ASSUBAY OLDUM ÇÜNKÜ… Sevgili Okurlarım… Vatanına bağlı, gerekirse şehit olmaktan korkmayan cesur yürekli assubayım işte böyle yetişiyor. Saygıdeğer assubaylarımın ortak hayat hikayelerinden bir kesit aşağıda sizlere sunacağı. Hikayeler belki aynı, belki değişik ama hepsi de bir amaç için orda, hepsi de Peygamber Ocağına aşık, orayı hayatının parçası yapmış vefakar, cefakar ve cesur yürekler… Ben Astsubay olmak için, nizamiyelere kadar gelip, salya sümük ağlamadım hiç. Anamın, babamın elinden tutup aday kayıt kabul kısmına gelip; “ne olursunuz, beni Astsubay yapsınlar” diyerek kimseye yalvarmadım. Astsubay okuluna müracaat tarihinin son 5 gününe kadar da Astsubay nasıl olunur kesinlikle bilmiyordum. Astsubay ile Subay statülerinden bîhaberdim. Hiçbir okulu kazanamayıp, kısa yoldan maaş bağlanması için seçmedim Astsubaylığı. Kesinlikle Astsubayın ne kadar maaş aldığını, hangi dereceden maaş almaya başladığını, hangi dereceye kadar yükselebileceğini, dahası derecenin ne demek olduğunu dahi bilmiyordum. İlkokulu, Anadolu’muzun kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde bitirdim. O zamanlarda köyümde elektrik, su, okul, telefon, dahası medeniyetin nimetlerinin hiç birisi yoktu. Kısaca Yoklar Köyü’nün; taş duvarlı, ağaç örtülü, toprak sıvalı köy odasında başladım ilkokulu okumaya. O şartlarda yaşadığı halde babam, kendi kendine okuma yazma öğrenmiş. Bana da öğretti. Ben ilkokula başlamadan önce öyle bir köyde okuma yazma öğrenmiştim. O zamana kadar köyümde değil ortaokul mezunu, ilkokul mezunu bile yoktu. 1966 yılında köyüme bir tane öğretmen geldi. Birinci sınıftan başka öğrencisi yoktu. Ben 5’nci sınıfa geldiğimde 1,2,3,4 ve 5’nci sınıflar aynı odada ders görüyorduk. Bir öğretmen ve 60 öğrenci aynı sınıfta okuyorduk. Kabıma sığmaz bir öğrenciydim. Ayrıca benden başka 7 adet kardeşim vardı. Babam bir tek eşeğin koşulduğu karasaban ile 3 evlek tarlayı sürüp bizleri beslemeye uğraşıyordu. Buna rağmen; “oğlum, seni okutacağım” diyerek okuma işini beynime kazıyordu. Anam tarlalarda pancar çapalayarak bana harçlık gönderiyordu. Onlar olmasaydı ben şimdi karasabanla çift süren bir insandım. Çünkü babam hala öyle yapıyor. Bu bir ajitasyon değil, bir gerçek vakadır. Bu şartlarda ilkokulu birincilikle bitirip, katıldığım 2 elemeli sınavın ikisini de kazanarak devlet parasız yatılı İlköğretmen Okulunu kazandım. 7 sene okuyup öğretmen olacaktım ki, ben İlköğretmen Okulunun 3’ncü sınıfındayken devletimiz, yaptığı bir değişiklikle Okulun süresini 6 yıla düşürüp Öğretmen Lisesi yapıverdi. Yani devletim; benim İlk Öğretmen Okulu statüsündeyken kazandığım okulumun statüsünü değiştirerek bir anda lise mezunu veren bir okul haline getiriverdi. Bu benim istemim dışında gerçekleşen bir olaydı. İşte bu değişiklik benim liseden sonra Astsubay olmama giden yolu hazırladı. 7 Kardeş ve 2’de anne ve babanın rızkını ben harçlık olarak kullanıyor ve okumaya çalışıyordum. Bu şartlarda Astsubay oldum ben. Astsubay okulunu devletim kurdu. Ben Astsubay olarak ne okulun yapımında, ne kanunların hazırlanmasında ne de daha sonraki pozisyonunda bir dahlim olmadı. Devletim bu okulu hazırladı, buraya öğrenci alma şartlarını belirledi ve beni de o şartlara haiz bir vatandaş olarak gördüğü için beni oraya kabul etti. Devletim beni çeşitli ve zor sınavlardan geçirerek aldı o okullara. Hele Astsubay okuluna girmek için yapılan sınavlar vardı ki yazılısı ayrı, sözlüsü ayrı, mülakatı ayrı hele hele sağlık raporu daha da fazla zorluklar içeriyordu. Yanımda ne annem vardı elimi tutan, ne babam vardı ne de abim vardı. Kimseye salya sümük yalvarmadım “beni de alın” diye. Tam 13 gün sağlık raporu alabilmek için gittim geldim. Anadan üryan ederek, tam teşekküllü bir şekilde muayeneden geçirildim. Bakmadık yerimi bırakmadılar. Göbeğimin üstünde bir santimlik bir çizgi olsaymış beni Astsubay yapmazlarmış. Anamda, babamda, kardeşlerimde, hatta halamda, teyzemde, amcamda, dayımda herhangi bir ahlaki bozukluk olsaymış okulun bitmesinin son günü bile olsa beni atarlarmış okuldan. Polisten, jandarmadan, muhtardan, konudan, komşudan istihbarattan kısaca aklınıza neresi gelirse beni sormuşlar ve tertemiz bir şekilde bana rütbe takıp ordunun saflarına katmışlar. O zaman söylerlerdi; üniversiteye girme şansı 1/10 ama Astsubay okuluna girme şansı 1/25 falanmış. Yanlış değilsem 26 bin kişi müracaat etmiş benim zamanımda Mensubu olmaktan gurur duyduğum Astsubay okuluma ise bin kişi almışlar. Yani 26 kişi içinde birinci olarak girmişim oraya. Yani üniversiteye girmekten 2,5 kat daha zor olan, hatta bedeni ve zihinsel eksikliklerden de arınmış olmayı da katarsak eğer daha da zorlaşan bir okula kabul edilmişim. Devletim beni 7 yıl yatılı okuttu. Daha göreve adım attığım günden itibaren bunu hak etmenin gayretine giriştim. Mesai mefhumu gözetmeksizin, nöbet istirahatlarımdan dahi feragat ederek devletimin 7 yıl yatılı okutmasının bedelini fazlasıyla ödediğim kanaatimdeyim. Şikayet etmiyorum ama o gururu yaşayan bilir sadece. Bütün Asssubaylar benzer şartları yaşamışlardır. İşte oralardan vatanım için buralara geldim ben; helal olsun vatanıma, milletime hizmetim, canım. Ben içinde büyüdüğüm vatanıma, peygamber ocağına iyili hizmet vermişim iyi ki o onuru, gururu yaşamışım. Yaşasın Vatanım, Toprağım, Yaşasın Türk Ordusu, Yaşasın Peygamber Ocağım … Esen Kalın… 26.5.2012 İnci Kayar http://www.habername.com/yazi-inci-kayar-assubay-oldum-cunku-8383.htm |
4083 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |