Osman KÖSA
osmankosa@gmail.com
KİTAP NE DİYOR? - 28.01.2007
03/11/2024 Sahip olduğumuz her şeyin bir kitabı vardır. Neyin nasıl olduğunu oradan öğreniriz. Veya yaptıklarımızın başkalarınca anlaşılması için kendimiz bir kitap veya buna benzer şeyler oluşturmuşuzdur. Eğer dünyanın yaratılışını merak ediyorsak onu ancak Allah’ın kelamı olan Kur’an-ı Kerim’den öğrenebiliriz. Yok olan, başkenti işgal edilen, silahlarına el konulan, esir düşen, halkı ayaklandırılan, şeyhleri, ağaları altın ile satın alınan bir ülkenin yeniden dirilişini ise ancak ve ancak liderinden öğrenebiliriz. Asırlar boyu hür yaşamış, dünyanın üç kıtasına hükmetmiş, bu uğurda insanlarını heba etmiş, İslâm dinini, hoşgörüyü dünyaya yaymada çok büyük katkı sağlamış olan, medeniyetin timsali Türk milleti, Atatürk dönemi hariç olmak üzere yaklaşık son üç yüz yıldır Hıristiyan, Yahudi ve Rumların pençesine düşmüş durumdadır. Düşülen bu durumdan Gazi Mustafa Kemal Atatürk sayesinde düzlüğe çıkmış iken, O’nun aramızdan ayrılması ile Devleti ele geçiren Ermeni, Yahudi ve Rumlar ne yazık ki yine bizleri Osmanlı’nın son haline benzer durumlara düşürdüler. (1) Eğer bizler, Atatürk’ün ‘’Aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!’’ (Nutuk, sa.412) tavsiyesini uygulasaydık bunların başımıza gelmeyeceği muhakkaktı. Onlarca karmaşanın içerisine sokularak, milli ve dini benliği yitirilmeye çalışılan bir toplum olmaktan biran evvel çıkarak, eski dinamik halimize gelmemiz, varlığımızı sürdürebilmemiz için gereklidir. Bugünü anlamak için geçmişe bakmamız gerek. İşte bu anlamda olmak üzere, Atatürk’ün kaleme aldığı Nutuk’tan bugüne dair seçtiklerimi aşağıda sunuyorum… Osmanlı Devleti’nin çöküşü: ‘’…yanlış zihniyetlere sahip olanlar yüzünden, her asır, her gün, her saat biraz daha gerilemiş, biraz daha çökmüştür. Bu çöküş, yalnız maddi alanda olsaydı, hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki, çöküş ahlâki ve manevi değerleri de içine almış görünüyor. Hiç şüphe yok ki, bu büyük memleketi bu koca milleti dağılıp yok olmanın uçurumuna sürükleyen başlıca sebep bu olmuştur.’’ (Nutuk, sa.432) Değer verilme ve saygı: ‘’…Gerçekten de bugünün hayat şartları içinde bir tek fert için olduğu gibi, bir millet içinde kudret ve kabiliyetini fiili eserlerle gösterip ispatlamadıkça kendisine değer verilmesini ve saygı gösterilmesini beklemek boşunadır. Kudret ve kabiliyetten yoksun olanlara değer verilemez. İnsanlık, adalet ve mertliğin gereklerinin yerine getirilmesi, bütün bu vasıflara sahip olduğunu gösterenler isteyebilir.’’ (Nutuk, sa.437) Başkomutanlık kanunu görüşmeleri sırasında bir milletvekilinin ‘’bizim başlıca görevimiz siyaset yapmaktır’’ sözlerine Mustafa Kemal’in cevabı: ‘’ Hayır Efendiler, bizim önemli ve asıl olan görevimiz siyaset yapmak değildir. Bizim, bütün memleketin ve bütün milletin bugün için tek görevi, topraklarımızda bulunan düşmanı süngülerimizle kovmaktır.’’ (Nutuk, sa. 445) Manevi ve kutsal değerler: ‘’Gerçekleri bilen, kalbinde ve vicdanında manevi ve kutsal hazlardan başka zevk taşımayan insanlar için, ne kadar yüksek olursa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur.’’(Nutuk, sa.448) Kapitülasyonların yaptırımları: ‘’Efendiler, bilindiği üzere, yeni Türk Devleti’nin yerini aldığı Osmanlı Devleti, Eski Anlaşmalar (Uhud-ı Atika) adı altında birtakım kapitülasyonların esiri idi. Hıristiyan halkın birçok hakları ve ayrıcalıkları vardı. Osmanlı Devleti, Osmanlı ülkesinde oturan yabancılara karşı yargı hakkını uygulayamazdı; Osmanlı vatandaşlarından aldığı vergiyi, yabancılardan alması engellenmiş bulunuyordu. Devletin varlığını kemiren ve kendi sınırları içinde yaşayan azınlıklarla ilgili tedbirler alması mümkün değildi. Osmanlı Devleti, kendisini kuran temel unsurun, Türk milletinin, insanca yaşamasını sağlayacak tedbirleri alma bakımından da engellenmişti; memleketi imar edemez, demiryolu yaptıramazdı. Hatta okul yaptırmakta bile serbest değildi. Bu gibi durumlarda yabancı devletler hemen işe karışırlardı.’’ (Nutuk, sa.475) Hilafet ile ilgili olarak: ’’…Şüphesiz, her devletin, her toplumun birbirinden karşılayabileceği ihtiyaçları vardır. Karşılıklı çıkarları olacaktır. Tasarlanan bu bağımsız İslam devletlerinin yetkili temsilcileri bir araya gelip bir kongre yaparlar ve ‘’falan ve filan İslam devletleri arasında şu veya bu ilişkiler kurulmuştur. Bu ortak ilişkileri korumak ve bu ilişkilerin gerektirdiği şartlar içinde birlikte hareket sağlamak için, bütün İslam devletlerinin temsilcilerinden kurulu bir meclis oluşturulacaktır. Birleşmiş olan İslam devletleri bu meclisin başkanı tarafından temsil edilecektir.’’ Derlerse ve isterlerse, işte o zaman, o ‘’birleşik İslam devletine ve ortak meclisin başkanına seçilecek zata da halife unvanını verir. Yoksa, herhangi bir İslam devletinin, bir kişiye bütün İslam dünyasının işlerini yürütme ve yürütme yetkisini vermesi akıl ve mantığın hiçbir zaman kabul edemeyeceği bir durumdur.’’ (Nutuk, sa.483) Yirminci yüzyılda yıllarca süren İran Irak savaşı, bugün ise Irak’ta Sünnilerin ve Şiilerin düşman dururken birbirleri ile mücadele etmesi, camilerine intihar saldırıları düzenlemeleri İslâm dini adına acı ve utanç vericidir. Iraklı Müslümanlar bu halleriyle Ortaçağ’dan ileri gidememişleridir. Müslümanlar arasındaki can alıcı çatışmalara sebep olan, İslâm dinine zarar veren ayrılıkçılığın ne kadar fena bir iş olduğunu Yüce Allah En’âm Sûresi’nin 159 . Ayetinde ele alınmakta: ‘’Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.’’ (3). Türk insanı kendisiyle ne kadar övünse azdır. Her topluma yola gelmesi için Allah tarafından peygamberler gönderilmesine rağmen, Türkler kendi aklı ile İslâm dinini seçmişlerdir. Bu durum bizler için iftihar vesilesidir. Ancak gelin görün ki ayrılıkçı dini gruplar öncelikle devletimizi işlemez hale getirmek, AB ve ABD uşağı etmek için devlete sızma çalışmalarına olanca hızları ile devam etmektedirler. Bu konuda en fazla tutucu düşünceye sahip olanları Necmettin Erbakan’dır. İktidara kanlı mı geleceğiz, kansız mı geleceğiz sözü bizzat kendisine aittir. Atatürk Türkiye’sinde iktidara nasıl gelineceği belli iken, insanları kin ve nefrete büründüren Necmettin Erbakan’ın İslâm dinine ve ülkemize kin tohumları ekmediğini söyleyebilen var mıdır? Şimdilerde ise, 21.yy. halifesi olarak addedilen ABD destekli Fethullah Gülen sahnede. Haktan hukuktan bahseden Gülen’in, polis teşkilatını ele geçirmek için sınav sorularını kendisine bağlı olan okullarda and içtirerek dağıttığını bilmeyen kaldı mı? Gelin görün ki o polisler şimdilerde Eskişehir’de olduğu gibi, uygulamalarda başı kapalıları arama yapmadan salıyor, başı açıkları ise sorguya çekiyor. Ve o zihniyetin polisleri, işi daha da ileri götürerek, bölücü grupların sloganlarından ‘’infiale kapılan’’ ve refleks olarak aniden cevap veren vatansever assubayı Samsun’da yaka paça gözaltına alıyor, assubaya şiddet uyguluyor! Kalbinde hainlik olan kişi ancak bu kadar şiddet uygular! Biri assubayı mermi ile vuruyor, diğeri şehirde şiddet uyguluyor! Farkı ne? Görevlilerin dalga geçercesine sarf ettiği ‘’assubay olduğunu niye söylemedin, belinde niye silah yoktu, (elleri arkada bağlı iken) kimliğini niye göstermedin…’’ gibi sözler, bizleri gelecek adına derinden üzmüştür… Ne yazık ki bazı polislerimiz fırsat buldukça bu tip hareketleri uygulamaktadırlar. Sonra da dalgasını geçmektedir! Öyle miydi…şöyle miydi…kimlik imha etmeler vs. vs. Fethullah Gülen’in Samsun’daki bu olayla ilgili görüşlerini ivedilikle beklemekteyiz (!) Fethullah Bey, acaba soruları yandaşlarınıza dağıtarak devlet kurumlarına yerleştirmeyi dinen nasıl gördüğünüzü de bu vesile ile açıklarsanız memnun oluruz. Bizim bildiğimiz rızkı yaratan Allah’tır. Neden böyle sahte yollara başvuruyorsunuz? Niçin insanları bilgi hırsızlığına yönlendiriyorsunuz? Atatürkçü ideoloji doğrultusunda görev yapan, çalışan, insanlarımıza saygı ve sevgilerimle… 28.01.2007 Kaynaklar: (1) Süleyman Yeşilyurt, Ermeni Yahudi Rum asıllı Milletvekilleri. Dördüncü baskı. Kültür Sanat Yayınları, Ankara, 2005 (2) Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927. Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan Prof. Dr. Zeynep Korkmaz. Semih Ofset, Ankara, 2004 (3) http://www.diyanet.gov.tr/turkish/default.asp *** 03.11.2024, Not: Yayımlandığı siteler: kuvayimilliye.net emekliassubaylar.org |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Özey AK: EN GÜÇLÜ İNSAN HAKLI OLAN İNSANDIR - 03.05.2005 - 02/11/2024 |
Yıllar önce, 3 Mayıs 2005 tarihinde Özey Ak adlı okuyucumuzun göndermiş olduğu içeriği dopdolu iletiyi bugünkü yazımızda sizlerle paylaşmak istedim. Okuyucumuza selam ve saygılarımızla… 27 Ekim 2008 |
Eksik Olan Ne? - 01.11.2008 - 01/11/2024 |
Biz de, daha öncelerden hayatımızı girmiş ancak belli bir süre uzak kaldığımız interneti 12 Şubat 2005 tarihinden itibaren mesleki meselelerimizi ülke meseleleriyle bağdaştırarak, ortak noktada buluşma amacıyla kullanmaya başladık… |
Demokrasi Kültürü - 30.10.2008 - 01/11/2024 |
Eğitim, öğretim, okuma alışkanlığının kazanılması, paneller, konferanslar, gönüllülük esasına dayalı birliktelikler (dernekler, sendikalar vb.) oluşturulması ve bütün bunların etkisiyle elde edilecek bilinç yoluyla, demokrasi kültüründe gelişimin... |
TEMAD Seçiminin Muhtemel Etkileri - 20.10.2008 - 01/11/2024 |
Mücadele ise kendisine has bir kültür meydana getirir… |
DERİN SİYASET SAHİPLERİ - 06.02.2007 - 01/11/2024 |
Aslında ortada uluslararası derin bir siyaset var… Ülkeyi bataklığa çeken! Kırmızı Pazartesi Romanı’nı tersine çevirmemiz dileğimle… |
Cumhuriyetimize bir bakış - 30/10/2024 |
Adı Osmanlı, içinde yabancı hakimiyeti, devşirme yöneticiler. Toplumda; bilgi yok, bilim yok, ekonomi yok, gelişme yok, şeyhler, şıhlar, ağalar elinde değersiz bir yaşam. Bol savaş, bol askerlik, bol vergi, bol salgın, bol hastalık... |
Astsubaylar Çalıştayı'ndaki Sunumum - 17 Ekim 2024 - 18/10/2024 |
TEMAD’ın 40’ıncı kuruluş yıl dönümü ve 2012 yılından sonra kutlanmaya başlanılan “17 Ekim Astsubaylar Günü” nedeniyle bu yıl diğer yıllara göre farklı etkinliklerle, eylemsel ve düşünsel yönü güçlü bir farkındalık yaratılmış halde; |
Birbirinin varlığını korumak, ulus bilinci içinde huzur ve güven içinde yarınlara yürümek… - 05/10/2024 |
Son günlerde; Diyarbakır’da küçük bir köyde yaşayan sekiz yaşındaki Narin’in katili 21 Ağustos 2024’ten bu yana halen bulunamadı, İstanbul’da 19 yaşında 26 suç kaydı olan biri Polis Şeyda Yılmaz’ı şehit etti, |
30 Ağustos Zaferi ile Kulluktan, Yokluktan, Yok Olmanın Eşiğinden Özgürlüğe, Çağdaş Devlete - 30/08/2024 |
Kulluktan, yokluktan, Kızılderililer, Aztekler, İnkalar gibi yok olmanın eşiğindeyken 30 Ağustos Zaferi ile özgürlüğe, çağdaş yaşam içerikli Devlete kavuşmuş olan Yüce Türk Milleti Kuvayi Milliye’nin birlik ve beraberliği içerisinde Atatürk’ün göster |
Devamı |