyi (TMMK)’nin bir toplantı yeri olarak kurulmuştu. Transilvanya Milli Macar Konseyi’nden ayrılmış olmalarına rağmen, bağımsız bir Sekel duruşundan hala yoksundurlar. Sekelistan için özerklik istiyor olsalar da milli Sekel sembollerinin kullanımını destekliyor, Sekel Milleti terimini kullanıyor ve kendilerini – Genç Sekellerin aksine – hala Macar milletinin üyeleri olarak görüyorlar. Milli ve politik bilinçleri henüz olgunlaşmamış: dikkatli bir şekilde uluslararası sahneye doğru giden bağımsız, dinamik ve becerikli bir politika yürütmektense, Macarların çıkarlarının ve hayali politikalarının gölgesinde oyalanıyorlar.

Her şeye rağmen bugün, Sekelistan’da bölgesel özerklik almayı hedefleyen güçlü bir hareket var. Sekeller artık kendi geleceğini tayin etme hakkının kullanılmasının dünyanın başka yerlerinde belli bir dereceye kadar kabul edilebilir olduğunun her geçen gün daha fazla farkına varmaktadırlar. (Sayıları bir kaç bin olan fakat uluslararası camia tarafından tanınan bağımsız devletlere sahip olan halkların bulunduğu Okyanusya’dan bahsetmek bile gereksiz).  Sekel Halkı’nın barışçıl mücadelesinin zorluğuna ve Avrupa Birliği içerisinde elverişsiz bir ortamda bu mücadelenin yürütülmesine rağmen, geleneksel dirençleri sayesinde sonunda uluslararası seviyede destek kazanacağı umut edilmektedir.

Dr.Levente Gergelyfi Borbély

Girne, Istanbul, 2011

***

"Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır." Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

  
7165 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Site Haritası
KİTAP ÖNERİLERİ
Prof.Dr. Cihan Dura, Sömürgeleşen Türkiye


Prof.Dr. Cihan Dura, Ataname


Mustafa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında
(AB-D Tarafından Yerli İşbirlikçileri ile Kuşatılan Türkiye) 


M.Emin Değer, Oltadaki Balık Türkiye


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Sızıntı


Barış Pehlivan, Barış Teroğlu, Metastaz


Alev Coşkun, Tarihi Unutmamak


Prof.Dr.Emre Kongar, 21. Yüzyılda Türkiye


Prof.Dr.Emre Kongar, Yakın Tarihimizle Yüzleşmek


Rıza Zelyut, Osmanlı'da Oğlancılık


Merdan Yanardağ, Türkiye Nasıl Kuşatıldı?


Prof.Dr. Sina Akşin, Yakın Tarihimizi Sorgulamak


Nurten Arslan. Küçük Anılarda Büyük Sırlar, 5 cilt
Biyografik Roman Tarzında Atatürk ve Yakın Tarih


Soner Yalçın, Samizdat


Soner Yalçın, Saklı Seçilmişler


Erol Toy, O'na Katılmak, Dünden Yarına Türkiye Cumhuriyeti


Prof.Dr. Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El Yazıları


Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu


Laik, Demokratik, Hukuk Sevleti Türkiye Cumhuriyeti'ni Ortadan Kaldırmaya Yönelik İç ve Dış İrticai Örgütler


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Zaman Kaybolmaz


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk


Süleyman Duman, Kütahya-Eskişehir


Anılarla Mayıs 1970 - Ocak 1975 Astsubay ve Eşlerinin Hak ve Adalet Arama Mücadeleleri
Yazar: Abdullah İnaler


Cengiz Özakıncı, İblisin Kıblesi
(Türkiye'nin Üniter ve Laik Yapısını Hedef Alan AB-D
Bunun için neler yaptı?
Belgeleriyle Tarihe Tanıklık Edeceksiniz)


Cengiz Özakıncı, Türkiye'nin Siyasi intiharı Yeni - Osmanlı Tuzağı
(Bugün Olanları, Yarın Olabilecekleri, Tarihi Benzerlikleri, Belgeleri ile Anlatmakta Olan Bir Eser)


Cengiz Özakıncı, Kalemin Namusu, Türk Savun Kendini


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Ali Tayyar Önder - Türkiye'nin Etnik Yapısı ve Açılım


Cengiz Özakıncı - İblisin Kıblesi Kitabına Ait Program


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-1


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-2


Cengiz Özakıncı:Türkiye Cumhuriyeti'nin Yerli ve Milli Kökleri


Cengiz Özakıncı:1989 Sonrası Türkiye’de Küreselci Emperyalist Operasyonlar.
Dersim iftiraları-Kanal İstanbul, Monrö Bağlantısı-Atatürk ve Laikli İlkesine Yönelik Psikolojik Harekat Nasıl ve Neden Başladı

Cengiz Özakıncı: ABD’de Ulusal Demokratik Cumhuriyet’in Temelleri
Amerika'da okullarda öğrencilere okutulan Ulusal Ant
- Atatürk'ün Eğitim Sistemi


Amerikan Ulusal Andı

"Pledge of Allegiance - Brody Middle School"



Türkiye'de "Öğrenci Andı" Pkk ile Açılım Döneminde Kaldırıldı.13.10.2013
Prof.Dr. Erol Manisalı: Amerika'nın yürüttüğü karşı devrim


GENÇLİĞE HİTABE
Analiz

AKP-BDP çatısı altında Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye çalışanlar, 18 yıl önce (1993-1994) Kürt-İslam çizgisindeki Yeni Zemin’de örgütlenmiş... 3.6.2011-Yeniçağ 
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/-51438h.htm
Yeni Zemin Dergisi Konu Başlıkları:
https://katalog.idp.org.tr/dergiler/610/yeni-zemin



Yıl 1993; Sayın Recep Tayyip Erdoğan (Refah Partisi İstanbul İl Başkanı, MKYK Üyesi) Sayın Bülent Arınç (Refah Partisi MKYK Üyesi) ve Sayın Mehmet Metiner (Yeni Zemin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni).


Yıl 1993; Sayın R.Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Mehmet Metiner birlikte bir açık oturumda


Türkiye'nin siyasi yapısının islami yönde değiştirilmesini temel hedef edinmiş Yeni Zemin Dergi Yazarları, TSK yapısının değiştirilmesini de misyon edinmiş.

Aynı zamanda eyalet, hilafet gibi söylemlere sahip Em.Tuğg. Adnan Tanrıverdi 15 Temmuz 2016 sonrası TSK'da yaptırdığı değişiklikleri sıralıyor:


İçişleri Eski Bakanı Sadettin Tantan'ın HÜDA PAR ve Hizbullah Tespitleri