DEVLETTE ÇÜRÜME ANAYASAYA UYMAMA İLE BAŞLAR - 2 Atatürk’ün bedenen aramızdan ayrılmasından sonra sistematik olarak iç karışıklığa sürüklenip, ardından da darbe sopası ile sindirilen halka sunulan ve halkın çoğunlukla evet oyu verdiği 1982 Anayasası’nın birinci kısım genel esaslar bölümü alt başlıklarının birinci maddesinde devletimizin idare şeklinin cumhuriyet olduğu belirtilmekte, ikinci maddesinde ise cumhuriyetin nitelikleri açıklanmış bulunmaktadır. Bu yazımda cumhuriyetin nitelikleri tanımının içerisinde bulunan ‘’insan haklarına saygı’’ ibaresinde yerini bulan ‘’İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’’ni biz assubaylar yönünden inceleyeceğiz. Önce anayasanın bir ve ikinci maddesi ardından da insan hakları evrensel bildirgesinde olup da assubay statüsüne uygulanmayan maddeleri, madde numarası ile sunacağım. Devletimizin yönetim şekli anayasamızdaki şekliyle: I. Devletin şekli: MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. II. Cumhuriyetin nitelikleri: MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir. *** Cumhuriyet: Devleti yönetmek için, egemenliği kullananların seçimle iş başına gelmesi. Osmanlı İmparatorluğu zamanında monarşi ile idare edilmiş olan Türkiye, cumhuriyetle idare edildiğini 29 Ekim 1923’te ilan etmiştir. İnsan Hakları: İnsanların, salt insan olmaları sıfatıyla, doğuştan sahip oldukları dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez hak ve özgürlükler. *** İnsan hakları Amerikan Hakları Bildirgesi ve 1789 Fransız ‘’ İnsan ve Vatandaş Hakları Evrensel Bildirisi’’ insan haklarını gün yüzüne çıkartmıştır. 30 maddeden oluşan ‘’İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’’ Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilmiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin assubayı ilgilendiren maddeleri şunlardır: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu; İnsanlık topluluğunun bütün bireyleriyle kuruluşlarının bu Bildirgeyi her zaman göz önünde tutarak eğitim ve öğretim yoluyla bu hak ve özgürlüklere saygıyı geliştirmeye, giderek artan ulusal ve uluslararası önlemlerle gerek üye devletlerin halkları ve gerekse bu devletlerin yönetimi altındaki ülkeler halkları arasında bu hakların dünyaca etkin olarak tanınmasını ve uygulanmasını sağlamaya çaba göstermeleri amacıyla tüm halklar ve uluslar için ortak ideal ölçüleri belirleyen bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder. Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar. Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir. Madde 3- Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır. Madde 5- Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez. Madde 6- Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır. Madde 7- Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır. Madde 8- Herkesin anayasa yada yasayla tanınmış temel haklarını çiğneyen eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yoluna başvurma hakkı vardır. Madde 9- Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez. Madde 10- Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır. Madde 11- a. Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır. b. Hiç kimse işlendiği sırada ulusal yada uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. 3. Aile, toplumun, doğal ve temel unsurudur, toplum ve devlet tarafından korunur. Madde 20- a. Herkesin silahsız ve saldırısız toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma özgürlüğü vardır. b. Hiç kimse bir derneğe girmeye zorlanamaz. Madde 21- Herkesin ülkesinin kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı vardır. Madde 22- Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, sosyal güvenliğe hakkı vardır. Ulusal çabalarla ve uluslararası işbirliği yoluyla ve her devletin örgütlenmesine ve kaynaklarına göre, herkes onur ve kişiliğinin serbestçe gelişim için gerekli olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir. Madde 23- a. Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır. b. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır. c. Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır. ç. Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır. Madde 24- Herkesin dinlenmeye, eğlenmeye, özellikle çalışma süresinin makul ölçüde sınırlandırılmasına ve belirli dönemlerde ücretli izne çıkmaya hakkı vardır. Madde 25- Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir. Madde 26- a. Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır. b. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir. Madde 27- a. Herkes toplumun kültürel yaşamına serbestçe katılma, güzel sanatlardan yararlanma, bilimsel gelişmeye katılma ve bundan yararlanma hakkına sahiptir. Madde 28- Herkesin bu Bildirgede öngörülen hak ve özgürlüklerin gerçekleşeceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır. Madde 29- a. Herkesin, kişiliğinin serbestçe ve tam gelişmesine olanak veren topluma karşı ödevleri vardır. b. Herkes haklarını kullanırken ve özgürlüklerinden yararlanırken, başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ve demokratik bir toplumda genel ahlak ve kamu düzeniyle genel refahın gereklerinin karşılanması amacıyla yalnız yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olur. c. Bu hak ve özgürlükler hiçbir koşulda Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz. Madde 30- Bu bildirgenin hiçbir kuralı, herhangi bir devlet, topluluk veya kişiye, burada açıklanan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan bir girişimde veya eylemde bulunma hakkını verir biçimde yorumlanamaz. *** İnsan hakları evrensel bildirgesini incelediğimizde, ülkemizin iç ve dış güvenliğini sağlamada üzerine düşen görevleri en zor şartlar altında icra eden assubay, Türkiye’de yaşayan herkesin kişiliğini serbestçe ve tam geliştirmesine ortam hazırlarken, sıra assubayın kişiliğini geliştirmeye gelince “HERKES” tarafından adeta kapı dışarı edilmektedir. Herkes’in içerisinde assubay niçin yok oluyor? Yasalar niçin tek taraflı çıkarılıyor? Assubayların hak ve hukukuna niçin saygı gösterilmiyor? Egemen kişilerin lehine, anayasanın on birinci maddesinde yerini bulan ‘’kanunlar anayasaya aykırı olamaz’’ maddesinin aleyhine hareket edilerek, bir zümreye, statüye çıkar sağlayacak nitelikte kanunlar çıkarılmaktadır. Ondan sonra da,’’birinci derecenin dördüncü kademesine düşemeyen Tek Türk vatandaşıyım, görevimi icra ederken, dört yıl geceleri ders çalışıp üniversite bitirdim kıdem veriniz, iki yıllık yüksek okul bitirdim kıdem veriniz, öğrenimim karşılığı eksik derece-kademe alıyorum düzeltiniz…‘’ diye, yasalar dâhilinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM)ne müracaat eden assubaylara, bir çocuğu dahi ikna edemeyecek nitelikte, adeta insanla dalga geçercesine ‘’TÜRK MİLLETİ ADINA ‘’cümlesi ile başlayan ve ‘’MÜRACAATINIZ KANUNİ DAYANAĞI OLMADIĞI İÇİN OY BİRLİĞİ İLE RED EDİLMİŞTİR’’ cümlesi ile bitirilen mahkeme kararı assubaya tebliğ edilmektedir. Acaba bu red kararlarını yürekten inanarak mı veriyorsunuz yoksa size verilen emirleri mi uyguluyorsunuz. Her iki halde de yanlış, taraflı, hukuk kurallarına ve anayasaya aykırı davranıyorsunuz. İnsan haklarına uygun olmayan red kararları ile kendinizi dahi kandıramıyorsunuz. Çünkü Allah herkese bir vicdan vermiş. O vicdan sizin yakanızı bırakmayacak! Bu arada, kanun koyucu assubaylarına çare olmak istiyor. Ancak assubayların sorunlarını giderecek kanunu çıkartmak için genelkurmay başkanlığının ‘’uygundur’’ görüşü alınamadığı için, TBMM bile assubaya yardımcı olamıyor. Milyonları temsil eden milletvekillerimizin istekleri genelkurmay başkanlığınca dikkate alınmıyor. Aynı iş yerinde çalışan bir assubay ile bir subay, kişiliklerinin gelişimi, bilgi ve görgülerini artırmak maksadıyla, her ikisi de, mezun oldukları okulun üzerine öğrenim yapıyorlar. Subayımız mastır yapıyor, kendisine mastır izini veriliyor. Derken subayımız mastırını bitiriyor ve bir mastıra bir yıl kıdem veriliyor. Aynı kışladaki assubay hem işini yapıyor, mesailere kalıyor, evine gittiğinde ailesinden ve sosyal hayatından fedakârlık ederek, kimi zaman çalışma masasında uyuklayarak, ertesi gün yine işine gidiyor. Üstelik her türlü okul masrafı assubayın cebinden olmasına rağmen dört yıllık fakülte veya iki yıllık yüksek okulu bitiren assubaya kıdem verilmemektedir. Türkiye’nin dışında hangi ülkede böyle uygulama var? Başka bir misal: Subaylarımız için altı ay süreli KOMKARSU diye bir kurs var, karşılığında tam bir yıl kıdem veriliyor. Buna karşılık mastır öğrenimi yapan assubaya yine hiç bir şey verilmiyor. Parası ile OYAK’a üye olan assubaylar niçin yönetime alınmıyor? OYAK kanununun on altıncı maddesini değiştirip, subayı ile askeri memurun yanına assubayı da ekleyerek, yönetim kadrosuna ihtiyaç olduğunda sınav ve mülakat ile kendisini ispat eden insanları yönetime almak bu ülkeye ne zarar verir? Sorarım size. İnsanların gönüllerini kıran başka bir uygulama Akıllı Kart’ta yaşanmaktadır. Akıllı Kart Uygulaması’ndaki her statüye ayrı renk verilmesi kime hizmet ediyor? Tanınmış kişilere ayrılan kartlar niçin gri değil? Ve o kartlar hangi tanınmış kişilere verilecek? İnsanların duyguları ile oynamayı ne zaman bırakacaksınız? Bu mu ülke yönetimi? Bu uygulamalar ile mi bütünlüğü sağlayacaksınız? Bu uygulamalar ile mi hak ve adaleti sağlayacaksınız? Bu uygulamalar ile mi Türkiye'nin gelişimini sağlayacaksınız? Bu uygulamalar ile mi insanların ülkesi ile gurur duymasını sağlayacaksınız? Bu uygulamalar ile mi saygınlık sağlayacaksınız? Bu uygulamalar ile mi Türkiye'yi dünya devleti yapacaksınız? *** Sonuç olarak, evet teşhisiniz doğrudur. ( O dönem, Org.BÜYÜKANIT’ın “Türkiye’de, Filistin benzeri bir çatılma beklentisi olduğu” tespiti basına yansımıştı.) Bu şartlarda bize FİLİSTİN olmak düşer! Batı medeniyeti, çağdaş uygarlık derken bize Filistin layık görüldü. *** ABD askerleri ve Peşmergelerin Telafer’ de yapmış oldukları katliamda ölen bin kişiyi aşkın Türkmen kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum (*). *** Mersin’de meydana gelen bayrak krizi ile Yunanistan’da olan bayrak krizi devletimizce protesto edilmiş olaylar televizyonlarda gösterilmişti. Bayrak krizinin dalga dalga yayıldığı günlerde Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı başkanı, değerli bilim adamımız Prof.Dr.Tufan YAZGAN ‘’Bayrak krizi Kürtçülük hareketini başlatmak için maksatlı yapılıyor’’ açıklamasında bulundu. Ne kadar doğru bir tespit. Bizim yöneticiler ise, harcırah alabilmek ve ülkeyi daha da aşağılatmak için ABD’ye gidip nasihat almaya devam ediyorlar. Bayrak krizlerinin olduğu günlerde Türkiye Emekli Assubaylar Derneği (TEMAD)’nin düzenlemiş olduğu hak arama yürüyüşü de basında ‘’Bayrağa saygı yürüyüşü’’ olarak duyuruldu. Ne kadar ilginç değil mi? O yürüyüşten bu yana assubaylara hiç bir hak verilmemiştir. Üstelik TEMAD’ın web sitesindeki ziyaretçi defteri de kapatılmıştır. PKK’nın şehirlerde yarattığı olayları Hatay’da eline Türk bayrağı alarak protesto eden bir vatandaşımız 07.08.2005 tarihinde polis tarafından gözaltına alınıyor. Ülkeyi savunmak yürek istiyor. 12.09.2005 Saygılarımla… Orhan Kaya (*):http://turan.tc/kalem/itmh1.htm Not: TEMAD’ın ziyaterçi defteri 02.02.2006 tarihinde tekrar hizmete girdi.
http://www.temad.org/mainpage.htm
| ||
1813 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |