• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/index.php?stype=lo&lh=Ac8dWUoq1V36L4Hy
  • https://twitter.com/
Ö/K Facebook

Ö/K Twitter


Ö/K You Tube
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028
Saat
Takvim
GAZETE
Önce Kültür/Yazarlar
Gazeteler
Türkçe Müzik
Yabancı Müzik
Sinema
TV YAYINLARI
A24 Gayrimenkul

Tarih/Belgesel
İstanbul: Fatih Aldı, Vahdettin Kaybetti, Atatürk Kurtardı  


Bennett'in Mustafa Kemal'e Suikastle Görevlendirdiği İngiliz Ajanı Mustafa Sagir'in 1921'de Ankara'da Yakalanışı


Türk Devrimi'ne Karşı İngiliz Palavralarına Özgün Belge ve Bilgilerle Yanıtlar


II. Abdülhamid Dönemi'nin Bilinmeyenleri - 1. Bölüm


II. Abdülhamid Döneminin Bilinmeyenleri - 2. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökleri, 1. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökler-2


1945'ten Günümüze, Ulus-Devlet'e yönelik Etnik Bölücülüğe Meşruiyet Sağlayan İç ve Dış Odaklar


Küreselci Emperyalizmin Ulus Devlet Düşmanlığı, Etnik bölücülük ve Tek Dünya Devleti Düşleri


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-1


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-2


Atatürk'e ve Türk Tarih Tezine Kafatasçı Irkçılık Suçlaması Yapanlara Yanıt


Belgelerle 1925 Şeyh Said İsyanı
Musul Sorunuyla İlgisi | 1924 Ağustos Nasturi Ayaklanması l Şeyh Said İsyanı ve Hilafet |Türk Ordusu İçinde Örgütlenmiş Ayrılıkçı Kürt Kökenli Subaylar ve Gizli Azadi Örgütü | Seyit Abdülkadir ve Suçortaklarının İngiliz Ajan Mr. Templeton Olarak Tanıdıkları İstihbaratçıyla İlişkileri | Bastırılmasında Ordumuzun Yanında Yer Alan Bölge Aşiretlerinin Çabaları | Şeyh Said'in Hilafet Propagandasına Karşı, Adalet Bakanı Seyid Bey'in Onbinlerce Bastırılan Hilafetin Kaldırılması Konulu Kitapçığının İsyan Bölgesinde Dağıtılması | İsyancılardan Biri Bağırıyor: "Yaşasın Kürtlük!" İdamı İzleyen Diyarbakır Halkı Topluca Haykırarak Ona Yanıt Veriyor: "Yaşasın Cumhuriyet!" | Rauf Orbay: "Şeyh Said,.. 1914'te de Devlete Karşı İsyan Etmiş, Rus Konsoloshanesine Sığınmış, 1. Dünya Savaşı Arifesinde Rusya Hesabına Çalıştığı Sabit Olmuş, Müseccel (Sabıkalı) Bir Mahluktu.


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-1


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-2


"Ilımlı İslam" ve "Siyasal İslam" projesinin; belgeleriyle tarihsel kökenleri

- Türkiye'nin NATO'ya üyelik başvurusuyla ilgili gizli görüşme tutanakları
- Kimler neden ve nasıl Atatürk İlkeleri'ni hedef aldı?



31 Mart 1909 Asker Ayaklanması


Türkiye'ye yönelik psikolojik savaş yöntemleri



Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 7. Bölüm:
Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu dergisinde C.R.Atilhan, Nihal Atsız, Rıza Nur makaleleri.


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 8.Bölüm: 
"N.F.Kısakürek ve C.R.Atilhan'ın M.Kemal'e Suriye Cephesinde İngiliz Ajanlığı ve İhanet İftirası.

Amerikan Kültür Emperyalizmi ve 1949 Fulbright Antlaşması...
-Türk Eğitim Sistemi ABD ve CIA güdümüne nasıl sokuldu?
-İkili antlaşmanın 13.03.1950 tarihinde yapılan Meclis görüşmesinde hangi vekiller evet oyu verdi, hangi vekiller oturuma katılmadı ?
-TBMM'de kabul edilen antlaşmanın gerekçesi neydi ?
-Fulbright burs programında CIA'nın örtülü operasyonlarına ilişkin itiraflar ve belgeler.



Suriye'de yaşananlar BOP'un bir sonucu mu?


Tunceli harekatına yönelik iftiralara yanıtlar


Türkiye'ye yönelik "Dersim İftirasına" yanıtlar


Türkiye,1990 sonrası hangi odaklarca, niçin ve nasıl hedef alındı?


1945-1990 arası ABD-Rusya Soğuk Savaş Dönemi; Küreselci Emperyalizmin SSCB’yi Yıkma Çalışmaları


12 Eylül’den günümüze ABD’nin Türkiye’ye biçtiği yeni rol


"Atatürk'ü Ankara'da 2 tabur işgalci İngiliz askeri selamladı" iddiasına; belgelerle son nokta


"Atatürk'ü Ankara'da İngiliz askeri selamladı" iddiasına yanıt


Cumhuriyetin yerli ve milli kökleri-Laiklik


Vahdettin'in kaleminden Milli Mücadele'ye, Atatürk'e ve Türklüğe iftiralar


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar: Rıza Nur


Rıza Nur; Nihal Atsız; Kadir Mısıroğlu İlişkileri

Milli Mücadele'ye Karaçalanlar, 11. Bölüm
Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü'ye yönelik iftiralar, kimlerce ne zaman başlatılmış; nasıl yayılmıştır



Kazım Karabekir'den Fevzi Çakmak ve Atatürk'e iftiralar


Kazım Karabekir'in Suçlamalarına Atatürk'ün Verdiği Yanıtlar


Karabekir - Atatürk Düellosu - 1933 - Özgün belgelerle


Karabekir - Atatürk Düellosu-2


Karabekir - Atatürk Düellosu-3


Kazım Karabekir'in Atatürk'ün ölümünden sonra yönlettiği suçlamalar ve yanıtları


Karabekir'den Atatürk ve Yakın Çevresine Müslüman Türkleri Hristiyanlaştırma suçlaması


K.Karabekir'in Atatürk'e: Türkiye'yi Bolşevik yapacaktı, Amerikan Mandası yapacaktı, Halife olacaktı vs. iftiraları ve Birincil Kaynaklardan Özgün Belgelerle Çürütücü Yanıtlar.


Atatürk'e yönelik "İngiliz ajanı" iftirasına belgelerle yanıtlar


Vahdettin neden kaçtı ? Çoğunu ilk kez göreceğiniz belgelerle...


Vahideddin'in ABD, İngiltere, Fransa devlet başkanlarına gönderdiği mektuplarda, bildirilerinde ve anılarında Türklüğe yönelttiği iftiralar ve "Vahideddin dünyanın en dürüst adamıydı, hazinesini götürmeyip millete bıraktı" yalanını çürüten gerçekler

1-TBMM Gizli Oturum Tutanaklarında Vahideddin.
2- G. Jeaschke'nin "Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri" ve "Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi"ndeki yalan, yanlış vs. uydurmalarıyla Vahideddin'in kaçışına ilişkin gerçeğe aykırı iddialar



Rıza Nur ve K.Karabekir'in, Atatürk'e karşı söylem ve eylem birliği


27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi - Amerika


19 Mayıs

"Üçler Misakı" nedir?
Milli mücadele tarihimizde nasıl bir yere sahiptir?
Kimler tarafından imzalanmıştır?
Kimler tarafından; ne zaman ve nasıl çarpıtılmıştır?



Üçler Misakı - Milli Mücadele Kararı - Fevzi Paşa, Cevat Paşa, Mustafa Kemal Paşa
19 Mayıs Devlet Operasyonu , "Erenköy Konseyi" uydurmaları ve karartılan "üçler misakı" gerçeği...



Osmanlı Devleti l. Dünya Savaşı'na niçin ve nasıl girdi?


l. Dünya Savaşı'nda, gizli anlaşmalar ışığında; İttihat-Terakkiı, Atatürk ve Almanya arasındaki ilişkiler, çelişkiler, çatışmalar


Müttefik sanılan Alman İmparatorluğu'nun Osmanlı İmparatorluğu'nu sömürgeleştirme ve parçalama planları


Atatürk'ün "Türk Tarih Tezi"
Mezopotamya, Anadolu ve Avrupa'da varolmuş Türk medeniyetleri



30 Ağustos Zaferi


Lozan Antlaşması'na yönelik iftiralara, çoğunu ilk kez göreceğiniz, özgün belge ve bilgilerle yanıtlar



İngiliz meclisi Lozan'ı onaylamak için niçin yaklaşık 1 yıl bekledi?

Orhan KAYA
orhan.kaya.61@hotmail.com
Genelkurmay ve Kuvvetlerde Hukuk Assubayı Var mı?
09/02/2013
Sosyal yaşamı düzenleyen, kamu kudreti ile maddi yaptırımı olan kurallar bütünü olan hukuk kuralları; kimi kurumlar için özel olarak oluşturulan kuralları da içine almaktadır. Dolayısıyla kurumlar, yasalarını hazırlarken ya rütbe sahibi olmayan görevlilerinden ya da oluşturulmak istenen kuralların muhatapların içerisinde bulunan hukuk ilmi almış kişilerden istifade etmelidir ki yasa sağlıklı ve uygulanabilir olabilsin.

Son olarak, assubaylarca, kimi emekli generallerce olumsuzlukları dile getirişmiş olan TSK Disiplin Yasası’nın hazırlanmasında kuvvetlerde görevli hukuk ilmi almış olan assubaylardan görüş alınmış mıdır? Bunu bilmemekteyiz. Fakat yasa şimdiden kabul görmemeye aday görünüyor.

Birbirini kollama durumu statüler içerisinde ister istemez görülebilmektedir. Ancak kurumun genel havası, statüler üstü olmak durumundadır ve üstün gelen statüyü destekleyen düşüncelerin yasaya dökülme tehlikelerine karşı tarafsız olması gereken kurum yöneticileri tedbirler almalıdır.

Bir arkadaşım, hukuk mezunu assubayların genellikle bölük assubaylığına atandırıldığını iletmişti. Peki, kurumun genelini ilgilendirmesi bakımından daha büyük bir öneme haiz, 2012 yılında oluşturulan (Deniz Kuvvetlerinde daha eski tarihte oluşturulmuştu) Genelkurmay ve Kuvvet Assubaylığı kadrolarında Hukuk mezunu assubayı var mı? Eğer yoksa, kurumların genellikle hukuki mevzuatlarla ilgili olduğu, Hukuk’un ayrı bir bilim dalı, kendine özgü bir dili, yorumu olduğu dikkate alınarak bu kadrolara Hukuk ilmi almış assubaylar atandırılmalı ve yasal mevzuatların hazırlanmasında görüşü alınmalıdır.

Bu anlamda; 30 Ocak 2013’de TBMM’den geçerek Cumhurbaşkanı’na onaya sunulmuş olan, belki de onaylanmış olan TSK Disiplin Yasası’na yönelik olarak Emekli Assubaylar Derneği (TEMAD) Hukuk Müşavirlerince dile getirilen yasadaki tezat ve tehlikeler dikkate değer bulunarak, yasanın tekrar TBMM’de görüşülmesi gerektiği ortaya çıkmış görünmektedir.

TEMAD Hukuk Müşavirlerince tespit edilen, henüz Resmi Gazete’de yayımlanmamış olan Disiplin Yasası’ndaki tezatları aşağıda sunuyorum,

Orhan Kaya

***

TSK DİSİPLİN MAHKEMELERİ KANUN TASARISINDAKİ TUZAKLAR

Kast sistemini yasalaştıran Yüksek Askeri Şura'nın hukuksuzlukla askeri personeli TSK’dan ayıran gücü, yeni “TSK Disiplin Mahkemeleri Kanun Taslağı” ile Disiplin Kurullarına devrediliyor.

Hukuksuzluğun yasalaştırılmaya çalışıldığı düzenlemeleri kabul edilemez buluyoruz.

Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Genel Başkanlığı

***

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DİSİPLİN KANUN TASARISINA İTİRAZLARIMIZ

“Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı” adı altında TBMM Başkanlığı’ na sunulan mevzuat hakkında, bir dönemin muvazzaf astsubayları ve halen aynı camianın temsilcisi sivil toplum örgütü olmamız sebebiyle yaptığımız incelemelerde ve gerek halen muvazzaf olarak TSK nde göreve devam eden ve gerekse emekli üyelerimiz ile yaptığımız istişare neticesinde, tasarının aşağıya alıntı yapılan bir kısım maddelerinin, evrensel ceza hukuku yasaları ve Uluslar arası İnsan Haklarına ilişkin metinlere uygun olmadığı ve bu haliyle TSK nde disiplin anlayışının süregelen yanlışlarını düzeltmeye yeterli olamayacağı, aksine amir, üst ve ast arasındaki saygı ve sevgi ortamını zedeleyeceği, TSK’ nden ayırma işlemlerine esas idari takdir yetkisinin genişletilmesi suretiyle personelin aidiyet duygusunu zedeleyici nitelikte düzenlemelere yer verildiği tespit edilmiştir.

Bu sebepler ve aşağıda açıklanan gerekçeler dikkate alındığında; TSK Disiplin Hukuku’ nun yazılı kaynaklarından olup 1930 yılından bu yana yürürlükte olan 1632 sayılı “Askeri Ceza Kanunu” ve 1964 yılından bu yana yürürlükte olan “Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanun” un lafzından kaynaklanan ve ülkemizin AİHM nezdinde defalarca kez ve onbinlerce euro tazminata mahkum edilmesi ve Avrupa Birliği ve Evrensel Çağdaş Ceza Hukuk Sistemi karşısında kaybettiği prestijin tekrar kazanılmasını ve iç hukukta yargı birliğini sağlamayacağı gibi düzenlemenin doğrudan muhatabı olan TSK personeli arasında da birlik ve beraberlik ile aidiyet duygusunu zedeleyici nitelikte olduğu; TSK nin kurumsal yapısını da olumsuz yöne etkileyeceği değerlendirilmektedir.

Nitekim;

1. Tasarının 1'inci maddesinde; “TSK'nde etkin bir disiplin sisteminin tesisi, muhafazası ve idamesinin” amaç edinildiği açıklanmıştır.

Ancak; tasarıya bakıldığında, disiplinin amir ve üst konumundaki personele, astları konumundaki personel üzerinde geniş tahakküm ve özgürlüğü bağlayıcı cezalandırma yetkisi vermek suretiyle sağlanabileceği anlayışının hakim olduğu anlaşılmaktadır.

En başta sorgulanması gereken husus, disiplinin katı kurallar ve kişi özgürlüğüne yapılan müdahalelerle mi yoksa astın ve üstün hukukuna riayet ile mi sağlanabileceğinin araştırılmasıdır.

50 yıldan fazla süredir uygulanan disiplin mevzuatının da aynı doğrultuda düzenlendiği ve disiplin amirlerinin kişi özgürlüğünü kısıtlayan yetkilerle donatıldığı ve bu sebeple disiplinin tesisine olumlu etkisinin olmadığı anlaşılmıştır ki yeni bir disiplin tasarısı ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu yeni tasarıda da aynı yetkiler ile disiplinin etkin bir şekilde sağlanabileceği düşüncesi, önceki düzenlemeden kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılamayacağının göstergesidir.

Yeni tasarıda, asıl amacın sadece ülkemizin AİHM nezdinde amirlerce verilen “oda hapsi”cezalarının kaldırılması ve bu anlamda ülkemizin tazminata mahkum edilmesinin önüne geçilmesinin amaçlandığı, bunun dışındaki düzenlemelerin ise mevcut disiplin durumuna olumlu etkisinin olmayacağı, aksine amir ile ast arasındaki sevgi, saygı ve muhabbete dayalı disiplin ortamını sağlamaya yeterli olmayacağı açıkça anlaşılmaktadır.


2. Tasarının 4'üncü maddesi ile genel ceza hukuku kurallarına uygun düzenleme yapılarak, suçta ve cezada kanunilik ve içtima kurallarına yer verilmekte ise de; maddenin 4'üncü fıkrasındaki “Bir fiilin diğer kanunlar kapsamında idari yaptırıma bağlanmış olması, aynı fiile bu Kanun kapsamında disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmez” şeklindeki hükümle, ceza hukukunun bu genel ve evrensel ilkelerine aykırı bir düzenleme yapılmıştır. Bu fıkra ile keyfiliğin önü açılmış ve suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı bir şekilde disiplin cezası vermeye yetkili makamlara yeni suç ve cezalar ihdas etme imkanı tanınmıştır.

3. Keza; tasarının 5'inci maddesindeki “Herhangi bir fiilden dolayı ilgili hakkında yapılan adli soruşturma veya kovuşturma, aynı fiilden dolayı ayrıca disiplin soruşturması ve tahkikat yapılmasını, disiplin cezası verilmesini ve bu cezanın yerine getirilmesini engellemez” şeklindeki düzenleme de, Suçta ve Cezada Kanunilik ilkesinin ihlali niteliğindedir.

  Kişinin işlediği iddia edilen bir suçun disiplin mevzuatında yazılı düzenlemelerden birinin ihlalini doğurması durumunda yetkili amir tarafından disiplin cezası ile tecziyesi, disiplin suçlarını oluşturan eylemlerin hiçbir yazılı düzenlemede bulunmayan ve tanımlanamayan eylemlerin personel tarafından işlenmesi ve bunun disiplini önemli derecede etkilediği düşüncesinden kaynaklanabilir. Fakat; eylemin adli soruşturmaya ve kovuşturmaya konu edilmesi, personelin eyleminin bir başka ceza yasasında tanımlanan ve suç teşkil eden fiili işlediği anlamına gelmektedir.

Bu durumda, suçu tespit edecek ve cezalandırma yoluna gidebilecek olan makam adli soruşturma ve kovuşturma makamları olmalıdır.

Soruşturma makamının “kovuşturmaya yer olmadığı” şeklindeki veya kovuşturma makamının da“beraat” gibi bir kararının anlamı, isnat edilen fiilin şüpheli veya sanık tarafından işlenmediği veya eylemin diğer sebeplerle cezalandırma şartlarının bulunmadığı anlamına gelmektedir. Bu nitelikteki kararlara rağmen, disiplin cezası vermeye yetkili amir tarafından, ayrıca disiplin cezası verilmesine imkan tanıyan bu düzenlemenin kabulü mümkün değildir ve keyfiliğe sebebiyet verebilecektir. Disiplin cezalarının personelin TSK nden çıkarılmasına kadar önemli etkilerinin olduğu dikkate alındığında, ağır mağduriyetlere sebebiyet verebilecek yönde keyfiliklere tasarıda yer verilmemelidir.

4. Tasarının 6'ncı maddesi ile, disiplin cezası vermeye yetkili kişilerin bu yetkilerini kullanırken, takdir hakkını gerekçeli olarak kullanması ve ölçülülük, orantılılık, adalet ve hakkaniyet ilkelerine riayet etmek suretiyle ceza verilmesi anlayışının getirilmesi, keyfi ve hiçbir gerekçesi olmaksızın ve muhatabın savunmasını gerekçesiz olarak reddeden ve cezalandıran anlayışın önüne geçmek bakımından isabetli olmakla birlikte;

Devam eden 7'nci maddede “disiplin soruşturmasının, soruşturmacılar vasıtasıyla ya da şahsen yapılabileceği ve disiplin soruşturmacısı olarak tek bir kişi görevlendirilebileceği gibi en az üç kişiden oluşan bir heyet de görevlendirilebileceği” şeklindeki takdire bırakılan hususlar, tasarının 6'ncı maddesindeki keyfiliğin önüne geçmeye yönelik düzenleme ile çelişmektedir.

Her halukarda, bir disiplin amirinin disiplin suçu teşkil eden personel davranışını tespit etmesi durumunda, soruşturmacı heyet teşkil etmesi ve bu heyetin düşüncesi ve tespiti doğrultusunda ceza verip vermeme hususunda karar vermesi, takdir hakkının hukuka uygun kullanılması ve keyfiliği önleyici uygulamaların önüne geçilmesi bakımından önemlidir. Bu sebeple, 7'nci maddede geçen“şahsen” ibaresinin tasarı metninden çıkartılması ve her türlü disiplin soruşturmasının heyet marifetiyle yapılması ve heyetin de suçu işlediği iddia edilen personelin rütbesine uygun olarak subay, astsubay, uzman erbaş, erbaş ve erlerden teşkil edecek en az 3 kişiden oluşturulması gerekmektedir.

Amirin tek başına disiplin soruşturması yapabilmesi keyfiliğin önüne geçemeyeceği gibi, amirin sadece emri altındaki personelden soruşturmacı tayin etmesi de aynı neticeyi doğuracaktır. Bu sebeple, mümkün olduğunca, suç işleyenin doğrudan amiri olmayan ve disiplin amirinin de doğrudan emri altında olmayan personelden soruşturma heyeti teşkil edilmesi hakkaniyete uygun bir soruşturmayı sağlayacaktır. Bunun gibi, disiplin suçu işlediği iddia edilen personel ile aynı statüde ve o’nun  görevi itibariyle aynı durumunu bilen personelden de en az bir kişinin soruşturmacı heyete dahil edilmesi, objektif cezalandırmayı sağlayabilmek ve otokontrolü de sağlamak bakımından önemli bir çözüm tarzı olacaktır.

Bu anlayışın hakim olması ve amirlerin tek başına alacakları kararla disiplin cezası verme yetkilerinin kaldırılması, her durumda soruşturmacı bir heyet teşkil edilmesi, disiplin suçu işleyenin de daha sonraki görev anlayışı ve aidiyet duygusu ile suça meyilini önleyeceğinden, tasarının hiçbir yerinde tek başına cezalandırma yetkisi bulunmamalıdır. Disiplin mevzuatı ancak bu şekilde, kolektif bir soruşturma sonucunda cezalandırma yetkisini zorunlu kıldığı kadar hakkaniyete ve adalete uygun olabilecektir.

Aynı esaslar dahilinde yapılan soruşturma neticesinde, disiplin amirinin ceza verip vermemekte takdir hakkının olduğu ve gerek görmediği takdirde ve gerekçeli olmak kaydıyla disiplin cezası vermekten vazgeçebileceği de düzenlemeye dahil edilmelidir.

5. Tasarının 8'nci maddesinin 2'nci fıkrasında düzenlenen “bu Kanunda belirlenmiş olan disiplinsizliklere nitelik ve ağırlıkları itibarıyla benzer eylemlerde bulunanlara, eylemleri adli veya askeri suç teşkil etse dahi aynı neviden disiplin cezaları verilebilir” hükmü, yukarıda açıklananlar gibi disiplin amirine sınırsız bir takdir hakkı tanımış olacaktır. Zira, disiplin tecavüzlerinin “hiçbir kanunda tanımlanmamış eylemler” olduğu ve bu suretle disiplin amirlerine cezalandırma yetkisinin tanındığı bilinmektedir. Bu durumda, bir personelin eyleminin adli veya askeri ceza kanunlarında tanımlanan bir suça vücut vermesi durumunda, disiplin amirinin yetkisinin sadece soruşturmayı yapmak ve adli veya askeri makamlara göndermekten ibaret olması gerekmektedir.

6. Yine, tasarının 9'uncu maddesinin 1'nci fıkrası (d) bendinde “Bu Kanuna göre cezalandırılması zorunlu olan bir disiplinsizlik bilinmesine rağmen kendinden önceki disiplin amirleri tarafından cezasız bırakılmışsa” şeklindeki düzenleme ile tasarının 14'üncü maddesi ile çelişkiye düşülmüştür.

Zira; tasarının 14'ncü maddesi (3)üncü fıkrasında “Disiplin amirleri, uyarma, kınama ve hizmete kısmi süreli devam cezalarını gerektiren disiplinsizliklerinden dolayı personeline disiplin cezası vermeyebilir” şeklinde bir takdir hakkı ile donatılmış olmasına karşın, disiplin amirinin bu takdir hakkını ortadan kaldıracak şekilde sonraki disiplin amirine cezalandırma yetkisi verilmiş olması yasanın lafzı ile ruhuna da aykırıdır.

7. Tasarının 10'uncu maddesi ile, disiplin amirine sınırsız bir yetki tanınmakta ve disiplin amirinin takdir hakkına dayalı olarak personele bir nevi cezalandırma niteliğinde ilave görev ve sorumlulukların verilebileceğinden bahsedilmektedir.

Oysa ki; disiplin tecavüzü bir nevi hukuka aykırı eylemin karşılığıdır. İlave görev ve sorumluluklar ise hizmete ilişkin hususlar ile alakalı olup görev ve sorumlulukların cezalandırma amacıyla kullanılabilmesi, hizmette verimliliği düşüren ve göreve olan bağlılığı azaltan bir durumdur.

Görev ile cezalandırma sistemi hiçbir disiplin mevzuatında yer almayan bir sistemdir.

Yine; aynı maddenin 1'inci bendinde, amirin eleştirmesi ile sözlü veya yazılı olarak uyarmasının disiplin cezası sayılamayacağı belirtilirken, bu eleştiri ve uyarının mahiyetinin kesin çizgilerle belirlenmemiş olması da yine keyfi davranışlara sebebiyet verebilecek ve sınırın aşılması suretiyle kişilik haklarını zedeleyebilecek nitelikte bir düzenlemedir. Bu sebeple; bu madde hükmü tasarıdan çıkartılmalı, keyfi uygulamalara sebebiyet verilmemelidir.

8. Tasarının 12'nci maddesinin (5)inci fıkrasında tanımlanan “Hizmet yerini terk etmeme cezası” nın disiplin amirleri ve disiplin kurulları tarafından verilebileceği düzenlemesi hatalıdır. Bu türözgürlüğü bağlayıcı cezaların disiplin amirleri tarafından verilmesi AİHM kararlarına da aykırılık teşkil etmektedir. Bu cezanın disiplin amirince verilebilecek süresinin, disiplin kurullarında tanınan yetkiden daha kısa süreli tutulması ise, özgürlüğü bağlayıcı nitelikte olması nedeniyle bir anlam ifade etmemektedir.

11'nci maddenin disiplin amirine tanıdığı yetkilerden kısa süreli de olsa özgürlüğü bağlayıcı nitelikteki yaptırımların tümünün disiplin kurulları tarafından verilmesi yasanın amacına daha uygun düşmektedir

9. Tasarıda oda hapsi cezasının, barış zamanında tek bir istisna haricinde kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Bu istisna; karasuları dışında işlenen disiplinsizlikler kapsamında oda hapsi cezasının verilmesine imkan tanımasıdır. Bu hususun da kabulü mümkün değildir. Çünkü; AİHM kararlarından açıkça anlaşılacağı gibi, oda hapsi cezalarının adil yargılanma ve güvenlik haklarını ihlal ettiği, bu tür özgürlüğü bağlayıcı cezaların bağımsız ve tarafsız mahkemelerce verilmesinin gerekliliği yönündeki kararlar dikkate alındığında, bu tür cezaların disiplin mevzuatından tamamen kaldırılması ve bu tür cezalara sebebiyet verecek eylemlerin askeri veya adli yargı mercilerince kullanılması gerektiği kabul edilmelidir.

10. Tasarının 13'ncü maddesinde; Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma cezası ve usulü düzenlenmiştir.

Bu düzenleme, mevcut ayırma işlemlerinden daha da vahim bir düzenlemeyi içermektedir.

Nitekim; mevcut durumda Subay Sicil Yönetmeliğinin 92 ve Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 61'inci maddesi uyarınca başlatılan ayırma işlemleri, uygulamada çok büyük sakıncalara neden olmakta idi.

Nitekim; aynı düzenleme YAŞ kararı ile de personelin ilişiğinin kesilmesine imkan tanımakta iken bu kez bakan onayı dahi gerekmeksizin, Kuvvet Komutanlıkları bünyesinde başlatılan işlemlerle personelin TSK'dan ayrılmasına karar verilebilir hale getirilmiştir. Bu düzenleme, mevcut haliyle dahi bir çok karışıklığa sebebiyet vermekte ve maalesef kararın iptali maksadıyla müracaat edilebilecek yargı organı olan AYİM in de idare lehine verdiği kararlar ile hukuka aykırılığın boyutunu ve kişilerin mağduriyetini önleyemezken, son düzenleme ile kuvvet komutanlıkları bünyesinde oluşturulan kurullar aracılığı ile ve hatta bakan onayı dahi gerekmeksizin Kuvvet Komutanı ve Genelkurmay Başkanı onayı ile personelin TSK'dan ilişiğinin kesilmesine imkan verecek tarzda düzenlenmesi kabul edilir gibi değildir. 

Bilindiği gibi, TSK'da amir ve emir mekanizmaları, kayıtsız ve şartsız itaati emretmektedir.

Mevcut durumda, personelin disiplin amiri, personel hakkında ayırmayı gerektiren bir disiplin durumu olmadığını düşünmesine rağmen, kuvvet komutanlıkları tarafından verilen emirler ile personel hakkında emirle ve TSK'dan Ayırmayı Gerektirir nitelikte sicil belgeleri düzenleyebilmektedir.

Disiplin ve sicil amiri, personelinden ne kadar memnun olsa da, verilen emir üzerine ayırma nitelikli sicil belgesi tanzim edebilmekte ve bu hususun ilgili kuvvet komutanlıklarında oluşturulan kurullarda görüşülmesi ile de personel hakkında ayırma işlemi yapılabilmektedir. Bir dönem bu işlemler Yargı Denetime kapalı YAŞ kararları ile yapılmış ve neticede bu durumun hukuka aykırılığı anlaşılarak TSK Personel Kanunu’ na geçici 32'nci madde eklenmek suretiyle, YAŞ kararlarının yargısal denetiminin önü açılmıştır.

Ancak; şu an getirilmek istenen TSK Disiplin Hukuku’ nda daha vahim bir durumla karşılaşılmaktadır. Son tasarı ile bakan onayını dahi ortadan kaldıracak nitelikte ve tamamenYüksek Disiplin Kurulu adıyla kurulan komisyonların takdir yetkisine bağlı olarak, hiçbir yargı kararına dahi ihtiyaç duyulmaksızın personelin TSK'dan ilişiğinin kesilebilmesine zemin hazırlanmaktadır.
 
Dikkat edildiğinde; üç farklı yöntemle personelin TSK'dan ilişiği kesilebilmektedir.

Bunlar;

  a- Ayırma cezası verilecek personelin disiplin amirlerince başlatılan işlem,    

  b- ikincisi, doğrudan Yüksek Disiplin Kurulunca başlatılacak işlem

  c- Ve son yöntem ise doğrudan Genelkurmay Başkanı tarafından başlatılacak işlem olarak öngörülmüştür.

Her üç yöntemde de personel hakkında düzenlenecek olan belgelerin Yüksek Disiplin Kurulu diye adlandırılan kurula gönderilmesi ve bu kurulun kararı ve Kuvvet Komutanı onayı dışında başka bir makamın onayına gerek kalmaksızın ilişiğinin kesilmesi öngörülmüştür.

Ayırma işlemlerinin tamamen mahkeme kararlarına dayalı olarak tesis edilmesi gerektiği ve bu işlemin disiplin kurullarına bırakılmaması yönündeki düşüncelerimizi tekrarlamakla birlikte; düzenlemeye göre disiplin amirleri tarafından işlemin başlatılması durumunda disiplin amirince personelin savunmasının alınması ve yine Yüksek Disiplin Kurulları tarafından işlemin başlatılması durumunda personelin yazılı veya sözlü savunmasının alınmasının zorunlu olması ve kurul toplantısında personelin hazır bulunmak suretiyle sözlü veya yazılı savunmada bulunabilmesi yönündeki düzenlemeler önemli ise de bunun bir zorunluluk olması ve personelin bu kurul önünde yapacağı savunmada bir müdafiin hukuki yardımından yararlanabilme imkanına sahip olabilmesi de düzenlemeye dahil edilmelidir.

Çünkü; TSK personeli olan kişinin kendisinden kademelerce üst daire başkanları ve generallerden oluşan kurul önünde baskı altında kalabileceği ve sağlıklı savunma yapamayacağı veya bu imkandan mahrum bırakılabileceği de dikkate alınmak ve ayırma işlemi sonrasında bu işlemin iptali maksadıyla AYİM nezdinde ikame edilecek davada da dikkate alınmak maksadıyla, personelin Yüksek Disiplin Kurulu önündeki savunmasının ve müdafiinin beyanlarının karşısında kurulun aldığı kararların hukuka uygunluk denetiminin yapılması ancak bu durumda mümkün olabilecektir. Bu sebeple; Yüksek Disiplin Kurulunda Personelin Müdafii bulundurma imkanı ve tüm savunma ve beyanların tutanağa bağlanması ve neticenin de gerekçeli olarak karar altına alınması suretiyle gerekirse personelin ilişiğinin kesilmesine karar verilmesi şeklinde düzenleme yapılması hukuka ve hakkaniyete uygun düzenleme olacaktır.

Bununla birlikte; personelin sıralı disiplin amirleri tarafından başlatılan işlemden bağımsız olarak, Genelkurmay Başkanlığı veya Kuvvet Komutanlıkları tarafından başlatılan işlemlere de son verilmesi gerekmektedir.

Özellikle, son dönemlerde Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı tarafından personelin özel hayatının ihlali ve bu yönde hukuka aykırı delil toplanması suretiyle, Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinde belirtilen usul ve esaslar ile TCK ve CMK'nın hukuka aykırı delil elde etme ve kişilerin özel hayatlarının ihlaline dayalı ve hukuka aykırı olarak elde edilen delillerle, bir çok personelin sorguya alındığı, zor durumda bırakılarak ifade vermeye zorlandığı ve neticede ilişiklerinin kesildiğine tanık olunmaktadır.

Son 2 aylık dönemde bu yöntemle Hava Kuvvetleri Komutanlığı emrinde görevli Subay ve Astsubaylardan 150'ye yakınının ilişiği kesilmiştir.

Bunlardan bir çoğu, kişilerin özel hayatlarının gizliliği ilkesine aykırı olarak delil elde etme ve kişileri baskı altına alma yöntemi ile gerçekleştirilmiştir.

Sonucunda da, kamuoyunu günlerce meşgul eden ve neticede Meclis araştırmasına dahi konu edilen Nazlı Üsteğmenin intiharı ile sonuçlanan ayırma işlemleri sıklıkla yapılmaktadır.

Keza; Malatya 2'nci Ordu Askeri Mahkemesi nezdinde de bu tür sorguyu yapan Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı Personeli hakkında kovuşturma da başlatılmıştır.

Dolayısıyla; idare kendi personelini aradığı en iyi niteliklerde göreve kabul ve devam yönünde ne kadar haklı ise de, bu sonucu hukuka aykırı delil elde etme yöntemi ve personelin hukuka aykırı sorgu yöntemleri ile ilişiğinin kesilmesi ile elde edememelidir.

Bu doğrultuda, tasarının TSK'dan ayırma cezasına ilişkin hükümleri tam bir şeffaflık içerisinde ve ilgili personelin bu kurul karşısında müdafiden faydalanma imkanları da tanınmak suretiyle yerine getirilmesine yönelik düzenlemeler önem arz etmektedir.

11. Tasarının 20'nci maddesinde “Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler” hali düzenlenmiştir. Bu disiplinsizlik hallerinden aşırı borçlanmak hususu, kişinin geliri ve mal varlığı ile orantılı olmayacak şekilde aşırı borçlanmayı ifade etmelidir. Kişinin mal varlığı ve borçlanmayı gerektiren somut durumları ile borcunu ödeme yolunda gösterdiği iyi niyet kurallarına uygun davranışları dikkate alınmaksızın salt aşırı borçlanma nedenine dayalı olarak ilişiğinin kesilmesi kişilerin mağduriyetine neden olabileceği gibi borcun hiç ödenememesine de sebebiyet verebileceğinden dikkatli uygulanması ve yasa ile ayrıntılı düzenlemeyi gerektiren bir durumdur.

“Ahlaki zayıflık” gerekçesinin de kesin çizgilerle belirlenmesi ve kişinin görevi esnasında veya meslektaşları ile ilişkilerinde sahip olduğu ahlaki değerler ve bekâr bir personelin yaşam tarzına ilişkin hususlar konusunda ayırt edici düzenlemelere yer verilmesi gerekmektedir. Yine; bu hususlarda elde edilecek delillerin de hukuka uygun olmasına, kişilik haklarını ve özel hayatın gizliliğini zedeleyici nitelikte olmamasına dikkat edilmelidir.

“Hizmete engel davranışlarda bulunmak” ifadesinin sayma yoluyla belirlenmesi ve bu düzenlemenin genel anlamda kullanılmaması gerekmektedir.

“Disiplinsizliği alışkanlık hâline getirmek” hususunun da yine uyarı ve ikazlarla belgelenebilir olması, soyut iddialardan uzak olması gerekmektedir.

12. Tasarının 21'nci maddesinde “Disiplin ceza puanına bağlı olarak ayırma cezası verilmesi” hususu düzenlenmiştir.

Bu düzenlemenin disiplin amirleri tarafından verilecek cezalardan ziyade disiplin kurulları ve askeri mahkemelerce verilen cezalara dayandırılması gerekmektedir.

Kısaca; disiplin amirlerinin bir takım sübjektif düşüncelere dayanarak cezalandırma işlemi yapabilmeleri mümkündür. Bu cezalara dayanılarak personel hakkında ayırma cezası verilmemeli, disiplin kurulları ve askeri mahkemelerden verilecek cezalar ve ardından yapılacak uyarılara uygun davranış sergilenmemesi durumunda personel hakkında ayırma işlemi tesis edilmesi gerekmektedir.Aksi durumda, birçok personelin mesleki geleceği amirlerinin inisiyatifine bırakılmış olacaktır ki şu an TSK'nın profesyonelleşmesi adına atılmış adımlardan biri olan Uzman Erbaş sistemine yeterli müracaatın olmamasının sebebi de budur.

Amirler, bir takım sübjektif düşüncelere dayanarak personel hakkında çok kısa sürede 30 gün ve üzeri disiplin cezası vermekte ve bağlı yetki kuralı uyarınca da personelin ilişiği kesilebilmektedir. Bu durumun farkında olan askerliğini yapmış gençler de uzman erbaşlık sistemine sıcak bakmamaktadırlar.

13. Tasarının Sekizinci Bölümünde 32'nci madde ve devamında Disiplin Kurullarının teşkili ve görevlerinden bahsedilmiştir. Disiplin kurullarının bağımsız hakim sınıfından olmayan başkan ve üyelerle toplanması kabulü mümkün bir düzenleme değildir. Hele hele aynı kıt’ a komutanlığı nezdinde ve kıt’ a komutanının emri altındaki personelin disiplin kurluna başkanlık etmesi ise tamamen hukuka aykırı olup, bu yönde AİHM kararlarının da dikkate alınmadığının açık göstergesidir.

Disiplin Kurulu tarafından yapılacak soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde, şüpheli veya sanığın bir müdafiin hukuki yardımından faydalanmasına imkan verecek tarzda düzenleme yapılmamış olması da yine evrensel hukuk ilkelerinden olan adil yargılanma ve savunma hakkının ihlali niteliğindedir.

  Nitekim; hali hazırdaki düzenleme olan 477 sayılı “Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanun” un 25'inci maddesinde müdafii atanmasından bahsedilmekte olmasına rağmen yeni tasarının 37'nci maddesinde bu hususa değinilmemiş olması önemli bir eksiklik ve hukuka aykırılıktır.

14. Keza; disiplin cezalarına verilecek cezanın zamanaşımı ile ilgili olarak, disiplin hukukunun bozulan askeri disiplinin muhafazası amacı da dikkate alınmak suretiyle daha kısa zamanaşımı süresine tabi tutulması gerekmesine rağmen, 5 yıl gibi bir üst zamanaşımı süresine tabii tutulması mümkün değildir. Disiplinin zafiyete uğraması nedeniyle, disiplin suçlarına 1 ay sonra ceza verilememesi ve neticede de mevcut haliyle (1) yıl içerisinde cezanın infaz edilmesi gerektiği hususu korunmalıdır.

15. Tasarının 43'üncü maddesinde “Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezaları ile subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından barış zamanında verilmiş olan aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde iptal davası açılabilir“  yönünde düzenleme yapılmıştır.

Bu haliyle Uyarma, Kınama ve Hizmete Kısmi Süreli Devam cezalarına ise yargısal denetim yollarının kapatıldığı anlaşılmaktadır.

Fakat; Uyarma, Kınama ve Hizmete Kısmi Süreli Devam cezaları da tasarının 48'inci maddesindeki düzenleme ile puanlama sistemine dahil edilmiş bulunmaktadır.

 Yine; tasarının 21'inci maddesinde “Disiplin Ceza Puanına Bağlı Olarak Ayırma Cezasının Verilmesi” halleri düzenlenmiş olup, bu maddenin (a) bendi ile“en son alınan disiplin cezasının kesinleştiği tarihten geriye doğru son bir yıl içinde onsekiz disiplin cezası puanı veya en az iki farklı disiplin amirinden toplam oniki defa veya daha fazla disiplin cezası almış olmak” ve “en son alınan disiplin cezasının kesinleştiği tarihten geriye doğru son beş yıl içinde otuzbeş disiplin cezası puanı veya en az iki farklı disiplin amirinden toplam yirmibeş defa veya daha fazla disiplin cezası almış olmak” hususu düzenlenmiştir.

Bu düzenleme uyarınca puan sistemine dahil olan herhangi bir suçtan belirtilen miktarda ceza almış olmanın ayırmayı gerektireceği açıktır.

Bu durumda, tasarının 48'inci maddesindeki puan sistemine dahil edilen uyarma, kınama ve Hizmete Kısmi Süreli Devam cezalarının da ayırma işleminde etkili olacağı açık olduğuna göre, bu cezaların da yargısal denetime tabi tutulmasının hukuk devleti ilkesine uygun olduğu kadar, keyfi işlemlerin de önüne geçilmesine uygun olduğu açıktır. Dolayısıyla; ya bu tür cezalandırmalar puanlama sistemi dışında bırakılmalı ya da bu tür cezalar da diğer cezalar gibi yargısal denetime tabi tutulmalıdır. 

Cumhurbaşkanlığı
cumhurbaskanligi@tccb.gov.tr

http://www.temad.org/haber.php?h=ofxraabp



3634 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Mahlas sonu - 07/07/2019
Değerler silsile halinde ilerler. Değerler değerleri yaratır. Değer, bir kültürün sonucudur.
Bireyin korunma ihtiyacı ve kültürel yapı - 26/04/2019
Dünyaya sattığı bir sanayi ürünü olmayan ülke onlara ne verebilir veya onlar ülkeye ne verebilir?
Siyasetçi ile Politikacı arasındaki fark - 22/04/2019
Politikacı partiler ile Siyaset yapan partilerin kitleleri arasındaki fark; Politika ile Siyaset arasındaki fark kadardır.
Siyasi Görüş Devlet Adamlığı Kaynaklı Olunca Fayda Sağlar - 20/04/2019
Devlet bir sistem, Ulus haline gelebilen toplumlar devletleşir.
Huzur, refah, saygı, saygınlık, kalite, üretim, bilimsellik ve demokrasi bilinci - 16/04/2019
Bütün düşüncelerin temeli, niyet; kötü mü, iyi mi? Aranması gereken de bu.
Toplumlar, diğer toplumların etkisi altına girdirici koşullarını bizzat kendisi hazırlar. - 13/04/2019
Geri kalmış toplumların akıl ile sınavı.
Ezberci eğitim, feodal yapı, tarikatlar ve toplumsal düşünce - 09/04/2019
Ezberci eğitim, feodal yapı, tarikatlar ve toplumsal düşünce
Geleceğin nasıl olacağını bugün yetiştirilen çocuklarda görebilmek gerekir - 08/04/2019
Dün, bir gündü dünde kaldı. Bugün bu gündür, hakikatte şu andır.
Çanakkale Zaferi, Öncesi ve Sonrası - 18/03/2019
Bir milletin geleceği için sonrası başından ve ortasından daha önemli…
 Devamı
Site Haritası
KİTAP ÖNERİLERİ
Prof.Dr. Cihan Dura, Sömürgeleşen Türkiye


Prof.Dr. Cihan Dura, Ataname


Mustafa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında
(AB-D Tarafından Yerli İşbirlikçileri ile Kuşatılan Türkiye) 


M.Emin Değer, Oltadaki Balık Türkiye


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Sızıntı


Barış Pehlivan, Barış Teroğlu, Metastaz


Alev Coşkun, Tarihi Unutmamak


Prof.Dr.Emre Kongar, 21. Yüzyılda Türkiye


Prof.Dr.Emre Kongar, Yakın Tarihimizle Yüzleşmek


Rıza Zelyut, Osmanlı'da Oğlancılık


Merdan Yanardağ, Türkiye Nasıl Kuşatıldı?


Prof.Dr. Sina Akşin, Yakın Tarihimizi Sorgulamak


Nurten Arslan. Küçük Anılarda Büyük Sırlar, 5 cilt
Biyografik Roman Tarzında Atatürk ve Yakın Tarih


Soner Yalçın, Samizdat


Soner Yalçın, Saklı Seçilmişler


Erol Toy, O'na Katılmak, Dünden Yarına Türkiye Cumhuriyeti


Prof.Dr. Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El Yazıları


Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu


Laik, Demokratik, Hukuk Sevleti Türkiye Cumhuriyeti'ni Ortadan Kaldırmaya Yönelik İç ve Dış İrticai Örgütler


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Zaman Kaybolmaz


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk


Süleyman Duman, Kütahya-Eskişehir


Anılarla Mayıs 1970 - Ocak 1975 Astsubay ve Eşlerinin Hak ve Adalet Arama Mücadeleleri
Yazar: Abdullah İnaler


Cengiz Özakıncı, İblisin Kıblesi
(Türkiye'nin Üniter ve Laik Yapısını Hedef Alan AB-D
Bunun için neler yaptı?
Belgeleriyle Tarihe Tanıklık Edeceksiniz)


Cengiz Özakıncı, Türkiye'nin Siyasi intiharı Yeni - Osmanlı Tuzağı
(Bugün Olanları, Yarın Olabilecekleri, Tarihi Benzerlikleri, Belgeleri ile Anlatmakta Olan Bir Eser)


Cengiz Özakıncı, Kalemin Namusu, Türk Savun Kendini


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Ali Tayyar Önder - Türkiye'nin Etnik Yapısı ve Açılım


Cengiz Özakıncı - İblisin Kıblesi Kitabına Ait Program


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-1


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-2


Cengiz Özakıncı:Türkiye Cumhuriyeti'nin Yerli ve Milli Kökleri


Cengiz Özakıncı:1989 Sonrası Türkiye’de Küreselci Emperyalist Operasyonlar.
Dersim iftiraları-Kanal İstanbul, Monrö Bağlantısı-Atatürk ve Laikli İlkesine Yönelik Psikolojik Harekat Nasıl ve Neden Başladı

Cengiz Özakıncı: ABD’de Ulusal Demokratik Cumhuriyet’in Temelleri
Amerika'da okullarda öğrencilere okutulan Ulusal Ant
- Atatürk'ün Eğitim Sistemi


Amerikan Ulusal Andı

"Pledge of Allegiance - Brody Middle School"



Türkiye'de "Öğrenci Andı" Pkk ile Açılım Döneminde Kaldırıldı.13.10.2013
Prof.Dr. Erol Manisalı: Amerika'nın yürüttüğü karşı devrim


GENÇLİĞE HİTABE
Analiz

AKP-BDP çatısı altında Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye çalışanlar, 18 yıl önce (1993-1994) Kürt-İslam çizgisindeki Yeni Zemin’de örgütlenmiş... 3.6.2011-Yeniçağ 
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/-51438h.htm
Yeni Zemin Dergisi Konu Başlıkları:
https://katalog.idp.org.tr/dergiler/610/yeni-zemin



Yıl 1993; Sayın Recep Tayyip Erdoğan (Refah Partisi İstanbul İl Başkanı, MKYK Üyesi) Sayın Bülent Arınç (Refah Partisi MKYK Üyesi) ve Sayın Mehmet Metiner (Yeni Zemin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni).


Yıl 1993; Sayın R.Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Mehmet Metiner birlikte bir açık oturumda


Türkiye'nin siyasi yapısının islami yönde değiştirilmesini temel hedef edinmiş Yeni Zemin Dergi Yazarları, TSK yapısının değiştirilmesini de misyon edinmiş.

Aynı zamanda eyalet, hilafet gibi söylemlere sahip Em.Tuğg. Adnan Tanrıverdi 15 Temmuz 2016 sonrası TSK'da yaptırdığı değişiklikleri sıralıyor:


İçişleri Eski Bakanı Sadettin Tantan'ın HÜDA PAR ve Hizbullah Tespitleri