Vatanı koruyan asker 24 saat çalışmayı da göze almıştır Bir devletin güvenlik, sağlık, ulaşım, emniyet, adalet, haberleşme, belediye, enerji gibi hizmetleri yirmi dört saat kesintiye uğramadan yürütülür. Vatandaşa verilen hizmetlerin birinde yaşanan aksaklık anında vatandaşlarca hissedilir, Gecenin bir saatinde; Hasta olan için telefonla ambulans çağrılır, doktora ulaştırılır, gerektiğinde sabaha kadar süren ameliyatlar yapılır, sağlık personellerince tedaviler uygulanır, Elektriği kesilen, elektrik dağıtım şirketini arar, kesintiyi gidermesini ister, Bir olaya şahit olan polis, jandarma çağırır, Olaya karışan, polis, jandarma nezaretinde nöbetçi mahkeme heyetinin huzuruna çıkartılır, Mahallesinde suyu kesilen, su borusu patlayan belediyeye haber verir, ekipler gelip arızayı gidermeye çalışır, Telefonu hattı kesilen, telefon şirketine, başvurur, Yani, devlette hizmetler mesai sonrası da bir düzen içinde, nöbetleşe yürütülür. Nöbetleşmeden uzun süre hizmet veren kurumlar da vardır. Bu kurumların başında da Türk Silahlı Kuvvetleri gelir. Öyle ki, TSK personelinin almış olduğu pek çok takdirde, bu durum “mesai mefhumu gözetmeksizin yaptığınız çalışmalar” şeklinde ifadelerle belgelere dökülür. Aslında bu çalışmalar ki çoluktan çocuktan çalınan zamanlardır aslında, Mesai mefhumu gözetmeden çalışan TSK’nın rütbeli personelinin sayısından kaynaklı olarak büyük bir bölümünü de assubaylar oluşturur ve işin ağırlığı da onlardadır. Assubaylar, Yıllardır, yaşadıkları özlük hakları ve çalışma şartlarındaki sıkıntılar üzerinde sayfa sayfa, dizi dizi yazılar yazılan, ancak kamuoyunun duyarlılığına rağmen nedense sorunları bir türlü çözülemeyen, yaşadığı adaletsizliklerden kaynaklı olarak “BU KADARINA DA PES” demiş olan assubaylar, TSK’nın idari, mali, hizmet, bakım, eğitim, personel, zimmet, emniyet, nöbet gibi sorumluluklarını mesai mefhumu gözetmeksizin, bizzat işin başında, sahada olarak yerine getirirler uzman erbaş, erbaş ve erleriyle. Karakol komutanlığı gibi en riskli komutanlıklar, mühimmat sorumluluğu gibi en mühim işler onlardadır! Yazılı bütün emirlerin uygulayıcısı, uygulatıcısı durumundaki assubaylar, sahanın içinde olandır. Dolayısıyla sahada olan biten her şeye maruz kalandır da. Fakat bu durum nedense özlük hakları ve mesleki çalışma koşulların iyileştirilmesi gibi durumlarda kabul görmez, göz ardı edilir, adeta ötekileştirilir. İşte Afyonkarahisar, Üst komutanlık cephaneliklerle ilgili yeni bir uygulama emri yazar, İçindeki mühimmatlar Afyonkarahisar'ın Ataköy Kışlacık Köyü'nde konuşlu depolara taşınmak üzere, Susurluk’taki mühimmat deposu, lağvedilir, Sıra, emrin uygulayıcılarına gelmiştir artık, Uygulama sürdürülürken, her zaman olduğu gibi zamana karşı mesai mefhumu gözetilmeden çalışılır. Çünkü her emrin bir başlangıç, bitiş ve üst komutanlıkça yerinde denetimi vardır. Ve belirtilen tarihe kadar işler bitirilmek durumundadır. Susurluk depodan nakledilen cephanelerin, el bombalarının araçtan indirilmesi, tasnifi, seri numaralarına göre depoya yerleştirilmesi ve sayımı basında da yer aldığına göre dört-beş günden beri gece gece geç saatlere kadar devam etmekteyken, 5 Eylül’de gecenin saat 21.15’inde meydana gelen patlama neticesinde emrin uygulayıcıları olan iki astsubay, iki uzman erbaş ve yirmi bir erbaş ve er şehit olmuş, çalışma durmuş, şimdi “olay nasıl oldu”nun tahkikatı yapılmakta. *** Gecenin karanlığında kulakları sağır eden, çevrede oturan halkı deprem oldu diye sokağa döken mühimmat patlaması neticesinde metrelerce yükselerek gökyüzünü aydınlatan alevler, etrafa savrulan şarapneller, bombalar, vücutlar… Patlamanın etkisiyle yıkılan üzeri toprak kaplı, kalın duvarlı İGLO depo, açılan metrelerce derin çukur ve kaybedilen yirmi beş can!
Patlamanın etkisiyle kaybettiğimiz canlar: Kıdemli Başçavuş Bedri Naim, Kıdemli Çavuş Murat Döger, Uzman Çavuş Hüseyin Apaydın, Uzman Çavuş Cüneyt Akkuş, Erbaş ve Erler: Ayhan Kutsu, Kadri Aydın, Fatih Şalgam, Bayram Uluer, Burak Kaplan, Emrah Aral, Emrah Kartal, Hayri Kaya, Emre Yıldırım, Emrah Sandalcı, Mehmet Emre Özer, Hüseyin Gökhan Eriç, Tolga Tostan, Ahmet Tosun, Burak Umut Gedik, Onur Fikret Gülger, Macit Coşkun, Barış Öztürk, Mehmet Emin Çoğun, Abdullah Tokgöz Fatih Ergeç *** İşte yine mühim bir işle günlerdir meşgul olurken, bizzat işinin başındayken iki astsubay, iki uzman erbaş ve yirmi bir erbaş ve erimiz 5 Eylül’de, gecenin karanlığında, saat 21.15’i gösterirken bir anda meydana gelen patlamayla üzeri toprak kaplı, çöken beton IGLO deponun içinde, binlerce derecelik ısı yayan alevler, şarapnel parçaları arasında, tabanda açılan metrelerce çukurda yaşama veda ettiler, Meslek hayatının yirmi beşinci yılına girmiş olan Kıdemli Başçavuş Bedri Naim, mühim vazifelerle geçen çeyrek asırlık meslek yaşamında kim bilir nice önemli vazifeleri en ince detayına kadar hesaplayarak, ne mücadeleler vererek yaşamda kalmıştır ta ki o geceye kadar! Ya genç assubayımız, uzman erbaşlarımız… Ve vatan hizmetini ifa eden vatan evlatlarımız… Anne, babaları evlatsız, evlatları babasız, yetim, eşleri eşsiz bırakan, yakınlarını, silah arkadaşlarını ve milletimizi yasa boğan bu vahim, feci, elim kaza bir kader midir? Yoksa ihmaller zinciri midir? Yaşamları ortadan kaldıran kazanın müsebbibi yıllardır dile getirilen zihniyet midir, kimdir? Gelecekte tekrarının yaşanmaması için olay tüm gerçekliğiyle ortaya konulmalı, hesabı sorulmalı, kalıcı önlemler alınmalı, ihmali olanlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Aksi halde tekrarı mümkündür! Bir devletteki bütün çalışmalar, sosyal hayat, siyasi hayat, bağımsız bir yaşam, yan gelip yatmayan, dış güvenliği sağlamak için gece gündüz demeden çalışan silahlı kuvvetin personeli sayesinde olur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına, silah arkadaşlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyoruz. Orhan KAYA |
1538 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |