23/02/2018
Değerli dostlarım bugün biraz eskiyi biraz da eski İstanbul’u dolaşalım, kararı sizler verin.
Eskiden İstanbul’da gazinolar vardı. Lunapark, Küçük çiftlik, Çakıl adı değişen Çakır, Maksim, Tepebaşı gibi. Buralarda program fasılla başlardı. Dönemin THM ve TSM sanatçıları izlenebilirdi. Kimler yoktu ki, Abdullah Yüce’den tutun, Muzaffer Akgün, Bedia Akartürk, Feriha Tunceli, Gönül Yazar, Sevim Tanürek, Müzeyyen Senar, Zeki Müren ve daha niceleri. Saz sanatçıları ayrı bir değerdi. Yaylı tanburda Ercüment Batanay, Erköse kardeşler, Kadri ve İsmail Şençalar, klarnet Şükrü Tunar ve ismini sayamadığım kimler, kimler. Arada Ateş Böcekleri ve Bal arılarının komedi sunumları.
Daha da eskiden Taksim Meydanındaki Kristal gazinosu. Resmi bayramlarda törenleri de buradan izlerdik.
Dolapdere’de Küçük bir kız çocuğu Semiha Yankı’nın babası ve ağabeyi ile akrobatlık yaptığı çadır tiyatrosu.
Tiyatro dedim de, eskiden İstanbul’da tiyatrolar vardı. Müjdan Gezen’in figüran olarak çıktığı Muzaffer Hepgüler tiyatrosu, ekibinde Celal Sururi, Ali Sururi, Alev Sururi, Cem Karaca’nın annesi Toto Karaca’nın oynadığı komediler, operetler. Muammer Karaca'nın tiyatrosu. Cibali karakolu, Lahmacun cumhuriyeti unutulmazlar arasındaydı. Ses tiyatrosu Henni ve Vasilaki’nin arada müzik yaptığı Renan Fosforoğlu’nun oyunları. Tepebaşı’ nda dram tiyatrosu. Beyoğlu’nda Şehir tiyatrosu ki Bedia Muvahit’lerin, Halide Pişkin’lerin, Vasfi Rıza Zobu’ların sergilediği oyunlar. Yine Beyoğlu’nda atlas sinemasının yanındaki, girişinde “Kulis bar” olan, Dormen tiyatrosu Metin Serezli, Lale Oraloğlu, Haldun Dormen ve niceleri. Harbiye’de Kenter tiyatrosu; Müşfik ve Yıldız Kenter kardeşler. Kocamustafapaşa’da Çevre tiyatrosu. Altan Erbulak. Açıkhava tiyatrosundaki programlar.
Hilton Otelinde beş çayları İsmet Sıral orkestrası. Solist mi, Özdemir Erdoğan tabii ki.
İzmir Fuarında hangi sanatçıların çıkacağı günlerce tartışılırdı. Ajda Pekkan’ın yeni yeni sahneye çıktığı zamanlar. Fuar zamanı dışında program yapan“Benelüks” gazinosu.
Kısmet Otel’in roof’unda Ali Kocatepe. Gencecik bir delikanlı o zamanlar. Mehmet Olcayto. (Yıl 1965)
Beyoğlu’ndaki sinemalarda suare öncesi canlı müzik vardı. Tanju Okan, Vasfi Uçaroğlu, Berkant’ı izlediğimiz.
Restoranlar vardı, Ferdi Özbeğen’lerin Ümit Besen’lerin program yaptığı.
Televizyon öncesi radyoda “15 günde bir” adıyla müzik ve eğlence programı vardı. Dörtgözle beklerdik. “Radyo tiyatrosu”nda ne oyunlar dinlerdik. Celal Şahin’le gülerdik. Sonraları Orhan Boran ve Yuki.
Yine Beyoğlu’nda “Olgunlaşma Enstitüsü”nün galerisinde, sanat eserlerini, usta fırçalardan çıkmış tabloları, el sanatlarını takdir ve beğeni ile izlerdik.
Belediye otobüslerinin önünde bir yazı vardı. “Ön sıralar Harp Malüllerine aittir.” Geçen hafta İzmir’de izban’a bindim. Herkesin elinde ışıklı bir alet kimsenin kimseyle ilgilendiği yok. Olmayan da uyuyor modunda. Siz ayakta dikilmekte özgürsünüz!
Komşuluk vardı. Çayların kahvelerin içildiği güzel sohbetlerin yapıldığı. Adalet teyze, Kadri amca değil, Adalet hanım teyze, Kadri bey amcamız vardı.
70 yılda tükenmeyen dostlukların sürdüğü mahalle arkadaşlıklarımız vardı. Bir de günümüze bakalım; Özetle; müzik vardı. Müzisyen vardı. Sanat vardı. Sanatçı vardı. Dostluk, arkadaşlık, sevgi ve saygı vardı.
PEKİ NE OLDU BİZE?