Sivil Organizasyon Sonucu İnsan Yakmak Suç Değil(!) Türkiye, insan sevgisiyle dopdolu şair, yazar, düşünür, sanatçı ve ozanlarını bir hunharca katliam sonucu, kültürüne katkı sağlayan pek çok değerini de yitirmiş oldu 2 Temmuz 1993 terihinde. Sözler sustu, dizeler yetim kaldı, bir canlı kültür yok edildi Sivas’ta. Öz kültürden uzak, başka kültürlere özenti içinde yetiştirilen, insanlıktan nasibini alamamışlarca yakılarak hayatlarına son verilmeseydi O güzel insanlar kültür hayatımıza kim bilir daha ne güzellikleri katacaklardı. Fakat burası Türkiye! Kardeşin kardeşi katletmesine ilk kez şahit olunmuyor. Padişahlar bile iktidar savaşı nedeniyle kardeşlerini katlettirmemiş mi? Apaçık belli ki bir organizasyon sonucunda, devletin can güvenliğini sağlama sorumluluğuna rağmen, Sivas’ta Madımak adlı otelin dışında 2 Temmuz 1993 günü etten duvar örülerek, elde sopa, taş ve molotoflarla içerde mahsur bırakılarak veya hapsedilerek yakılan otuz beş canı yakanlar bir insanlık suçu işlememiş görünüyor 13 Mart 2012 tarihli mahkeme kararıyla. Karara elbette ki yasa kaynak gösteriliyor. Elbette ki mahkemeler yasaya göre davranmak durumunda. Ancak yasa koyucu nedense bunu bir insanlık suçuna sokmuyor, sokamıyor. Neden? Asıl sorun da burada. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı yok. İlk olarak II.Dünya Savaşı sonrasında uluslararası hukuk metinlerinde yer almış olan suç, ille de bir devlet tarafından işlenmek durumunda olmamalıdır. Bugün gelinen noktada insanlığa karşı işlenmiş olduğu apaçık belli olan Sivas katliamı ne yazık ki dar bir bakış açısıyla belki de istenen bakış açısıyla zaman aşımına uğratılmış ve toplum vicdanı bundan büyük yara almıştır. Sivas benzeri olaylar bir zamanlar Kahramanmaraş’ta vatandaşların kapıları işaretlenerek, köylüye “katlettiğin kişinin evi senin olacaktır” denilerek ve ona inanan bir kısım sözde Müslümanlarca “evlerinde, salonlarında, yatak odalarında katledilen insanlar”da olduğu gibi tarikatlaşmanın ve dolayısıyla birisine körü körüne bağlanmanın giderek derinleştiği Türkiye’de gelecekte de olmayacaktır diye bir şey söz konusu olabilir mi? Rahman ve Rahim özelliği ile yarattığı her insana din gözetmeksizin rızkını verdiğine inandığımız Yüce Allah Maide Suresi’nin 32. Ayeti’nde “…eğer bir kimse bir insanı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibidir…” buyurmakta. Mesele dini açıdan ele alındığında da Sivas’ta işlenen suçun bir insanlık suçu olduğu aşikârdır. AB-D ile işbirliği içinde olarak Ortadoğu’da, Arap Ülkelerinde Müslüman kanının akmasına vesile olan, Ilımlı İslam yolunda çevresindeki ülkelere emsal gösterilen ve yasama yetkisini elinde bulunduran Türkiye yönetimi ne yazık ki dini anlamda da sınıfta kalmıştır, diyebiliriz. Sivas katliamının bir insanlık suçu sayılmaması toplum vicdanını yaralamıştır. Sivil organizasyonlarca işlenen cinayetler, katliamlar, insan öldürmeler TBMM tarafından “İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar” kapsamına alınmalıdır. Aksi halde “yakanın yanına kar kaldığı” bir ülkede bu tip katliamların önüne geçmek mümkün görünmediği gibi vicdanları huzur bulmayan toplulukların gelecek ve can güvenliklerinden kaynaklı olarak kendi hukuklarını meydana getirme girişimleri bir iç huzursuzluğa sebep olabilir ki AB-D’nin tam da istediği bu değil mi zaten? Sivil bir organizasyon sonucu yakılarak yaşama hakları ellerinden alınan insanınıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Orhan Kaya |
2015 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |