Büyüklerimiz, “sımsıkı bağlı” olmaktan söz etmişler.
Öyledir…
Peki, nasıl oluyor da;
• Aile içi bir tartışmada iki kardeşten küçüğü, astsubay ağabeyine;
“Subay olacağım için beni kıskanıyorsun.” deyince, yaka-paça olabiliyor.
• Öz-be-öz iki kardeşten komutan olanı, konuğu olan astsubay kardeşine; “Yemek için, astsubay salonuna gidebilirsin.” diyor.
>> Hangi “beyin yıkama” programıyla kardeşlik bağları zedelenip, yok sayılabiliyor?
• Bir meslektaşımızın akademik seviyede öğrenim yapan kızı; aynı ortamda büyüdüğü yeni mezun bir subayla, geleceğe yönelik birliktelik için görüşürler. Genç subay, meslektaşımızla olan sınıfsal ayrımcılıktan ve gelecekteki yüksek hedefinden bahisle, görüşmeyi sona erdirir.
>> Astsubayı, kan davalı gibi gelecek nesillere aktarmak da size has bir başarı…
* * “Yok öyle bir şey, bunlar istisnai örneklerdir.” mi buyurdunuz!
• Hangi eğitim programıyla “birlik ve beraberlik söylemi altında” tüm sosyal tesislerde ve hizmetlerde ayrımcılık eş ve çocuklara kadar yansıtılabiliyor.
>> Bizden veba, kolera ya da aids bulaşacağı söylentisi mi duydunuz?
• Kısaca; “astsubay, subayın yardımcısıdır.” şeklinde tarif edilirken, astsubayı tarafından yetiştirilen Mehmetçik, “astsubay yerine çalıştırılabilir” belgesi verilerek terhis edilir.
>> Hayırlı olsun da; görevlerimden bihaber ve cahil-cüheladan olduğunuz anlaşılıyor.
• Yarım asır önce askerlik görevini yapanlar; “bir savaş durumunda aralarındaki zıtlaşma nedeninden tüm subay ve astsubayların yerlerinin değiştirileceğini” kahvehane köşelerinde konuşmaktalar.
> > Bu nedenden, “sımsıkı bağlayan bağı” sorgulamak iyi olur.
* * “Bunlar, yarım asır önceydi, şimdi can ciğer, kuzu sarmasıyız.” mı buyurdunuz?
>> Hadi yaa…
Bu da kulaklarda küpe olarak kalsın:
• Bir arkadaşım, çocuğu yaşta, yeni mezun, iki bayan subayla karşılaşınca bir an ne yapacağını şaşırmış. Yaşına ve hizmetlerine saygıdan olsa gerek, genç subaylar önce davranıp, astsubayını selamlamışlar.
Arkadaşım, “Emekli olmaya, o gün karar verdim.” demişti.
>> Anadolu-Türk kültüründe, gelenek ve göreneklerimizde, inançlarımızda;
küçük- büyüğe, azlık-çokluğa, dışarıdan gelen-içeridekine, yaklaşan-bekleyene
selam verir.
Bunun tersi saygısızlık, kültürsüzlük, dahası büyüğüne zulümdür. İnsan doğasına isyandır.
Böyle yapılar, içinden çürümeye mahkûmdur.
Haberiniz olsun…
Şimdi ben, gerçekleri dillendirerek, yalanlar mı söylemiş oldum.!.
Bizde, kabullenilmesi zor, tartışılmaz gerçekler bitmez.
Hoşunuza gitmedi sanırım.
Benim de…
Murat
http://www.emekliassubaylar.org/mesaj-panosu#gbentry_2572