“Büyükşehir” görünümlü eyaletleşme yasası, 16 gün sabahlara kadar süren mesai ve tekme tokatlarla Meclis’ten geçti. Muhalefetin cılız tepkileri ancak zabıtlara kayıt oldu
Son pişmanlık fayda etmez
Türkiye’yi fiilen eyalet düzenine oturtacak “Büyükşehir Belediye” tasarısı, Meclis’te son gün kavga görüntüleri eşliğinde yasalaştı. Böylece terörle mücadele yerine müzakereyi seçen Başbakan Erdoğan ile PKK’nın danışıklı dövüşünde önemli bir eşik daha aşılmış ve örgütün ısrarlı bir talebi daha yerine getirilmiş oldu.
Eyalet tablosuna son fırça
İktidarda olduğu 10 yılda Türkiye’yi planlı ve adım adım dönüştüren; kalkınma ajanslarından istinaf mahkemelerine, hukuki ve idari her türlü düzenlemeden eyalet kadrolarının stajına kadar hiçbir ayrıntıyı atlamayan AKP iktidarı, hazırladığı tabloya “Büyükşehir Belediye” yasası ile son fırça darbelerini de indirmeye başladı.
Muhalefet, figürana döndü
PKK’nın “demokratik özerklik” talebini fiilen hayata geçirecek yasa ile aynı anda “başkanlık” için de düğmeye basılırken; muhalefetin tepkisi, zabıtlara kayıt olmaktan öteye gidemedi. Trajik sonuçları olacak tasarının yasalaşmasını önlemek için ‘ağır eleştiri’ dışında bir formül üretemeyen muhalefet de tarihi sorumluluğa ortak oldu.
“Büyükşehir” görünümlü
eyalet tasarısı da tamam!
Bölünmenin yoluna taş döşeyen AKP, “federasyon”un önemli parçası olan Belediye Kanunu’nu Meclis’ten geçirdi. Terörle mücadele yerine müzakereyi seçen Başbakan Erdoğan, PKK’nın isteklerinden birini daha yerine getirdi
Türkiye’yi bölüp eyalet sistemine götürecek olan “federasyon yasasının” önemli parçalarından biri olan Büyükşehir Belediye Kanunu Tasarısı, 16 gün sabahlara kadar süren mesai ile yasalaştı. Böylece terörle mücadele yerine müzakereyi seçen Başbakan Tayyip Erdoğan ile PKK’nın “danışıklı dövüşü” ne bir adım daha yaklaşılmış ve terör örgütünün malum isteklerinden biri daha yerine getirilmiş oldu. Kanuna göre, Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van büyükşehir belediyesi oldu. AKP, böylece kalkınma ajanslarından istinaf mahkemelerine, hukuki ve idari altyapı çalışmalarından eyalet kadrolarının stajına kadar icraatlarını tamamladı.
YENİCAĞ, bilindiği gibi Türkiye’nin bölünmesinin yolunu açabilecek gidişatı sürekli olarak manşetinden duyurmuş, İl Özel İdareleri, Petrol ve Kamu Yönetimi yasalarıyla eyaletleşmeye zemin hazırlayan, İstinaf Mahkemeleri ve Kalkınma Ajansları ile iktidarın iç güvenliği değiştireceğini, ardından da eyalet sisteminin hayata geçirileceğini yazmıştı.
Maskeyi düşürmüştük
YENİÇAĞ, 11 Aralık 2004’te “Eyalet Bombası” başlığıyla Başbakan Erdoğan’ın “Türkiye’nin eyaletlere bölünebileceğini”, 12 Haziran 2006’da “İşte Eyaletler” manşetiyle “12 bölgeli federalizmin gerçekleşeceğini”, 23 Kasım 2006’da “Eyalet Yasası yürürlükte” başlığıyla “AB’nin dayattığı federalizm Kalkınma Ajanslarıyla devreye girdiğini”, 31 Mart 2007’de “İşte eyaletin ilk temeli” başlığıyla “Hükümet kurulurken ABD’ye verilen eyalet sözünün tutulduğunu”, 7 Eylül 2007’de “Osmanlı’ya dönüş” başlığıyla “AKP’nin istinaf mahkemeleri için eyalet merkezlerini seçtiğini” ve 10 Aralık 2010’da da “Türkiye federal sistemi inceledi” başlığıyla “Adalet ve İçişleri Bakanlığı yetkililerinin ABD’de eyalet sistemini incelediğini” duyurmuştu.
Ülke tehdit altında
Kurulan istinaf mahkemelerinin parası AB tarafından karşılanırken, bu sefer de staj dönemi başladı. Aralık 2010’da aralarında yargıç ve müsteşarların bulunduğu Türk bürokratlar, ABD’ye giderek eyalet stajı görmüştü. 2011 Ocak ayında ise sıra kaymakamlara geldi. İçişleri Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı bünyesinde, Amerikan yönetim sistemini yerinde görmek ve uygulamaları incelemek amacıyla Türkiye’den 35 kaymakam ve vali yardımcısı Amerika’ya gitti. ABD’nin federal sistemini inceleyen heyet, şeriflerle de görüşmeler yaptı. Bunu başka heyetler de izledi. Bütün bu gelişmeleri adı adım duyuran YENİÇAĞ ülkenin nasıl bir tehdit altında olduğu konusunda uyarılarda bulundu, YENİÇAĞ’ın haklılığını bir kez daha kanıtlandı.
“Anayasa’yı AKP+BDP
birlikte değiştirecek”
Cüneyt Ülsever, 15 Mayıs 2012’de yazdığı, “Anayasa’yı AKP+BDP Değiştirecek” başlıklı yazısında “AKP ve Erdoğan Başkanlık sistemini istiyor. BDP kendisine Güneydoğu’da ’göreceli bağımsızlık’kazandıracak ’demokratik özerklik’peşinde. CHP ve MHP ise her ikisine de şiddetle karşı” demişti. Ülsever’in bu konudaki yazısı şöyle: “Erdoğan’ın Kürt meselesinde şahinleşmesine bakmayın. O şimdilik Kürt açılımı ile içine düştüğü bataklıktan çıkmaya çalışıyor. AKP istediğini alabilmek için kendisinden isteneni vermek zorunda kalacak. BDP’nin de merkezi yönetim ile ilgili iddiası yok. Onun derdi Güneydoğu’da hükümranlığını tesis etmek. Türkiye’den tam olarak kopmadan elde edilecek demokratik özerklik pekâlâ işini görür. Şu an için bağımsız bir Kürdistan talep etmek fazla akıl işi değil. AKP+BDP Anayasa değişikliğini birlikte referanduma götürebilirler.
Öcalan “özerklik” istemiş
Erdoğan destek vermişti
Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın, 2007 yılında İmralı’dan avukatları aracılığı ile “tartışma açılması” talimatı verdiği “demokratik özerklik” projesine Başbakan Tayyip Erdoğan’dan da açık destek gelmişti. Başbakan Tayyip Erdoğan, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) başkanlık sisteminin Türkiye için faydalı olacağını dile getirdikten birkaç gün sonra, bu kez de sistemin temelini oluşturan “valilerin seçimle gelebileceği” düşüncesini ortaya atmıştı.
Yargı kararlarından rahatsız
Başbakan Erdoğan, ABD’deki başkanlık sisteminin “çok başlılığı ortadan kaldırdığına” da vurgu yaparak, “Bizde bir vali ataması üç kez gidip geliyor. Orada seçimle geliyor” demişti. Erdoğan, ABD örneğini vererek şunları söylemişti: “Başkanlık sistemini parlamentoyu dışlayan bir sistem olarak görmüyorum. Orada farklı düşünüyorum. Başkanın her dediği olacak diye bir şey yok. Aksine orada ikili bir parlamento var. Hem Temsilciler Meclisi, hem Senato’dan geçecek. Mesela başkan harcamaları Senato’dan geçiriyor. Bizde ise bütçe Meclis’ten geçerken izin alıyoruz. Sonra bir daha parlamentoya uğramıyoruz. Başkanlık sistemi, çok başlılığı ortadan kaldırıyor.” BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da, 21 Ocak 2011’de Ankara’nın yetkilerinin, bölge meclislerine verilmesinin altını çizerek Başbakan Erdoğan’ı tasdik edercesine, “Kaymakamlar ve valiler de seçimle gelmeli, halk seçmeli. Yeni anayasa bunları gözetmek zorunda. Kendi yerelinde kendi yönetim olmalı. Şimdiki yönetimi halk istemiyor. Yönetimde halkın sözü yok, denetimi yok. Yönetim ne kadar halka yakın olursa, denetim ve söz hakkı olacaktır. Halkı, kendi kararları yönetsin” sözleriyle gündeme damga vurmuştu.
Bölücü yasa için önce Köşk, sonra Yüksek Mahkeme
AKP, Türkiye’yi eyalet sistemine götürecek olan Büyükşehir Yasa Tasarısı’nı TBMM’den geçirirken, CHP Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret etme kararı aldı. Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, “Köşk, yasayı onaylarsa Anayasa Mahkemesi’ne gideriz” dedi. CHP’li Gürsel Tekin ise “Gece yarısı operasyonu ile iktidarın talepleri üzerine yasa hazırlanmış. Bunu kabul etmek mümkün değil. Umut ediyorum Sayın Cumhurbaşkanı da kabul edilemez bu uygulamaya ciddi bir şekilde tavır alır” diye konuştu. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da, “Cumhurbaşkanı’nın yasayı veto etmesi gerekir. Cumhurbaşkanı’na görevini ve yerini hatırlatacağız. Parmak çoğunluğunun iradesinin vicdan, hukuk, etik tanımadığını bütün millet görsün. BDP, Kandil ve İmralı ile uzlaşma arayışı içinde olan AKP maalesef MHP’nin endişelerini ve önerilerini görmezden geldi” dedi.
CHP’li Aydın Belediyesi’nden
şaşırtan açıklama
13 ilde Büyükşehir Belediyesi kurulması yasasının kabulüyle büyükşehir statüsüne kavuşan Aydın’ın CHP’li belediye başkanı Özlem Çerçioğlu, büyük mutluluk yaşadıklarını söyledi. Kentin büyükşehir belediyesi olmayı yıllar öncesinden hakettiğini, yasal düzenlemeyle birlikte bu hakka sahip olduklarını belirten Çerçioğlu, “Kentimiz için çok iyi olacağını düşünüyorum ancak büyükşehir olduktan sonra kimsenin elinde sihirli değnek yok. ’Her şey çok güzel olacak’ diye de bir beklenti içine girilmemeli. Büyükşehirle birlikte imar tek elden yapılacak, bu yönü pozitif. Arkadaşlarımız şu anda bütün çalışmalarını yapmış, bitirmiş durumda. Bütün projelerimiz hazır” diye konuştu. Vatandaşlar da kentin büyükşehir olmasıyla birlikte aldıkları hizmetin fazlalaşacağını belirterek, “Hizmetler artık daha hızlı gelecek. Kentimizin nüfusu daha da artacak. Biz esnaf olarak daha çok müşteri toplarız diye düşünüyoruz” dedi.
“Hatay sokakları mezheplere göre
ayrıştırıldı” iddiası
CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, yasalaşan Büyükşehir Belediye Kanunu’nun halkı ayrıştıracağını iddia ederek, “Büyükşehir canavarı, Hatay ilinde mevcut ilçe sınırlarını değiştirir ve yeni ilçeler kurarken, mahalleleri mezhep esasına göre ayrıştırmaktadır. Benzerlerine ancak Nazi Almanyası ve Apartheid Güney Afrikası’nda rastlanılan bu utanç verici tecrit politikası bir insanlık ayıbıdır, bir insanlık suçudur” dedi. Erdemir, Nazilerin Varşova’da oluşturduğu bir “getto haritası” nı da basına göstererek, “Gerrymander Canavarına benzerliğiyle dikkat çeken bu resim, Nazilerin Varşova’da oluşturduğu tecrit bölgesinin haritasıdır. Hastalıklı bir diktatör, 4 kilometrekareden küçük bir gettoda 400 bin Yahudi’yi tecrit etmiştir. Bu getto, insanları inançlarına, siyasi görüşlerine ve yaşam tarzlarına göre ayrıştırma takıntısında olan ve günümüzde Hatay’da bir kez daha hortlayan zihniyetin eseridir” diye konuştu.
“Demokratik özerklik”
hani ABD dayatmasıydı
Kapatılan DTP’nin, Öcalan’ın ortaya attığı “demokratik özerklik projesi” olarak adlandırdıkları, Türkiye’nin federasyonlara bölünmesini öngören 2007’deki kongre kararlarını Türkçe, Kürtçe ve İngilizce bastırıp 29 Ekim 2009’da vekillere dağıtması Meclis’te olaylara neden olmuştu.
Hangisine inanalım!
DTP ve PKK’nin sembolü “sarı-kırmızı-yeşil” renkli bezemeleriyle dikkat çeken ve Türkiye’nin temelde federasyonlara bölünmesini öngören kitapçığa CHP ve MHP milletvekilleri tepki göstermişti. Öcalan’ın “tartışmaya açılması” talimatını verdiği “özerklik” projesi Türkiye’nin 20-25 özerk bölgeye ayrılmasını öneriyor. Proje, “Yerel ve bölgesel özerk yapıların önünün açılmasını, her bölgenin kendi bayraklarının ve kendine ait sembollerin ve renklerin kullanılması” nı içeriyordu. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, 1993’te Erdoğan il başkanıyken “Başkanlık sistemi ABD emperyalizminin dayatmasıdır” dediğini hatırlatarak tepki göstermişti. İnce, “Kayıtlar ortada. O zamanki Recep Bey’e mi inanacağız şimdiki Recep Bey’e mi inanacağız. Bu başkanlık sistemi değil sultanlık sistemi olur” demişti.12-11-2012
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=75448