Bahçeli: 'Şehitlik rüşvet değildir' Hükümetin 'sivil şehit tasarısı'nı eleştiren Bahçeli, "Şehitlik rüşvet değildir" diye konuştu. İşte Bahçeli'nin açıklamasından satırbaşları: Bunların amacı birliğimizin felç olması, sükunetimizin bozulması, beraberliğimizin sonlanması ve kardeşliğimizin bitmesidir. Türkiye bu açıdan tuzakların merkezindedir. Bu kapsamda hırpalanan aziz milletimiz cepheleştirilmeye, birbirine yabancılaştırılmaya doğru aceleyle sürüklenmektedir. “TÜRKİYE’NİN İÇİNDE BULUNDUĞU MANZARA İÇLER ACISI” İktidar partisi AKP’nin sorunlu ve silik politikaları sonucunda, uçurumun kenarına taşınan ülkemiz, kaypak ve kaygan güç dengelerinin arasına sıkıştırılmıştır. Gerçek gündemin ötelendiği bir alanda, Türkiye’nin içinde bulunduğu manzara içler acısı bir durumu göstermektedir. Kahraman polislerimiz gözyaşları ve dualarla vatan topraklarına emanet edilmiştir. Görevlerinde hakka ulaşan kardeşlerimize cenabı Allah’tan rahmet ailelerine, Türk polis teşkilatına baş sağlığı ve sabırlar niyaz ediyorum. Defnedildikleri yer yalnızca toprak olmayıp, aynı zamanda bizim yüreğimizdir. Şehitlerimizin hakkını hukukunu savunmak bizim için milli bir vazifedir. Başbakan Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta bizi hedefine alan temelsiz sözleri aslında kendi çarpık zihniyetinden başka bir anlama gelmemiştir. “ŞEHİDE KELLE, KATİLE SAYIN DİYECEK BİR ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜN TARAFI OLMADIK” Şu kadarını ifade etmeliyim ki şehitliğin anlam ve önemini, onları hakka uğurlarken son görevimizi nasıl yapacağımızı Başbakan Erdoğan’dan öğrenecek değiliz. Başbakan, şehitleri kelle olarak tarif ettiğini unutmuş ve düştüğü müfterilik çukurunun boyutu kendisinin aklını başından almıştır. Allah’a hamd olsun ki milliyetçi hareketin içinde şehide kelle, katile sayın diyecek bir çürümüşlüğün tarafı olmamıştır. Biz şehitlerimizin yasını tutar, fatihalarla ruhlarını yad eder ve gözyaşlarımızla şehit yakınlarının acılarını paylaşırız. Bunun dışındaki her söz müfterilikten dili dolaşanların zırvaları olmaya mahkum kalacaktır. Bu konuda rüştümüzü ispatlamaya esasen ihtiyacımız da bulunmamaktadır. Nihayetinde Başbakan Erdoğan, şehit cenazelerindeki milli uyanıştan rahatsız olmayı bırakmalı, şehitlerimizin kanına giren canilerle kurduğu ihanet masalarının bedeline katlanmak için bugünden hazır olmalıdır. Konuşmamın bu kısmında Başbakan Erdoğan’ın grup konuşmasında, açıkladığı şehit ve gazilerimizin yakınlarını içine alan düzenlemelere ilgili açıklama yapmak istiyorum. "ŞEHİTLERİMİZİN AİLELERİ MİLLETİMİZE EMANETTİR" Şehitlerin geride bıraktıkları çocuklarının, eşlerinin, annelerinin, babalarının, hakkını hiçbir şekilde ödememiz söz konusu değildir. Şehitlerimizin aileleri milletimize emanettir. 20 maddelik bir değişiklik ön görülmektedir. Başbakan Erdoğan, şehitlik gazilik ve malullük kapsamının genişletileceğini iddia etmektedir. Biz bu kapsamda atılacak her adımdan memnuniyet duyarız. Burada bizim önemle vurgulamak istediğimiz konu ise, şehit ve gazi kapsamının genişletilmesi kısmıdır. Bunun olumlu bir girişim olduğunu inkar etmiyoruz. Göreve gidiş dönüşler esnasında yaralananları, sakat kalanları, hayatını kaybedenleri… Mülki idare amirleriyle, ilgili dar kapsamın genişletilmesinin, her derecede polis ve askeri okullarda okumaya hak kazanan veya yaşları 18 yaşın altında olan öğrencileri dikkate almak yerinde bir uygulamadır. MHP'NİN HÜKÜMETE ÖNERİLERİ Bizim için şehit aileleri ve bakmakla yükümlü oldukları yakınları çok önemlidir. Şu ilave önerilerimizin hükümet tarafından değerlendirilmesini istiyoruz. 1- Şehit ve gazi çocuklarının anne veya babalarının mesleklerini icra etmek istedikleri halde, bu mesleklere sınavsız 2- Şehit ailelerine, gazilerimize, mağdur ve malul olanlara yapılan maddi desteğin onurlu bir hayat sürdürecek düzeyde olması gerektiği, 3- Gazilerimizin ve şehit ailelerinin öncelikli olarak işe yerleştirilmelerinin gerçekleştirilmeleri yerine getirilmelidir. 4- Şehit ve gazi çocuklarının her kademedeki eğitim harcaması devlet tarafından karşılanmalı ve yüksek öğretime girişte kontenjan ayırılmalıdır. 5- Şehit eşine verilecek faizsiz kredide şehit ailesi de yararlanmalıdır. 6- İşe yerleştirme hakkı iki kişiyle sınırlandırılmamalıdır. Ayrıca Başbakan Erdoğan tarafından dile getirilen, terör eylemlerinde hayatını kaybedenlerin şehit mertebesine HRANT DİNK TARTIŞMASI Ancak sivil şehitlik olarak basına yansıyan bu gelişme bazı uygulamaları da beraberinde getirmiştir. Buna göre, Uludere’de hayatını kaybedenler ile Hrant Dink’in şehitlik kapsamına alınabileceği bakan tarafından duyurulmuştur. Şehitlik hukuki bir terim yada içerik değil, milli bir kıymet hükmüdür. Kimlerin şehit sayılacağını ve kimin şehit makamına yükseldiğini, hukuki gerekçelerle tayin etme yetkisi kimsede yoktur. "ŞEHİT OLABİLMESİ İÇİN MÜSLÜMAN OLMALI" Yüce Allah’ın isimlerinden biri olan Şehit, ölmeyen, onun ikram ettiği nimetleri gören, peygamber efendimiz ile birlikte şahitlik yapacak ayrıcalıklı mukaddes bir kimsedir. Vefat eden birisinin şehit olabilmesi için Müslüman olması mutlak anlamda gereklidir. AKP hükümetinin savurganca ve düşüncesizce şehit tanımını genişletme çabası abesle iştigaldir. Kahramanların ruhlarına haksızlıktır. Şehitliği sulandırmak, ayağa düşürmek kimsenin haddine değildir. Başbakan’ın şehit tanımıyla oynaması büyük bir gaflet ve basiretsizliktir. Mesela Agos Gazetesi Genel Yayın yönetmeniyken öldürülen Hrant Dink’i nasıl ve hangi yetkiyle şehitlik mertebesi verilecektir? "ŞEHİTLİK RÜŞVET DEĞİLDİR" Kaçakçılık yaptıkları sabit kişileri şehit olarak görmek hangi aklın ürünü olarak değerlendirilecektir? Şehitlik rüşvet değildir. Sus payı maddi imkanlardan yararlandırmak için peşkeş çekilecek ekonomik bir vasıta, önüne olarak dağıtılacak diye de kesinlikle görülmemelidir. Başbakan önüne gelecek şehitlik ehliyeti dağıtacak yetkiyi kim vermiştir? Bu şirk, maneviyat tüccarlığı, inanç kara borsacılığı değil midir? Az önce de ifade ettiğim gibi ülkemiz iç ve dış meselelerin ağır yükleriyle uğraşmaktadır. İçeride etnik terör çıkmazı, dışarıda isyan dalgası, iki taraflı çalışan pres makinesine dönmüştür. AKP hükümetinin terörle mücadele zafiyeti ve küresel hesaplara uyması millet ve devlet bekası için önemli sıkıntılara yol almıştır. "YALAN RÜZGARI, ALDATMA FIRTINASI, HAMASET SAĞANAĞI" Diyebiliriz ki AKP israf ve heba olmuş yılların, gölgesi boyundan büyük olan markasıdır. Yalan rüzgarı, aldatma fırtınası ve hamaset sağanağıdır. Dikiz tutmaz çizgisinde kırıklıklar bulunması son derece normaldir. Hükümetin bilhassa bölücü teröre karşı takındığı tutum ve şaibelerle ilgili metod bize bunu göstermektedir. Başbakan Erdoğan’ın Kürt sorunu sanaldır sözünden, Kürt sorunu artık yoktur diyene kadar geçen sürede şahit olunanlar, hiçbir milli vicdan tarafından kabullenilemeyecektir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gürcistan ziyareti esnasında sözde Kürt sorunuyla ilgili, terörün doldur boşalt ile bitmeyeceğine değinmiştir. Ne tesadüftür ki 2008 Mart ayında yine bir seyahat öncesinde Kürt sorununun Türkiye’nin meselesi olduğunu söylemiştir. Tam bir yıl sonra Cumhurbaşkanı Gül, “Önümüzdeki günlerde çok güzel şeyler olacak” diyerek yıkımı müjdelemiştir. Herkes diyalogdan bahsetmiş, çözüm diye tempo tutturulmuş, sonuç olarak bölücülük hiç olmadığı kadar mesafe kaydetmiştir. Habur rezaletine kadar AKP, şimdiki BDP’nin, birlikte imal ettiği zehri azar azar millete içirmek için yola çıkmışlardır. Her türlü yalana müracaat edilmiş, gözyaşları dinecek, analar ağlamayacak, kan akmayacak kandırmalarıyla vicdanlar istismar edilmiştir. Bugün bir kez daha net olarak anlaşılmıştır ki demokratik açılım denen küflü süreç, senaryo yazarı ABD olan bir pişmanlık projesidir. Habur’dan Oslo’ya kadar bu tezgahın rezaletleri deşifre olmuştur. Bugün yıkım Mondros’çu zihniyeti aynen devamıdır. Sevr’in belini doğrultması, Paris konferansı’nın hayat bulması, 99 yıl önce yapılan gizli pazarlıkların yeniden dirilmesidir. Zira ihaneti sineye çeken ve işgalin pençeleriyle vicdanları kararmışların benzerlerine bugün de rastlanmaktadır. AKP zihniyetinin eline yabancı çevrelerce tutuşturulan ve yeni diye basına sızdırılan güvenlik konsepti, öz ve içerik olarak diğerlerinden farksızdır. Bu sözde 10 maddelik yeni planın ortaya çıkışına üç gelişme etkili olmuştur. Birinci olarak MİT, AKP, KCK, İmralı irtibatının ortaya çıkmasıyla hükümet zora girmiştir. Özellikle İmralı’yla yapılan görüşmeler, yabancı memleketlerde boyun eğilen PKK dayatmaları yakından etkilemiştir. Bu sebeple AKP kendince tedbir almaya karar vermiş, saplantılı müzakereye devam edeceğini yeniden söylemiştir. İkinci olarak, Türk askerinin başına çuval geçiren şahsiyetin Ankara’daki temasları, Başbakan ve MİT müsteşarınca kabul edilmesidir. İmralı canisiyle görüşme yapıldı yapılmadı çerçevesinde, gelişen şerefsizlik damgası da muhatapların altına damgalanmıştır. "EVCİLİK OYUNU" AKP’nin yapışık ikizi BDP’yle mutabakat arayacağı söylenmiş olsa da bu iki zihniyet zaten bir ve beraber olup, siyasetin karanlık sayfalarında yerlerini almışlardır. Başbakan Erdoğan’ın BDP’ye söylediği sözleri, BDP’nin AKP’ye söylediği sözler, bahçede kavga edip evde kucak kucağa oturan iki kardeşin evcilik oyunuyla yakınlık göstermektedir. 27-03-2012 |
1953 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |