Dış tehditle uyuşuyorsa; esasında iç tehdit, dış tehdittir! Üç kıtayı ilim dışı bir şekilde yönetmeye başlayan Osmanlı İmparatorluğu, bu büyüklüğü yönetemez hale gelerek, Balkanlardan başlayıp bir bir topraklarını kaybetmiş, Avrupa’dan sökülüp atılmış, Çanakkale’de Mustafa Kemal sayesinde kazanılan zafer sonrası İngiliz Hükümetini istifa etmek zorunda bırakması son başarısı olmuş Osmanlı’nın, Ancak müttefiklerinin savaşı kaybetmesi neticesinde; 13 Kasım 1918’de İstanbul’un işgaliyle sonuçlanacak olan esaretin başlangıcı 30 Ekim 1918’de Mondros’un imzalanmasıyla olmuş, derinleşerek devamı 10 Ağustos 1920’de Sevr’in imzalanmasıyla gelmiş. Antlaşmalar yoluyla devletindeki kontrolünü kaybetmiş olan Osmanlı, Kırım Savaşı’na benzer şekilde işgal kuvvetlerinin masraflarını karşılamaya başlamış, ordusu dağıtılmış, silahları toplanmış, Vilayetlerinden sonra, başkentinin de işgal edilmesiyle ihtişamlı imparatorluğun sona erdiğini tüm dünyaya gösterilmiş, Osmanlı. Osmanlı tebaası, Duyun-i Umumiye yoluyla soyulmuş, aç perişan, bitap düşürülmüş; işgaller sonucu kadınlar, kızlar düşman askerinin tecavüzüne uğramamak için kendilerini kor halindeki tandırlara atar olmuş. İnsanlar, düşman tarafından samanlıklarda topluca yakılır olmuş, kurşuna dizilmiş, asılmış, Hal böyleyken, İşgale, tecavüze karşı gelmek için her yöreden halk, kendince kurtuluş mücadelesi vermeye başlamış. Kurtuluş için yollar aranmış. Kendine aydın diyenlerce “İngiliz Himayesi”nin, “Amerikan Mandası”nın komisyonlara teklif edildiği Sivas Kongresi’nde manda ve himaye reddedilmiş, yerel güçler birleştirilmiş aynı gaye altında güç birliği yapılmış. Sağlanan birliğin ardından, sistemli bir şekilde verilen kurtuluş mücadelesi 9 Eylül 1922’de düşmanın İzmir’den denize dökülmesi sonucu, vatan toprağı; İngiliz’den, Yunanlıdan, Fransız’dan, İtalya’ndan, Amerikalıdan temizlenmiş, Kurtuluş mücadelesi başarıyla tamamlandıktan sonra ne Mondros kalmış ne de Sevr. Yaşlısı, genci, çocuğu, kadını, kızı hep birlikte verilen mücadele sonucu düşmana indirilen balyoz 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Antlaşması ile taçlandırılmış. Çanakkale’deki Türk’ün başarısından sonra canı yanmış olan azılı düşman İngiltere’nin "şimdi bu masada verdiklerimizi yakında ekonomik zorluklar içerisine düştüğünüzde bir bir geri alacağız" ve “ben onlara (kürtlere) alfabe verdiğim gün görürsünüz" tehditleri, Lozan’da, Türk heyetine yapılmış, Türk insanının yaşaması için, bağımsızlığı için asla bu tehditleri unutmaması gerekli. Çünkü su uyur düşman asla uyumaz! *** İşte, Norveç’in başkentinde yapılan, Ak Parti Hükümetçe önce kabul edilmeyen, meşhur OSLO görüşmesi! Bugüne geldiğimizde görüyoruz ki, Türk insanını yoksul yaşatan, genç vatan evlatlarının canına kasteden, dışa bağımlı terör örgütü OSLO’da Amerika’nın babası İngiltere’nin koordinatörlüğünde toplanıyor. Toplantıda, ülkeyi bölmeye çalışan sayın (!) terörist hakkında hükümet temsilcisince sağlık raporları sunuluyor heyete, ondan sitayişle bahsediliyor, oynanan oyundan habersizce (!), Millete iktidarın yanlışlarını göstermesi gereken muhalefette de işler karışmış, İki gün önce, 18.9.2012’de, OSLO görüşmelerindeki sakatlığı, tehlikeyi kamuoyuna açıklayan CHP, iki gün sonra OSLO gibi görüşmelerin devam edebileceğini, mahsurunun olmayacağını dile getirir olmuş, başkanınca, *** Her şey unutturuluyor, siliniyor; Milli bilinci oluşturan okullarda okutulan Ant, 5’inci sınıftan sonra okutulmaz, kurumların internet sayfasından Milli İradenin, Bağımsızlığın timsali Atatürk silinir olmuş, Bir yılı aşkın süredir terör örgütünün elinde olan asker ve siviller sivil toplum örgütlerince unutulmuş, Elinde bulunan topraklardaki petrol başta olmak üzere, yeraltı ve yer üstü zenginliklerinin yedi düvelin sergilediği türlü oyunlarla Osmanlıyı bağımsızlığından, hükümranlığından ettiği, İşgalcilerin kutsal amaçlarına ulaşmak için din görevlilerinin kimisine yanlışı doğru gösteren fetva bile çıkarttırdığı, uçaklarla yurdun dört bir yanına bu fetvaları serptirdiği, İşgalcilerin başı İngiltere’nin, l.Dünya Savaşı sırasında, Arap yarımadasında yaşayan menfaat düşkünü kimi sözde Müslümanları sahte peygamber ile kandırdığı, İslam’ın birliğini sahte peygamberi yolu ile de bozduğu, bu ve değişik yollarla iç isyanlar çıkartarak Osmanlıyı darmadağın ettiği, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde de isyan çıkarttırmaya devam ederek Musul’u kaybettirdiği, Günümüzde ise Musul’u kaybetmeye sebep olan isyancı başı, yedi düvel yanlısı Şeyh Sait’in üniversitede sempozyumda anılarak, Türk halkına şirin gösterildiği ve bağımsızlığa giden milli günlerin kutlamasından adeta kaçıldığı, *** Esasında; tam bağımsızlığı hedef alan dış tehditle uyuşan iç tehdidin, dış tehditle birlikte çalıştığı, onun bir tezahürü olduğu halkın gözünden, hafızasından silinir olmuş; katliamcı, diktatör gösterilmek istenen Atatürk’le birlikte… Orhan Kaya |
2314 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |