Devşirme Osmanlı Paşaların Özellikleri Monarşi rejimi ile idare edilen Osmanlı İmparatorluğu’nda padişahlık dışındaki, devlet yönetiminde görev alanlar, Hıristiyanlığa mensup sözde “zeki ve yetenekli” çocuklardan seçilip “Enderun-u Humayun”da Osmanlı geleneklerine göre yetiştirilenlerden idi… Burada Osmanlı geleneklerine göre yetişip devlet erkânında görev alan kişilerin, zaman içinde padişahı bile belirleyecek güce eriştiğine tarihtenşahit olmaktayız… Enderun-u Humayun’da yetişen sözde “zeki ve yetenekli” çocuklar devlet erkânında, paşa unvanıyla; Sancak Beyi, Beyler Beyi, Deniz ve Kara Kuvvetleri Başkomutanı,Vezir (bakan), Vezir-i Azam (başbakan), Yeniçeri Ağası, Sipahi Ağası, Ordu Komutanı, Hükümet Memuru, olarak görev yapmaktaydılar.. Bu devşirme sistemi, zaman içinde yandaşlarına iltimas sağlama, rüşvetsiz iş yapmama, yabancıya iltimas geçme, halkı ezme gibi yöntemlerle, Osmanlı’nın batışına kadar hüküm sürer.. Ancak, özellikle de Atatürk’ün vefatından sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde de varlıklarını sürdürdükleri; ekonominin, sanayinin ve siyasetin yönünü belirlemeden geri kalmadıkları, yandaşlarının lehine uygulamalarından görülebilmekte... Kimi siyasetçi ve din adamlarınca, Osmanlı geleneği, siyasi düşüncesi ve yaşamşeklinin Türkiye’de ısıtılmaya çalışıldığı bir dönemden geçmekteyiz... Osmanlıdönemi dendiğinde, monarşi yönetimi altında cahil tutulan bir halk, ticarette, sanatta ayrıcalıklı soylar ve üç kıtada savaşmak zorunda bırakılan Türk çocukları, dullar, yetimler, sakat kalmış insanlar akla gelmekte.. Sözde din uğruna girişilen savaşlar, bu savaşlarda yitirilen Türk çocukları ve nihayetinde fethedilen o bölgenin halkının sahte İngiliz peygamberlerine kanarak, Hristiyanların yanında yer almaları ve finalde Osmanlı’nın İngilizlere, Fransızlara,İtalyanlara o “kutsal toprakları” terk edişi… “Biz Osmanlıtorunlarıyız” diyerek Osmanlı özentisi yaratmaya çalışanların, Türk halkına hangi çağdaş hedefleri, hangi müreffeh yaşamı öngördüklerine ve hangi çağdaşhedefleri gerçekleştirdiklerine iyice bakmak gerekiyor.. Zekâ, yetenek ve çalışkanlık bir dine, bir soya bağlanamaz... Devletin asker gücünü oluşturan zeki ve yetenekli Türk çocukları yok sayılarak, “zeki ve yetenekli" olduğu kananatine varılan Hıristiyan çocuklardan seçilenlerin“Enderun-u Humayun”da yetiştirilerek devlet erkânında yer almaları oldukça düşündürücüdür... Bugün, dünya üzerinde pek çok buluşun altına Türk çocuklarının imzasının bulunması, zekânın, yeteneğin, soyla, dinle bir ilgisi olmadığını göstermektedir.. Devşirme devlet erkânı paşaların genel özellikleri araştırmacı yazar Meram tarafından şu şekilde dile getirilmekte: “Sancak Beyleri, Beylerbeyi, deniz ve kara kuvvetleri başkomutanları, paşalar, vezir ve vezir-i âzam denilen Bakan ve başbakanlar, Yeniçeri ağaları, Sipahi ağaları,Türklerden kurulu savaş ordularının bütün komutanları, irili ufaklı bütün devlet memurları, hep bu yabancı kanlı Hıristiyan dölü tutsak kölelerden seçiliyor, bütün Osmanlı ülkesini sömürüyorlardı. Yabancı kanlarının gereği olarak Anadolu Türklerine kan kusturmak, asıp kesmek, malını, canını, ırz ve namuslarını ellerinden alıp rezil ederek hüküm sürmek, en büyük tutkularıydıbunların. Ne yazık ki, zavallı halkın gözünde, bunların her biri ‘asil ve en yüksek düzeyde kimseler’olarak büyütülürdü. Bu yüzdendir ki, yüzlerce yıldan bu yana: ‘Paşalar, Paşa çocukları, Paşa kızları ve Paşa karıları’ gökten inmiş, ya da belirli ırk soyun temsilcileri imişcesine bir korkulu saygı ile anılır, onlardan ya da onların döllerinden birinin adı geçtiğinde; ‘biliyor musunuz, o bahsettiğiniz kimse, falan paşanın oğlu imiş…’ gibi saygılı bir anlatımla yüceltilirlerdi. Halk, bu soysuzları soylu saymaya alıştırılmıştı çünkü. Gerçekleri söyleyen, yazan olmamıştı ki.. Oysa hepsi de: dünyadaki ‘yetmiş iki buçuk millet’ deyimiyle tanımlanan her bir yancı soy ve kökten gelmiş, kimi parayla, kimileri zorla ele geçirilmiş Hıristiyan tutsak kölelerden ve onların döllerinden başka bir şey değillerdi.” *** Uçak, otomobil gibi imalatları gerçekleştiren Türk insanının engellenmesi, ülkenin sanayisinin geliştirilmemesi, her alanda Türkiye’nin dışa bağımlı tutulması,kendini geliştirmek isteyen insanların öğrenimlerin yasaklanması, köy enstitülerinin kaldırılması, düşüncelerinden dolayı insanların cezalandırılması, gelir adaletsizliği gibi olumsuz hususların her birisi bence, devşirme zihniyetiyle yakından alakalı... Din, ırk farkı gözetilmeksizin, Türk vatandaşı olan her bireyin, Atatürk Türkiye’sinde, çağdaş değerlere sahip çıkarak, geliştirerek; Atatürk’ün bizlere gösterdiği çağdaş medeniyet seviyesine biran evvel ulaşılması dileğimle… 15/2/2010 Orhan Kaya Kaynak: MERAM, Ali Kemal, Padişah Anaları ve 600 yıl bizi yöneten devşirmeler, 5.baskı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1990, s.306 |
3900 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |