İbrahim ORTAŞ
ibrahimortas@oncekultur.com
Yeniden insanca, saf ve sade bir yaşam arıyorum!
30/12/2024 Güzel ülkemde, son günlerde kadınlara ve çocuklara yönelik
artan şiddet, sokak çatışmaları, cinayetler ve keşmekeş halindeki trafik,
toplumun iç dünyasını rahatsız etmenin ötesinde derin bir kaygı yaratmaktadır.
Öte yandan, yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, çözülemeyen sorunlar ve
kurumlara olan güvenin zedelenmesi; adalet ve hukukun sağlanmadığına dair
yaygın bir duygu, pek çok insanda güvensizlik, yılgınlık ve motivasyon kaybına
yol açmaktadır. Son günlerde basına yansıyan yeni doğan hasta bebekleri anlaştıkları
özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip SGK üzerinden haksız kazanç
ve çıkar sağlayan ve bebeklerin ölümüne yola açan bu ve benzeri birçok olayda
rol alan insan(lar)ın varlığı da ciddi bir çürümüşlüğü gösteriyor.
Taklit-tağşiş yapılan et, süt, yağ, peynir, bal, tahin vs. yüzlerce gıda ürünü
üzerinden haksız kazanç sağlamanın ötesinde toplum sağlığının bozan faaliyetler
doğrudan insanın canına kast etmektir. Bu artan her gün bilmem hangi mafya,
sokak çeteciliği, terör, uyuşturucu vs. gibi birçok organize kişilerin toplumda
oluşturduğu korku ve güvensizlik ortamı hukuka ve kolluğa olan güveni ve
kişilerin kendilerini güvensiz hissetmelerine yol açmaktadır. Bütün bunları
ötesinde insanlığın birikimli değer yargılarının saygının ve sevginin
kaybolduğu, bencilliğin arttığı, kardeşin kardeşi çıkar, miras ve para uğruna
resmen boğduğu bir ortam, maalesef geleceğe dair bir arada yaşama, iş görme
beklentilerine umut vermemektedir. Toplumun çoğunluğu özelde de eğitilmiş
kesimler ve gençler birçok yönden çok rahatız ve yorulmuş durumda. Basından
yeni öğrendim, çocuk, genç ve erişkin psikiyatristi Prof. Dr. Bengi Semerci ve
Türkiye Psikiyatri Derneği Medya Kurulu Üyesi Prof. Dr. Burhanettin Kaya
“Türkiye’de son 2010-2021 yılları arasından antidepresan kullanımında yüzde
60 artış yaşandığını, “100 bin kişiye düşen günlük antidepresan dozu da
32’den 52’ye kadar yükselmiş bu da dozda yaklaşık yüzde 40 artış olduğunu”
gösteriyor. Bu durum çok sağlıklı bir durumda oluğumuzu göstermiyor. Gençler Gelecekten Umutsuz Gözüküyor Üniversitenin ilk haftasında öğrencilerle yaptığım
sohbetlerden ve gözlemlerimden, gençlerin ülkenin ve kendi geleceklerine dair
umutsuzluk ve güvensizlik hissettiklerini görmek, insanı gerçekten üzüyor.
Yapılan birçok saha araştırması ve anket sonuçları daha karamsar tablolar
sunuyor. Çoğunluğu fırsat geleceğini yurtdışında arayacak. Bizler belirli
konuları eleştirmekle birlikte, toplumun huzuru ve güveni için çalışmaktan,
üretmekten ve düşünce üretmekten asla vazgeçmedik. Gençlerin daha coşkulu ve
geleceğe umutla bakmalarını istiyoruz. Sevgi ve umut kaybolursa, toplum içten
içe çöker. İnsani İlişkiler Unutulmaya Başlanıyor! İnsani ilişkilerin unutulduğu, her şeyin çıkar ve maddiyata
indirgendiği bir dünya, yaşaması kolay bir dünya değildir. Oysa benim kuşağım,
doğadaki tüm canlıları kapsayan bir anlayışla, herkesin kendi yeteneklerine
göre iş tutarak varlığını sürdürdüğü ve kardeşçe bir arada yaşamayı benimsediği
bir dünyada doğmuştu. Sevgi ve saygıda karşılık beklemeksizin bulunduğu ortama
değer katmak için gece gündüz çalışan bir kuşaktık. Herkesin işi, aşı olsun;
her canlının bu dünyada yaşama hakkı olduğunu düşünerek, karıncanın kanadını
bile incitmeden herkesin barınma ve beslenme hakkını savunuyorduk. Hümanist bir
yaşamın yeryüzüne hâkim olmasını arzuluyorduk. Başta hayat pahalılığından dolayı misafirliğe gitmeyen, eşi
dostu ile ayda bir de olsa dışarıda yemek vesilesiyle bir araya gelemeyen
insanlar birbirinden kopar, yalnızlaşır. Geçmişte bütün kamu kurumlarında
özelliklerde üniversitelerde var olan lokal, sosyal tesislerin bir takım
kaygılar ile işletilemediği, açılış kokteylleri, mezuniyet balolarının
olmadığı, öğrenci etkinliklerinin olmadığı yerde öğrenciler nasıl
kaynaşacak-buluşacak birbirine bir şeyler anlatacak, öğretecek. Öğrencilik
yıllarımda değişik etkinliklerde üst yönetim, idari personel, öğrencilerin
buluştuğu etkinliklerde arkadaşlarımız ve hocalarımızla tanışma fırsatı
buluyorduk. Çok yönlü, uluslararası saygınlığı olan iletişimi güçlü bilim
insanlarının rol modelliği yanında, zeki, yaratıcı, sanat ile uğraşan, çok
kitap okuyan arkadaşların barlığı hepimizi karşılıklı olarak
zenginleştiriyordu. Şahsen ben arkadaşlardan ve hocalarımdan esinlenerek
süreçlere dâhil oldum. Bugün bu etkinlikler iletişim tekniklerinin de etkisi
ile nerdeyse minimize olmuş durumda. Bırakın öğrencileri, öğretim üyelerinin
bir araya geldiği ortam ve koşul bile yok. İnsanların yenide bir araya gelmesi
belirli yerlerde buluşması için üniversite, belediyeler ve kamu yönetiminin
yöneticilerinin ortamlar yaratması insan ruh sağlığı açısından kaçınılmaz
gözüküyor. “Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşır”
sözü boşuna söylenmemiştir. Bu yaşadığımız sorunları çözmeyecektir. Ancak
iletişim ve dayanışma ile kişiler yalnızlığa itilmekten kurtulur. Sevgi ve Karşılıklı İnsani İlişkilerin Yeniden Kurulması
Sağlanmalı Kaybolan sevgiyi şimdi daha çok arıyorum; öyle bir sevgi ki
içinde insanlığın tüm inceliklerini barındırsın, karşılıklı sevgi ve saygı ile
dolu olsun. İnsanlar, çıkar ve rant peşinde koşmadan, haset ve kıskançlık
duymadan, bir başkasını alt etmeye çalışmadan, hak etmediği bir yeri kendine
reva görmeden, sade ve temiz duygulara sahip olsun. Yeniden dostluklar, imece
usulü yardımlar ve karşılıksız el uzatmalar menfaat üzerine değil, içtenlikli
olsun. Kaybolan sevgi, onuru, şerefi ve haysiyeti yeniden insan olma bilinciyle
kazandırılsın, insanlar birbirlerine güven duysunlar. İnsanlar iç dünyalarında
bilinçli sevgi taşısınlar, geleceğe umutla ve güvenle bakarak yollarını
çizebilsinler. İnsan, insanın kurdu değil, dostu olsun. Ellerinde silah, bıçak,
taş veya sopa değil; kalem, kitap, güller ve çiçekler olsun. Yeryüzünün tüm
renkleri yaşamda yer bulsun, dostluk ve kardeşlik temelli her türlü farklı
düşünce kendine yaşamda bir alan bulsun. İnsan aklı özgür olsun, herkes kendisi
olsun. Empati yapsın, hayal kursun, ütopyası olsun. Yaşamadan Zevk Almak ve Mutu Olmak İçin Yeteneğimize,
Zekâmıza ve Çabalarımıza Dayalı bir İş Tutma Anlayışı ve Bilince Sahip Olmak
Gerekir. Üç kuruş daha fazla kazanacağım diye yeni doğan çocukları
ölüme sürüklemek, evlatları (kız ve oğulları) öldürmek, fidye, kapkaç,
dolandırıcılık, yalan üzerine kurulu bir hayat ne kadar vicdan ve merhametle
yaşanabilir? İnsan olmanın temiz özelliklerinden, önyargısız, tertemiz
duygularla, karınca kararınca yeteneğine göre bir hayat sürdürmeliyiz. Gündüz
vakti fenerle insan arayan Diyojen ’in dönemine geri dönmeyelim. 21. yüzyılın
geniş iletişim ve teknolojileri çağında, insan artık bilgeliğe ve iç özgürlüğüne
sahip olmalı, sadece kendisi için değil, birlikte yaşadığı çevresi ve
ülkesindeki tüm insanlar için hizmet aşkıyla yanıp tutuşmalı, çalışmalı,
mücadele etmelidir. Bu sevgi, sadece bireyin değil, toplumun ve ülkenin umudu
ve geleceği olsun. Yurttaşlar sözleşmesi olarak kurduğumuz Cumhuriyet’e dayalı
demokrasimiz, herkes için eşit haklar ve güven sunan bir hukuk devleti olarak
yerini alsın. Ayrıcalıklı kişiler yerine, yeteneği ve liyakati olan herkes
kendisini en iyi ifade edebileceği bir yaşam bulsun. İnsanlar birbirlerine
korku ve endişe değil, güven ve huzur versinler. Para-pul ile değil insani
duygular ile çalışarak, üreterek, paylaşarak mutlu ve esenlikli bir yaşam
kurmak olmalı amaç. Ne Yapmalıyız? Türkiye’nin yeniden siyaset üstü bir anlayışla yeniden
paragöz, çıkarcı, çıkarları insanı ve değerleri yok eden, ortamı yaşanamaz hale
getiren yapıda yeniden insani değerlere yönelmemiz gerekir. Yaşanan süreçler ve
sonuçlar uygulanan ekonomik ve sosyal politikaların bir yerde toplumun
değerlerini bozduğu ve hasta ettiği görülüyor. Yeni bir paradigma yaratmak ve
insanca yaşmak için birlikte bir şeyler yapmak gerekiyor. Kimse unutmasın, insanın karnı her türlü doyar. Karın
doyuyor ama önemli olan, yediğin yemeğin tadını alabilmektir. Yalan, dolan ve haksız kazançla değil, insana
yakışan bir yaşam anlayışıyla bu tadı alabilirsin. Huzurlu, kendisiyle barışık
ve sevgi dolu insanlar, daha mutlu ve yediğinin tadını çıkaran insanlardır.
Yoksa ne yemeğin tadına varır ne de akşam yastığa başını koyduğunda huzurlu bir
uyku uyuyabilir. İnsana yakışan; birlikte çalışmak, paylaşmak ve empati yapmaktır.
Arıyoruz, umuyoruz, bekliyoruz! 19 Ekim 2024, Adana |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Yeni Yıla Girerken Çabalamanın ve Sorumluluğun Gücüne Güvenmek - 04/01/2025 |
Bekleyip kimsenin bir şey vermeyeceğini bilerek, hedeflere ulaşmak için harekete geçmeliyiz. Beynimizi, tutum alıp işe koyulmaya ikna ederek yola çıkmalıyız. |
Yeni Yıla Dilekten çok Plan ve Program Yaparak ve Dünün Eksiklerini Giderek Girmek! - 31/12/2024 |
Yeni Yıla Dilekten çok Plan ve Program Yaparak ve Dünün Eksiklerini Giderek Girmek! |
Tarım Eğitimi Niteliğinin Geliştirilmesi İçin Paradigma Değişimine İhtiyaç Duyulmakta - 30/12/2024 |
Tarım Eğitimi Niteliğinin Geliştirilmesi İçin Paradigma Değişimine İhtiyaç Duyulmaktadır |
Depremin Yarattığı Acı Halen Taze. Yaşamsal Sorular Devam Ediyor. Geleceğe Yönelik Ders Çıkarılmamış - 30/12/2024 |
Depremin Yarattığı Acı Halen Taze. Yaşamsal Sorular Devam Ediyor. Geleceğe Yönelik Ders Çıkarılmamış Gözüküyor! |
Yaşamını Gönül Gözü ile Sazının Tellerine Döktüğü Özlü Sözlerle Anlatan Âşık Veysel’in Ardından - 30/12/2024 |
Yaşamını Gönül Gözü ile Sazının Tellerine Döktüğü Özlü Sözlerle Anlatan Âşık Veysel’in Ardından |
Egemenliği Çocuklara Emanet Etmenin Anlamı Toplum Tarafından Yeterince Anlaşıldı mı? - 30/12/2024 |
Egemenliği Çocuklara Emanet Etmenin Anlamı Toplum Tarafından Yeterince Anlaşıldı mı? |
Orman Yangınlarına Karşı Bütüncül Önlemler: Sorumluluk ve Hazırlık Şart - 30/12/2024 |
Orman Yangınlarına Karşı Bütüncül Önlemler: Sorumluluk ve Hazırlık Şart |
Geleceğimiz Olan Gençliği Neden “Gelişim Odaklı Zihin Sahibi” Yetiştirmeliyiz? - 30/12/2024 |
Geleceğimiz Olan Gençliği Neden “Gelişim Odaklı Zihin Sahibi” Yetiştirmeliyiz? |
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ - 30/12/2024 |
1960 doğumlu. 1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldu. 1987 yılında Araştırma görevlisi oldu. 1990-1994 yılları arasında İngiltere’de Reading Üniversitesinde doktora öğretimi yaptı. 1995 yılında Yardımcı Doçent, 1996 yılın |
Devamı |