BİRAZ SABIR İnsanlık binlerce yıldır sürekli bilgi ve teknoloji üretiyor. Bu üretim 20’nci yüzyılda en yüksek seviyesine ulaştı. İnsanlık bir yüzyılda insanlığın bütün tarih boyunca ürettiğinden daha fazla bilgi ve teknoloji üretti. Bilgi ve teknoloji üretimi de durmaksızın daha da artan bir hızla devam ediyor. İnsanın insana verdiği değer de bilgi ve teknoloji üretimine paralel olarak gelişti.İnsanoğlu’nun kralını, sahibini secde edercesine yere kapanarak selamladığıdönemlerden sonra, ayağa kalktı insanoğlu. Diz üstü çökerek selamlama başladı.Derken belini bükerek selamlama nihayetinde de başını öne eğerek selamlama süreçleri yaşandı. Tabii bu süreç binlerce yıl aldı. İnsanoğlu’nun binlerce yıllık değişim sürecinde bilgi ve teknoloji üretimi sağlayan, toplumsal ve hukuksal değişim ve dönüşümlerini zamanında, insanlarının ihtiyaçlarına uygun olarak düzenleyen toplumlar daima ilerlemişlerdir. Bu değişim ve dönüşümü yapamayanlar ise yapabilenlere kitlesel olarak av olmuşlardır. Bütün bu gerçeklerin bilinmesine rağmen günümüzde hala değişim ve gelişimin önüne geçmeye çalışan, anlayışı hala çağın gerisinde kalan insanlar hatta yöneticiler görülebilmektedir. Bunun en somut göstergesi ise savunmasız ve daha zayıf görülen alt ve orta sınıf toplum katmanlarının sömürülmesi ve haklarının gasp edilebilmesidir. Bu durumun en şaşılacak tarafı ise, sınıfsal anlamda aynı tabandan gelen, ancak; zaman içinde yönetici sınıfına dahil olan insanların alt ve orta sınıfa mensup insanlara her türlü ezici muameleyi reva görebilmesidir. Düşünün, aynı ortamda yetişen iki çocuktan birisi üst düzey yönetici olduğunda birden değişip aynı kültürden geldiği insanlara ezici bir muameleyi uygulayabiliyor. Oysa, aynı katmandan geldiler, aynı ülkenin, aynı toplumun insanları. Birbirini çok iyi anlamaları gerekirken ezici bir muamele. İlginç değil mi? Ancak, tarihin hiçbir döneminde çağın gereği olan değişim ve dönüşümün önüne geçilememiştir. Statükocular sadece biraz geciktirebilmişlerdir.Astsubaylarımızın yukarıda ifade etmeye çalıştığım değişim, dönüşüm, hak ve adalet gibi kavramlarla doğrudan bir ilişkisi mevcuttur. Ordumuzun emekçisi ve orta sınıf yöneticisi konumundaki astsubaylarımızın haksızlıkların pes dedirtecek noktada ortaya çıkarak, eşitlik, hak, adalet talep etmesi çok anlamlıydı. Bu çıkış, içten gelen bir talep doğrultusunda bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştı. Baskılar, eşitsizlikler, adaletsizlikler de pratikte sadece yozlaşma üretir. Söylemlerinden anladığım kadarı ile TEMAD Gn.Bşk.Sn.Ahmet KESER aslında bu çıkışı ile olası bir yozlaşmanın da önüne geçmeye çalıştı. Umarım bu süreç sosyolojik ve psikolojik boyutu ile iyi okunur. Şu ana kadar yaşanan sürece genel olarak baktığımızda ise Sn. KESER’in ve TEMAD beyin ekibinin eşitlik ve hak mücadelesi sürecini iyi yönettikleri rahatlıkla söylenebilir. Ancak, bu güçlü medya çıkışından sonra şu anda yaşanan sessizlik dönemini de iyi anlamak ve doğru okumak gerekir. Yaşanan dönemde anlatılmak istenenler doğru olarak anlatılmış verilmek istenen mesajlar doğru olarak verilmiştir. Ancak, uzayan sürecin tabanda gerginlik üretmesi de kaçınılmazdır. Bu durumda; bireysel boykot ve çıkışlar meydana getirebilir. Bireysel ve kısmi çıkışlar kamuoyu desteğini tersine çevirdiği gibi TEMAD tarafından ileriki dönemlere yönelik planlamalara zarar da verebilir. Bu yüzden yapılacak tüm etkinliklerin TEMAD’ın yönetiminde gerçekleştirilmesi gerektiğini değerlendiriyorum. Yaşanan süreçten sonra belki biraz zaman ve sabır sonucun anahtarı olabilir. Saygılarımla. Turan ÖZDEMİR |
1856 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |