• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/index.php?stype=lo&lh=Ac8dWUoq1V36L4Hy
  • https://twitter.com/
Ö/K Facebook

Ö/K Twitter


Ö/K You Tube
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028
Saat
Takvim
GAZETE
Önce Kültür/Yazarlar
Gazeteler
Türkçe Müzik
Yabancı Müzik
Sinema
TV YAYINLARI
A24 Gayrimenkul

Tarih/Belgesel
İstanbul: Fatih Aldı, Vahdettin Kaybetti, Atatürk Kurtardı  


Bennett'in Mustafa Kemal'e Suikastle Görevlendirdiği İngiliz Ajanı Mustafa Sagir'in 1921'de Ankara'da Yakalanışı


Türk Devrimi'ne Karşı İngiliz Palavralarına Özgün Belge ve Bilgilerle Yanıtlar


II. Abdülhamid Dönemi'nin Bilinmeyenleri - 1. Bölüm


II. Abdülhamid Döneminin Bilinmeyenleri - 2. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökleri, 1. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökler-2


1945'ten Günümüze, Ulus-Devlet'e yönelik Etnik Bölücülüğe Meşruiyet Sağlayan İç ve Dış Odaklar


Küreselci Emperyalizmin Ulus Devlet Düşmanlığı, Etnik bölücülük ve Tek Dünya Devleti Düşleri


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-1


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-2


Atatürk'e ve Türk Tarih Tezine Kafatasçı Irkçılık Suçlaması Yapanlara Yanıt


Belgelerle 1925 Şeyh Said İsyanı
Musul Sorunuyla İlgisi | 1924 Ağustos Nasturi Ayaklanması l Şeyh Said İsyanı ve Hilafet |Türk Ordusu İçinde Örgütlenmiş Ayrılıkçı Kürt Kökenli Subaylar ve Gizli Azadi Örgütü | Seyit Abdülkadir ve Suçortaklarının İngiliz Ajan Mr. Templeton Olarak Tanıdıkları İstihbaratçıyla İlişkileri | Bastırılmasında Ordumuzun Yanında Yer Alan Bölge Aşiretlerinin Çabaları | Şeyh Said'in Hilafet Propagandasına Karşı, Adalet Bakanı Seyid Bey'in Onbinlerce Bastırılan Hilafetin Kaldırılması Konulu Kitapçığının İsyan Bölgesinde Dağıtılması | İsyancılardan Biri Bağırıyor: "Yaşasın Kürtlük!" İdamı İzleyen Diyarbakır Halkı Topluca Haykırarak Ona Yanıt Veriyor: "Yaşasın Cumhuriyet!" | Rauf Orbay: "Şeyh Said,.. 1914'te de Devlete Karşı İsyan Etmiş, Rus Konsoloshanesine Sığınmış, 1. Dünya Savaşı Arifesinde Rusya Hesabına Çalıştığı Sabit Olmuş, Müseccel (Sabıkalı) Bir Mahluktu.


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-1


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-2


"Ilımlı İslam" ve "Siyasal İslam" projesinin; belgeleriyle tarihsel kökenleri

- Türkiye'nin NATO'ya üyelik başvurusuyla ilgili gizli görüşme tutanakları
- Kimler neden ve nasıl Atatürk İlkeleri'ni hedef aldı?



31 Mart 1909 Asker Ayaklanması


Türkiye'ye yönelik psikolojik savaş yöntemleri



Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 7. Bölüm:
Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu dergisinde C.R.Atilhan, Nihal Atsız, Rıza Nur makaleleri.


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 8.Bölüm: 
"N.F.Kısakürek ve C.R.Atilhan'ın M.Kemal'e Suriye Cephesinde İngiliz Ajanlığı ve İhanet İftirası.

Amerikan Kültür Emperyalizmi ve 1949 Fulbright Antlaşması...
-Türk Eğitim Sistemi ABD ve CIA güdümüne nasıl sokuldu?
-İkili antlaşmanın 13.03.1950 tarihinde yapılan Meclis görüşmesinde hangi vekiller evet oyu verdi, hangi vekiller oturuma katılmadı ?
-TBMM'de kabul edilen antlaşmanın gerekçesi neydi ?
-Fulbright burs programında CIA'nın örtülü operasyonlarına ilişkin itiraflar ve belgeler.



Suriye'de yaşananlar BOP'un bir sonucu mu?


Tunceli harekatına yönelik iftiralara yanıtlar


Türkiye'ye yönelik "Dersim İftirasına" yanıtlar


Türkiye,1990 sonrası hangi odaklarca, niçin ve nasıl hedef alındı?


1945-1990 arası ABD-Rusya Soğuk Savaş Dönemi; Küreselci Emperyalizmin SSCB’yi Yıkma Çalışmaları


12 Eylül’den günümüze ABD’nin Türkiye’ye biçtiği yeni rol


"Atatürk'ü Ankara'da 2 tabur işgalci İngiliz askeri selamladı" iddiasına; belgelerle son nokta


"Atatürk'ü Ankara'da İngiliz askeri selamladı" iddiasına yanıt


Cumhuriyetin yerli ve milli kökleri-Laiklik


Vahdettin'in kaleminden Milli Mücadele'ye, Atatürk'e ve Türklüğe iftiralar


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar: Rıza Nur


Rıza Nur; Nihal Atsız; Kadir Mısıroğlu İlişkileri

Milli Mücadele'ye Karaçalanlar, 11. Bölüm
Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü'ye yönelik iftiralar, kimlerce ne zaman başlatılmış; nasıl yayılmıştır



Kazım Karabekir'den Fevzi Çakmak ve Atatürk'e iftiralar


Kazım Karabekir'in Suçlamalarına Atatürk'ün Verdiği Yanıtlar


Karabekir - Atatürk Düellosu - 1933 - Özgün belgelerle


Karabekir - Atatürk Düellosu-2


Karabekir - Atatürk Düellosu-3


Kazım Karabekir'in Atatürk'ün ölümünden sonra yönlettiği suçlamalar ve yanıtları


Karabekir'den Atatürk ve Yakın Çevresine Müslüman Türkleri Hristiyanlaştırma suçlaması


K.Karabekir'in Atatürk'e: Türkiye'yi Bolşevik yapacaktı, Amerikan Mandası yapacaktı, Halife olacaktı vs. iftiraları ve Birincil Kaynaklardan Özgün Belgelerle Çürütücü Yanıtlar.


Atatürk'e yönelik "İngiliz ajanı" iftirasına belgelerle yanıtlar


Vahdettin neden kaçtı ? Çoğunu ilk kez göreceğiniz belgelerle...


Vahideddin'in ABD, İngiltere, Fransa devlet başkanlarına gönderdiği mektuplarda, bildirilerinde ve anılarında Türklüğe yönelttiği iftiralar ve "Vahideddin dünyanın en dürüst adamıydı, hazinesini götürmeyip millete bıraktı" yalanını çürüten gerçekler

1-TBMM Gizli Oturum Tutanaklarında Vahideddin.
2- G. Jeaschke'nin "Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri" ve "Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi"ndeki yalan, yanlış vs. uydurmalarıyla Vahideddin'in kaçışına ilişkin gerçeğe aykırı iddialar



Rıza Nur ve K.Karabekir'in, Atatürk'e karşı söylem ve eylem birliği


27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi - Amerika


19 Mayıs

"Üçler Misakı" nedir?
Milli mücadele tarihimizde nasıl bir yere sahiptir?
Kimler tarafından imzalanmıştır?
Kimler tarafından; ne zaman ve nasıl çarpıtılmıştır?



Üçler Misakı - Milli Mücadele Kararı - Fevzi Paşa, Cevat Paşa, Mustafa Kemal Paşa
19 Mayıs Devlet Operasyonu , "Erenköy Konseyi" uydurmaları ve karartılan "üçler misakı" gerçeği...



Osmanlı Devleti l. Dünya Savaşı'na niçin ve nasıl girdi?


l. Dünya Savaşı'nda, gizli anlaşmalar ışığında; İttihat-Terakkiı, Atatürk ve Almanya arasındaki ilişkiler, çelişkiler, çatışmalar


Müttefik sanılan Alman İmparatorluğu'nun Osmanlı İmparatorluğu'nu sömürgeleştirme ve parçalama planları


Atatürk'ün "Türk Tarih Tezi"
Mezopotamya, Anadolu ve Avrupa'da varolmuş Türk medeniyetleri



30 Ağustos Zaferi


Lozan Antlaşması'na yönelik iftiralara, çoğunu ilk kez göreceğiniz, özgün belge ve bilgilerle yanıtlar



İngiliz meclisi Lozan'ı onaylamak için niçin yaklaşık 1 yıl bekledi?

Hasip SARIGÖZ
hasipsarigoz@oncekultur.com
ŞEKER...
27/02/2018

Bugün iki ayyaş diye nitelenen, aşağılanan, önemsizleştirilmek ve unutturulmak istenenler var ya…

İşte o iki büyük kahraman ve etrafındaki binlerce adsız kahraman ve o kahramanlarla birlikte gözünü bile kırpmadan zafere, özgürlüğe ve cumhuriyete yürüyen Büyük Türk Milleti hiç yoktan bir vatan var edip, onurlu ve bağımsız bir devlet kurduklarında:

İnanın, ülkenin hiç de tadı tuzu yoktu.

Sadece 12 milyonluk bir nüfusumuz vardı ve o tatsız tuzsuz ülkedeki ortalama yaşam süresi sadece 40 yıldı!

Trahom belası almış başını gitmiş, tam üç milyon kişi Trahomlu... İnsanlar ardı sıra kör olmakta! Sıtma, tifüs, verem, frengi ve tifo tam bir salgın halindeydi!

Bebek ölüm oranı % 50’den çok fazlaydı, yani doğanları yaşatamıyorduk!

Para yok, bütçelerimiz sıfırlıydı! Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az! 4 bin km kadar demiryolu vardı. Ama düşünün... Bir metresi bile bizim değildi! Denizciliğimiz ise acınacak bir durumdaydı!

Sadece insanlarımız mı hasta? Ne yazık ki hayır, sığır vebası hayvanlarımızı kırıp geçiriyordu!

Doktor sayımız sadece 340! Sağlık memuru sayımız 430! Ebe sayımız daha da vahimdi, yalnızca 140 ebe!

Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde var! Ne eğitim kalmış ne de öğretim, okuma yazma oranı sadece %7 idi!

Bırakın bütün bunları, ölülerimizi saracak kefen bezimiz dahi yoktu! (İlk kefen bezi fabrikası Cumhuriyeti kuranlar tarafından Rusya'dan getirtilerek kurulmuştur...)

Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz!

Un yok! Dışarıdan buğday alıyoruz!

Yağ yok!

Şeker yok!

Evet, şeker yok! Oysa Şeker pancarının bazı yabani türlerinin anavatanı Anadolu… Yani, bu pancarı nereye ekseniz ekin, ülkenin her yerinde yetişiyor.

Ve düşünün… O günlerde şeker, halkımız için adeta bir hayat iksiri…

İşte bu nedenle, o iki ayyaşın girişimleri sonucu genç Cumhuriyet'in ilk sanayi kuruluşları şeker fabrikaları olmuştur.

Aslında, şeker üretimine yönelik ilk teşebbüsler, Osmanlı döneminde; 1840-1899 ve ondan sonraki yıllarda olmuştur. Ancak bu teşebbüslerden hiçbirisi başarılı olup şeker üretememiştir.

Bu istikametteki ilk ciddi teşebbüs, büyük zaferin kazanılmasının üzerinden henüz altı ay geçmişken, Uşaklı Molla Ömeroğlu Nuri (Şeker) adında bir çiftçi tarafından başlatılmıştır.

Uşak Şeker Fabrikası ülkemizde TEMELİ İLK ATILAN şeker fabrikamızdır. (Bu fabrika 17 Aralık 1926 tarihinde işletmeye açılmıştır.)

Uşak Şeker Fabrikası’nın hemen ardından Alpullu Şeker Fabrikasının temeli atılmış, 11 ay gibi çok kısa bir sürede fabrikanın montajı bitirilmiş ve 26 Kasım 1926 tarihinde işletmeye açılmıştır.

İşte bu fabrika, TARİHTE İLK DEFA TÜRK ŞEKERİNİ ÜRETEN FABRİKA olma unvanını kazanmıştır.

Arkasından 1933 yılında Eskişehir Şeker Fabrikası, 1934’te de Turhal Şeker Fabrikası işletmeye açmıştır.

Artık Türkün makûs talihi yenilmeye ve Anadolu’nun da tadı ve tuzu yerine gelmeye başlamıştı.

Şeker fabrikalarındaki şahlanış sonraki yıllarda da devam etti…

Bu fabrikaları Ankara, Kastamonu, Afyon, Muş, Ilgın, Bor, Ağrı, Elbistan, Erciş, Ereğli, Çarşamba, Çorum, Kars, Yozgat ve Kırşehir Şeker Fabrikaları takip etti. Günümüzde ise sayıları tam 31’e ulaştı. (25’i devletin, 6’sı özel sektörün)

Bu fabrikalar içerisinde Afyon Şeker Fabrikası’nın ayrı bir önemi vardır. Diyebiliriz ki 1974 yılında kurulan bu fabrika Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk gerçek eseridir. Çünkü bu fabrika TAMAMEN YERLİ MÜHENDİS VE İŞÇİ İLE VE TAMAMEN YERLİ TEKNOLOJİ İLE KURULMUŞTUR. Bütün projeleri Türk mühendisleri tarafından yapılmış, çelik konstrüksiyonu ise, Karabük Demir Çelik Fabrikası'nda imal edilmiştir.

Türk Şeker sanayii, kendi projesini ve kendi fabrika imalatını tamamen yerli ve milli olarak kendisi yapabilen ülkemizdeki ender kuruluşlardandır.

Bugün ülkemizdeki pancar verimi Avrupa düzeyine ulaşmıştır. Şimdiye kadar ülkemizde, hiçbir kültür bitkisinde bu kadar verim artışı sağlanamadığı bir gerçektir.

Türkiye’nin şeker fabrikalarına yoğunlaşmaktaki amacı; yalnızca ülkenin şeker gereksinimini karşılamak değil, aynı zamanda tarımı ve dolayısıyla Türk çiftçisini kalkındırmak olmuştur.

Türkşeker’in 2016 yılı verilerine göre, devlete ait şeker fabrikalarında istihdam edilen işçi sayısı tam 15.868’dir. Bunu çarpın 3 ile en az 50.000 kişinin karnı bu fabrikalar sayesinde doymaktadır.

Yalnızca bu kadar mı?

Tabi ki hayır. Şeker fabrikalarından doğrudan veya dolaylı olarak ekmek yiyen işçiyi, köylüyü, mühendisi, çiftçiyi, süt üreticisini ve besiciyi (küspe en önemli hayvan yemlerinden birisidir), esnafı, kasabı ve diğer yan dalları da hesaba kattığınızda, 2,5 milyon kişilik bir ekmek piyasası ortaya çıkmaktadır.

Şeker Sanayi sadece şeker üretmekle kalmamış, ayrıca ülkemizin makina imalat endüstrisini geliştirme yolunda önemli bir lokomotif olmuştur. 31 şeker fabrikasına makine ve teçhizat üreten 5 makina fabrikasının hem sanayimize hem de tarımımıza olan katkısı ortadadır.

Çünkü Erzincan, Turhal, Ankara, Eskişehir ve Afyon makina Fabrikaları makine imalatında Türkiye'de önder kuruluşlardır. Özellikle Ankara ve Afyon Makina Fabrikaları en büyük makinaları dahi yapabilecek tezgâhlara ve bilgi birikimine sahip öncü kuruluşlardır.

Yanlış hatırlamıyorsam 1983 yılı idi. Sandıklı Endüstri Meslek Lisesi’nde öğrenciyken, hocalarımız bizleri ufkumuz genişlesin diye, Afyon Şeker Fabrikası’nın yan kuruluşu olan Afyon Makina Fabrikası’na götürmüşlerdi. Hiç unutmam, o devasa torna ve freze tezgâhlarını gördüğümde neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Bu devasa tezgâhların yanında bizim okuldaki tezgâhlar ancak biblo gibi kalıyorlardı.

Yine orada bize bilgi veren büyüklerimizden ve ustabaşılarından aldığımız bilgilere göre; bu fabrikada icap ettiği zamanlarda silah ve silah parçaları da üretilebiliyormuş. Ordumuzdaki en büyük topların bile namlularının burada üretilebileceği söylendiğinde şaşkınlığım ve heyecanım ikiye katlanmıştı.

Nasıl ki savaş uçakları için; ana meydanları vurulursa diye, karayollarının uygun kesimleri daha geniş yapılarak yedek meydan olarak elde tutuluyorsa, Eğer bir gün Kırıkkale Silah Fabrikamızın başına bir iş gelirse, işte o zaman bu makine fabrikaları da Kırıkkale’nin yedeği olmaya adaydır.

Peki, bütün bunlar kolay mı olmuştur?

Gelin şimdi, ilk Türk şekerini üreten Alpullu Şeker Fabrikası'nda 1967 yılında Makina Elektrik Şefi olarak göreve başlayan ve daha sonra Şeker Fabrikaları Elektro Mekanik Aygıtlar Fabrikası Müdürlüğüne kadar yükselen Erkan Çetinkaya’ya bir kulak verelim.

Erhan Çetinkaya kendisi ile yapılan bir röportajda bakın ne diyor:

“Atatürk'ün ve İsmet İnönü'nün destekleriyle kurulan bu İLK ŞEKER FABRİKALARI HALKTAN YUMURTA TOPLAYARAK MEYDANA GETİRİLMİŞTİR.”

İşte bu fabrikaların temelinde böylesine bir halk desteği vardır.

Ne hazindir ki, Cumhuriyetimizin en önemli kazanımlarından olan bu şeker fabrikalarımızın bugün için haraç mezat satışı gündemdedir!

Bor, Çorum, Kırşehir, Yozgat, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Turhal, Afyon, Alpullu, Burdur, Elbistan ve Muş şeker fabrikaları olmak üzere tam 14 fabrikamız 18 Nisan’a kadar satılacaktır!

Bugüne kadar neredeyse bir tek fabrika bile açmamış olan Hükümet, nereden icap ettiyse şeker fabrikalarımızı da satacak ve satılan millet malları kervanına bunları da dâhil edilip yalan edecektir!

Neden yalan edecektir? Çıkan haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla, alıcıya aldığı fabrika ile yalnızca beş yıl boyunca üretime devam etme şartı getirilmiştir. Peki ya sonrası?

Şimdi Erhan Çetinkaya’ya yeniden kulak verelim:

Şeker fabrikaları olarak “Örneğin Ankara Sanayi Odası'nın biz de üyesiyiz. Her yıl verilen ‘En İyi Verimlilik’, ‘Yeni Buluş’, ‘Yüksek İhracat ve Yüksek Vergi Ödüllerine’ biz de müracaat ettik. Dendi ki ‘siz özel kuruluş değilsiniz, biz bu ödülleri özel şirketlere veriyoruz’. Neden özel şirketlere veriyorsunuz? "Çünkü senin bir rizikon yok. İflas gibi, batma gibi tehlikelerle karşı karşıya değilsin.’ Böyle söylüyorlar! Benim nasıl rizikolarım yok? Başarısız olursam görevden alınırım.”

Görüldüğü gibi bu fabrikalar, en iyi verimlilik, yüksek ihracat, yüksek vergi ödeme ve hatta yeni buluş ödüllerine aday olabilecek kadar verimli ve kar eden kuruluşlar.

Fakat her nedense; bir sabah uyandık ki; “Türkiye Şeker Kurumu” kapatılmış! Üstelik bu işlem, 24 Aralık 2017 tarihinde OHAL kapsamında çıkarılan 696 sayılı KHK ile yapılmış. Tam bir “ben yaptım oldu zihniyeti!”

Aslında işin evveliyatı da var.

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası’nın yayınladığı bildiriye göre:

Pancar üretimine getirilen kotalar nedeniyle, ülkemizde 1998 yılında 500 bin hektarda pancar üretimi yapılırken, 2015 yılında bu rakam 270 bin hektara düştü. Aynı şekilde şeker pancarı ekimi yapan çiftçi sayısı da 450 bin aileden 120 bine geriledi!

Bütün bu gelişmeler sonucu daha önceleri ŞEKER İHRAÇ EDEN BİR ÜLKE OLAN TÜRKİYE 2015 YILINDA 170 BİN TON ŞEKER İTHAL ETMİŞTİR!

Peki, hiç düşündünüz mü? Şeker pancarı üretimimizin baltalanması ve şeker fabrikalarımızın da kökten budanması sonrasında, doğacak boşluğu ne dolduracak ve şeker ihtiyacımızı kimler karşılayacaktır?

Artık sahne "NBŞ"nindir.

NBŞ ne?

Kısa adı NBŞ, "Nişasta Bazlı Şeker" yani "glikoz" diye bilinirse de “Canavar Şeker” diye nam yapmış tatlı bir zehirdir!

İşte bu nedenle, kronik hastalıkları salgına dönüştüren canavar şekerin tüketimi; Fransa, Hollanda, Avusturya, İrlanda, İsveç, Yunanistan, Portekiz, Slovenya, Danimarka ve İngiltere‘de yasaklanmıştır.

Avrupa genelinde kişi başına NBŞ tüketimi 1-1,5 kg civarındayken, bizde tam 6,5 kg civarında!

ABD Gıda ve İlaç İdaresi obeziteye neden olduğu gerekçesiyle 2008 de NBŞ kotasını %10‘dan %8‘e düşürdü. Bizde ise %10 olan kota %15‘e çıkartıldı!

Şimdi size bir soru: Türkiye’de NBŞ üretimi var, bunu biliyoruz. Peki, bu üretimi kim yapıyor dersiniz?

Hiç duydunuz mu bilmem “Cargill” adında ABD’li bir şirket. Üstelik Türkiye’deki NBŞ üretiminin %90’nı bu şirketin tekelinde.

Şeker fabrikaları satıldığında, canavar şeker üretiminin ve dolayısı ile Cargill’in piyasayı tamamen ele geçireceğini öngörmek için kâhin olmaya da gerek yok.

İşsizliğin giderek arttığı ülkemizde bu fabrikaların kapatılması insanımıza ayrı bir darbe olmayacak mı?

Peki, bu fabrikalar kime satılacak? Yabancılara satılarak yerli ve milli olmaktan mı çıkarılacak, yoksa yandaş ve kandaşlara peşkeş çekilerek yeni yandaş zenginler mi yaratılacak?

Bu fabrikaların yalan edilmesiyle halkımız nişasta bazlı glikoz şekerine ve dolayısıyla kansere mahkûm edilmiş olmayacak mı?

Yoksa Türk Şeker Fabrikaları, ABD’li Cargill istedi diye mi satılıyor?

İnsan merak ediyor; Türk Ordusu Afrin’de canı ve kanı pahasına Amerikan tuzaklarını bozmaya çalışırken, en çok da bir Amerikan şirketinin işine yarayacağı gün gibi açık olan bu satışı izah edebilecek bir vatansever var mıdır?

Ne derseniz deyin, kafaya koymuşlar, halkın fabrikalarını satıyorlar ve SATACAKLAR!

Peki, bu fabrikalar satılırken halka sorulmuş mudur?

Ne yazık ki hayır! Bırakın halkı meclise dahi danışılmamıştır! Eğer siz bir kümesi, bir tilkiye emanet ederseniz, tilki kümesteki tavukları yerken size mi soracak? Halimiz işte tam da bunun gibi.

Son yılların beylik bir deyimi var "KİTTer devlete yük, KİT’ler devleti sömürüyor!"

Hayır, kazın ayağı öyle değil, hele ki şeker fabrikaları için hiç değil. Görünen o ki, OHAL ile başlayan KHK’lı süreçte, esasen AKP Hükümeti tarafından KİT'ler sömürülmektedir!

Hani bir Kızılderili sözü diyor ya: “Beyaz adam bizim topraklarımıza geldiğinde onun ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız ve inciler vardı. Şimdi bizim elimizde İncil var. Beyaz Adam'ın ellerindeyse bizim topraklarımız!”

Bizim de önceden ülke olarak, kendi kendimize yeten bir tarımımız, hiç de hafife alınmayacak bir hayvancılığımız; deniz kenarlarında, koylarda ve cennet gibi koruluklarda tarlalarımız, arazilerimiz ve konutlarımız vardı. Limanlarımız vardı, Türk Telekom’umuz, TÜPRAŞ’ımız, PETKİM’imiz, TEKEL’imiz, SEKA’mız, çeşit çeşit kumaşlar üreten Sümerbank’ımız; demir/çelik, bakır, gümüş ve krom işletmelerimiz ve gübre fabrikalarımız vardı. Hatta Ege Denizinde Heybeliada büyüklüğünde adalarımız ve sınırlarımızın dışında da olsa bir Süleyman Şah Türbemiz vardı.

Yalnızca bunlar mı? Hele bir düşünün neler vardı neler…

Derken beyaz adamlar iktidara geldi…

Dillerinde din ve iman, ellerinde yol, köprü ve tünel projeleri, söylemlerinde de umut vardı. “Siz hiçbir şeyi düşünmeyin, biz sizin adınıza düşünürüz dediler. Üstelik bir de bizim alnımız secdeye değiyor, onun için her seçimde gözlerinizi kapayın ve bize oyunuzu verin, her şey çok güzel olacak dediler.”

Halkımızın yüzde elliden biraz fazlası da bunlara inandı, gözlerini yumdu ve her seçimde gidip oylarını isteyenlere verdiler. Oy verdiklerinin de alnı secdeye değdiğinden güvendiler ve hiç gözlerini açmadılar.

Şimdi bir kısmı akıl edip gözlerini açtığında, halkımızın elinde; hiçbir gelir getirmeyen beton tüneller, köprüler, asfalt duble yollar, dünyanın en büyük adalet sarayları ve Avrupa’nın en büyük havalimanları vardı. Elimizdekiler ise yabancıların elindeydi.

Peki, şimdi ne olacak?

Elimizde hala Şeker fabrikalarımız gibi sona kalan değerlerimiz var.

Ya sahip çıkacağız, ya da!

Ne yazık ki onlar da, aynı diğerleri gibi yalan olup gidecek!

Aynı Temel Karamollaoğlu’nun dediği gibi "Son fabrika satıldığında, son üretici toprağını terk ettiğinde, beyaz AK Partili adam beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."

Belki anlayacak…

Ama Türk milleti için çok geç olacak!



933 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

!!!!TERÖRİST!!! - 06/02/2021
Terörist! Daha önce hiçbir döneminde bu kadar çok konuşulmamıştı.
PARTİ ORDUSU OLMAK… - 23/01/2021
Eskiler hatırlarlar. 12 Eylül 1980 öncesiydi… Ve Ordu’da görevli personelin bıyık bırakma serbestisi vardı. Aynı dünyanın diğer ordularında olduğu gibi, bizim subay ve astsubaylarımız da (sakal değil ama) bıyık bırakabiliyorlardı.
PAZARLIK… - 11/01/2021
Şimdi ortada bir seçim var mı? Yok. Peki, Hükümet tarafından sürekli ne deniliyor? Seçim zamanında yapılacak... Yani 2023'te... Fakat görüyoruz ki, AKP'li Cumhurbaşkanı, bazı partilerle açık açık seçim ittifakı görüşmeleri yapıyor...
HAKARET - 04/12/2020
Vatansever subaylarımızı, bir bir fişlediler! Direnir gibi olanları, medyalarını da kullanarak fena halde dişlediler! Siz casussunuz dediler! Siz, fuhuş çetesi kurdunuz dediler!
BASKIN! - 27/11/2020
Devlette liyakat biterse, lakayitlik baskın verir! Adalet biterse, zulüm baskın verir! Doğruluk biterse, yalan baskın verir! Tarafsızlık biterse, yandaşlık baskın verir!
BAYRAMI KUTLANACAK BİR CUMHURİYET KALDI MI? - 29/10/2020
Eğer AKP tarafından, daha önceden de defalarca olduğu gibi herhangi bir engellemeye gidilmezse; bütün illerimizde, il merkezlerimizden kasabalarımıza ve hatta köylerimize kadar her yerde kutlamalar yapılacak, şenlikler düzenlenecek...
BIRAKIN KARAADA’YI, DONUMUZA KADAR ALIRLAR! - 03/10/2020
Ortalık çalkalanıyor… Ege ve Akdeniz’de tansiyon yükselmeye ve sular da iyice ısınmaya devam ediyor!
ASIL HEDEF NE OLMALI? - 03/10/2020
Can Azerbaycan’ın vatan topraklarının %20’sini, tam 30 yıldır işgal altında tuttuğu ve babasının çiftliği gibi kullandığı yetmiyormuş gibi, 12 Temmuz 2020’den itibaren Azerbaycan’a tekrar saldırmaya başladı.
HESAPLAŞMA… - 03/10/2020
Dertleri her neyse; Atatürk'le, İnönü'yle ve Cumhuriyet'le sürekli olarak bir hesaplaşma içindeler.
 Devamı
Site Haritası
KİTAP ÖNERİLERİ
Prof.Dr. Cihan Dura, Sömürgeleşen Türkiye


Prof.Dr. Cihan Dura, Ataname


Mustafa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında
(AB-D Tarafından Yerli İşbirlikçileri ile Kuşatılan Türkiye) 


M.Emin Değer, Oltadaki Balık Türkiye


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Sızıntı


Barış Pehlivan, Barış Teroğlu, Metastaz


Alev Coşkun, Tarihi Unutmamak


Prof.Dr.Emre Kongar, 21. Yüzyılda Türkiye


Prof.Dr.Emre Kongar, Yakın Tarihimizle Yüzleşmek


Rıza Zelyut, Osmanlı'da Oğlancılık


Merdan Yanardağ, Türkiye Nasıl Kuşatıldı?


Prof.Dr. Sina Akşin, Yakın Tarihimizi Sorgulamak


Nurten Arslan. Küçük Anılarda Büyük Sırlar, 5 cilt
Biyografik Roman Tarzında Atatürk ve Yakın Tarih


Soner Yalçın, Samizdat


Soner Yalçın, Saklı Seçilmişler


Erol Toy, O'na Katılmak, Dünden Yarına Türkiye Cumhuriyeti


Prof.Dr. Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El Yazıları


Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu


Laik, Demokratik, Hukuk Sevleti Türkiye Cumhuriyeti'ni Ortadan Kaldırmaya Yönelik İç ve Dış İrticai Örgütler


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Zaman Kaybolmaz


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk


Süleyman Duman, Kütahya-Eskişehir


Anılarla Mayıs 1970 - Ocak 1975 Astsubay ve Eşlerinin Hak ve Adalet Arama Mücadeleleri
Yazar: Abdullah İnaler


Cengiz Özakıncı, İblisin Kıblesi
(Türkiye'nin Üniter ve Laik Yapısını Hedef Alan AB-D
Bunun için neler yaptı?
Belgeleriyle Tarihe Tanıklık Edeceksiniz)


Cengiz Özakıncı, Türkiye'nin Siyasi intiharı Yeni - Osmanlı Tuzağı
(Bugün Olanları, Yarın Olabilecekleri, Tarihi Benzerlikleri, Belgeleri ile Anlatmakta Olan Bir Eser)


Cengiz Özakıncı, Kalemin Namusu, Türk Savun Kendini


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Ali Tayyar Önder - Türkiye'nin Etnik Yapısı ve Açılım


Cengiz Özakıncı - İblisin Kıblesi Kitabına Ait Program


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-1


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-2


Cengiz Özakıncı:Türkiye Cumhuriyeti'nin Yerli ve Milli Kökleri


Cengiz Özakıncı:1989 Sonrası Türkiye’de Küreselci Emperyalist Operasyonlar.
Dersim iftiraları-Kanal İstanbul, Monrö Bağlantısı-Atatürk ve Laikli İlkesine Yönelik Psikolojik Harekat Nasıl ve Neden Başladı

Cengiz Özakıncı: ABD’de Ulusal Demokratik Cumhuriyet’in Temelleri
Amerika'da okullarda öğrencilere okutulan Ulusal Ant
- Atatürk'ün Eğitim Sistemi


Amerikan Ulusal Andı

"Pledge of Allegiance - Brody Middle School"



Türkiye'de "Öğrenci Andı" Pkk ile Açılım Döneminde Kaldırıldı.13.10.2013
Prof.Dr. Erol Manisalı: Amerika'nın yürüttüğü karşı devrim


GENÇLİĞE HİTABE
Analiz

AKP-BDP çatısı altında Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye çalışanlar, 18 yıl önce (1993-1994) Kürt-İslam çizgisindeki Yeni Zemin’de örgütlenmiş... 3.6.2011-Yeniçağ 
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/-51438h.htm
Yeni Zemin Dergisi Konu Başlıkları:
https://katalog.idp.org.tr/dergiler/610/yeni-zemin



Yıl 1993; Sayın Recep Tayyip Erdoğan (Refah Partisi İstanbul İl Başkanı, MKYK Üyesi) Sayın Bülent Arınç (Refah Partisi MKYK Üyesi) ve Sayın Mehmet Metiner (Yeni Zemin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni).


Yıl 1993; Sayın R.Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Mehmet Metiner birlikte bir açık oturumda


Türkiye'nin siyasi yapısının islami yönde değiştirilmesini temel hedef edinmiş Yeni Zemin Dergi Yazarları, TSK yapısının değiştirilmesini de misyon edinmiş.

Aynı zamanda eyalet, hilafet gibi söylemlere sahip Em.Tuğg. Adnan Tanrıverdi 15 Temmuz 2016 sonrası TSK'da yaptırdığı değişiklikleri sıralıyor:


İçişleri Eski Bakanı Sadettin Tantan'ın HÜDA PAR ve Hizbullah Tespitleri