İngilizler, Vehhabilik diye yeni bir mezhep kurup Arapları Osmanlı’dan bu yeni dinle kopardı. Türkiye’de de benzer bir hareket yapmak istediler. Bu fikri 25 Aralık 1919’da İngiliz ajanı Ryan, hükümetine sunduğu raporda bildirmiş ve şöyle demişti:
“Biz gerçek ideali din imiş gibi davranacak menfaatçi bir grubu idareci olarak takdime çalışacağız. Panislamizmi ezemeyiz. Bu, tıpkı Batı’daki milliyetçilik gibidir. Bizim şimdiki gayemiz, arkadaş gibi davranıp kazanmak ve sonra hükmetmek olmalıdır.”
Hulki Cevizoğlu’nun “İşgal ve Direniş; 1919 ve Bugün” eserinde verilen bu bilgi, İslam dünyasının ve Türkiye’nin bugünkü durumunu izah etmiyor mu?
***
Panizlamizmi ezemeyeceklerini bildikleri için İslami grupların yönetimlerine sızdılar veya bazı grupları bizzat kendileri kurdurdular. Tıpkı Mısır’da olduğu gibi. ANKA’nın haberine göre Mısır’daki Müslüman Kardeşler örgütünün, siyasi kolu olan Hürriyet ve Adalet Partisi’nin İnternet sitesinde “Gerekirse yeniden devrim yaparız” açıklaması yapıldı!
Bu açıklama, Hüsnü Mübarek’e karşı başlatılan ayaklanmayı Müslüman Kardeşler’in örgütlediği itirafı değil midir?
Peki Müslüman Kardeşler’i bu iş için kim destekledi? ABD Müslüman Kardeşler’e para verdi, Türkiye ise Arap ülkelerindeki bütün güdümlü kuruluşları İstanbul’da 2005 yılında bir araya getirerek, hepsini Amerikan stratejisi doğrultusunda yönlendirdi..
Yetmedi, Türkiye adına Tayyip Erdoğan, Hüsnü Mübarek ve Kaddafi’ye açıkça cephe aldı. Hatta Libya’daki muhalifleri, Türkiye’den giden özel timciler eğitti…
Şimdi de Suriye’deki muhalif denilen Amerikan işbirlikçisi teröristlere, Türkiye adına AKP iktidarı yardım gönderiyor. Bu arada Tayyip Erdoğan, Suriye’den 100 bin göçmen geleceğini tahmin ettiğini bildirdi. Afet İşleri adına 1.5 milyon çadır siparişi verildiğini daha önce yazmıştım. Demek ki gerçekte 100 binden de daha fazla insanın Türkiye toprakların akın etmesi bekleniyor. Daha doğrusu planlanıyor!
Nitekim New York Times gazetesi, Obama ile Erdoğan’ın Seul’deki görüşmede, Suriyeli isyancılara haberleşme ekipmanı ve tıp malzemesi gibi silah dışındaki yardımı hızlandırmada anlaştıklarını bildirdi. Gazete, Seul’deki gelişmelerin, Suriyeli Müslüman Kardeşler’in İstanbul’da basın toplantısı düzenleyerek Suriye için dini özgürlükleri olan “demokratik ve sivil bir devlet” çağrısını yaptıkları gün gerçekleştiğine işaret etti.
İngiliz Telegraph gazetesi de ABD Başkanı Obama’nın Suriyeli muhaliflere tıbbi ve haberleşme ekipmanı yardım yapma kararının Türkiye’nin, Suriye içerisinde bir tampon bölge kurma planları yapması ile eş zamanlı oluşuna dikkat çekti. Gazete, Türkiye’nin, 1 Nisan’da İstanbul’da yapılacak “Suriye’nin Dostları” toplantısını “muhtemelen sınırlı bir sınır ötesi operasyona destek sağlamak için kullanacağı” iddiasında da bulundu.
Ve Türkiye Şam’da bulunan Türkiye Büyükelçiliği’nin tüm faaliyetlerini askıya aldı. Şam Büyükelçisi, ailesi ve tüm personel Türkiye’ye döndü.
***
Bütün bunlar nedir? İslam dünyasına mı hizmettir yoksa Haçlı dünyasına mı?
11 Eylül hadisesinden sonra ABD Başkanı George W. Bush, “Haçlı seferi başlatıyoruz” diyerek Afganistan ve Irak’ı işgal etmedi mi? Bu yeni Haçlı seferi, Müslüman Kardeşler Örgütü üzerinden Arap Baharı diye devam etmedi mi? AKP iktidarı da bu Haçlı Seferi’nin, İngiltere ve İsrail’den sonra en büyük destekçisi olmadı mı?
Bu durumda AKP iktidarı, tıpkı İngiliz ajanı Ryan’ın belirttiği gibi halkın karşısında baş örtüsü ve imam-hatip gibi yine Batıcıların çıkardığı yapay sorunlara karşı durarak, gerçek ideali din imiş gibi davranırken gerçekte Haçlı ordusu koalisyonuna hizmet etmedi mi?
Ve bugün demokratik özerklik, yerel yönetimlere otonomi diye ortaya çıkan Türkiye’yi parçalama taleplerini, AKP kurulmadan önce, CFR gizli bir mektupla Tayyip Erdoğan’a bildirmedi mi? Oslo’daki PKK-MİT görüşmesinde demokratik özerklik konusunda mutabakata varılmadı mı?
Yeni Anayasa talebi de Haçlı Seferi’nin bir boyutu değil mi?
Yeniçağ/27-03-2012
Arslan Bulut