Kapatılan RP’nin Grup Başkanvekili Oğuzhan Asiltürk Ceviz Kabuğu’na çarpıcı açıklamalar yaptı: 28 Şubat kararları dediğiniz şey, Amerikan elçiliklerine gelmiş bir kripto. Ama bu maddeleri önümüze koyan asker oldu!
Görevden alacaktık ama...
Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun “Ceviz Kabuğu” programına konuşan Asiltürk, 28 Şubat sürecini anlattı: Dönemin Başbakanı Erbakan ve hükümet ortağı Tansu Çiller, o kararları imzalamamak için Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’yı emekli etmek istedi. Ancak Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bunu onaylamayacağı düşüncesiyle vazgeçtiler.
Bunları Müslüman yazmaz
O metni askerler hazırlamadı. Bu kararlar ABD Dışişleri Bakanlığı’nda hazırlanıp elçiliklerine gönderilen 18 maddelik bir ültimatomdu. Erbakan bunları okuduğunda çok şaşırdı ve “Bu maddeleri bu memleketin evladı olan bir Müslüman yazmaz. Bu, askerin işi değil” dedi. Daha sonra gerçekten de bu maddelerin yer aldığı, Amerika’dan çıkan kripto önümüze geldi.
Arkasında siyonizm var...
Çiller bu olayda mert davrandı, çok sağlam ve dik durdu ama partisinin vekilleri farklı davrandı. MGK Genel Sekreteri 4 kez geldi Erbakan’a... Erbakan “Git komutanlara söyle, ben bunu imzalamam. Darbe yapacaklarsa da yapsınlar’dedi. Bu direnişi gösterdi. Bunun altında irtica falan yok. Öyle şeyler var ki... Dünya siyonizmi var 28 Şubat’ın arkasında...
Erdoğan: Gittiği yere kadar gitsin
BaŞbakan Erdoğan 28 Şubat soruşturmasını değerlendirdi: Cadı avına çevirmek yanlış ama adalet de yerini bulmalı. Millet kim kimdir bunu bilsin. İş gidebildiği yere kadar gitmeli. İşin içine kimler karışmadı ki... İş dünyası, basın, sivil toplum, rektörler... Kimler neler yaptı? Mesele sadece askerle bağlantılı değil. Bunlar ortaya çıksın.
“28 Şubat’ta ordu da kullanıldı”
Kapatılan Refah Partisi’nin Grup Başkanvekili Asiltürk, “28 Şubat kararları dediğiniz şey, Amerikan elçiliklerine gelmiş bir kriptodur. Askerin yazdığı bir şey değil, ama bu maddeleri önümüze koyan asker oldu” dedi.
28 Şubat’ta kapatılan Refah Partisi’nin Grup Başkan Vekili Oğuzhan Asiltürk, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan ve hükümet ortağı Tansu Çiller’in, 28 Şubat kararlarını imzalamamak için Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’yı emekli etmek istediklerini, ancak Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bunu onaylamayacağı düşüncesiyle vazgeçtiklerini de açıkladı.
Duayen Gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Ceviz Kabuğu’nda bu hafta 92. yılında 23 Nisan ve Ulusal Egemenlik kavramları ile 15 yıl sonra soruşturulmaya başlayan 28 Şubat masaya yatırıldı. Karadeniz TV’de canlı yayınlanan Ceviz Kabuğu’nun stüdyo konukları REFAHYOL Hükümeti Dönemi DYP Grup Başkanvekili Turhan Güven ile Tüm İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek İslam Enstitüleri Mezunları Derneği (TİYEMDER) Genel Başkanı Selahattin Yazıcı oldu. Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı ve 28 Şubat’ta Kapatılan Refah Partisi’nin Grup Başkan Vekili Oğuzhan Asiltürk’ün de telefon konuğu olduğu Ceviz Kabuğu’nda 28 Şubat’ın tanıkları bilinmeyenleri anlattı.
Erbakan’ın 28 Şubat yorumu: Bunları bir Müslüman yazmaz
Oğuzhan Asiltürk, 28 Şubat’la ilgili açıklamaları eleştirerek, “Birçok arkadaş eksik bilgi ile konuşuyorlar, ya da aradan zaman geçti diye zihinlerinden, başka birleştirmeler yaparak konuşuyorlar” dedi. 28 Şubat kararlarını siyasete askerin dayatmasına karşın askerin hazırladığı bir metin olmadığını ifade eden Asiltürk, bu kararların Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nda hazırlandığını söyledi. Amerikan elçiliklerine gönderilen 18 maddelik ültimatomun asker ve yüksek yargı baskısı ile hükümete kabul ettirilmek istendiğini kaydeden Asiltürk, Erbakan’ın bu maddeleri okuduğunda çok şaşırdığını ve kendilerine “Bunları memleketini seven, bu memleketin evladı olan bir Müslüman yazmaz. Bunu askerin yazamayacağı şeklinde bir şey oluştu kalbimde” dediğini söyledi.
Asiltürk daha sonra gerçekten de bu maddelerin yer aldığı Amerika’dan gelen kriptonun önlerine geldiğini belirtti.
Erbakan’dan MGK GenelSekreteri’ne: İhtilal yapacaklarsa yapsınlar
Oğuzhan Asiltürk, dönemin Başbakanı Erbakan ve hükümet ortağı Çiller’i 28 Şubat kararlarını imzaladığı için eleştirenlere de karşı çıktı. “Çiller Hanımefendi bu olayda çok mert davrandı. Çok sağlam ve dik durdu. Ancak onun milletvekilleri farklı davrandı” diyen Asiltürk Erbakan’ın da iddiaların araştırılmasını, doğru ise gereğinin yapılmasını istediğini söyledi. Asiltürk, Çiller ve Erbakan’ın 28 Şubat’a karşı verdikleri mücadeleyi şöyle anlattı:
“Bu ültimatom Amerikan büyükelçiliklerine gönderildi. Bunun uygulanması istendi. Nasıl uygulanacak? Medyayı buna ortak ettiler. Askerler b aşta olma üzere yüksek yargı organları da buna katıldı. Erbakan Hoca, ’Bunlar gerçekten var mıdır, MGK’da incelenmesi lazım, ortaya konması lazım, yoksa televizyondaki Fadime Şahin’le falan olmaz’deyince Demirel, MGK’nın böyle bir inceleme birimi olmadığını söyledi. Erbakan da ’hükümete verelim incelesin o zaman’dedi ve bütün bakanlara bu maddeleri incelemesi için gönderdi. MGK’ya ne gelirse gelsin askerin oyuyla karar olur zaten ama MGK kararları tavsiye niteliğindedir. Zaten hükümete gidecek kararlar yeniden. Erbakan’ın buradaki kararların hükümete gitmesini engellemesi anayasaya aykırıdır zaten. Erbakan bütün hükümet üyelerine bu kararları tek tek gönderdi. ’Bunları inceleyin hukuka uygun mu değil mi’ dedi. Erbakan Hoca gerçekten zeki ve ileri görüşlü bir insandı. Bu nedenle ‘eksiklik var’ derler diye MGK’dan bir temsilci de istedi. Sonunda bütün bakanlıklardan kararların hukuka aykırı olduğu kararları geldi.
MGK’nın Genel Sekreteri dört defa geldi Erbakan’a. Erbakan’’Git komutanlara söyle, ben bunu imzalamam. Darbe de yapacaklarsa yapsınlar’ dedi. Erbakan bu direnişi gösterdi. Tarihte bunu yapacak kişi de azdır. Bunun altında irtica falan yok. Öyle şeyler var ki... Dünya siyonizmi var 28 Şubat’ın arkasında.”
Hulki Cevizoğlu’nun Erbakan’ın Genelkurmay Başkanı’nı neden emekli etmediği sorusuna “Genelkurmay Başkanı’nı görevden almayı aklına getirmekle, görevden almak ayrıdır. Bu konuşuldu ama Cumhurbaşkanı imzalamaz ve daha büyük karmaşa çıkar diye yapılmadı” yanıtını veren Asiltürk, Demirel’in hakkında şunları söyledi:
“Demirel, idam korkusu ile askerin yanında yer aldı”
“Çiller hanımefendi bu olayda çok mert davrandı. Çok sağlam ve dik durdu. Ancak onun milletvekilleri farklı davrandı. Ayrıldılar tehdit ettiler. Çiller, Erbakan’a gitti ve seçim kararı aldılar. ’Ben bu arkadaşların hepsini seçimde tasfiye ederim’dedi Çiller. Tamam, seçime gidelim dediğimiz zaman Çiller, ‘Başbakan benim olmam lazım. Demirel bana verecek başbakanlığı’ dedi. Hoca ’Vermez ama tamam’dedi. Ama önlem olarak bütün milletvekillerine ’Çiller’in başbakanlığını destekliyoruz’anlamında bir belge hazırladı ve imzalattı. Erbakan Hoca, Demirel’in önüne bunu koydu, hatta garantilemek için kendi istifasını da koydu. Demirel’e ’Bu görevi verirsen hepimiz destekliyoruz’ denildi. Demirel’in yaptığı da ortada. Çiller’e vermedi görevi, gitti Mesut Yılmaz’a verdi.
Demirel, bu ülkede bir başbakan asıldı diye korku yaşayan bir insan. Bunun korkusunu içinde yaşayan bir insan askere kabadayılık yapamazdı. Psikoloji budur. ’Başıma bir şey gelebilir’düşüncesi var. Davranışlarının altında bu var. Demirel de böyle bir insan, ne yapalım onu da böyle kabul edeceğiz. Şimdi Ergenekon’dan başka şeylerin ucundan çıkıyor kendisi. Demirel imzalamayınca olmazdı Genelkurmay Başkanı’nı görevden almak. Demirel bir sivil cumhurbaşkanı olarak bunu tek başına yapamaz tabii. ‘Asker suçsuz, Demirel suçlu’ demek değil bu dediklerim. Birlikte ancak yapabilirler. Cumhurbaşkanı zaten bu olayların başında. Yani 1 numara Süleyman Demirel olmuş oluyor.”
“Sermaye grupları, askeri darbe için kışkırttı”
REFAHYOL Hükümeti dönemi DYP Grup Başkanvekili olan Turhan Güven de, Asiltürk’ü destekleyen açıklamalar yaptı. Güven, iç ve dış etkilerle bu hükümetin yok edildiğini savundu. DYP içindeki Demirel yanlısı milletvekillerinin en önemli iç etki olduğunu belirten Turhan Güven, bazı sermaye gruplarının da askeri darbe yapması için hükümete karşı kışkırttığını savundu. Ekonomiye getirdikleri havuz sisteminin kimi sermaye gruplarını rahatsız ettiğini belirten Güven şöyle konuştu:
“Kim ne derse desin, REFAHYOL çok başarılı bir yol izledi. Memura işçiye yüzde yüz zam yapıldı. Askere daha çok yapıldı. Bir başarı ve mevcudiyet vardı. İç ve dış bazı mihraklar bu mevcudiyetten hoşlanmadılar. Sermaye grupları askeri kışkırttı. Askerden Amerika’ya gidip gelenler vardı çok sıkça. Çevik Bir gibi bazı paşaların Amerika’ya çok sık gidip geldiği bilgisi vardı. Meşru hükümeti yıpratmak, yok etmek için yapılan planlı hareketler vardı. Batı Çalışma Grubu’nun hareketleri vardı özellikle. Baskı grupları oluşturulmuştu iktidarı yok etmek için.”
TİYEMDER Başkanı Selahattin Yazıcı, REFAHYOL’un başarısının Amerika’da uyandırdığı rahatsızlığa dikkat çekti. Amerika’dan gelen kriptoda ekonomideki gelişmelerden, D-8’den, borçlanmanın azalmasından duyulan rahatsızlığın açıkça belirtildiğini ve “Bu hükümet gitmelidir” dendiğini söyledi. Erbakan’ın kendisine böyle söylediğini ifade eden Yazıcı “Sayın Erbakan’a Başbakanlığı bırakması için psikolojik baskılar yapıldı” dedi.
Nilgül Doğan’dan ilginç yorum
Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği tarafından yürütülen operasyonla ilgili çarpıcı bir iddia gündeme geldi. Balyoz soruşturması kapsamında Silivri’de tutuklu bulunan emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan, 28 Şubat soruşturmasını başlatmak için Necmettin Erbakan’ın ölmesinin beklendiğini söyledi. Nilgül Doğan şöyle dedi: “MGK bir danışma organıdır. MGK’da kararlar alındıktan sonra hükümet uygular. Zaten hayret ediyorum, nasıl sadece Çevik Paşa ve ekibi üzerine yıkmaya çalışıyorlar bu olayı. O dönemde bunun altında imzası olan bakanlar var, Başbakan var. Niçin beklediler bu tarihe kadar. Bana göre Erbakan’ın ölmesini beklediler. Niçin Erbakan hayattayken böyle bir soruşturma başlamadı? Çünkü o kararların altında Erbakan’ın imzası vardı.”
“28 Şubat’ın koordinatörü Demirel’dir”
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, postmodern darbe olarak nitelendirilen 28 Şubat’tan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i sorumlu tutarak “28 Şubat’ın koordinatörü Süleyman Demirel’dir” dedi. Kanal 7’de gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtlayan Atalay, Türkiye’de artık darbeler döneminin bittiğini, 12 Eylül Davası ile de darbelerin yargılanmaya başlandığını belirterek şöyle dedi: “Millet iradesine müdahale etmek isteyenlerin o sevdası artık yerine gelmeyecek.” “28 Şubat’ın koordinatörü Sayın Demirel’dir” sözlerinin hatırlatılması üzerine Atalay, şunları söyledi: “28 Şubat sürecinde Demirel Cumhurbaşkanıydı ve o süreci koordine etti. Ondan sonra da bütün talepleri yerine getirdi. Hükümetin ayrılması için baskı, onlarla konuşmalar, sonra başkasını görevlendirme. Kendisine sorulduğunda da şöyle demiş: ’Daha ileri şeyler olacaktı, darbede ben onları önledim.’ Bir anlamda bu da şu demektir: Ben bu işi koordine ettim.”
Erdoğan: İş gidebildiği yere kadar gitmeli
Başbakan Tayyip Erdoğan 28 Şubat soruşturmasını değerlendirirken çarpıcı açıklamalarda bulundu. Erdoğan gazetecilere yaptığı açıklamalarda “Adalet yerini mutlaka bulmalı, iş gidebildiği yere kadar gitmeli” dedi. Başbakan şunları söyledi: “12 Eylül referandumunda verdiğimiz sözler yerine geliyor. Uygulama aşamasına geldik. İşin asıl sorumluları tutuklandı. Biz darbenin askeri olanına da sivil olanına da karşıyız. Demokratik parlamenter sistem bizim için esastır. Yargı, yürütme, yasama çalışıyor. Yargı nereye varacaksa oraya ulaşsın. Çıkının içinde ne varsa ortaya çıksın. Millet kim kimdir bunu bilsin. Cadı avına çevirmek yanlış ama adalet de yerini bulmalı. İş gidebildiği yere kadar gitmeli. İşin içine kimler karışmadı ki. İş dünyası, basın, sivil toplum, rektörler, Kimler neler yaptı. Mesele sadece askerle bağlantılı değil. Bunlar ortaya çıksın.” Erdoğan, Irak Başbakanı Maliki’nin Türk hükümetini “Irak’ın içişlerine karışmak ve mezhep kavgası yaratmak” yolundaki suçlamaları konusunda ise şunları söyledi: “Biz Irak ile 48 anlaşma yaptık o zaman herkes iyiydi. Hatta Türkiye bizim ikinci ülkemiz, deniliyordu. Şimdi rahatsız olmak niye? Irak’ın içişlerine karışma niyetimiz yok. Ekonomik olarak Türkiye’nin Irak’a girmesini isteyen Ey Maliki. Türkiye bu konuda ekonomik seferberlik ilan etmiş durumda. Biz yabancı değiliz. Sınır komşusuyuz. 10 bin kilometre öteden başkaları gelip müdahale ediyor. Gidip hesap veriyorsun. İran çağırınca gidiyorsun. Türkiye’ye gelince bu lafları söylüyorsun.” 22.4.2012/YENİÇAĞ