ISRAEL : Satın Alınan Topraklar Üzerine Kurulan Devlet!…
Başlangıçtan bu yana Israel haritasındaki değişiklikler (yeşil bölümler Filistin’i, beyaz bölümler Israel’i göstermekte). 1897 yılında Basel’de toplanan I. Dünya Siyonist Kongresi’nde alınan kararlar birer birer hayata geçirildi. Filistin topraklarının büyük çoğunluğu Müslümanların elinden çıktı. Siyonizmin bölgeye girişi ile Ortadoğu’da çatışmalar ile savaşlarla geçecek bir dönem başlıyordu. Siyonizm, sanıldığının tersine 19. yüzyılın sonlarında gündeme gelmiş bir fikir değildir. Muharref Tevrat’ta “Dünya Krallığı”nın merkezi haline gelecek bir Yahudi Devleti’nin kurulacağından söz edilir. Bundan ötürü bir bölüm Yahudilerce benimsenen Siyonizm’in tarihi Tevrat kadar eskidir. Siyonizm’in vazgeçilmez hedefi olan bu devletin sınırları Tevrat’ta şöyle tarif ediliyor: “Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacak. Sınırınız çölden Lübnan’dan ırmaktan, Fırat Irmağı’ndan Garp Denizine kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak, Allah’ınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır.” (Tekvin Bölümü, 12/25) Bazı Yahudiler kendilerine vaat edildiğine inandıkları bu topraklara kavuşmak amacıyla, ilk resmi adımı 29 Ağustos 1897′de Basel’de I. Siyonist Kongre’yi düzenleyerek attılar. Siyonizmin “Vaat Edilmiş” Toprakları Theodor Herzl, başkanlığını yaptığı bu kongrede kuracakları Yahudi Devleti’nin sınırlarını şöyle açıklıyordu: “Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki (Orta Anadolu) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı’na; sloganımız Davud ve Süleyman’ın Filistin’i olacaktır.” (The Complete Diaries of Theodor Herzl, Theodor Herzl, cilt 2, s. 711) Herzl, bütün dünya Yahudilerinin vereceği destekten emin olarak, Kongre’de şunları da söylemişti: “Basel’de ben Yahudi Devleti’ni kurdum. Eğer bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Fakat beş sene içinde veya elli sene sonra herkes bunu böyle bilecektir.” (The Complete Diaries of Theodor Herzl, Theodor Herzl, cilt 2, s. 581) Gerçekten de İsrail, Herzl’in söylediği bu sözden 50 sene sonra kuruldu. Herzl’in söylediğinin bu kadar yanılmazlıkla gerçekleşmesinin nedeni neydi?… İleri görüşlülük konusundaki büyük yeteneği mi?… Yoksa İsrail kurulana kadar uygulanan Siyonist planın ilk bölümünün, büyük bir örgütlenme sayesinde, her adımı hesaplanarak sonuca ulaştırılması mı?… Filistin’de kurulan İsrail Devleti de Siyonistleri tam anlamıyla tatmin etmemiş, daima Muharref Tevrat’ta vaat edilen toprakların tamamının ele geçirilmesi hedeflenmiştir. Theodor Herzl Kutsal Toprakları açıkladıktan 88 yıl sonra, İsrail ordusunun komutanı Moshe Dayan, mevcut Yahudi Devleti’nin sınırlarını yeterli bulmayarak, şunları söyleyecekti : “Eğer Kitab-ı Mukaddes’e sahip çıkıyorsak, eğer kendimizi Kitab-ı Mukaddes’te yazılı olan halktan sayıyorsak, Kitabın yazdığı topraklara da sahip olmamız gerekir. ‘Hakimlerin, patriklerin, Kudüs’ün, Hebron’un, Jeriko’nun ve daha pek çok yerlerin toprakları…” (Jerusalem Post, 10 Ağustos 1967) İsrail Devleti’nin Filistin toprakları Siyonizmin ilk hedefiydi. İlk Siyonist Kongre’nin yapıldığı dönemde, bu topraklar Osmanlı Devleti’nin elinde bulunuyordu. Bu nedenle Yahudi liderlerin ilk işi, Filistin’i Osmanlı’dan koparmak üzere çalışmaya başlamak oldu. Theodor Herzl bu amaçla birçok defa İstanbul’a geldi. Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu ekonomik bunalımdan faydalanarak Filistin’i satın almaya çalıştı. Böylece Yahudi Devleti yeniden kurulabilecekti. Ama uğraşları sonuç vermedi. Ancak Yahudiler, Osmanlı İmparatorluğu’nun aldığı sıkı önlemlere karşın Filistin’e yerleşebilmek için her türlü yolu deniyorlardı. Dönemin hükümdarı İkinci Abdülhamid, aracılar kanalıyla yapılan her türlü öneriyi geri çevirdi. İkinci Abdülhamid’in bu tutumu hükümdarlığı süresince sürdü. Sultanın bu katı tutumu üzerine Yahudiler farklı bir yöntem izlemeye başladılar. Afrika ile Ortadoğu konusunda Türkiye’deki sayılı uzmanlardan birisi olan Doç. Dr. Ahmet Kavas’ın Osmanlı arşivinde tespit ettiği belgelere göre Yahudiler, yerel yöneticilere rüşvet vererek gizlice toprak satın almaya başlamışlardı (*). Bölgedeki bazı Osmanlı yöneticileri, Beyrut Vilayeti’ne bağlı Akkâ Sancağı sınırları içinde Yahudiler’e padişahın yasaklamasına karşın arazi satıldığını, buna da rüşvet yiyen yerel yöneticilerin alet olduğunu 14 Ağustos 1893 tarihli bir yazı ile İstanbul’a bildirdiler. Rüşvet yiyen yöneticiler, emirlere aykırı olarak Yahudiler’e toprak satmışlar, göçmenleri gizlice Filistin’e getirmişler, sahte belgeler hazırlayarak yüzlerce Yahudi ailesini eskiden beri bu topraklarda yaşıyor gibi göstermişlerdi. Kaçak olarak gelen yabancı asıllı Yahudiler kısa bir sürede Osmanlı tebaası yapılmıştı. Yahudiler Filistin’e o kadar çok gelmeye başladılar ki kısa zamanda yerleştikleri Zemârin köyü dev boyutlu bir yerleşim yerine dönüşmüştü. Bir süre sonra Zemârin’in çevresindekii Eşfiyâ, Ümmüttut ile Ümmülcemâl isimli öteki üç köyü de Yahudiler ele geçirdiler. Daha sonra Hayfa ile Yafa arasında, deniz kıyısında 30 bin dönümlük yeni bir araziyi satın aldılar. Bir kere Yahudiler’e usulsüz arazi satışının yolu açılmıştı. Artık bunu durdurmanın neredeyse olanağı yoktu. Yahudiler’in kendilerine verdikleri rüşvetler yüzünden yerel memurlar kendilerine iyi davranmaktaydılar. Diledikleri gibi hareket eden Yahudiler, silah bile temin etmişler, büyük bir okul açarak çocuklarını eğitmeye başlamışlardı. Bir avuç Osmanlı memurunun, Akkâ ile Hayfa çevresinde Yahudiler’in planlarına alet olan öteki yerel yöneticilerin usülsüzlüklerinin önüne geçme çabaları Yahudi yerleşimini engellemeye yetmedi. Yahudiler’e toprak satılmasına göz yuman, çoğu Arap olan yerel yöneticiler bugünkü kıygının (zulmün) tohumlarının atılmasının yolunu açmışlardı. Böylece Israel toprakların bir kısmı yasa dışı yollardan bir kısmı da Avrupa’daki varlıklı Yahudiler tarafından sağlanan fonlarla Arap toprak ağalarından satın alınmak yoluyla edinilmiştir. Fakat yasal satışlar bile aktöre (ahlak) açısından tartışmalıydı. Çünkü bazı topraklar, toprak ağasından satın alınıyor, ardından toprağı işleme hakkı ellerinde bulunan yoksul Arap köylüler kapı dışarı ediliyorlardı. Satın alınan topraklar Yahudi Ulusal Fonu’nun mülkü oluyordu. Araplar’a satılamıyor ya da kiralanamıyordu. Tüm bu el değiştirmelere karşılık 1947’ye gelindiğinde, Yahudiler toprakların % 6’sını ellerine geçirmişlerdi. Sonuçta 29 Kasım 1947’de, Birleşmiş Milletlerin ünlü “İsrail Devletinin Kurulması” kararı çıktı. Israil devleti resmen kurulmuş oldu. 05 Ocak 2009 Dr. Yalçın Güran ——————————————————— (*) Yahudilerin Şanlı Urfa ile çevresinde büyük araziler satın aldıkları bildiriliyor!… YOKSA, ACABA?!!… Kaynak: http://www.yalcinguran.com/2009/01/israel-satin-alinan-topraklar-uzerine-kurulan-devlet/
|
2605 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |