İsmail Onarlı: ORDUNUN BELKEMİĞİ ASSUBAYLAR. 1970-75 ASSUBAY EYLEMLERİ. Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk dönemlerine göre, Astsubayların bu günkü durumları görece iyi gözükmektedir. Fakat; Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu gibi yasa ve mevzuatlarda değişiklik yapılsa da, bugüne dek çağdaş ordulardaki gibi bir statü belirlenememiştir. Lise ve dengi okullardan sonra, gelişen bilim ve teknolojinin gereklerine uygun olarak; Astsubayların eğitim ve öğretim düzeylerini yükseltmek amacı ile Türk Silâhlı Kuvvetleri Astsubay Meslek Yüksek Okulları açılsa bile, çoğu inisiyatifsiz ve silik bir karaktere sahip; disiplin adına her şeye boyun eğen, kendisine, çevresine ve topluma yabancı insan yetiştirmekten öteye gidememiştir. Tüm bu olumsuzluklardan kurtulmak için, yeni çağdaş bir yasaya, tüzük ve yönergelere, yönetmeliklere, müfredat programlarına, eğitime ve öğretime, yerinde sürekli bilgi ve beceriye, yeniden yapılanmaya gereksinim vardır... Nail Güreli; 1991 yılında 35 gün Milliyet Gazetesinde Astsubay sorunlarına ilişkin dizi yazısı yayınlaması ilk önemli bir adımdır. Bu yazı dizisini sonradan Astsubaylar adıyla araştırmasını kitaplaşmıştı. Bu yazı dizisi süresinde, Sayın Güreli ile gazetedeki makamında görüştüm: Konuşmamızdan sonra Astsubayların 15 maddelik temel sorunlarını kapsayan yazılı bir metin bıraktım. Sorunlara kitabının başında ve içinde yer verirken, kendisine hitap ettiğim satırlarımdan bir bölümünü kitabına almış. Şöyle demişim o yazımda: Astsubay zümresinin başat çelişkisi: Yasal kimlik edinme ve buna uygun özlük haklarına kavuşma sorunsalıdır. Genç bir Astsubay olarak l970’li yıllarda Astsubayların ancak demokratik bir sistemle sorunlarının çözümleneceğine inanarak söyleyerek, onların sosyalist olmalarını, getirecekleri düzeninde sosyalist bir sistem olmasını öneriyordum. Bu çalışmalarımdan dolayı beni bazı Astsubaylar; Kurmay Başkanına ispiyonlamışlardı. Kurmay Başkanı beni ikaz ederek, Astsubayları sosyalist yapmadan önce, onlara kişilik ve kimlik kazandırmamı ya da kazanmaları gerektiği yolunda telkin ve öneride bulunmuştu. 1968 yılından bugüne dek hayatımı Astsubay Davasına adadım ve mücadele ettim. Fakat mücadele yöntemimde, çeşitli dönemlerde taktiksel yanılsamalar oldu. Kurmay Başkanının beni uyarması önemli bir anekdottur, yıllar sonra algılayarak yaşam serüvenimde uygulayacaktım... 1960’dan sonra bu güne kadar, somut şartlara göre iki önemli toplu hareket, Astsubay Eylemi olmuştur, bunlar: a) 1970 Baharında Askeri Personel Kanunu bazı maddelerinin Astsubaylar aleyhine uygulamaları hoşnutsuzluk yarattı. Birliklerde iş yavaşlatma eylemi sürdüren Astsubaylar, dışarıda da eşleri vasıtası ile gösteri ve yürüyüş düzenlediler. Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Konya, İzmir gibi Astsubayların yoğun olduğu kentlerde ki gösterilerde polis ve astsubay eşleri sürtüşme içine girdiler. Ankara da ise caddelerde Astsubay eşleri ve çocuklar ile toplum polisi çatıştı. Polislerin kadınlara saldırısını kenardan izleyen bazı Astsubaylar da olaylara karşı tepki gösterdi. Daha sonra bu Astsubaylar tutuklandı. Hv. K. K.lığının Jet Üslerinde uçak makinistlerinin pasif direnişinden dolayı uçaklar havalanamaz olur. Bunu üzerine, tek parti özlemcisi ve dönemin Hv. K. Komutanı Orgeneral Muhsin Batur birliklere bir emir yayınlayarak; Astsubayların “karıların arkasına saklanan Mao'nun askerleri” gibi davranmakla itham eder. Olaylarda öncü gözüken 73 Uçak Makinist Astsubayı rütbe tenzili ile Kara ve Deniz Kuvvetlerine gönderilir. Personel kanununda geri adım atılır ve özlük hakları kısmen iade edilir... b) 31 Aralık 1974 tarih ve 15105 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Kararname ile 926 Sayılı TSK Personel kanunda değişiklik yaparak: Astsubayların rütbe tenziline giderek yan ödemelerini aşağı çeker ve Astsubayların menfaatlerini ihlal eder. Bu hak ihlali üzerine TSK’lerindeki tüm Astsubaylar harekete geçerek, bu durumu protesto ederler. Birliklerde işleri yavaşlatırlar. Sivil giysili Astsubaylar ve Eşleri 18 Ocak 1975 günü Ankara Ulus ile İstanbul Taksimdeki Atatürk Heykelleri etrafında toplanarak yürürler. Polis ile kısmi sürtüşmeye girilir. Diyarbakır’daki yürüyüşü bir Astsubayın lise öğretmeni olan eşi organize eder. Bunun üzerine Astsubay; Korg. tarafından makamına çağrılarak eşine baskı yapmasını ister. Astsubay; “Komutanım, eşim benden tahsilli üniversite mezunu, sözüm geçmez” Demesi üzerine, Komutan; “sen erkek değil misin?” diye sorar. O da, “Ben öylesi erkek değilim. Atatürkçü düşüncede kadın erkek eşittir.” deyince, Komutan “Atın şu kılıbığı içeri !...” diyerek hapsettirir. Ankara, İstanbul, İzmir, Gölcük, Gelibolu, Konya, Eskişehir, Balıkesir, Bandırma, Kayseri, Merzifon, Malatya, Diyarbakır, Erzurum, Erzincan, Mersin, Adana, İskenderun, gibi bir çok il ve ilçede hızlı örgütlenmeye giden Astsubaylar Hak Arama Komiteleri oluşturarak harekete geçerler. Astsubay Komitelerinde her eğilimden insan vardır: AP’li, CHP’li, MHP’li, MSP’li, sosyalistler ve devrimciler gibi... Bu komitelerde hakların daha iyi takip edilmesi ve olaylarda tutuklanan Astsubaylara maddi destek sağlanması için de bir takip komitesi oluşturulur. 11 Ocak 1975 gün ve 9602 Sayılı Hürriyet Gazetesi birinci sayfasından 6 sütun olarak “Assubaylar Yan Ödemeyi Az Buldu” ana başlığı ile vererek ve Astsubayların bu olay nedeni ile harekete geçip Astsubaylar Birliğini kurduklarını manşetten verir. Bu asbaragas haber derhal yalanlanır... 1975 yılı başlarında yoğun olarak Astsubayların ve Askeri Garnizonların bulunduğu kentlerde, Astsubay eşleri ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yürüyüşleri ile geçer. Yürüyüşlere TEMAY ve EMAS adlı astsubay dernekleri bazı yerlerde öncülük eder. Mili Gazete; Astsubay hakları ile ilgili sayfalarında yer verir. Bu yürüyüş ve hak aramalara DİSK ve Dev-Genç gibi bazı Sivil Toplum Kuruluşları, Milletvekilleri, General ve Amiraller, Subaylar da destek verirler... 1975 Astsubay yürüyüşlerinden dolayı 5000 civarında Astsubay hapis cezası ve rütbe tenzil cezası alırlar. Ceza infazları birliklerde, işler aksamaması için vardiya usulü ile Astsubaylar Ceza evlerine konarak cezaları infaz edilir. Bu yürüyüşler sonucunda özlük hakları ve yan ödemeler yeniden düzenlenir. Ama, 5802 Astsubay Kanununda iktisap edilmiş rütbeler 1323 sayılı yasa ile geri alındığından bir daha verilmez ve 926 Sayılı TSK Per. Kanununda da aynen uygulanır. Yasal haklar anti-demokratik olarak gerisin geri işletilerek Astsubaylarda alt rütbelerle tenziline gidilir... Sonuç olarak; 1. Bugün bu iki eylemi değerlendirsek: 1970 ve 1975 Astsubay Hareketi; o günkü dünya siyasal konjonktürüne uygun düşen ve örtüşen; ülkemizde yeni bir yel oldu- rüzgâr oldu-bora oldu-kasırga oldu-tayfun oldu esti alev aldı, fırtınaya dönüştü, yangın oldu; hem egemen sınıfları körükledi-tutuşturdu-yaktı-su serpti söndürdü-yalımları boğdu hem de vadesi geldi, kendini öldürdü ve bir balon gibi sönüverdi. Bu tip geçici hareketlerle, hak-hukuk aramak olanaksızdı, nitekim başarılı da olamadı. Her Astsubay bu hareketlerden ders çıkararak ayağını denk almalı, geriye bakıldığında dava yüzyıllar içine uzanıyor gözüküyor; ileriye bakıldığında aydınlık yarınların muştusunu veriyor. 1970 ve 1975 Astsubay Hareketi; omurgaydı-ilkti doğal olarak ondan çok söz edilecekti. O bir düştü-rüya idi; gerçekleşmeyen, ya da gerçekleştirilemeyen her özlem gibi gelecek hayali-ütopyayı-rüyayı zenginleştirdi; rüya ile birlikte anımsanan bir kuşağı, besleyip büyüttü ve bu günlere gelindi. Astsubayların stratejik amaçları ve nihai hedefleri; zihinsel yaratıcılık ve emek üretkenliğinin var olduğu, ilişki ve davranış biçimlerinin nesnel dayanışma ve katılım şeklinde tezahür ettiği; örgün, özgün ve yaygın, eylem ve alternatif yaşam odaklarında somutlaştığı; düşünüş ve davranış dünyasının birlikte harmanlandığı ve bir potada eridiği, geleceği hedefleyen bir politik hat olmalıdır. Astsubay bireyler; düşünce ve davranış birlikteliğinin tarihsel, ahlaki ve etik sorumluluğu ile tekil ya da örgütlü bir biçimde davasını savunmak zorunluluğundadır. Mesleki gereklerin ve toplumsal duruşun bir başka yolu yöntemi yoktur... 3. Astsubaylar, bulundukları koşullardan ve ezilerek silikleştirmiş kişiliklerinden kurtulmaları ve de ordunun çalışan-üreten emekçi kesimi oldukları için; sendikalaşarak sorunlarına ancak çözüm bulabilirler. Artık gelinen aşamada bir seçenek bırakılmamıştır. Başka bir alternatifi yoktur; böyle algılanarak, demokratik haklarını almalar için, meşru zeminlerde mücadele etmelidirler... İsmail ONARLI Kaynak: Toplumsal Barış Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 5, Eylül 2004, s.16-18 |
4702 kez okundu
Yorumlarastsb.ların yaptığı eylemler 04/04/2012 17:48 Bende bandırmada hv.k.k.lığı personeli ile beraber fiili bir hareketi zorunlu olarak pasif değil aktif olarak 3 gün mesaiye gitmemekle yaptık.karşılığında 4 ay hapis cezası ile tecziye edildik.rütbemiz geri kaldı.maaşlarımızı alamadık.bir alt sınıf ile sicil sıralamasına gittik.hala bir iyileştirilme olmadı.126 dz.k.k personeli olarak cezamızı çektik.hiçte gocunmadım.taki kendi meslektaşlarımın bunu fırsat bilerek fırsatı değerlendirmelerine kadar..saygılar Misafir - |