PKK’nın Kaçırdığı Türk Vatandaşlarından Aylardır Haber Yok. Askeri idare sırasında ilk eylemini yapmış olan sıra dışı muhtemelen içten desteklenen bir örgüt, PKK. Bir terör örgütü düşünün ki onu ortadan kaldırmak isteyen sistemin idarecilerince ona saygı duyuluyor. Hal böyle olunca şımaran örgüt ortadan kaldırılma endişesi yaşamadığı için şımarıkça hareketlerine devam ediyor. Bu nasıl bir örgütse ticaret, mafya, uyuşturucu, sigara, insan da dahil olmak üzere her türlü kaçakçılık elinde. Her türlü yasa dışı hareketi serbestçe yapabilen, arada gariban çocukları telef eden, ticari yönüyle de bir holding gibi. Bulaştığı işler dolayısıyla artık öylesine yozlaşmış ki kürtçe bilen vatandaş bile ondan kurtulmanın yolunu ararken devleti idare edenlerin onunla gizliden gizliye görüşmesi, varlığının sistem tarafından zorla devam ettirilmek istendiği görüntüsünü vermekte. Bu nasıl bir iştir? Son olarak Bayrampaşa’da bombaları gömerken yakalanan terörist bir kürtçe bilen vatandaş tarafından ihbar ediliyor. Neden edilmesin ki. PKK’ya bakıyorsunuz ki; Türkiye ve dolayısıyla Türk halkına karşı emeller besleyen ülkeler onunla işbirliğini seçmiş. Daha düne kadar Türkiye’ye rejimini ithal etmek isteyen İran onu desteklemedi mi? Rusya, Ermenistan, Yunanistan, AB-D, onu desteklemedi mi? Eskiden beri ona kucak açmış olan Suriye ise şimdi daha da ona sarılmış, değil mi? Attığı molotoflarla vatandaşın canını yakan, uluslararası çalışan bir örgütün Türkiye’ye demokrasi getirmesi, kürtçe bilen Türk vatandaşına yarar sağlaması beklenebilir mi? Vatandaş bunun farkında ama sistem ne derece farkında? Şiddet kullanarak eylemlerine başlayan örgüt bir polis, bir jandarma gibi davranarak yol kesmekte, arama yapmakta ve adam kaçırmakta. Son olarak kaçırmış olduğu polis, asker ve kaymakam adayından aylardır haber yok. Ve işin peşine düşen de yok. İsrail’e, yani dünya üzerindeki etkileri bilinen bir devlete kafa tutan Türkiye, İsrail kadar olamayıp 12 Ağustos 2011 tarihinde kaçırılan kaymakam adayı Kenan Erenoğlu, 10 Eylül 2011 tarihinde kaçırılan Polis memuru Nadir Özgen, 1 Ekim 2011 tarihinde kaçırılan Uzman Çavuş Kemal Ekinci ve 19 yıldır kaçırılmış olan Aydın Şahin ve Engin Ekşi adlı askerlerden ise halen haber yok. Sözde İsrail’e kafa tuttuğu ekranlardan görülen idarenin, örgütün elinde olan vatandaşlarını bugüne kadar kurtaramamış olması çok düşündürücüdür. Vatandaşı terör örgütündeyken sanki onlar iyi bir yerdeymiş, kendiliklerinden örgüt eline düşmüşler gibi rahat hareketler içinde olan bir iktidarın, hiçbir şey yokmuş gibi davranması tuhaf. Hal böyle olunca, çaresiz kalan vatandaş ne yapmalı? Kurtuluş mücadelesinde olduğu gibi çeteler kurup dağda kaçırılanların izini mi sürmesi gerekiyor? Yoksa Devlet’i idare edenlerin mi bunu yapması gerekiyor? Terör örgütünce 9 Temmuz 2011 tarihinde kaçırılan assubaya karşı kamuoyu oluşturmak amacıyla, assubay özlük haklarının alınmasına yönelik olarak faaliyet gösteren “İlerici Emekli Assubaylar Hareketi” ve “Emekli Assubayların Haber Portalı” tarafından assubayın kaçırıldığı yer olan Diyarbakır-Lice'de "Dağdaki Assubaya ve Ailesine Sahip Çık" sloganıyla eylem kararı alındığı internetteki sayfalarından duyuruldu. Böyle mi olmalıydı? Her şeyden önce kaçırılan bu ülkenin vatandaşı. Vatandaşına öncelikle devleti idare edenlerin sahip çıkması gerekmez mi? Eğer ilgili gruplarca, Lice'de yapılması planlanan eylem gerçekleşirse, eylemi yapanların ne derece mağdur olacakları ve hatta terörist muamelesi görmeleri de ihtimal dahilinde! Şimdiye kadar olanlar ne yazık ki böyle. Hakkını arayan işçinin, öğrencinin, memurun, köylünün, çiftçinin, şehit yakınları ve gazilerin sesinin nasıl kesildiğini, teröristin ayağına mahkemelerin ne şekilde götürüldüğünü gördük. Umarız ve dileriz ki bunda böyle olmaz. Koltuğunda rahat rahat oturan, gelirlerini artırmakla meşgul olan iktidar sahipleri ne zaman halkı düşünmeye başlayacak, doğrusu belli değil. Türkiye terörist örgütün insafına bırakılmış görünmekte. Çok acı! Orhan KAYA |
2055 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |