Bir siyasal hareket hem Seyit Rıza, hem de Atatürk’e sahip çıkamaz. Bir siyasal hareket hem Seyit Rıza, hem de Atatürk’e sahip çıkamaz. Seyit Rıza ise feodal bir aşiret reisidir. Bütün ömrü boyunca yağma ve çapulun, ekonomisinde önemli bir yer tuttuğu aşiretler sistemini muhafaza etmek için mücadele etmiştir. Bundan dolayı etkin olduğu bölgede Cumhuriyetin kendi düzenini kurmasını engellemeye çalışmıştır. Emperyalistlerle doğrudan bir ilişkisinin olduğunu gösteren kanıtlar yok ama Batı işbirlikçisi Kürt Teali Cemiyeti’nin yöneticilerinden Baytar Nuri ve Alişer gibi isimlerle beraber olmuştur. İngiltere ile Fransa’nın 1937-38 yıllarında Dersim’de Kemalist Cumhuriyete karşı isyanı, daha önceki isyanlarda olduğu gibi memnuniyetle karşıladıkları da bir gerçektir. Özetle Atatürk ve Seyit Rıza birbirlerine karşı konumlardadır. Seyit Rıza’ya sahip çıkan, kaçınılmaz olarak Atatürk’ün ve Cumhuriyet Devriminin karşısındadır. Netleştirilmesi gereken ilk nokta budur. KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN KONUMU Bilindiği gibi CHP Milletvekili Hüseyin Aygün Seyit Rıza ve arkadaşlarına iade-i itibar için TBMM’ne teklif sundu. Kemal Kılıçdaroğlu ise öteden beri Seyit Rıza’ya sahip çıkıyor. Son olarak 17 Kasım’da İstanbul’da Partisinin gençlik kollarının düzenlediği bir toplantıda Seyit Rıza’yı yargılayan mahkemeyi, bugünün “Özel Görevli Mahkemeleri”ne benzetti ve “Biz 1938’in mağduruyuz” dedi. Yani Devrimci Cumhuriyetin karşısında, feodal güçlerle aynı konumda olduğunu ilan etti. Kılıçdaroğlu’nun tavrı, 27 Mayıs, Laiklik, Cumhuriyet Devrimi Kanunları, Türk milleti vb. gibi konularda açıkladığı görüşler ile tam bir uyum içindedir. Bu görüşler neoliberal dünya görüşünün ifadesidir. Cumhuriyet Devriminin karşısındadır. İstanbul Barosu Başkanı Sayın Ümit Kocasakal’ın dediği gibi, “Atatürk’ün koltuğunda oturarak hiç kimse Atatürk’e fatura çıkaramaz.” Böyle bir çaba içine giren ABD ve AB emperyalistleri ile işbirliği yapan, ipini koparmış neoliberal aydın takımının, Ortaçağ özlemcisi irticacıların ve Batıcı Kürt ayrılıkçılarının övgüsünü kazanabilir. Ama CHP kitlesinin ezici çoğunluğu başta olmak üzere Türk’ü ve Kürd’üyle milletimizi karşısına alacağı kesindir. HALKIN ACILARINA DUYARLI OLMAK! Seyit Rıza’ya sahip çıkmak, Dersimlilerin 1937-38 yıllarında yaşadığı acılar karşısında duyarlı olunduğu anlamına gelmiyor. Bu konuda belirtilmesi gerekenler şunlardır: Birinci olarak halkın çektiği acılar, gerçeği ortadan kaldırmaz. Gerçek, Cumhuriyet ile feodal derebeylik karşı karşıya gelmiştir. Ya Cumhuriyetten yanasınız ya da feodal derebeylikten. Devrimci tavır, Cumhuriyetten yana olmayı gerektirir. Nitekim başta sosyalist Sovyetler Birliği olmak üzere zamanın bütün devrimcileri Kemalist Cumhuriyetten yana olmuşlardır. İkinci olarak feodal aşiret sistemi ve derebeyleri, halkın çektiği acıların asıl sorumlularıdır. Aşiret reislerinin baskısı altında, bütün hayatı aşiretler ve aileler arası kan dökmelerle ve komşu il ve ilçelere yönelik yağma ve çapul faaliyetinden ibaret olan halkın, hangi acıları çektiği niçin konuşulmuyor? TAYYİP ERDOĞAN’IN DERSİM AŞKI Bundan 70-80 yıl önce Dersim’de halkımızın yaşadığı acıların bugün kimler tarafından kaşındığı da son derece uyarıcıdır. En başta emperyalistleri belirtmek gerekiyor. Avrupa Parlamentosu çatısı altında son yıllarda peş peşe üç Dersim toplantısı düzenlendi. Tayyip Erdoğan Dersim’i ve Dersimlileri günahı kadar sevmez. Ama şimdi onda da Seyit Rıza aşkı başladı. Dersim üzerinden Kemalist Devrime saldırıyor. F Tipi Örgüt, Mazlum-Der, Batıcı Kürt Milliyetçiliği. Bunlar da diğer “Dersim sevdalıları”. Türkiye, bugün hâlâ Cumhuriyet Devrimi mevzisinde savaşıyor. Önümüzdeki görev, yarım kalan ve kazandıklarımızı da kaybettiğimiz o Devrimi yeniden kazanmak ve tamamlamak. Onun için mücadele hâlâ yüzyıl öncesinin mevzisinde veriliyor. Herkes safını o mücadelelere karşı aldığı tavırla belirliyor. 25-11-2012 Mehmet Bedri Gültekin mbgultekin@ip.org.tr |
2277 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |