DEVLETTE ÇÜRÜME ANAYASAYA UYMAMA İLE BAŞLAR–8 Devlette çürümenin nedenlerini anayasamızın beşinci maddesini ele alarak incelemeye devam edeceğiz. Devletin temel amaç ve görevlerinin sıralandığı beşinci madde şöyle: 1982 Anayasası, Madde 5-‘’Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.’’ Saygıdeğer okuyucularım, anayasamızın beşinci maddesini okuyup derin bir nefes alıyorsunuz. Ve bu madde hakkında ve dolayısı ile vatanınız hakkında düşündüklerinizi okuyucularınızla paylaşmak istiyorsunuz. Bu iş o kadar da kolay olmuyor bazen. Özellikle beşinci maddeyi yaşadığımız bu günler ile değerlendirdiğimizde beşinci madde insanın derin üzüntüler hissetmesine neden oluyor. Teknolojisi ile para yönetimi ile yabancıların TBMM üzerindeki kanun çıkartma gücüne sahip baskıcı tutumu ile yabancılara toprak ve turistik tesislerimizin satılması ile GAP’ın bitirilememesi ve GAP bölgesindeki toprakların İsrailliler başta olmak üzere yabancılara satılması ile ekümenlik tartışmaları ile terörist başı, insanlık düşmanı katilin serbest bırakılmasına yönelik çalışmalar ile çiftçinin bakanlarca aşağılanması, halkın tüketim toplumuna yönlendirilip kredi kartı borcundan sonra mortage sistemi ile insanımızın cebindeki son kuruşun 40–50 yıllığına elinden alınması ile Ermeni soykırımının pek çok ülkece kabul edilmesi, cari açığın artması, okur yazar olmayan kişilerin ve işsiz gençlerin çokluğu, organ mafyasının ortaya çıkıp insanları bir hayvan gibi görmeye başlamaları, dünya çapında leş yiyici ve girdikleri ülkelerin bağımsızlıklarını ortadan kaldıran iş adamlarının vatanımızda aracıları ile işbirliği yapmaları, sanayi tesislerimizi ucuza kapatmaları, ilk öğretimden itibaren yabancı dilin mecburi tutulması, eğitime gerekli önemin verilmemesi üniversitelerin çoğunda tarikatların mesken tutması, öğrencilerin uygun-ucuza yurt adı altında avlanması, büyük şehir belediyelerinin oy deposu olan yoksul, yardım paketlerine muhtaç halk, açlık sınırının altında milyonlarca insanımız, devlete baş kaldıranların, İngiliz ajanlarının ders kitaplarında şirin gösterilmeye çalışılması ile… Bütün bunların yanında, bir de haklarını alamamış, ezilmiş, fikri gelişimi yıllarca ve halen engellenmiş, ama her türlü zorluklara rağmen kendisini geliştirmiş, okumuş, mastır yapmış, doktora yapmış ancak anayasanın beşinci maddesi hiçe sayılarak hakları verilmemiş bir camia, assubay camiasının mağduriyetliği… Assubayın manevi gelişiminin önüne geçmek için önce üniversite sınavlarında düşük katsayı uygulaması ile en başta hukukçu olmasının önüne geçildi. Bunun dışında kitap gazete okumasın diye iki çocuk sahibi işsiz bir eşe sahip assubaya teğmen maaşı öngörüldü. Lojman yetersizliğinden maaşının en az 1/3’ini kiraya veren ve bu vesile ile de okullarda dip yapmış olan öğretimin eksiğini kapatmak için dershaneye gidemeyen assubay çocuklarının gelecekte iyi yerlere gelmesinin önü kesildi. Çünkü onlar ne de olsa ezilmiş, sindirilmiş kişilerin çocuklarıydı, ileride başlarına iş açabilirlerdi, demokratik, Atatürkçü uygulamaları ile… Evet, anayasamızın beşinci maddesinde “…sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” olarak addedilen/tanımlanan devletin görevlerinden assubaylara uygulanmayan maddeler aşağıdadır: 1. Hastanelerde A,B ve Diğer poliklinik uygulamaları ile adeta ırklara göre muayene. (A polikliniğinde Generaller, B polikliniğinde Üst subaylar, Diğer polikliniklerde assubaylar muayene edilir.) 2. Mastır yapan subaya kıdem verilip assubaya kıdem verilmemesi, 3. Fakülte veya yüksek okul bitiren assubaya eksik kademe verilmesi. Devlete hizmet eden iki kurum: Birisi Polis Teşkilatı diğeri Silahlı Kuvvetler. Polis MYO mezunu 9’uncu derecenin 2’nci kademesinden göreve başlıyor. Assubay Meslek Yüksek Okulu mezunu olan assubay 9’uncu derecenin 1’nci kademesinden göreve başlıyor. Öğrenim seviyesini lise düzeyinden üniversite düzeyine çıkartan bir sivil devlet memuru vatandaşımız bir derece iki kademe alırken assubay sadece bir derece ile geçiştiriliyor. Yüksek okul mezunu assubaya da sadece bir kademe veriliyor. 4. Kendi imkânı ile yüksek okul ve üniversite bitiren assubaya kıdem verilmeyerek 6 ay KOMKARSU kursuna kıdem verilmesi , 5.
TSK
nın % 60'ı assubay olmasına rağmen
lojmanın %45 'inin
assubaylara % 50' sinin subaylara tahsisi edilmesi uygulaması, 6. 15 yıllık başçavuşa teğmen maaşı uygun görülmesi (ilkokul mezunu işçilerimizden bazıları yarbay düzeyinde maaş almaktadır). 7. Yeşil pasaportun assubaylardan alınıp sadece albaylara verilmesi. (Bu madde başta TEMAD’ın üstün gayretleriyle, hayata geçmesi önlenmiştir. İlgililere teşekkürlerimizi sunuyoruz… 06.09.2008) 8. Zimmet ve idari sorumluluğu olan assubaya tazminat verilmemesi. 9. Birinci derecenin dördüncü kademesinin assubaylara verilmemesi. 10. TSK'nın yükünü çekmiş, yönetenleri rahat ettirmiş olan emekli assubayların aç ve sefil yaşatılması. 11. Yirmi bir yaşındaki gençlerimizin fakülte mezunu assubayların başına asteğmen olarak getirilmesi. 12. Yüksek okul mezunu düzeyinde mezun olan assubaylara dört yıllık fakülte mezunu kısa dönemlerin yönettirilmesi. 13. Hükümetimizce, her zaman, ezildiği gündemde tutulan imam hatipli evlatlarımıza mesleği ile ilgili üniversite öğrenimi almada verilen puan avantajının assubaylara verilmemesi. 14. İlk yıllarında bir yıl öğrenim görülüp -lise düzeyinde öğrenim görüp teğmen olanlar da mevcuttur- teğmen olunan Kara Harp Okulundaki öğrenim süreleri sırası ile 1971 yılında 3 yıla,1974 yılında 4 yıla çıkarılmasının ardından TBMM’de kanun çıkarılarak emekli ve o yıllarda görevde olan subaylar “hiç öğrenim görmeden” derece ve kademelerinde gerekli intibaklar yapılmıştır. Yani, lise mezunu olan ile iki yıllık ve üç yıllık harp okulu öğrenimi görmüş olan bir emekli albay hâlihazırda 4 yıllık fakülte mezunu gibi işleme tabi tutulmuştur. 2003 yılında öğrenim seviyeleri 2 yıllık yüksek okul seviyesine çıkarılan assubayların çalışan ve emeklilerine de subaylarda olduğu gibi kanun çıkartılmayarak ayrım yapılması. 15. Başta kendiniz tarafından, halk tarafından ve assubaylar tarafından benimsenmemiş rütbe adlarının ve görev adlarının bizlere verilmesi. Mesela: Müdürün yardımcısı olan assubaya ‘’müdür yardımcısı’’ denmez ’’idari işler astsubayı ‘’denir, 16. Assubayların tek geçim kaynağı olan, ailelerinin rızklarından yapılan kesintiler ile kurulan Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK)'na yönetici olarak alınmaması, ahde vefasızlık edilmesi ve yanlıştan dönülmemesi, 17. Kamp ve orduevlerindeki farklı hizmet ve kalite anlayışı, 18. Akıllı karttaki en renksiz rengin, gri rengin assubaylara verilmesinden daha da vahimi TSK personelinin 7 tane renge ayrılması ayrılıkçı ve ırkçı bir zihniyetin en üst seviyelere ulaştığının açık delilleridir. *** Anayasamızın beşinci maddesi ne diyordu: ’’…kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.’’ Yukarıda maddeler halinde sunduğum aksaklıklar anayasamızın beşinci maddesini açıkça ihlal etmekte midir etmemekte midir? Asıl mesele burada yatıyor. Mesela sendikalaşmış olan işçilerimizin bu kadar sorunu var mı? Sendika başkanları altlarında Mersedes, komutan ziyaretlerini eksik etmiyorlar. Assubayın sorunlarına köşesinde yer veren Sayın Umur TALU’nun nasıl tehdit edildiğini görmek durumun vahametini ve assubay sorunun büyüklüğünü ortaya koyuyor. Assubayın haklarını savunmak cesaret, bilgi, insan haklarına saygı ve her şeyden önce Atatürk’e kalben inanmayı gerektiriyor. İlkeleri olan, menfaat peşinde koşmayan yazarlarımız olduğu müddetçe köy enstitülerini kapatarak Türkiye’de cehaletin ve darbelerin önünü açan zihniyetlerin devamı olan kafaların işi çok zor. Sayın Umur TALU’nun maruz kaldığı tehditlerden bir misal: "Yanlış bilgilerle, önyargı ve komplekslere sahip insanların sözde uğradığı haksızlıklara köşenizde yer verip toplumun yüzde 99.9'unu ilgilendirmeyen bir konuda cılız ve belki de … kaleminizle gündem yaratmaya çalışıyorsunuz. Köşenizde bol ekstralı günler"diyor bir subayımız. 24.10.2005 Saygılarımla… Orhan Kaya |
1581 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |