Değer Yaratabilen Bilinçli Cumhurdur! Yedi düvel yurttan kovulmuş, savaş alanlarında kazanılan zaferlerden sonra Türk insanının tekrar aynı acıları yaşamaması için sıra eğitim, tarım, sanayi ve ekonomik alanlarda kazanılacak zaferlere gelmişti. Bunun için ise bilinçli bireylere ve onların çalışmalarını yapabileceği bilime önem veren bir yönetime ihtiyaç vardı. Bu ise; geçmişte Osmanlı’yı bilimden uzaklaştırarak çağın gerisine iten dini örgütlerin etkili olabileceği Monarşik düzenin dışında, insana, bilime, bireye önem veren Cumhuriyet idaresiyle yapılabilirdi. Geçmişten gelen yönetimsel alışkanlığı nedeniyle Halifelik veya Saltanat beklentisi içerisinde olan Türk halkı, yönetimi bireyin üstlenebilmesine olanak veren Cumhuriyet idaresiyle karşılaştı. Bu yolla kula kul olmaktan birey olma düzeyine geçmiş olan Türk halkının, kendisine sunulmuş olan bu ileri düzeyi özümseyebilmesi ve sürdürebilmesi için yüzde 2-3’lerde olan eğitim düzeyinin hızla yükseltilmesi, halkın kanını emen gerici, menfaat düşkünü kesimlerin etkilerinin kırılması, özgür düşünebilen bireylerin meydana getirilmesi gerekiyordu. Cumhuriyet çok zor koşullar altında ilan edilmiş ve yolunda ilerlemekteydi, Savaş borçlarının yapılandırılması, ödenmesine başlanması, uluslararası anlaşmaların yapılması, dış destekli iç ayaklandırmaların bastırılması, 1929 Dünya Ekonomik Buhranı, ll. Dünya Savaşı, salgın hastalıkların kol gezdiği; elindeki imkânları elinden alınmış olan gericilerin, geçmişte olduğu üzere dini siyasete alet etmeye devam etmek isteyenlerin varlığına rağmen Cumhuriyet idaresi, meydana getirdiği kurumlarıyla bilinç düzeyi yüksek bir toplum oluşturmada önemli başarılar elde etmiştir. Yabancıların “bunlar bir şey başaramaz” görüşlerine, beklentilerine ve engellemelerine rağmen Cumhuriyet idaresinin aydınlık neferleri tarımda, sanayide, eğitimde, sağlıkta, adalette, güvenlikte dünyaya örnek milli değerler yaratmayı başarmışlardır. Tarımda ileri teknikler Türk çiftçisine öğretilmiş, makineler tarımın hizmetine sunulmuş, toprak reformuyla köylü toprağa kavuşturulmuştur. Türk tütününü, pamuğunu, yününü işleyen tesisler yapılmış; hayvancılıkta hastalıklarla mücadele edilmiş, yerli ırkların geliştirilmesine gidilmiş, çiftlikler kurulmuştur. Sanayi alanında bugün dahi olmayan yerli uçak fabrikalarının kimisi yabancı ortaklıklarla kurulmuştur. O güne kadar yabancının elinde olan bankalarının yerine Türk bankaları kurularak çiftçiye, sanayiciye ve küçük esnafa krediler verilerek yabancının ekonomik sömürüsüne –ki bugün kimi köylerin yabancı bankalarca icra yoluyla satışa çıkarıldığını basından okumaktayız- dur denilmiştir. Üfürükçülerden medet umulurken, Sağlık alanında yapılan önemli atılımlarla sağlık görevlileri yetiştirilmiş, sağlık hizmeti at sırtında dahi köylere kadar götürülmüş, yerli üretim ilaçlarla salgın hastalıkların önüne geçilerek erken yaşta ölümlerin önüne geçilmiş, köylere okullar açılmış, neredeyse okulsuz köy bırakılmamıştır. Kara, hava, deniz ulaşımında, yabancıda olan tren yolları, limanlar satın alınarak, ulaşımda yerli imkânlarla gelişmeler sağlanmıştır. Ve işgalden kurtulmuş bir ülkenin bir avuç aydınlık neferleri bütün bunları bugünkü ulaşım, iletişim araçları, laboratuvarlar, eğitim koşulları olmadan gerçekleştirmiştir! Günümüze geldiğimizde ise bir yabancı, milli sermeyesinin, icadını bir yabancının eline geçmesini istemezken; Türkiye’nin milli sermeyesini oluşturan milli kuruluşların yabancıların eline geçmiş olduğunu görmekteyiz. Önemli seviyede sanayi tesisi, madenler, su kaynakları, basın ve yayın yabancının elinde. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir ülkenin geçmişini hatırlatan, geçmiş hafızası olan ve nesilden nesile aktarılması gereken önemli milli günlerinin son yıllarda değişik bahanelerle ortadan kaldırılmasına şahit olmaktayız. Hâlbuki medeni denilen Batı’nın, ABD’nin dünya milletlerine bakışında geçmişe göre uyguladığı yöntemden başkaca bir değişiklik olmadığını da görmekteyiz! Fakat Cumhuriyetin meydana getirmiş olduğu özgür ve aydın bireyler olan bitenin ve yapılmak istenenlerin –ki bunlar değişik ortamlarda uygulayıcılarınca paylaşılmıştır- farkındadır. Eğer günümüzde dış destekli ve kimilerine kazanç kapısı olmuş olan teröre rağmen, Türk halkı, pek çok Müslüman ülkede olamayan toplum huzuru içerisinde dini bayramlarını eda edilebiliyorsa şayet, bunu da Cumhuriyet neferlerinin vaktiyle oluşturmuş olduğu eğitim düzeyi yüksek, milli bilinci yüksek bilinçli Cumhura borçluyuz. Dolayısıyla; Cumhuriyete sahip çıkmak, ardındaki bütün gelişmelere, güzelliklere sahip çıkmaktır. Büyük Önder Atatürk’ün bizlere bir armağanı olan, aydınlık geleceğin temelini oluşturan Cumhuriyetimizin ilanının 89’uncu yılı, değer yaratabilen ve yaratılan değeri geliştirerek koruyabilen bilinçli Cumhurumuza kutlu olsun. Orhan Kaya |
2071 kez okundu
YorumlarKUTLAMA. 30/10/2012 14:41 Sn KAYA anlamlı yazınız için sizleri kutlarız. Misafir - |