İç Hizmet Yönetmeliği-5 Madde 13: Amir maiyetinden mutlak itaat beklemeğe ve istemeğe haklıdır. Amir de maiyetinin şeref ve haysiyetlerini, sağlığını ve özlük haklarını gözetmeğe mecburdur. Madde 14: Amir, maiyetine eşit muamele yapmağa ve haklarında adil hareket etmeğe mecburdur. Fakat iyilik ve koruma düşüncesi amirin kanun ve nizamlardan ayrılmasına sebep olamaz. Amir, göreve bağlılık ve gayret, kanun ve nizamlara uyarlık, çalışkanlık, hal ve tavrı ile maiyetine örnek olacaktır. *** Maddeleri kısaca yorumlayalım: On üçüncü madde birinci cümle: Şahsi çıkarlar dışında, hukuk kurallarına uygun, görevin özü ile bağlantılı olan emirlere mutlak itaat etmek askerliğin olmazsa olmazıdır. Ancak, ucu bucağı belli olmayan yetkilerin, benliğini bulamamış insanları insanlıktan çıkarttığını görmüş olmayanımız yok gibidir. Öyleyse bu tip insanların kontrol altına alınabilmesi için, söz konusu konumda bulunanların, yasa ile sınırları belli edilmelidir. Dolayısıyla aynı amaç için bir arada bulunan, ast olan insanlar da korunmuş olacaktır. On üçüncü madde ikinci cümle: Kültürdeki yozlaşmaya paralel olarak bu maddenin ne kadar önemsiz hale geldiğini hep beraber yaşıyoruz. Başkalarının gösterdiği saygının kaynağı olan şeref’in çalışılan ortamda korunması öncelikle kişiye bağlı olduğu gibi, birinci cümlenin açıklamasında bahsettiğim üzere; şeref’in, benliğini bulamamış insanların saldırılarından “korunulacak” yapıya kavuşturulması gereklidir. Sosyal konumu ifade eden “haysiyetin” de her insanın varlığı ile yakın ilişkisi göz ardı edilmemelidir. “Şeref ve haysiyetin” gözetilmesi, insanların insafına bırakılmayacak kadar önemli olduğu ve “Devlet tarafından koruma altına alınması” gerektiği bir gerçektir. Gelişmiş ülkelerdeki sendikaların, öncelikle mensuplarının şeref ve haysiyetlerini koruma ‘’zorunluluğu’’ndan ortaya çıktığı unutulmamalıdır. Aynı şekilde, kişilerin özü ile ilgili olan hakların, kişilerin varlığı ile çok yakın ilişki içerisinde olması hasebiyle, kişilerin vicdanlarında tahribat yapacak uygulamalardan, adaletsizlikten kaçınılmalıdır. Assubayların özlük haklarının zarar gördüğüne dair oldukça fazla maddi deliller, TEMAD’ın 25 Mayıs 2007 tarihli Sabah gazetesinin 19. sayfasında vermiş olduğu ilanında mevcuttur… İnsanların şeref ve haysiyetleri kişilerin insafına bırakılmamalıdır. Maddi anlamda, her iki tarafın da haklarını ortaya koyan, koruyan, yaptırımı olan hukuki kurallar oluşturulmalıdır. İkinci cümle ile ilgili son cümle olarak, mecburiyet olmasına rağmen assubayların hakları amirlerince korunmamakta, bazı iyi niyetli amirler kanunlarla sınırlanmakta ve assubayların durumları gün geçtikçe daha da geriye götürülmektedir. On dördüncü madde de bahsi geçen ‘’eşit muamele’’ ve ‘’adil hareket etme’’ gibi kavramlar tek taraflı yönergelerle, ne yazık ki hayata geçirilecek konumda değildirler. Söz konusu kavramlar tamamen kişilerin vicdanına bırakılmıştır. Bazı iyi niyetli amirlerin ‘’siz haklısınız ancak yapacak bir şey yok’’ demelerine mesnet olan kavramlar… Söz konusu on dördüncü maddenin ikinci cümlesinde bahsi geçen ‘’iyilik ve koruma düşüncesinin’’ kanun ve nizamlarla sınırlanması, ast’ın hakkını aramadaki en büyük engeli teşkil etmektedir. Ast’ların vermiş olduğu hak arama dilekçeleri çoğunlukla bu cümleden hareketle üst makamlara iletilmemektedir. Sağlıklı ve güzel bir gün geçirmeniz dileğimle… Saygılarımla… 18.08.2007 Orhan Kaya |
1482 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |