Polis Akademisi'nde Kürt açılımı ve Sonrası...
Hükümetin Kürt açılımı çalışmaları kapsamında düzenlenen çalıştayda terörle mücadele uzmanlarının yanı sıra 'Hayırlı Cuma' anlaşmasının mimarı Alderdice de bir konuşma yaptı
Hükümetin ‘Kürt açılımı’na yönelik çalışmaları devam ederken İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) ile İngiltere arasında müzakereleri yürüten ‘Hayırlı Cuma’ anlaşmasının mimarı Lord John Alderdice deneyimlerini aralarında İçişleri Bakanlığı bürokratları ile Emniyet İstihbarat ve Terörle Mücadele uzmanlarının da bulunduğu bir grup uzmana anlattı. 21 Temmuz’da Polis Akademisi’nde düzenlenen çalıştayda Alderdice’in yanı sıra terörle mücadele konusunda çalışmalarıyla tanınan, Prof. Dr. Scott Atran, Prof. Dr. Marc Sageman ve Richard Davis de Türkiye’ye tavsiyelerde bulundu. Uzmanlar, Türkiye’ye “Kürtlerin gururuna, onuruna, duygularına hitap edin” tavsiyesinde bulundu.
Yarın da çalıştay var
Dün yazılı bir açıklama yapan Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan, söz konusu çalıştayla ilgili bilgi verdi. Arslan, bilimsel özerkliğe sahip bir yükseköğretim kurumu olan akademilerinin yasal görevlerinden birinin de güvenlikle ilgili konularda ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel araştırmalar ve çalışmalar yapmak olduğunu söyledi. Arslan, akademinin bu yolla güvenlik konusundaki bilimsel birikime ve güven toplumunun inşasına katkıda bulunmayı hedeflediğini kaydetti. Polis Akademisi bünyesinde faaliyet gösteren araştırma merkezlerinin 21 Temmuz’da ‘Terörün Yeni Trendleriyle Mücadele’ konulu uluslararası bir çalıştay düzenlediğini duyuran Arslan, son dönemde yoğun şekilde tartışılan Kürt sorununun çözümüne yönelik demokratik açılımlar konusunu tartışmak amacıyla Polis Akademisi’nin ev sahipliğinde yarın da ‘Kürt Meselesi’nin Çözümü: Türkiye Modeline Doğru’ başlıklı bir çalıştay düzenleneceğini kaydetti. Bu çalıştaya Türk bilim adamlarıyla, gazeteciler ve uzmanlar katılacak.
21 Temmuz’da düzenlenen ‘Terörün Yeni Trendleriyle Mücadele’ çalıştayına terörle mücadele konusunda dünyaca bilinen Prof. Dr. Scott Atran, Prof. Dr. Marc Sageman, Richard Davis ve İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) ile müzakereleri yürüten Lord John Alderdice de katıldı. Katılımcılar, çalıştayda, kendi tecrübelerini Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Araştırma Merkezi (UTSAM) araştırmacıları, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat ve Terörle Mücadele Daireleri ile taşra illerinden gelen uygulayıcılarla paylaştı.
‘Onur ve gurur çok önemli’
Scott Atran, toplumsal entegrasyon ve uyumun sağlanmasında önemli hale gelen ‘sembollerin kullanılması’ üzerinde durdu. Terör örgütlerinde eleman kazanma ve örgüt profilleri üzerine uzman olan Prof. Dr. Marc Sageman da sorunun çözümünde sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasal faktörlerin önemine dikkat çekti. Halkın önem verdiği konularda devletin saygın duruşunun da oldukça önemli olduğunu belirten Prof. Sageman, şu değerlendirmeyi yaptı: “Onur ve gurur gibi kavramlar çok daha önemli. Bundan dolayı soruna neden olan noktalarda devletin sembolik de olsa ilgili toplumun duygularına hitap eden konularda açılım yapması yerinde olacaktır.”
Good Friday (Hayırlı Cuma) anlaşmasının başmimarlarından Lord John Alderdice ise ayrılıkçı terörizm ve çözüm yolları konusunda görüşlerini dile getirirken deneyimleri hakkında bilgi verdi.
Çalıştayda ayrıca ABD, AB ve Türkiye ilişkileri çerçevesinde terörle mücadelede uygulanan stratejiler, küresel aktörler, yapılan doğrular ve yanlışların neler olduğu üzerinde duruldu.
‘Hayırlı Cuma’ nedir?
İngiltere 1920’de İrlanda Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanırken, Kuzey İrlanda’ya da geniş özerklik verdi.
Ancak burada yaşayan Protestan çoğunluk ile ayrımcılığa tabi tutulduklarını savunan Katolikler arasında çatışmalar başladı. Kendini İrlandalı sayan Katolikler, İngiltere’den ayrılarak İrlanda’ya katılma talebini dillendirmeye başladı.
Protestanlar ise İngiltere’den yana tavır koydu. 1968’de silahlı çatışmalar başlayınca Protestanlar, İngiltere’den kendilerini savunmasını istedi.
İngiltere hükümeti duruma müdahale etti ve 1972’de Kuzey İrlanda’da yönetime el koydu. Çatışmalar 1998’e kadar devam etti. ve 1.5 milyon nüfuslu Kuzey İrlanda’da yaklaşık 3 bin 600 kişi öldü.
1998’de (Good Friday Agreement/Hayırlı Cuma Anlaşması olarak da anılan) Belfast Anlaşması’yla çatışmalar sona erdi. Anlaşma, ateşkes ilanını, tarafların silah bırakmalarını, ortak ve özerk bir yönetimin kurulmasını ve İngiltere’nin Kuzey İrlanda’ya kendi kaderini tayin hakkı tanımasını içeriyordu. Uzlaşma 2007’de Kuzey İrlanda Parlamentosu’nun toplanmasıyla tamamlandı./31 Temmuz 2009
http://www.habervaktim.com/haber/81530/polis-akademisinde-kurt-acilimi.html
***
POLİSİN TESPİTİNE BAKIN
Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü dağa çıkarıyor!..
Rapordaki şaşırtan gerekçeler...
POLİS Akademisi öğretim üyelerince hazırlanan ve Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan’a da gönderilen ’Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Terörü Besleyen Sorunlar: Hakkari, Yüksekova ve Van Örneği’ adlı raporda, şaşırtan gerekçelere yer verildi.
‘Terör örgütünü besliyor’ yorumu
Doçent Süleyman Özeren ve Dr. Murat Sever’in raporunda, psikiyatrla görüşen bir çocuğun, “Bu yazıyı görünce anama küfrediliyor sanıyorum” ifadesi hatırlatılarak, “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısı, terör örgütüne katılımların en önde gelen sebebi gösterildi.
‘Görevlilerden hesap sorma arzusu’
RAPORDA, sivil ya da asker devlet görevlilerinin davranışları ve halka hakaretlerinin de dağa çıkışı teşvik ettiği öne sürülerek şu ifadelere yer verildi: Örgüte katılan bazı bireyler tarafından da bu yapılanların hesabını sormanın tek yolu dağ olarak gösterilmiştir.
Abdullah Gül
‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ lafını, tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür. Milliyetçilik ilkesi maalesef bir nevi bir ırkçılık şeklinde devam etmiştir.
Yaşar Büyükanıt
‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ anlayışına karşı çıkan herkes, Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. Cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde bağlı olan bir kişinin cumhurbaşkanı olmasını umut ediyoruz.
Polisten şaşırtan gerekçe
Polis Akademisi’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki terörü ele alan araştırmasında, bölge gençlerinin terör örgütü PKK’ya katılmasındaki en önemli etkenin “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü olduğu öne sürüldü.
Haber: Fatih ERBOZ
Polis Akademisi Uluslararası Terörizm Merkezi’nden Doç. Süleyman Özeren ve Dr. Murat Sever, Hakkari, Yüksekova ve Van’da güvenlik güçlerinden vatandaşlara, terör örgütü sempatizanlarından eğitimcilere kadar birçok kişiyle görüşerek bir alan çalışması yaptı. ’Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Terörü Besleyen Sorunlar: Hakkari, Yüksekova ve Van Örneği’adlı araştırmada, örgüte katılımların sebepleri, terörü besleyen sorunlar gibi pek çok konu üzerinde duruldu.
Zorunlu göç
Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan başta olmak üzere devletin birçok kurumuna da gönderilen rapor, Mart 2010 tarihinde hazırlandı. İşte rapordan çarpıcı sonuçlar: Göç temel neden: Ekonomik ve zorunlu göç, terörün bir sonucu halinde gelişirken sonraki süreçte terörün beslendiği ve bu beslenmenin de uzun vadede devam etmesini sağlayıcı bir faktör haline gelmiştir. Kızlar dağa çıkıyor: Kızlar, ailesinde ve çevresinde yaşadığı sorunlardan kaçmak için örgüte katılıyor.
Öfke ve nefret
Nefrete dönüştü: Milliyetçilik söylemleri, bazı bireylerin örgüte katılmalarında etkili olabiliyor. Bir Hakkari’li doktor şöyle anlatıyor: “Devlete kızgınlık, eskiden yapılmış yanlışlar, köy boşaltmalar, boşaltma esnasında askerin gelip tehdit etmesi, aşağılaması, babayı çocuklarının yanında aşağılaması kişilerde büyük bir nefret ve öfkeye neden olmuştur. Örgüte katılan bazı bireyler tarafından da bu yapılanların hesabını sormanın tek yolu dağ olarak gösterilmiştir.
Milliyetçilik duygusu!
Reçete yazılmıyor: Bir sağlık görevlisinin, başkasının adına yeşil karta reçete yazmaması bile menfi algılanıyor: ” Bize kimliğimizden dolayı böyle davranıyorsunuz “ tepkisiyle karşı karşıya kalınabiliyor. Ne mutlu Türk’üm: Bir psikiyatr, kendisine gelen bir çocuğun ” Dağda ne mutlu Türk’üm diyene, yazısını görünce anama küfrediliyor gibi hissediyorum “ demesi de milliyetçilik duygusunun geldiği noktayı gözler önüne seriyor. PKK kullanıyor: PKK terör örgütü ” Kürt’üz diye bize bunu yapıyorlar “ diyerek halka yaklaşıyor. Halkın ’sürekli şikayet’psikolojisinin kaynağında da bu propagandalar yatıyor. Kalabalık aile: PKK kalabalık ailelerden bir bireyin örgüte katılmasını istiyor. Böylece kalabalık aileler örgüt ile irtibata geçiyor ve daha geniş taban oluşuyor.“Ne mutlu Türk’üm diyene”
sözü Gül’ü rahatsız etmişti
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 19 Aralık 1992’de RP Kayseri Milletvekili olduğu dönemde sarfettiği şu sözler hala unutulmadı: “Ne mutlu Türk’üm diyene lafını, tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür... Bugün Türkiye’de bir sistem bunalımı var. Halkına zıt, halkı ile barışık olmayan ona düşman bir sistem bu. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, devletçilik ve laiklik; bu millete, zorlatma şeklinde dayatılmış. Milliyetçilik maalesef bir nevi bir ırkçılık şeklinde devam etmiştir.“
Gül, 8 Haziran 1995 Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada şu sözleri sarf etmişti: ”Hangi demokratik ülkenin, hangi Avrupa ülkesinin anayasasının başlangıcında bu tip ilkel -evet, söylüyorum- maddeler vardır; soruyorum. Bu, ancak, Baas anlayışıdır.” Karşı çıkan herkes Türkiye
Cumhuriyeti’nin düşmanıdır
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ise, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için Abdullah Gül isminin konuşulduğu dönemde, nasıl bir Cumhurbaşkanı istediklerini kamuoyu ile paylaşmıştı. Büyükanıt, 12 Nisan 2007‘de düzenlediği basın toplantısında, arzuladıkları Cumhurbaşkanı’nı şöyle tarif etmişti: “Cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde bağlı olan bir kişinin cumhurbaşkanı seçilecek olmasını umut ediyoruz. TSK, Gül” ün Cumhurbaşkanı olmasını istemiyor“ yorumlarına neden olan bu açıklama hafızalardan silinmeden, bu kez Genelkurmay TSK’nın internet sitesinden yayınladığı bildiriyle, Gül’ü üstü kapalı bir şekilde uyarmıştı: Ne mutlu Türk’üm diyene anlayışına karşı çıkan herkes, Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. Büyükanıt, daha sonra geri adım atmayacakları mesajını vermişti. 12/07/2010
YENİÇAĞ
***
Ve açılımdan sonra:
BDP'li Vekilden Polislere: "Atanı Vururum"
Kışla Mahallesi’nde bulunan Viranşehir Belediyesi bahçesindeki amfi tiyatroda düzenlenen ve BDP Milletvekillerinin de katıldığı etkinlikte Öcalan lehine slogan atan kalabalıktaki bir grup polise taş attı. Polis de biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti.
Polisle göstericiler arasında sokak aralarında kovalamaca bir süre devam ederken, yaralanan ve gazdan etkilenenler hastaneye götürüldü.
MİLLETVEKİLİNİN SİLAH ÇEKME GİRİŞİMİ
Gerginlik sırasında BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, kalabalığı dağımak için gaz bombası kullanan polislerin üzerine ‘Şerefsiz’ diyerek yürüdüğü ve ‘Vururum atanı’ diyerek silah çekme girişiminde bulunduğu gözlendi.
Viranşehir’de, Suriye’deki Kürtler’e destek için düzenlenen etkinlikte PKK lehine slogan atan gruba müdahale eden polisler ile BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici arasındaki diyalog kameralar tarafından kaydedildi.
Görüntülerde müdahale sırasında gazdan kendisi de etkilenen BDP’li Binici’nin, polislerin yanına gelerek, “Ne diye atıyorsunuz? Bekle bekle. Milletvekili olarak buradayım. Hangi şerefsiz attı?” dedi.
Milletvekili İbrahim Binici’nin “Vururum atanı” dedikten sonra, elini beline götürdüğü görüldü. 03.02.2012
http://www.haber365.com/Haber/BDPli_Vekil_Polise_Silah_Cekti/
Şırnak’ın Silopi İlçesi’nde bugün yapılan nevruz kutlamalarından sonra olaylar çıktı. Kutlamalara katılan BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, göstericilere basınçlı su ve gaz bombası ile yapılan müdahale ardından tartıştığı Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Başkomiser Murat Çetiner’e tokat atıp, hakaret etti. (Hürriyet, 23.03.2011)
Habere ait videoyu izlemek için fotoğrafın üzerini tıklayınız.
29 Ekim 2012 Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları ve Habur'da PKK'lıların Karşılanması/Karşılaştırma
04 .02.2013